necip fazıl kısakürek

0 /
376
efendim, ilk olarak aşırı milliyetçi bir yazar ve şair olarak tanınsa da aslında pek öyle biri olmadığı iyi bir araştırma sonunda rahatça anlaşılır. gençliğinde hovarda, sonrasında ise dinine bağlı bir insan olmuştur. hece veznini inanılmaz derecede ustalıkla kullanır..en haso komünist bile ön yargısız yaklaştığı takdirde ne denli büyük bir şair, hatta sanatçı olduğunu anlar... şahısların görüşlerinden ziyade sanatları ile ilgilenen kişi nazım ile necip fazıl ı kütüphanesinde yan yana koyar ve okur.
salavin
üstad necip fazıl kısakürek’i lise bir talebesiyken tanıdım. suyun bu tarafında olup da onu tanımamak, şiirlerini okumamak ne dereceye kadar mümkün olabilirdi ki!... babamın kitaplığında türk edebiyatı dergisinin 1980-1983 yılları arasındaki sayılarının ciltleri vardı. 83 yılında kaybettiğimiz üstad, hayatının son yıllarında her ay bu dergiye bir şiirini gönderiyor ve bu şiir derginin ilk sayfasında yayınlanıyordu. ’evim’, ’hasret’, ’dua’, ’sabır’, ’çocuk’, ’aralık kapı’, ’geliyorum’ ve ’geçilmez’ o dönemde dergide okuduğum şiirlerden bazıları.

***

’çile’ isimli, bütün şiirlerini topladığı şiir kitabını, lise sonun yaz tatilinde, henüz ankara’ya gitmemişken satın almış ve okumuştum. çok iyi hatırlıyorum: 1992 senesinin temmuz ayı. liseyi bitirmişim, üniversite sınavına girmişim ve sonuçların açıklanmasını beklemekteyim. divriği’de büyük ablamın düğünü oluyor. düğün için kiralanan ve iade edilmesi gereken gelinliğin sivas’a götürülmesi gerekiyor. bu iş için, divriği’den sivas’a geliyorum. gelinliği bıraktıktan sonra kepenek caddesindeki okullar kitabevi’ne gidip kitaplara bakıyorum. o zamana kadar, üstad necip fazıl, şiirlerini kasetlerden sürekli dinlediğim, evimizdeki türk edebiyatı dergilerinin ciltlerinde son şiirlerini defalarca okuduğum, hatta kendi sesimden bu şiirleri kasete aldığım, gençliğe hitabesini odamın duvarlarına astığım ama ne yazık ki bir kitabını baştan sona okumamış olduğum biri.

’çile’yi ve birkaç başka kitabını okullar kitapevi’nden işte o gün satın alarak, üstad’ın külliyatına ’merhaba’ demiştim.

***

‘çile’, şiir hakkındaki düşüncelerimi tümüyle değiştiren bir kitaptı. artık, ’örtülü ve estetik mesaj’ veren şiirleri seviyordum. zaten evde necip fazıl’ın kendi sesinden okuduğu şiirleri bulunan bir kasetim vardı. bu kaseti çok sık dinlerdim. dolayısıyla ’çile’deki şiirlere kulak aşinalığım vardı. lisedeyken siyah kaplı çizgisiz bir defterim vardı. bu deftere okuduğum kitaplardan notlar alırdım. ’çile’ kitabında beğendiğim pek çok şiiri de bu deftere yazmıştım. ’sakarya türküsü’, ’çile’, ’destan’, ’muhasebe’, ’zindandan mehmede mektup’, ’kaldırımlar’ başta olmak üzere, ’ölüler’, ’o’na’, ’mezar’, ’inanmaz’, ’aç kapıyı’, ’benim nefsim’, ’işim acele’, ’surda bir gedik açtık’, ’en yakın’, ’o erler ki’, ’onun sanatı’, ’uyumak istiyorum’, ’onun ümmetinden ol’, ’son sığınak’ ve ’tabut’ defterime ve ruhuma yazdığım şiirlerden birkaçı.

***

çile’den sonra, saf dini bağlılığın heyecanıyla necip fazıl’ın tüm eserlerini okumaya başladım. ’kafa kağıdı’, ’cinnet mustatili’, ’başmakalelerim-1’, ’doğru yolun sapık kolları’, ’son devrin din mazlumları’, ’tasavvuf bahçeleri’ ve ’reis bey’ ankara’ya gitmeden önce -henüz 17 yaşımdayken- okuduğum diğer kitaplar.

***

üniversite tahsili için ankara’ya geldiğimde başka şairlerle tanıştım: sezai karakoç, ismet özel, cahit zarifoğlu, erdem beyazıt, osman sarı, akif inan vs. ama yine de necip fazıl’a olan sevgim ve ilgim azalmamıştı. ’çile’yi yeniden okudum. peygamber efendimizin hayatını anlattığı ’esselam’ isimli 63 şiirden oluşan kitabı hayranlıkla okudum. her biri ayrı tarzda yazılmış, her biri birbirinden güzel 63 şiir... ayrıca, ’öfke ve hiciv’ adı verilen, üstad’ın hayattayken kitaplarına almadığı, gazete ve dergi köşelerinde yazılıp kalmış şiirlerinin derlendiği şiir kitabını da okudum. bu kitaptaki ’süleymanname’, ’menderes’, ’of aman!’ ’varan 1-2-3’, ’halimiz’, ’oy’, ’paşa’ şiirleri hafızamda iz bırakanlardan.

***

şiir kitaplarından başka üstadın 14 tiyatro eserinden 13’ünü yine fakülte dönemimde okudum. üniversitede okuduğum diğer kitapları ise ’tanrı kulundan dinlediklerim’, ’aynadaki yalan’, ’babıâli’, ’dünya bir inkılap bekliyor’ ve ’batı tefekkürü ve islam tasavvufu’. üniversite bittikten sonra ise, 13 kitaptan oluşan ’raporlar’ını okudum.

***

bu arada üstad hakkında yazılan yazılar ve kitaplar da ilgimi çekiyordu. mustafa miyasoğlu’nun yazdığı ’necip fazıl kısakürek’, ihsan kurt’un yazdığı ’çiledeki insan necip fazıl’, yazarlar birliği ile 100. yıl üniversitesi’nin birlikte hazırladıkları ’bütün yönleriyle necip fazıl’, kadir mısıroğlu’nun yazdığı ’üstad necip fazıl’a dair’ ve yalçın turgut balaban’ın ’yaşayan necip fazıl’, üstad hakkında okuduğum başlıca kitaplar.

ilk üç kitapta üstadın dava ve sanat adamlığı övülüyordu. kadir mısıroğlu’nun kitabında ise, üstadın insani zaafları üzerinde duruluyor, teşrik-i mesaiden doğan bazı hoş olmayan anılar anlatılarak, üstü kapalı hatta üstü açık bir dille üstad yeriliyordu.

***

üstad necip fazıl kısakürek, en çok kitabını okuduğum ikinci yazardır. (ilki aziz nesin’dir.) toplam 40 kitabını okumuşum. ’çile’ elbette bu 40 kitaplık külliyatın zirvesinde bulunuyor. çünkü, necip fazıl benim ruhuma ve kalbime çile’deki şiirleriyle nüfuz etti.

***

necip fazıl kısakürek, benim nazarımda hem büyük bir şair, hem de büyük bir önderdi. gençliğimde, onun kitaplarını, şiirlerini “itaat eder gibi” okur; onun gelmesini arzuladığı ’gençliğin’ bir ferdi olabilmek için çabalardım. müthiş bir türkçesi vardı... müthiş bir zekası vardı... zekasını kalemini oynatırken müthiş kullanıyordu. ondan etkilenmemek, ona gıpta etmemek mümkün değildi. ilk yazılarımı ona öykünerek yazmaya çalışmıştım. necip fazıl; adeta beynimin ve kalbimin tam orta yerine bağdaş kurup oturmuştu. hayata tamamen onun kitaplarının penceresinden bakıyordum. tasavvufa sadece o kabul ediyor, seviyor diye ilgi duyuyordum. mevdudi’yi, hamidullah’ı, süleyman ateş’i, hayrettin karaman’ı ve diğerlerini eleştirdiği için, bende onları sevmiyor ve eleştiriyordum. hücrelerime kadar girmişti adeta. onun kitaplarını okumak bana büyük zevk veriyordu. arka arkaya kitaplarını okuyordum.

sonra, dünya görüşüm biraz esnekleşti. bir insan olarak en büyük erdemin dünyaya nizam vermek değil önce kendini adam etmek olduğunu kavradım. bir yazarı çok sevmenin, akıllı bir iş olmadığını da… başka pencereler, başka kapılar olduğunu gördüm. necip fazıl’ın penceresi zengin bir dünyaya açılıyordu ama yine de manzarası asla değişmiyordu. büyüdükçe, yeni manzaralar, yeni yüzler aramaya başladım. necip fazıl’la bağımı koparmıştım. o artık benim için; saygıyla yad ettiğim, hayırla andığım, okumakla iftihar ettiğim bir gençlik hatırası...

okuduğum bir kitabının sayfa arasına şunları yazmıştım: ’necip fazıl, insanı düşünmeye değil, boyun eğmeğe zorluyor...’

***

söyleyeceğim son söz şudur: üstad necip fazıl, fikir ve ruh binamın inşasında, şahsiyetimin yoğrulmasında büyük emeği olan ancak artık uzaktan baktığım, hayırla andığım bir gençlik hatırasından ibaret büyük bir şahsiyettir.
orqn
’’sanki aşk sustu ’’ dedim..

’’aşk hiç susar mı? ’’ dedi..

’’ sen susuyorsun ya’’ dedim..

’’ ben aşk mıyım’’ dedi..

’’aşksın ’’ dedim..

...sustu...

darwen
birbirinden güzel binlerce şiir yazmış üstad.
hayırsız yıllarında savaştan kaçmıştır. fakat 40 dan sonra değişmiş bütün ömrünü bu ülke hizmetine adamak istemiş fakat engellenmiştir. cumbaba demirel’in mason olduğunu ilk kanıtlayan kişidir. chp’ye girme isteği inönü tarafından kabul görmemiştir.
ama en büyük faydası bu ülke gençliğine verdiği öğütlerin bi şekilde boşa gitmemesini sağlamasıdır.
ayrıca hangi akla hizmetse şairliği ve yurttaşlığı usta nazım hikmet’le sık sık medya tarafından karşılaştırılmıştır.
thewall
şiir konusunda bir üstaddır. diğeri için (bkz: nazım hikmet ran) evet bu iki üstadın ikisi de aynı yere yazılmalıdır, yazılması gereklidir. hayat bakış açıları çok farklı olabilir. ama ikisi de inançları uğruna sıkıntılar çekmiştir, zulumlere uğramışlardır. galiba anlamamız gereken tek nokta bu. gerisi farazi.
tetik
ne kadar siyasetin içinde olsa da ne kadar siyasi ideolojilerini şiirlerine yansıtsa da ve ne kadar hece ölçüsü kullansa da şiirlerine verdiği duygu, kelimelere yüklediği mânayla ve üstün yazı yeteneğiyle kendisini döneminin ve türk edebiyatının en önemli şairlerinden yapmayı başarabilmiş kişi.
insl
fazla ciddiye almayın bu hayatı, nasıl olsa içinden canlı çıkamayacaksınız, sözüyle bir kez daha sevdiğim şair.
nickten yana sansim yok
"ellerime uzanan dudakları tepeyim;
allah diyen, gel, seni ayağından öpeyim!"

...diyerek,

bu dünyada renk, nakış, lezzet, ne varsa küsüm;
gözümde son marifet, azraile tebessüm...

...ederek,

ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var;
oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var!..

...binerek, ayrılmıştır aramızdan...






peaceful
ah! küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap;
bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap!’ dizelerinin sahibi büyük şair.
melankomik
kim ne derse desin, kanımca türkçeyi en iyi kullanan insandır.. şairliğinden ziyade öyle etkileyici bir dili vardır ki..okundukça tekrar tekrar okunasıdır..
underpressure
şiirlerinde bir insanın yaşama dair bütün ayrıntı ve beklentilerinin görülebileceği, türk edebiyatının en önemli şairlerindendir.
melankomik
ateşten zehrini tattım bu okun.
bir anda kül etti can elmasımı.
sanki burnum, değdi burnuna yokun,
kustum, öz ağzımdan kafatasımı.

fikirlerini benimseyin ya da benimsemeyin..çünkü gerçekten radikal bir adamdı, mehmet akif i şair olarak bile görmediğini söylerdi ama yine de onun şairliğine laf söylemek gerçekten zordur..

0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol