kursuden indirilen türbanlı kiz

melankomik
24 kasım öğretmenler günü nedeniyle düzenlenen kompozisyon yarışmasında birinci olan, 17 yaşındaki bir genç kız, ödül almak için çıktığı kürsüden kaymakam ve garnizon komutanı tarafından indirildi.

http://www.milliyet.com.tr/2007/11/29/son/sontur49.asp
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=618630

(evet, sıradan bir haber)


güzelim ülkemde, 17 yaşında genç bir insan, kazandığı bir ödülü almak için çıktığı kürsüde, belki de hayatının en heyecanlı, en gurur verici anlarını yaşarken, hep saygı duyması gerektiği söylenen o "büyükleri" tarafından, yüzlerce kişinin, kameraların önünde en onur zedeleyici şekilde azarlanıyor, ödülünden mahrum kalmak bir yana, kendisini izleyenlerin önünde kürsüden indiriliyor.

madem indireceksiniz be saygıdeğer insanlar, o kızı oraya neden çıkardınız?! azarlayalım da millete ibret olsun diye mi?

hayatının en heyecanlı yıllarının en heyecanlı anında kameraların önünde azarlanan bir çocuğun gözyaşı, acısı ne siyasi gerekçelerle açıklanır, ne protokolle ne anayasayla. insan hakları diye diye kıçımızı yırttığımız bu yüzyılda orta çağ zihniyetini uygulamaktan öte bir saçmalıktan başka bir şey değildir.

her şeyden önce, o kızı indirileceği halde oraya çıkartmakla başlayan bir saçmalıktan başka..

türbanın yasak olmasını savunmak, okulda, hatta sokakta olmamasını savunmak da bir görüştür, saygı duyulur. ama o kızın gözyaşlarının izlerken orgazm olan insanlar var mı merak ediyorum...

dış siyasette en gubidik devletlerin bile kuklası olmuş bir yönetimi bize reva görenler hırslarını o küçücük çocuktan çıkarmaktan mutludurlar umarım..

hiçbir şey yok söylenecek...
salome
ulkede var olan buyuk acigi(edebiyat) bir nebze de olsa kapatabilecek belki de, yetenege sahip bir genc kizin sirf basinda turban var gerekcesi ile ileride kullanma ihtimali oldugu kalemini bir nevi protesto veyahut baskaldiri aracina donusturme olasiligini kirbaclayan hadisenin bas kahramani kizdir.
sitare
başörtüsü mağdurlarındandır kendisi. bu ülkede kızların okula gitmesi için yapmadıkları kampanya kalmayan insanların bazı kızların başındaki bir bez parçasına takılıp onları okutmamak için hertürlü faşizanlığı yapmalarıda bir çelişki olarak karşımıza çıkmaktadır.
ancak bu kızımızda olduğu gibi insanların onun acısını paylaşmak adına soytarılık yapmalarına da asla gerek yoktur. hangi inanç olursa olsun kimse inançlarını maymunlaştıramaz. evde bu mağdureye hediye ve ödül verme yarışına giren maymunlarsa bir başka konudur. bizler hiçbir konuda işin bokunu çıkarmadan o işi bırakmayız.
gözün aydın türkiye yeni bir maymunun doğdu!!!!!!
enharista
o yaşta bir çocuga o şekilde davranılması çok büyük saygısızlık,burada olay kızın tesettür takması degil kendini devrimci zanneden bazı insanların bütün tesettürlü insanların canını yakmak için yaptıgı talihsiz bir olaydır zira insan olma yolunda bir kaç dersi eksik almıştır.
ucurulan yazar
sekilcilikte israr edip, inanclarini herkesle paylasmakta direnen, azicik gazete okusaydi basina gelecegi bilmesine ragmen, burnunun dikine giden kiz. ha agladi iyi mi oldu hayir, ama o sekilde gitmemesi gerekirdi torene.
redcrow
"kıyafeti yasalara uygun değildi indirildi" demek istiyorum ama bu kaoslar ülkesinde ismine, imam hatip denilen bi okul türü var. bildiğimiz devlet okulu bu. oraya öğrenciler türbanlı girip çıkıyor ve o öğrencilere eğitim saçları kapalı halde veriliyor. kenya’lı falan da değil bu çocuklar. yani, ortada bariz salakça bir çelişki var. "gözümüzün önünde olmasınlarda ne yaparlarsa yapsınlar " dermiş gibi sanki. yasaksa yasaktır bu bir şekilde anlaşılır ama bir yandan bu insanları eğitip kompozisyon yazmayı öğretiyorsun, bir yandan da kendi ellerinle resmen komplo düzenliyorsun. işte bu çok garip, saçma, hatta ahmakça. alayını yasaklayın olsun bitsin be. böyle oturduğunuz paşa koltuğundan, 17 yaşında genç bir kızın gururuyla oynamayın. o kızı gereksiz yere nasıl hırslandırdığınızı düşünün biraz. kocaman adamlarsınız.

bu arada laikçiler tabi ki dinsiz değildir ama türbanılar da yılan değildir. seviye tespiti yaptırmayın durduk yere adama.
pinhan
kim ne derse desin tum sekilcilikten onyargıdan uzak, sıyrılarak bakildiginda yapilan sey insan haklarina aykiri, kadina karsi bir eylemdir.
melankomik
hollanda resminin büyük ustalarından vermeer?in tablolarını andırıyor genç kız.

başını üzüntüyle öne eğmiş.

resim çekilirken, saçlarını örten beyaz başörtünün yanağına değen kısmının gölgesi yansımış yüzüne.

henüz on altı, on yedi yaşında.

büyükçe bir salonun önündeki sahnede duruyor.

ve ağlıyor.

öğretmenler günü için yapılan kompozisyon yarışmasını kazandığı için davet etmişler onu oraya.

ödülünü alması için sahneye çağırmışlar.

tam ödülünü alacağı sırada, aşağıda oturan kaymakamla general "indirin onu oradan" demişler.

herkesin önünde, "bu ödülü almaya layık birisi olmadığı" yüzüne vurularak aşağıya indirilmiş.

"neden" diyebilmiş sadece genç kız, "neden?"

böylesine aşağılanmasının, herkesin önünde utandırılmasının nedenini öğrenmek istemiş.

bunun insanlığa, adalete, vicdana uyan bir cevabı yok elbette.

kendini bir an o kızın yerine koyabilecek kadar duygu ve zekâ sahibi biri, o kızın orada nasıl bir acı hissettiğini anlayabilir.

ve, aynen o kız gibi sormak ister:

"neden?"

"neden bu kadar insafsız, bu kadar vahşi, bu kadar barbarsınız?"

"neden çocuklarınızı böyle aldırmazca üzüyorsunuz?"

bu kötü kalplilik mi bilmiyorum ama o çocuğa öyle davrananların da aynı muameleye uğramasını istiyorum.

vali, kaymakamı aynı tavırla herkesin önünde sahneden indirtsin, o generali "indirin onu oradan" diyerek komutanı utandırsın.

ama tabii böyle şeyler olmayacak.

"devletimizin görevlilerinin" başına gelmez bunlar.

başörtülülerin, kürtlerin, alevilerin, solcuların, demokratların, milliyetçilerin, kısacası bu ülkede yaşayan halkın başına gelir.

bu devlet, öylesine tuhaf davranıyor ki insanlara, normal hiçbir devlet için akla gelmeyecek şeyler düşündürüyor.

biliyorsunuz, bizim köy kahvelerinde bile tekrar edilen bir laf vardır, "ingilizler bölerek yönetir."

bu lafı çok tekrarlarız.

bu sözü böylesine benimsememizin başka bir sebebi olabileceğini düşünüyorum artık.

osmanlı?dan bu yana bizim devletimizin kendi halkına bu "böl, yönet" yöntemini uyguladığına aklım yatıyor.

huzursuzluğu sürekli olarak "devlet" çıkartıyor çünkü.

birilerine "solcu" diyor mesele çıkartıyor, birilerine "kürt" diyor mesele çıkartıyor, birilerine "alevi" diyor mesele çıkartıyor, birilerine "türbanlı" diyor mesele çıkartıyor.

birisi solcu olunca birisi de sağcı oluyor elbette, birisi kürt olunca diğeri türk oluyor, biri alevi olunca öbürü sünni oluyor, birisi dinci olunca beriki laik oluyor.

ve çatışma başlıyor.

devlet bu işlere karışmamış, herkesi birbirine düşman edecek kadar hoyrat davranmamış, bütün propaganda araçlarını insanları bölmek için kullanmamış olsa, bu ülkede bu kadar düşmanlık olmazdı gibi geliyor bana.

değişik ırklardan, değişik mezheplerden, değişik inançlardan, değişik fikirlerden insanlar, birbirimizle tartışarak yaşar giderdik.

normal bir ülkemiz olurdu.

ama sanırım sorun da burada.

bugünkü devlet kadroları, "normal" bir devlette bugün bulundukları mevkilerde olabilirler miydi?

o küçük kızı sahneden indiren kaymakam kanada?da kaymakamlık, o general isveç?te generallik yapabilir miydi?

tekmeyle adam öldüren polisler isviçre?de polis, onların müdürleri ingiltere?de polis amiri, bakanları hollanda?da bakan olarak kalabilir miydi?

hakarete uğrayan profesöre, "sen şüphelisin, sana her şey söylenebilir" diyen savcı hangi ülkede savcılık görevini sürdürebilirdi?

devletin halka karşı benimsediği bu hoyratlığın, insafsızlığın, saldırganlığın geçerli bir sebebi olduğuna kaniim artık.

bu ülkenin normalleşmesini istemiyorlar.

hiçbir zaman istemediler.

osmanlı?nın son döneminde de, cumhuriyette de?

hep bir mesele olsun, hep insanlar bölünsün, hep huzursuzluklar yaşansın, hep çatışmalar olsun istiyorlar.

halk bölünüp kendi içinde çatıştığı sürece kimse devlet görevlilerinin birikimini, yeteneğini, zekâsını, entelektüel kapasitesini sorgulamayı akıl edemiyor.

birbirimizle uğraşmaktan başımızı çevirip devlete bakamıyoruz.

ama bir düşünün, sağcısıyla solcusuyla, alevisi sünnisiyle, kürdüyle türküyle, bu ülkede hapisten, işkenceden, baskıdan geçmemiş hiçbir kesim yok.

devlet, en çok "milliyetçileri" severdi, onlara bile neler yaptı?

çünkü aslında hiç kimseden yana değiller, sadece gerginliğin sürmesini istiyorlar.

"bölüyorlar, yönetiyorlar."

ingilizler bunu "sömürgelerine" yapardı?

onlar kendi halklarına yapıyorlar.



taraf gazetesi, 27 kasım 2007, ahmet altan

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol