kaygusuz abdal

slowly gencolez
yucelerden yuce gordum erbabsin sen koca tanri
alim okur kelam ile sen okursun hece tanri

erligi ile anilir filan oglu filan deyu
anan yoktur atan yoktur sen benzersin pice tanri

kildan kopru yaratmissin gelsin kulum gecsun deyu
hele biz soyle duralim yigit isen gec e tanri

garib kulun yaratmissin derde mihnete katmissin
ani aleme atmissin sen cikmissin uca tanri

kaygusuz abdal yaradan gel icegor su cur’adan
kaldir perdeyi aradan gezelim bilece tanri
slowly gencolez
ademi balciktan yogurdun yaptin,
yapip da neylersin, bundan sana ne
halk ettin insani saldin cihana
salip da neylersin bundan sana ne

bakkal misin teraziyi neylersin
isin gucun yoktur gonul eglersin
kulun gunahini tartip neylersin
geciver sucundan bundan sana ne

katran kazanini dokuver gitsin
mumin olan kullar didara yetsin
emreyle yilana tamuyu yutsun
sondur su atesi bundan sana ne

sefil dustum bu alemde nacarim
kildan kopru yaratmissin gecerim
sol kopruden gecemezsem ucarim
gecir kullarini bundan sana ne

kaygusuz abdal der cennet yarattin
cehenneme nice kullari attin
nicesin ates-i ask ile yaktin
yakip da neylersin bundan sana ne
slowly gencolez
hayat hikayesi:
kaygusuz abdal’in gercek kisiligiyle, yasamiyla ilgili bilgiler yetersizdir, birtakim soylencelerle karismistir. bu soylenceler arasindan onun gercek yanini bulup cikarmak kolay degildir, bu konuda en onemli kaynak elimizde bulunan, bir ``divan’’da toplanan siirleridir. kaynaklarda, bu ozgun ozanin alaiye (alanya) beyi’nin oglu oldugu, gercek adinin alaeddin gaybi diye bilindigi, 1341-1444 yillari arasinda yasadigi soylenir. bu bilgilerin kesinligi, acikligi sozkonusu degildir. ozellikle olumunun 1444 yilinda olmasi kolay kolay onaylanabilecek bir sav degildir. onun, bir siirinden abdal musa’ya baglandigi, onunla gorustugu, onun onerisi uzerine misir’a giderek orada bir bektasi tekkesi actigi da soylentiler arasindadir. butun bu soylenti niteligi tasiyan bilgilerin aydinlattigi biricik gercek boyle bir ozanin bulundugu, 14. yuzyilda yasadigi, birtakim etkinlikler gosterdigidir. kimi kaynaklara gore kaygusuz abdal 14. yuzyil sonlarinda misir’a gitmis, bir sure kerbela-necef dolaylarinda gezmis, hacca ugramis, sonra oldugu misir’a donmus, orada bir magaraya gomulmus, bu nedenle ona ``magarada gomulu’’ anlaminda ``abdullah magaravi’’ (magarada gomulu tanri kulu) denmistir. hac donusu sam’a ugramis, orada bir bahceyi sulamada kullanilan buyuk dolabi gormus, ondan esinlenerek ``dolabname’’ adli siirini yazmis. bunlarin hepsi, ozana yakistirilan, onu soylence urunleriyle donatan dil urunleridir, gercek yasaminin saptanmasinda etkin belge niteligi tasimaz. yine kimi kaynaklara gore misir’a gitmeden filibe, yanbolu, manastir, edirne dolaylarinda bulunmus, dusuncelerini yaymaya calismistir.

yasami yeterince bilinmeyen kaygusuz abdal’in dusuncelerini, adina duzenlenen ``divan’’inda toplanan siirlerinin incelenmesinden cikarmak, anlamak kolaydir. o, ``abdallar’’ toplulugundandir, bir siirinde soyledigi gibi sacini, sakalini, biyigini, kaslarini kestirerek (car-darb) dolasirmis. bu islem abdallik yoluna girmenin ozelliklerinden biridir.

kaygusuz abdal’in siirlerinden anlasildigina gore cok iyi bir ogrenim gormus, tasavvufu butun ayrintilariyla ogrenmis, ozellikle islam dini konusunda genis bilgi edinmistir. onun abdal musa ile iliskisini anlatan ozgun bir oyku vardir: alaiye beyi’nin oglu olan ozan avlanmayi cok severmis. gunun birinde ava cikinca bir geyikle karsilasmis, yayini gerip geyigi oklamis. sirtina ok saplanan geyik kacmaya baslamis, alaeddin gaybi de geyigin ardinca kosmus. geyik, sirtindaki okla abdal musa tekkesi’ne siginmis. tekke’ye geyigin ardinca giren ozan karsisinda duran abdal musa’dan iceri giren geyigin kendisine verilmesini istemis. abdal musa ise koltugunun altina saplanan oku cikarip gostererek ``ogul, attigin ok bu mu?’’ diyerek kaygusuz’a gosterince ozan kendinden gecmis, abdal musa’nin ayaklarina kapanarak ondan yardim dilemis, boylece tekkeye girmis, tarikata girmis.

bu duygulu, sevecen oykunun dogrulugu, yanlisligi tartisilmaz, ozunde ilkcag anadolu dinlerinden gelen, geyigin hititler’ce tanrisal bir varlik oldugunu bildiren bir soylence vardir. onun


bin batmandan olsa kazan
ustager degil mi duzen
hayranlik esince cana
bengilik de gereg olur

dortlugune dayanilarak esrar ictigini soyleyenler vardir. 14. yuzyil anadolu’sunda esrar icmek ``abdallar’’ arasinda cok yaygin bir tutkuydu. ancak, mevlana’nin kimi siirlerinden, sems-i tebrizi’nin oldugu soylenen ``makalat’’tan anlasildigina gore mevleviler’de de esrar icimi yaygindi. tasavvuf yolunu secenlerin cogunun esrara duskunlugu bilinmeyen bir olay degildir. bu tutkunun nereden kaynaklandigini bilemiyoruz, ancak yaygin bir aliskanliga donustugu aciktir, yorum gerektirmez.


urum abdallari gelir dost deyu
egnimize aba, hirka, post deyu
hastalari gelur derman isteyu,
saglar gelur sahim abdal musa’ya

dortluguyle baslayan kosugundan, inanca olarak abdal musa’ya kapilandigi, ondan el aldigi anlasilmaktadir. yukarda anlatilan geyik olayi da bu durumu kanitlar niteliktedir. baska bir kosugunda bulunan


ergene’nin koprusu
susuzluktan bunalmis,
edirne minaresi
egilomis su icmege

dortlugune dayanilarak edirne yorelerini dolastigi sonucu cikarilmaktadir. burada gecen ``edirne minaresi’’nden anlasildigina gore, o donemde edirne ilinde onemli camiler vardi, ustelik bir akarsu kiyisindaydi. kaygusuz abdal, adinin ``gaybi’’ oldugunu ``dolabname’’ adli uzun siirinde soyler:


alai gaybi bundan tekke kilmaz
hak’in fazlidurur ancak dayagi
sabir seccadesin altina almis
tevekkulden kusanmistir kusagi
sozunu kaygusuz arife soyle
ne bilsun sukkeri dana buzagi

demek siirlerinde tapsirmasi olan ``kaygusuz’’ ile ozel adi olan ``gaybi’’yi birlikte kullanmistir. onun ``sarayi’’ tapsirmasini kullandigi siirleri de vardir. bu degisik adlari neden sectigini bilmiyoruz. ununun, yasadigi cagda bile, yayginligina karsin yasami konusunda yeterli bilginin bulunmayisini aciklamak kolay degildir. kendisi de, siirlerinde, doyurucu bilgi vermiyor. onunla ilgili kaynaklarda da guvenilir nitelikte bilgi yoktur. siirlerinin incelenmesinden cok gezdigi, cok kimse tanidigi anlasiliyor, ancak bu da bir yorum olmaktan oteye gecemez. bir yerde:


kelebek bugday ekmis
manisa ovasina

derken manisa ilini, baska bir yerde de, yine alayci, guldurucu bir tutumla:


kertenkele derilmis
dile kirim gecmege

gibi dizeler soylemesine bakarak bu yoreleri gezdigi sonucunu da cikarabiliriz ama sonuc degismez, yasaminin gercegi yine karanlikta kalir. burada arastiriciya dusen baslica gorev, bu unlu ozanin urunlerine dayanarak kisiligini, dilini, basari asamalarini, dusuncelerini aciklamaktir.

kaygusuz abdal’in birkac siirinde kadindan, birisinde acikca karisindan yakindigi gorulur, buna dayanarak iyi bir evlilik gecirmedigini soyleyecek durumda degiliz; alayci, yerici, guldurucu dili kimi konularda guvenilir bir yargiya varmayi engeller. bektasilik’te haci bektas veli’ye yorulan bir olaydan (kadincik ana’nin esi degil de can yoldasi oldugundan) onun evlenmedigi sonucunu cikarmak, yalniz (mucerred) yasadigi yargisina varmak da pek tutarli degildir. ... yine siirlerinde gecen yer adlarina, yore ozelliklerine dayanarak onun yasami suresince cok yer gezdigini, gezdigi yerlerin dogal konumlarini, ozelliklerini halkinin begenilerini, yemeklerini, giyim kusamlarini yansitan dizeler ilginctir. bu ozan siirlerinde adlari gecen yerleri gezmis, gormusse, dogayi seven, degisik bolge insanlarini tanimaktan, onlarla iliski kurmaktan kivanc duyan bir gezgin niteligi tasir. eski yazinimizda, ozanlarla, yazarlarla, sanatcilarla, dusunurlerle ilgili olaylari dogal olculer icinde anlatma gelenegi dogmamistir, bu nedenle uzerinde calisilmak istenen kisiyi acik gercegiyle anlama olasiligi azdir. bu konulari iceren ``tezkire’’ adli yasamoykuleri yapitlarinda insanin ayagi topraga basmaz, hep yukseklerde, bosluklarda dolastirilir. buna bir de ``vilayetname’’, ``menakibname’’ gibi soylence nitelikli yapitlar katarsak isin icinden cikilmaz, gercek olayin saptanmasi olanaksiz duruma gelir. yazar, yasamini anlatmak istedigi kisiyi, oldugu gibi degil de, dusledigi gibi anlatmayi sever, yasanmamis bir olayi yasanmis gostermekten kendini alamaz. kaygusuz abdal’in durumu da az cok aynidir; yasanmis olayi yakalamak icin elimizde guvenilir belge yoktur.

ismet zeki eyuboglu’nun kaygusuz abdal adli kitabindan bir alintidir.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol