fuzuli

0 /
kalimera
işte bercestelerinden biri;
"cennet için men eden âşıkları didardan,
bilmemiş ki cenneti aşıkların didar olur."

türki$h meal: cennetten uzaklaştırdığı gerekçesiyle aşıkları sevgilinin yüzüne bakmakta alıkoyan kişi, bilmiyor ki aşıkların cenneti sevgilinin yüzüdür!..
ilseyim
psikolojik mazoşist olduğunu düşündüğüm klasik türk edebiyatı’nın usta şairi. sürekli daha fazla acı çekmek ister, daha fazla daha fazla. bu şekilde mutlu olduğunu söyler. belki de bu yüzden o, leyla ile mecnun’u kaleme en güzel alandır. zira mecnun da daha fazla acı çekmek ister. fuzuli, mecnun’un ruh halini çok iyi hissetmiş olmalı ki bu kadar başarılı bir şekilde yazmış mesneviyi.
fofay
gel yanıma kesme aşinalığ
yahşi mi olur bu bivefalığ
(yanıma gel de,aşinalığı kesme!bu vefasızlık yakışıyormu mu?)

aşık gerek olmayup kararı
tavf ede mudam kuy-ı yarı
(aşığın duru durağğı olmamalı ve devamlı olarak sevgilinin diyarını dolaşmalı.)

yarun men isem mana nazar kıl
gahi bu yanaya bir güzer kıl
(eğer sevgilin ben isem bana gözünü çevir,arasıra bu tarafa bir uğra.)..
leyla’nın ay ile konuşması bölümünden.
hsynsyh
kasîde der na’t-i hazret-i nebevî (su kasidesi)
saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su

kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su

(ey göz! gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan su saçma ki, bu kadar (çok) tutuşan ateşlere su fayda vermez.)

âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem

yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su

(şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa gözümden akan sular, göz yaşları mı şu dönen gök kubbeyi
kaplamıştır, bilemem..)

zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk

kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su

(senin kılıca benzeyen keskin bakışlarının zevkinden benim gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz. nitekim akarsu da
zamanla duvarda, yarlarda yarıklar meydana getirir.)

vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin

ıhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su

(yarası olanın suyu ihtiyatla içmesi gibi, benim yaralı gönlüm de senin ok temrenine, ok ucuna benzeyen kirpiklerinin
sözünü korka korka söyler.)

suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün

bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su

(bahçıvan gül bahçesini sele versin (su ile mahvetsin), boşuna yorulmasın; çünkü bin gül bahçesine su verse de senin
yüzün gibi bir gül açılmaz.)

ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna

hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su

(hattatın beyaz kâğıda bakmaktan, kalem gibi, gözlerine kara su inse (kör olsa, kör oluncaya kadar uğraşsa yine de)
gubârî (yazı)sını, senin yüzündeki tüylere benzetemez. )

ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n’ola

zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su

(senin yanağının anılması sebebiyle kirpiklerim ıslansa ne olur, buna şaşılır mı? zira gül elde etmek dileği ile dikene
verilen su boşa gitmez.)

gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ

hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su

(gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin olan bakışını esirgeme; zira karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı
bir iştir.)

ıste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it

susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su

(gönül! onun ok temrenine benzeyen kirpiklerini iste ve onun ayrılığında duyduğum hararetimi yatıştır, söndür. susuzum
bu defa da benim için su ara.)

men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi

nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su

(nasıl sarhoşa şarap içmek, aklı başında olana da su içmek hoş geliyorsa, ben senin dudağını özlüyorum, sofular da
kevser istiyorlar.)

ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr

âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su

(su, her zaman senin cennet misâli mahallenin bahçesine doğru akar. galiba o hoş yürüyüşlü, hoş salınışlı; serviyi
andıran sevgiliye aşık olmuş.)

su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek

çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su

(topraktan bir set olup su yolunu o mahalleden kesmeliyim, çünkü su benim rakibimdir, onu o yere bırakamam.)

dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar

kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su

(dostlarım! şayet onun elini öpme arzusuyla ölürsem, öldükten sonra toprağımı testi yapın ve onunla sevgiliye su
sunun.)

serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger

dâmenin duta ayağına düşe yalvara su

(servi kumrunun yalvarmasından dolayı dikbaşlılık ediyor. onu ancak suyun eteğini tutup ayağına düşmesi (yalvarıp aracı
olması bu dikbaşlılığından) kurtarabilir.)

ıçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile

gül budağınun mizâcına gire kurtara su

(gül fidanı bir hile ile (meşhur gül ve bülbül efsanesindeki gibi yine) bülbülün kanını içmek istiyor; bunu
engelleyebilmek için suyun gül dallarının damarlarına girerek gül ağacının mizacını değiştirmesi gerekir.)

tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme

ıktidâ kılmış târîk-i ahmed-i muhtâr’a su

(su hz. muhammed’in (s.a.v) yoluna uymuş (ve bu hâli ile) dünya halkına temiz yaratılışını açıkça göstermiştir.)

seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ

kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su

(ınsanların efendisi, seçme inci denizi (olan hz. muhammed’in s.a.v) mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiştir.)

kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın

mu’cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su

(katı taş, peygamberlik gül bahçesinin parlaklığını tazelemek için (ve onun) mucizesinden dolayı su meydana
çıkarmıştır.)

mu’cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim

yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su

(hz. peygamberimiz’in mûcizeleri dünyada uçsuz bucaksız bir deniz gibi imiş ki, ondan (o mucizelerden), ateşe tapan
kâfirlerin binlerce mâbedine su ulaşmış ve onları söndürmüştür.)

hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ

barmağından virdügin şiddet günü ensâr’a su

(mihnet günü ensâr’a parmağından su verdiğini (bir mucize olarak parmağından su akıttığını) kim işitse hayret ile (şaşa
kalarak) parmağını ısırır.)

dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât

hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su

(dostu yılan zehri içse (bu zehir onun dostu için) âb-ı hayat olur. aksine düşmanı da su içse (o su, düşmanına) elbette
yılan zehrine döner.)

eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz

el sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su

(abdest (almak) için el uzatıp gül (gibi olan) yanaklarına su vurunca (sıçrayan) her bir su damlasından binlerce rahmet
denizi dalgalanmıştır.)

hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl

başını daşdan daşa urup gezer âvâre su

(su ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan taşa vurarak ömürler boyu, durmaksızın başıboş gezer.)

zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr

dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su

(su, onun eşiğinin toprağına zerrecikler halinde ışık salmak (orayı aydınlatmak) ister. eğer parça parça da olsa o
eşikten dönmez.)

zikr-i na’tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ

eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su

(sarhoşlar içkiden sonra gelen bat adrysını gidermek için nasıl su içerlerse, günahkârlar da senin na’tının zikrini
dillerinde tekrarlamayı (dertlerine) derman bilirler.)

yâ habîballah yâ hayre’l beşer müştakunam

eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su

(ey allah’ın sevgilisi! ey insanların en hayırlısı! susamışların (susuzluktan dudağı kurumuşların) yanıp dâimâ su
diledikleri gibi (ben de) seni özlüyorum.)

sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i mi’râc’da

şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su

(sen o kerâmet denizisin ki mi’râc gecesinde feyzinin çiyleri sabit yıldızlara ve gezegenlere su ulaştırmış.)

çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner

hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su

(kabrini yenileyen (tamir eden) mimara su lazım olsa, güneş çeşmesinden her an bol bol saf, tatlı ve güzel su iner.)

bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma

var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su

(cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmış, (ama) o ateşe, senin ihsan bulutunun su serpeceğinden ümitliyim.)

yümn-i na’tünden güher olmış fuzûlî sözleri

ebr-i nîsândan dönen tek lü’lü şeh-vâra su

(seni övmenin bereketinden dolayı fuzûlî’nin (alelâde) sözleri, nisan bulutundan düşüp iri inciye dönen su (damlası)
gibi birer inci olmuştur.)

hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr

eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su

(kıyamet günü olduğu zaman, gaflet uykusundan uyanan düşkün (yahut aşık) göz, (sana duyduğu) hasretten su (gözyaşı)
döktüğü zaman,)

umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam

çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su

(o mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat çeşmenin su vereceğini, beni mahrum bırakmayacağını ummaktayım.)


deltanous
fuzuli 15. yüzyıl divan şairidir. mutasavvıftır. müthiştir ,yeteneklidir. eserlerini ilk okumaya başladığınızda hakkında hiçbir şey bilmiyorsanız aman tanrım bu adam nelerden bahsediyor böyle diyebileceğiniz ancak onu tanıdıkça eserlerinin tek bir tema üzerine kurulu olması dolayısıyla dilini çok rahat anlayabileceğiniz bir kişidir.
başlıca eserleri
1)beng ü bade
2)su kasidesi
3)hadikatü’s süeda(kerbela olayını anlatır.)
4)şikayetname
5)leyla vü mecnun
6)divan( türkçe arapça farsça olmak üzere 3 tanedir.)
7)kırk hadis tercümesi
fnacar
dostum alem seninçün ger olur düşmen bana.
gam degil zira yetersin dost ancak sen bana.
dizelerinin sahibi divan edebiyatının büyük şairi.
ruhi ile arasında şu olayın geçtiği anlatılır.
bir gün fuzuli ile ruhi yolda yürürken ruhi uzanmış bir köpek görür ve şöyle der:"bu köpek fuzuli"
fuzuli kinayeyi anlar ve şöyle der:
"vur kıçına tekmeyi çıksın ruhi"
utopya
asil ismi fuzuli olmayip mahlasi fuzuli olan divan edebiyatının tahtindaki sairlerden biridir. mahlasi bile onun yetenegini gosterecek derecededir. bir anlami gereksiz, bir diger anlami da erdem sahibi kisi demektir. bu mahlasini koyarken kimsenin mahlasini secmeyecegini cunku herkesin ilk anlami gereksizi anlayacagini dusunmustur.
fuzuli’nin özellikle sikayetnamesi cok etkileyicidir. donemin siyasetini de çok iyi ifade etmektedir. fuzuli bagdat’da maddi durumu zor bir sekilde yasamaktadir. devletinden yardim istemistir. devrin padisahi kanuni, fuzuli’yi fark ederek ona maas baglanmasini ister. ve fuzuli’yi istanbul’a çagirir. fuzuli de maasini almak icin istanbul’a gider. fakat sarayin kapisindan iceri bile alinmaz. ve bunun uzerine o mukemmel sikayetnameyi yazmistir.
‘selam verdim rusvet degildir diye almadilar. hukum gosterdim, faydasizdir diye iltifat etmediler.’
sikayetname’nin devami; dedim, dediler gibi karsilikli konusma seklinde yazilmistir ki bu konusma siyasi dunyadaki sevimsizligin, bencilligin caglar atlasa da karakterini korudugunu gostermektedir...
leyla ile mecnun eserini anlatmaya guc yetmez. fuzuli yeterince guzel anlatmis zaten ve o kadar da guzel anlatmis ki evrensel nitelikte bir eser yaratmistir. okunmasi zordur fakat okuyunca gercekten cok etkileyicidir. tabii ki eski turkcesini okuyan pek bir sey anlayamaz ama cevirileri de asliyla yarisabilir guctedir.
‘bildim ki nihan bela imis ask, bir dertli macera imis ask.’ –fuzuli-
phoebus
ey fuzuli bir * için düştün gurbete
* serindir * derindir sefa verir millete
ye kebabı iç şarabı vur kabak gibi *
sen bu kafayla * gidersin cennete

şeklindeki dörtlüğün ona ait olduğunu merak ettiğim eğer gerçekten onunda 440 sene önce bu küfürlerin nasil varolacağına şaşırdığım yazar

not:bunu ben uydurmadım ona göre eksi düğmesi lütfen..
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol