elif şafak

1 /
seyhmerat
elif safak 1971’de strasbourg’ta dogdu.odtu uluslararasi iliskiler bolumunu bitirdi,yuksek lisansini ayni universitede kadin calismalari bolumu’nde yapti.”bektasi ve mevlevi dusuncesinde kadinlik-dongusellik”konulu master tezi sosyal bilimler dernegi’nce odullerildi.ilk oyku kitabi kem gozlere anadolu 1994 yilinda,ilk romani pinhan 1997’de,ikinci romani sehrin aynalari 1999’da, “mahrem”isimli romani ise 2000 yilinda cikti.1998’de “pinhan” ile mevlana buyuk odulu’nu kazandi.2000 yilinda da “mahrem” ile turkiye yazarlar birligi roman odulunu kazandi.kendisi su anda bilgi universitesi’nde arastirma gorevlisi olarak bulunmaktadir.romanlarinda,ozellikle tasavvuf inancinin etkisi gorulmektedir.ayrica bit palas isimli eseride cok begenilmektedir...ancak orhan pamuk’un disi versiyonudur kendisi,yurt disinda satan kitaplarini daha fazla satmak icin kimliginden vazgecen birisidir.yurtdisinda adini eliph shafaque olarak yazdirmaktadir ne hikmetse.kendisi heralde turk oldugum bilinmezse daha cok satarim demek istemektedir bilmiyorum ancak bildigim bir sey var ki ekmegini turk edebiyati’ndan yiyen birisi icin acinilacak bir durumdur bu..
firambogaz
eserleri

öykü:
kem gözlere anadolu (1994)

roman:
pinhan (1997)
şehrin aynaları (1999)
mahrem (2000)
bit palas (2002)

ödülleri
1998 mevlana büyük ödülü "pinhan" ile
2000 türkiye yazarlar birliği roman ödülü "mahrem" ile
xerxes
az evvel cine 5’te yayınlanan başka yerde yok isimli programa konuk olan yazar. ciddi bir duruşu var ama ben pek fazla orijinal olduğuna inanmadım.
xerxes
bu akşam bilkent üniversitesinde yaptığı söyleşide beni kendine hayran bırakan ama hayran olmakla beraber kafamda çelişkiler oluşturmuş edebiyatçı hanımefendi.

madem ben de onun bu akşam yaptığı söyleşisine katıldım, o halde onun hakkındaki izlenimlerimizi aktaralım.

öncelikle şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, elif şafak tam tamına gerçek bir hanımefendidir. bunu neden söyledim? çünkü bir genç kızda daha doğrusu bir genç kadında olması gereken ciddi olmak, ağırbaşlı olmak, basitlikten uzak durmak gibi önemli vasıflar elif şafak’ta mevcuttur. gerek televizyonda izlediğim zaman ve gerek bugünkü söyleşisinde ciddiyetini ve soğukkanlı tavırlarını her zaman muhafaza etmiştir. ben bu vasıflarının elif şafak’a bir kişilik ve kendine güven kazandırdığını ve saygın bir hanımefendi olmasına neden olduğunu düşünüyorum.

gelelim yaptığı söyleşiden önemli notlara. son dönemlerde yazdığı romanlarıyla adından sıkça sözettirmektedir elif şafak. özellikle son dönemlerde yazdığı "araf", "baba ve piç", "mahrem", "pinhan" ve "med-cezir" isimli romanlarıyla edebiyat dünyasında kendisine bir yer açmıştır.

kendisinin anlattığına göre, romanlarında "kadınlık", "kimlik", "kültürel bölünme", "düşünce şekilleri", "insanların iç dünyası" gibi genellikle insan psikolojisini ve sosyal yaşantısını ilgilendiren konuları ele almaktadır. çoğu zaman da "tasavvuf" düşüncesinden etkilenmiş ve bunu romanlarında sıkça yansıtmıştır.

yine bugün bizlere bir konuda bir açıklık getirdi daha doğrusu getirmeye çalıştı ama tam açıklamadı. nedir bu? bilindiği gibi kendisi son iki romanı "araf" ve "baba ve piç" romanlarını önce ingilizce olarak yazmış ve daha sonra türkçe’ye çevrilmiştir bu romanları. kendisinin bu iki romanının orijinalinin ingilizce olması nedeniyle özellikle edebiyat çevrelerinden fazlaca tepki almıştır (hatta ben bile eleştiriyorum bunu). kendisi bu duruma şöyle bir açıklama yaptı: "ben özellikle bu son iki romanımı yazarken kendimi ingilizce’ye daha yatkın hissettim, kendimi ingilizce ile daha iyi ifade edebileceğimi düşündüğüm için ingilizce yazdım" dedi. bu açıklamasını ben yetersiz buldum. çünkü bir insanın kendini en iyi ifade edebileceği dil, kişinin anadilidir. sonradan öğrenilmiş bir dille edebi eser üretmenin benim düşünce tarzımla uyuşmadığını söylemek istiyorum. tabii bu elif şafak’ın kendi kararıdır, ona saygı duymak lazım, ama madem kendisi bir edebiyatçı, o zaman kendi dilini yüceltmesi gerekmez miydi? benim şahsi düşünceme göre bir edebiyatçının birincil görevi kendi dilini yüceltmektir. yani ben bir iyi edebiyatçının böyle olması gerektiğini düşünüyorum. kendi anadilini yani türkçeyi bir kenara atıp, romanı önce ingilizce yazmak ve daha sonra onu kendi anadiline yani türkçe’ye çevirmek (hem de bir çevirmen arkadaşı ile birlikte) bana abesle iştigal gibi geliyor.

öte yandan şunu da özellikle vurgulamak lazım. elif şafak uzun bir süredir amerika’da michigan ve arizona üniversitelerinde öğretim üyesi olarak çalımıştır (halen çalışmaktadır). dolayısıyla kitaplarını ingilizce olarak yazarken tahmin ediyorum ki yaşadığı çevrenin etkisi, yaptığı mesleği ve aldığı eğitim onu ingilizce yazmaya teşvik etmiştir. bir türk yazarın amerika’da kitap yazması ve bunu amerika’da yayınlaması her babayiğidin harcı değildir. bu bakımdan onun bu yönünün takdirle karşılanması gerektiğine inanıyorum (her ne kadar benim kanaatime göre bu yanlış olsa da). çünkü kendisi bir şekilde entegrasyon yani bütünleşme olayına girmiştir. ya da şöyle söyleyelim; bu hanımefendi kitaplarını tanıtabilmek adına ingilizce yazmıştır o romanlarını. bu ilginç ve dikkate değer bir şeydir.

söyleşisi bittiğinde kitap imzalama faslı başladı. ben de, daha önceden aldığım "baba ve piç" isimli son romanını kendisine imzalatmak istedim. sıra bana geldiğinde kendisine "bundan sonraki eserlerinizi türkçe yazmanızı öneriyorum, çünkü türkçe ifade zenginliği bakımından diğer dillere göre çok zengin bir dildir, bunu dikkate alırsınız veya almazsınız o size kalmış bir şey ama lütfen türkçe konusunda hassa olun, daha özgün olursunuz" dedim. o da bu sözlerime "haklısınız, bu konu hakında ciddi ciddi düşünüyorum" dedi ve kitabını imzaladı.tabii bir de kendisine "baba ve piç" ismli romanını pek beğendiğimi ve dördüncü bölümde olduğumu söyledim, o da pek memnun oldu.

sonuç olarak, elif şafak bana göre güzel eserler ortaya çıkarmaya çalışan ve bunun için çaba gösteren ama bu çabayı gösterirken zaman zaman kendisiyle çelişen tutumlar sergileyen son derece ciddi bir genç kadın yazardır. 35 yaşında genç bir kadın olmasına rağmen 7 tane roman çıkartmak ve bunun 2 tanesini de ingilizce yazmak her babayiğidin harcı değildir...

hakikaten ben onun ciddi ve ağırbaşlı tavrına hayran kaldım, bunu bir kez daha ifade etmek isterim. çünkü bu tavırların kendisine müthiş bir karizma ve hava kattığını düşünüyorum...

okulum bilkent üniversitesi’ne elif şafak’ı bizlere tanıtma şansı verdiği için teşekkür ederim...
bok bocegi
son dönemde adını sıkça duyduğum için bit palas isimli romanıyla ne menem bir şeymiş bu kadın bakalım diyerek okumaya başladığım ve tek bir kitabı referans alarak yorum yapmam gerekirse oldukça başarılı bulduğum yazar..
jelibonur
med-cezir adlı kitabıyla istanbul’u,özlemleri,
türk kadınının toplumdaki yerini,kültürel çatışmaları sade bir dille anlatan...oxford üniversitesi sosyoloji bölümü öğretim görevlisi bayan yazar....
denizkizili
türk edebiyatının genç soluğu..okudukça anlasılan ve kendisine bağlayan,esaretin mümkün olmadığı,her daim eserlerinde düşünce ve duygu çatışmalarını okuyucuya yasattığı,engin türkçesinde kendinizi kaybettiğiniz sahsına münhasır ve benim yazın dilini kıskandığım tek isim..
1 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol