- otur stirkoff!
- sağolun efendim.
- ayaklarını uzatabilirsin.
- çk lütufkarsınız efendim.
- stirkoff, anladığım kadarı ile adalet ve eşitlik gibi konuları irdeleyen yazılar yazıyormuşsun; coşku ve kurtuluş hakkı üzerine de, doğru mu stirkoff?
- evet efendim.
-dünyada geniş anlamda bir adalet sağlanabilir mi sence?
- hiç sanmam efendim.
- öyleyse bu boktan yazıları neden yazıyorsun? kendini iyi hissetmiyor musun?
- son zamanlarda pek iyi değilim efendim. deliriyorum gibi geliyor bana.
- fazlaca mı içiyorsun stirkoff?
- tabii efendim.
- kendinle oynar mısın?
-sürekli efendim.
- nasıl?
- anlayamadım efendim?
- yani nasıl bir yöntem kullanıyorsun?
- dört-beş çiğ yumurta ve yarım kilo kıymayı dar ağızlı bir vazoya döküyorum. ---cam mı?
- hayır a...
- yahu vazoyu soruyorum cam mı?
- değil efendim.
- hiç evlendin mi?
- defalarca.
- ters giden şey neydi stirkoff?
- her şey efendim.
- hayatının en iyi sevişmesini anlat.
- dört-beş yumurta ve yarım kilo kıymayı dar ağız...
- tamam tamam!
- öyledir efendim.
- daha iyi ve adil bir dünya özleminin aslında, çürümeden ve başarısızlık duygusunda kaynaklandığının farkında mısın?
- evet efendim.
- baban kötü müydü?
- bilmiyorum efendim.
- bilmiyorum ne demek?
- yani kıyaslamak güç efendim. sadece bir babam oldu.
- benimle kafa mı buluyorsun stirkoff?
- hayır efendim: dediğiniz gibi adalet yoktur.
- baban seni döver miydi?
- sıra ile döverlerdi efendim.
- hani bir tek baban vardı?
- herkesin tek bir babası vardır efendim. annemi kastetmiştim. o da kendi payına düşeni alırdı.
- seni sever miydi?
- kendisinin bir uzantısı olarak evet.
- sevgi başka nedir ki?
- iyi bir şeye önem verecek kadar sağduyu sahibi olmaktır. kan bağı gerekmez. kırmızı bir deniz topu veya tereyağlı kızarmış ekmek de olabilir bu efendim.
- tereyağlı kızarmış ekmeğe aşık olabileceğini mi söylüyorsun stirkoff?
- her zaman değil efendim. bazı sabahlarda, güneş ışınları belli bir açıdan gelirken olabilir, aşk habersiz gelir gider.
- bir insanı sevmek mümkün mü?
- iyi tanımadığınız biri ise belki. ben insanları pencereden izlemeyi severim.
- sen bir korkaksın stikoff.
- kesinlikle efendim.
- senin korkak tanımın nedir?
- bir aslanla silahsız dövüşmeden önce tereddüt eden insan.
- peki cesur adam kimdir?
- aslanın ne olduğunu bilmeyen adam efendim.
- herkes aslanın ne olduğunu bilir.
- herkes aslanın ne olduğunu bildiğini sanır.
- ahmak tanımın nedir?
- zaman ve kan ziyan edildiğinin farkında olmayan insan.
- öyleyse bilge kişi kimdir?
- bilge kişi yoktur efendim.
- o takdirde ahmak da yoktur. gece yoksa gündüz olmaz. siyah yoksa beyaz olmaz.
- özür dilerim efendim, ben her şey ne ise odur diye düşünüyorum. başka şeylere bağımlı olmaksızın.
- sen dar ağızlı vazolara fazla girip cıkmışsın stirkofff. her şeyin doğru olduğunu anlamıyor musun? hiçbir şey yanlış olamaz.
- anlıyorum efendim. olan olmuştur.
- başını kestirtirsem ne dersin?
- tek kelime bile söylemem efendim.
- demek istediğim su: başını kestirtirsem ben irade sense bir hiç olursun.
- başka bir şey olurdum efendim.
- benim seçimim altında.
- ikimizin de efendim.
- sakin ol! sakin ol! uzat ayaklarını.
- çok lutüfkarsınız efendim.
- hayır ikimiz de lütüfkarız.
- elbette efendim.
- demek zaman zaman delilik hissediyorsun stirkoff! peki bu durumlarda ne yaparsın?
- şiir yazarım
- şiir delilik midir?
- şiir olmayan her şey deliliktir.
- peki nedir delilik?
- çirkinliktir efendim.
- çirkin nedir?
- kişiye göre değişir.
- delilik gerekli midir?
- vardır.
- gerekli midir?
- bilmiyorum efendim.
- çok şey biliyormuş havalarındasın. bilgi nedir?
- mümkün olduğu kadar az şey bilmektir.
- ne demek o?
- bilmiyorum efendim.
- bir köprü inşa edebilir misin?
- hayır.
- silah yapabilir misin?
- hayır.
- bunlar bilgi ürünleridir.
- köprü köprüdür, silah da silah.
- basını kestireceğim stirkoff.
- sağolun efendim.
- o niye?
- beni motive ettiğiniz için. sıkıntısını çekiyorum efendim.
- ben adaletim.
- belki.
- ben üstünüm. seni işkencelere yatıracağım, çığlıklar atacaksın, ölümünü dileneceksin.
- şüphesiz efendim.
- ben senin efendinim anlamıyor musun?
- beni yönetebilirsiniz. ama yapabileceğiniz şeyler ancak yapılabilir şeyler olacaktır.
- zekice konuşuyorsun ama işkence altında bu kadar zeki olamayacaksın.
- sanmıyorum efendim.
- bana baksana. darius milhaud, vaughn williams dinlemek ne oluyor? beatles duymadın mı?
- onları herkes bilir efendim.
- onları sevmez misin?
- onlardan nefret etmem.
- nefret ettiğin şarkıcı var mı?
- şarkıcılardan nefret edilmez.
- şarkı söylemeye çalışan herhangi birinden?
- frank sinatra
- neden?
- hasta bir toplumun hastalığının depreşmesine neden olduğu için.
- gazete okur musun?
- tek bir gazete.
- hangisi?
- open city
- gardiyan! şu adamı işkence odasına götürün ve derhal işlemlere başlayın!
- efendim, son bir istekte bulunabilir miyim?
- evet.
- vazomu yanıma alabilir miyim?
- hayır, bana lazım!
- efendim?
- yani el koyuyorum. zapta geçecek. gardiyan bu serserimi derhal götür! ve bana biraz şey getir...
- ne efendim?
- yarım düzine çiğ yumurta ve bir kilo kıyma...
gardiyan ve mahkum dışarı çıkarlar. kral öne doğru eğilip düğmeye basar, teypte vaughn williams çalmaya baslar. bitli bir köpek, güneşin altında titreşen harikulade bir limon ağacına işerken dünya dönmeye devam eder...
charles bukowski
ne kadar okursam okuyayım, yazdıkları beni benden alamayacak olan yazar. ne yalan söyleyeyim hiç okumadım. bu kadar ilahlaştırıldığı için hiçbir zaman da okumayacağım. bu benim sorunum tabi. eksi vermek isterdim burada olsaydı.
"kelebeklerin ve arıların arzuladığı bir çiçek olmak varken, sinekleri cezbeden bir bok parçasıyım."
hiç bir zaman olması gerektiği gibi değil; dedi insanlar.
müziğin sesi, sözcüklerin yazılışı.
hiç bir zaman olması gerektiği gibi değil, dedi,
bütün bize öğretilenler,peşinden koştuğumuz aşklar,
öldüğümüz bütün ölümler,yaşadığımız bütün hayatlar,
hiç bir zaman olması gerektiği gibi değiller, yakın bile değiller.
birbiri arkasında yaşadığımız bu hayatlar,tarih olarak yığılmış,
türlerin israfı,ışığın ve yolun tıkanması,olması gerektiği gibi değil,hiç değil, dedi.
bilmiyor muyum?diye cevap verdim.uzaklaştım aynadan.sabahtı, öğlendi, akşamdı.
hiçbir şey değişmiyordu.
her şey yerli yerindeydi.
bir şey patladı,birşey kırıldı,bir şey kaldı.
müziğin sesi, sözcüklerin yazılışı.
hiç bir zaman olması gerektiği gibi değil, dedi,
bütün bize öğretilenler,peşinden koştuğumuz aşklar,
öldüğümüz bütün ölümler,yaşadığımız bütün hayatlar,
hiç bir zaman olması gerektiği gibi değiller, yakın bile değiller.
birbiri arkasında yaşadığımız bu hayatlar,tarih olarak yığılmış,
türlerin israfı,ışığın ve yolun tıkanması,olması gerektiği gibi değil,hiç değil, dedi.
bilmiyor muyum?diye cevap verdim.uzaklaştım aynadan.sabahtı, öğlendi, akşamdı.
hiçbir şey değişmiyordu.
her şey yerli yerindeydi.
bir şey patladı,birşey kırıldı,bir şey kaldı.
"insanlar yorgun,
hayat tarafından cezalandırılmış.
ya sevgiyle ya da sevgisizlikle,
sakatlanmış.." diyen çirkin ihtiyar, harikulade yazar.
hayat tarafından cezalandırılmış.
ya sevgiyle ya da sevgisizlikle,
sakatlanmış.." diyen çirkin ihtiyar, harikulade yazar.
"tabi ki bir insanı sevebilirsiniz, eğer onu yeterince tanımıyorsanız."
...demiş kişidir.
...demiş kişidir.
kadınlar kitabı güzeldir, ayrıca çok sevdiğim bir sözü var
ben hiçbir zaman kaybetmedim, sadece sistemin istedikleri kazandı
ben hiçbir zaman kaybetmedim, sadece sistemin istedikleri kazandı
kadınlar kitabi guzeldir ve tam anlami ile pornografik bir romandir. +18 olarak satilmali, belki de o sekilde satiliyordur, okuyali cooook uzun seneler oldu.
Bar taburesi yazarı
mutlu bir yalnızlık, mutsuz bir beraberlikten iyidir dostlarım diyerek düşüncelerime tercüman olur baba.
"hayatları boyunca iyi müzik dinlememiş ne kadar çok insan var bi düşün. yüzlerinin çürümesine, yüreksizliklerine şaşmamak gerek."
"bana bukoski diyenlerin dilini sikiyim" demiş zamanında. adam çok kızarmış soadını telafuz edemiyenlere. hatta bi gün "bana çarls diyenin telafuzunu sikiyim" demiş. ya ya cidden.
"...ve sırf dardı diye kafalar, düşünmeyi bırakıp sevmeyi denedik. sarılmak yakar bizi deyip, aşkı hep uzaktan sevdik."
bukowski babasına şöyle der;
-baba
+efendim oğlum
-naber
+iyiyim oğlum senden naber
-neye göre iyisin baba? benim gibi bir evladın olduğu için mi?
+hayır senin baban olduğum için...
-baba
+efendim oğlum
-naber
+iyiyim oğlum senden naber
-neye göre iyisin baba? benim gibi bir evladın olduğu için mi?
+hayır senin baban olduğum için...
"afrikaya ilaç göndermeye karar vermiştik; fakat hepsinin üzerinde tok karınla yazıyordu."
"aşk bir emre dönüştüğünde, nefret hazza dönüşebilir."
"ben seni sevenim, ben sokulup kokunu hissedenim. ben, beni bana öğreten senden vazgeçemeyenim."
(bkz: the big lebowski)
kadinlar romani ile beni benden alan,sicak su muzigi,buyuk zen dugunu,postane,pis morugun notlari gibi romanlari ile bamba$ka bir hayatlari gozlerimin onune suren,butun ele$tirilere ragmen sevdigim ve sevecegim yazar.
kaptan yemege cikti ve tayfalar gemiyi ele gecirdi ve dunyevi siirlerin son gecesi kitaplari ile benim kendimden bir$eyler bulduguma tanik oldugum e$siz yazardir ayni zamanda.
kaptan yemege cikti ve tayfalar gemiyi ele gecirdi ve dunyevi siirlerin son gecesi kitaplari ile benim kendimden bir$eyler bulduguma tanik oldugum e$siz yazardir ayni zamanda.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?