ben küçükken çok salaktım
silgi tozlarını biriktirir buz dolabına koyardım . soğuktan birleşeceklerini ve tekrar silgi olacaklarını zannederdim.
anneme kardeş istiyorum ben dediğimde çok pahalı yeterli paramız yok demişti,ben de inanmıştım.maddi durumu bizden daha kötü olan bir komşumuzun bebeğiolup,ziyarete gittiğimizde bebeğin yüzünü açıp kaliteli bir bebek almamıza gerek yok bunun gibi birşeyde işimizi görür diye ağlamıştım.herkes şok olmuştu.annem kolumdan tutuğu gibi uçarak eve getirdi beni o son misafirlik tecrübem oldu.
balkondaki sarı bir el bezine bakıyordum o sırada bir kaza oldu .
sorduğum soru şu olmuştu
"anne şimdi sarı bezi hapse mi götürecekler" .
sorduğum soru şu olmuştu
"anne şimdi sarı bezi hapse mi götürecekler" .
sordum sarı çiçeğe benzin neden sarıdır ilahisindeki benzini benzin zannederdim.
şampuan reklamlarını bilirsiniz, güzel kızlar ve muhteşem saçlar başrolü üstlenir.
pantenenin piyasaya yeni girdiği zamanlardan bahsediyorum, muhteşem saçlı kadınların bizlere voooouuuv! dedirttiği yaşlardan...
gittim bakkal amcadan pantene ıstıyorum ben diye ricada bulundum, binbir sevinç ile eve geri döndüm. eh saçlarımı bu şampuanla yıkayınca pat diye muhteşem bir tanrıçaya dönüşücem ya...ondan.
ulan yıkandım, saç aynı saç. bir de elektirklenip hepsi ayaga kalkınca dellendim bakkal amcaya söve söve bitap düştüm. colgate diş macunu aldığımda dişlerimi birbirine vurunca reklamlardaki gibi tak tak etmemişti, onu da bana söylememişti şerefsiz!
pantenenin piyasaya yeni girdiği zamanlardan bahsediyorum, muhteşem saçlı kadınların bizlere voooouuuv! dedirttiği yaşlardan...
gittim bakkal amcadan pantene ıstıyorum ben diye ricada bulundum, binbir sevinç ile eve geri döndüm. eh saçlarımı bu şampuanla yıkayınca pat diye muhteşem bir tanrıçaya dönüşücem ya...ondan.
ulan yıkandım, saç aynı saç. bir de elektirklenip hepsi ayaga kalkınca dellendim bakkal amcaya söve söve bitap düştüm. colgate diş macunu aldığımda dişlerimi birbirine vurunca reklamlardaki gibi tak tak etmemişti, onu da bana söylememişti şerefsiz!
sokaktan kalın camlar bulup onları taşla ezerek kendime "mücevher" yapardım. bu mücevherleri de posta kutusunda saklardım kimse onları burada bulamaz diye, taa ki ellerimi kesip parçalayana kadar... hayır onu da geçtim şerefsizin biri bir mektup yazıp atmış kutunun içine, binbir çeşit hikaye anlatıp bu mektubu çoğaltıp 7 kişiye göndermezsen allah belanı verecek temalı yazıyı daha yeni söktüğüm 7 yaş türkçemle okuduktan sonra "ulan ben bunu nasıl yazıcaaaam" diye 1 hafta boyunca hüngür hüngür ağlamıştım.
allah belasını versin, bana cehenem azabı yaşatmıştı köpek.
allah belasını versin, bana cehenem azabı yaşatmıştı köpek.
tam miktarını bilmemekle beraber yaklaşık olarak bugünün 100 tl si ile kendime çikolata, puskevit alıp piç bakkalın para üstüne de bir şeyler al demesiyle kucağıma bakkalın tüm ön reyonunu kucağıma yüklemişliğim vardır. tabi eve gittiğimde babamdan gelen yüksek desibel ses şiddeti ile o ürünleri geri götürüp babam bunları istemiyormuş deyip ağladığım da doğrudur.
ulan bakkal da harbiden piç adammış arkadaş ya, ağlattın küçücük çocuğu oracıkta.
ulan bakkal da harbiden piç adammış arkadaş ya, ağlattın küçücük çocuğu oracıkta.
kuran kursuna gitmemek için kaçtığım ve saklanmak için ağaca çıkıp düşüp iki kolumu kırdığımı hiç anlatmıyım.
istanbul’da yaşayan ve yaz tatillerini köyde geçiren çok sevdiğim kankam ile beraber bakkala gitmek istediğimiz bir gündü daha ilkokula gitmediğimz zamanlardan. okula gitmediğiniz halde nasıl yaz tatiliniz vardı demeyin, ailesi gelince tatil için köye, burcu yaz sonuna kadar kalırdı. neyse konudan saptık.
biz burcu ile bakkala gitmek derdindeyiz, annemden para istedim, bozuk yok dedi, savdı bizi başından. ama ben biliyorum ki babamın bir çantası var ve içinde de henüz sattığı buğdaydan kazandığı bir sürü banknot var(o zamanlar banknotu bilmiyordum tabi).
velhasıl kelam biz açtık çantayı bir adet burcu’ya bir adet de bana para (ç)aldık. annemin şimdi demesine göre 50 binmiş kişi başı. lay lay lom gittik bakkala.gittik de alt tarafı sakız aldık mal gibi. turbo sakız.
bakkal nejat amca da sordu üstelik, başka bir şey ister miyiz diye. biz istemedik. 4’er sakız alıp çıktık. (n’apacaksak 4’er tane sakızı). ama ben çocuk aklıma rağmen fark ettim bizden aldığı paraları ayrı bir çekmeceye koyduğunu nejat amcanın.
ağzımızda sakızlar şak şak çiğneyerek geldik eve. annem anında anladı tabi, nerden buldunuz parayı da bakkala gittiniz diye. söledik sırrımızı. akşam nejat amca babama takdim etmiş banknotları. köy küçük yer zaten sıkıntı olmazdı da biz ne akla hizmet böyle bi olaya girmişiz hiç bilmem. allah’tan hiç laf etmedi babam. bi daha da kaçak iş yapmadım, yapmam.
biz burcu ile bakkala gitmek derdindeyiz, annemden para istedim, bozuk yok dedi, savdı bizi başından. ama ben biliyorum ki babamın bir çantası var ve içinde de henüz sattığı buğdaydan kazandığı bir sürü banknot var(o zamanlar banknotu bilmiyordum tabi).
velhasıl kelam biz açtık çantayı bir adet burcu’ya bir adet de bana para (ç)aldık. annemin şimdi demesine göre 50 binmiş kişi başı. lay lay lom gittik bakkala.gittik de alt tarafı sakız aldık mal gibi. turbo sakız.
bakkal nejat amca da sordu üstelik, başka bir şey ister miyiz diye. biz istemedik. 4’er sakız alıp çıktık. (n’apacaksak 4’er tane sakızı). ama ben çocuk aklıma rağmen fark ettim bizden aldığı paraları ayrı bir çekmeceye koyduğunu nejat amcanın.
ağzımızda sakızlar şak şak çiğneyerek geldik eve. annem anında anladı tabi, nerden buldunuz parayı da bakkala gittiniz diye. söledik sırrımızı. akşam nejat amca babama takdim etmiş banknotları. köy küçük yer zaten sıkıntı olmazdı da biz ne akla hizmet böyle bi olaya girmişiz hiç bilmem. allah’tan hiç laf etmedi babam. bi daha da kaçak iş yapmadım, yapmam.
topraktan pasta yapıp,nasıl olmuş acaba?diye tadına bakardım.
ate$ boceklerinin gotunde cakmak var zannederdim. gerci hala oyle zannediyorum.
şimdi kocaman kadınların/adamların çok salak olduğunu gördükçe, hatta salaklıktan öte "mal" olduklarını gözlemledikçe halime binlerce kez şükrediyorum. zira küçükken salaklık kapasitemi kullanmış, kotayı doldurmuşum. bugünlere bi şey kalmamış. büyüksün yarabbim!
en büyük kahramanım atom karıncaya olan özentimden ötürü koltukların üzerinden atlayıp her yere çakılışımda, neden uçamıyorum diye hem ağlayıp hem de tekrar tekrar denerdim.
küçükken hiç bir şey bilmeden girdiğim bir din kültürü ve ahlak bilgisi sınavında, her sorunun cevabına "bismillahirrahmanirrahim" yazarak başlamıştım. şimdi bakınca, ya bu nasıl bir uyanıklık yapma çabası. hayır, adam sure filan da sormuyor yani.
almanyadan kuzenim basketbol topu görünümlü bir sünger top getirmişti, beni, koltuğun sırt kısmının tepesine çıkarır, ellerimi ortada kavuşturmak suretiyle pota yapardı. saatlerce basket oynar, smaç basar, şut çekerdi, potalı atışlarını geliştirirdi, sert bir smaç basınca, düşerdim bir de neden düştün diye kızar, daha güçlü bir pota olmam için 20 şınav çektirirdi, ben de gerizekalı gibi çekerdim, sonra suratıma çarpan yüzlerce potalı atış sonucu, sünger top da olsa şapşala dönerdim, bak özellikle potalı atıyordu diyorum, top gelirken irkilip, gözleri mi kapayınca filan hoşuna giderdi. su içmeye tuvalete filan giderdi, öyle ellerim birleşik kıpırdamadan beklerdim. bunu da nedense, süper bir amaca hizmet ediyormuşcasına yapardım. ya git ispiyonlasana, ya da ben de oynucam de, hayır ondan sonra ezikliğimden basketbola başladım, kulüplere filan girdim gene hep takımın küçüğü, şımarığı diye aynı muameleyi yaptılar.
ben küçücükken annem buz dolabını temizliyorken bir gün, girmişim arkasından dolaba. annem ara allah ara bulamamış, artık balkondan düştü diye bakmalar mı, pencereden bakmalar mı çocuk yok. ben de saatlerce beklemişim dolabın içinde. annem en sonunda dolabın kapağını açıp, "nerdeydin sen?" diye sorunca sinirle, "asansöre bindim, gelmesini bekliyodum" demişim, kadın napsın sonra gülmüş. asansörle, buz dolabı arasında bağlantı kuran 3 iq ye bak. şimdi de, bağlantılar pek sağlam değil ama susup, gizliyoruz en azından.
annem bir gün çılgınca bizi tehdit edip, artık ne yaptıysak deli gibi sinirli peşimizden koşarkene birden kardeşimle durup, lambada dansı yapmaya başlamıştık. "şasi betito marianna luis alberto" diye bağırarak. kadın birden gülmeye başlamıştı ama biz de rahatlamıştık yırttık diye. yırtmayı düşünen ve bulduğu çözümü çok akıllıca bulan o zeka, cezasını ağır çekmişti, şimdi güldük geçtik, gelelim suçunuzun cezasına diye. işte şimdi o gülen suratlarda kalan sırıtışı düşünün. "anneler asla unutmaz" diye de eklemişti kadın. bizim ev diktatörlükle yönetiliyordu.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?