"hayat zamanda iz bırakmaz bir boşluğa düşersin bir boşluktan birikip yeniden sıçramak için elde var hüzün ."
attila ilhan
bana ait ne varsa seni korkutuyor
sana ait ne varsa hicbiri benim degil..
sana ait ne varsa hicbiri benim degil..
hem hakkıyla şair olup, hem de türk aydınının olması gereken düzeyin neresi olduğunun canlı şahidiydi.
her şiiri sizi anlatır, okundukça okunan diye klasik bir tabir burada rahatlıkla kullanılır işte.
bol bol okunması gerekir.
her şiiri sizi anlatır, okundukça okunan diye klasik bir tabir burada rahatlıkla kullanılır işte.
bol bol okunması gerekir.
"çoğu zaman üç beş kişi için yazdığımızı sanırız, onlar bizi okumazlar. asıl seslendiklerimiz, hiçbir zaman tanımayacağımız, başka üç beş kişidir." diyen adam.
masam tam camın kenarında rodeşose bir daire ,
en tıfıl "öküz" zamanlarım , yani yaş var görüntüde var ama ses yok ,
camdan dışarı bile bakmıyorum yeniyim ya ilk işim deli gibi çalışmaya çalışıyorum elim aklımdan hızlı gidiyor ,
camın önünden bir adam geçiyor her gün ama her gün pazar dahil "pazar günleri de ofisteyim çünkü" ,
boğazlı yaka bir kazağı var siyah kaşe ceket gri pantolon başında hafif eğik asimetrik bir kasket ,
selamlaşıyoruz neredeyse her gün göz göze geldiğimizde ,
sanki hep sakin ol evladım sakin ol acele etme diyor bana ,
demiyor da hissediyorum aynen böyle,
bu adamla selamlaşamadığım yada görmediğim günüm uğursuz geçiyor sanki ,
sabahla öğle arası her gün gidişlerini görüyorum da dönüşlerine denk gelemiyorum bir türlü ,
ya başka yoldan dönüyor geri yada geç saatlerde.
soruyorum ofisteki abilerime kim bu beyfendi ,
attila ilhan diyorlar hımm diyorum biliyormuş gibi oysa haberim bile yok kimdir nedir ne yapar öküzüm işte o zamanlar.
oysa akıl neden hep sonra gelir ki ,bir gün çıkıp yoluna elimde bir bardak çayla ,
hemen yolun altındaki vişnezade parkında ,
oturup laflayalım abi vaktiniz varsa desem yada ofise davet etsem ne güzel olurmuş ya ,
hiç konuşmadan dahi bana enerji ve huzur veren bu adamcağızla iki sohbet etmemekle neler kaçırdım acaba.
o dönemleri maçkanın her mevsimi güzel ,
yukarıdan aşağı bakınca vişnezade parkı hemen altı akaret evleri ve onların çatısının üstünden görülen deniz,
sonbaharda yada kışın bu bu açı her gün yeni bir tablo gibi ,
attila ilhanın şiirleri gibi
en tıfıl "öküz" zamanlarım , yani yaş var görüntüde var ama ses yok ,
camdan dışarı bile bakmıyorum yeniyim ya ilk işim deli gibi çalışmaya çalışıyorum elim aklımdan hızlı gidiyor ,
camın önünden bir adam geçiyor her gün ama her gün pazar dahil "pazar günleri de ofisteyim çünkü" ,
boğazlı yaka bir kazağı var siyah kaşe ceket gri pantolon başında hafif eğik asimetrik bir kasket ,
selamlaşıyoruz neredeyse her gün göz göze geldiğimizde ,
sanki hep sakin ol evladım sakin ol acele etme diyor bana ,
demiyor da hissediyorum aynen böyle,
bu adamla selamlaşamadığım yada görmediğim günüm uğursuz geçiyor sanki ,
sabahla öğle arası her gün gidişlerini görüyorum da dönüşlerine denk gelemiyorum bir türlü ,
ya başka yoldan dönüyor geri yada geç saatlerde.
soruyorum ofisteki abilerime kim bu beyfendi ,
attila ilhan diyorlar hımm diyorum biliyormuş gibi oysa haberim bile yok kimdir nedir ne yapar öküzüm işte o zamanlar.
oysa akıl neden hep sonra gelir ki ,bir gün çıkıp yoluna elimde bir bardak çayla ,
hemen yolun altındaki vişnezade parkında ,
oturup laflayalım abi vaktiniz varsa desem yada ofise davet etsem ne güzel olurmuş ya ,
hiç konuşmadan dahi bana enerji ve huzur veren bu adamcağızla iki sohbet etmemekle neler kaçırdım acaba.
o dönemleri maçkanın her mevsimi güzel ,
yukarıdan aşağı bakınca vişnezade parkı hemen altı akaret evleri ve onların çatısının üstünden görülen deniz,
sonbaharda yada kışın bu bu açı her gün yeni bir tablo gibi ,
attila ilhanın şiirleri gibi
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?