çilingir repertuari

atacamadesert
ibrahim tatlıses ten sarhoş..

ben her gece sarhoşum derdimden böyle
aşk yolunda berduşum kaderim böyle
felek benim yazımı kışa çevirdi
fırtınaya kapılmış aşığım böyle

içki nedir bilşmezdim
şimdi bir ayyaş oldum
kederle ızdırapla ben
arkadaş oldum
derdimi hiç kimseye diyemiyorum
böyleymiş alın yazım silemiyorum
bana sarhoş diyorlar varsın desinler
neden içtiğimi ben de bilemiyorum

içki nedir bilşmezdim
şimdi bir ayyaş oldum
kederle ızdırapla ben
arkadaş oldum
mouscronoise
gülay’dan bu diyardan göçenlere itafen....

ellerini çekip benden,
yarim bugün giden oldu

hem sever hem sevilirdik,
bu ayrılık neden olduğ.

yar aşkıyla yana yana
ayrı düştüm ellere ben



ama senden ayrı gezen
(bkz: yürek değil, beden oldum.)

yandı yürek kebap oldu
gül bahçemde hazan oldu

ben ki senden ayrılmazdım
bu ayrılık neden oldu

yar aşkıyla yana yana
ayrı düştüm ellere ben


ama senden ayrı gezen
yürek değil beden oldum.
mouscronoise
yine nihavend ,yine şevval....

güzel bir göz beni attı bu derin sevdaya
benziyor şimdi benim ömrüm uzun rüyaya
yâri karşımda görsem de dalarım hülyaya
benziyor şimdi benim ömrüm uzun rüyaya
atacamadesert
bedia akartürkten.. yılların yitiremediği ses..

gayri dayanamam ben bu hasrete
ya beni de götür ya sen de gitme
ateşin aşkına canım yakma çıramı
ya beni de götür ya sen de gitme

yar sineme vurdu kızgın dağları
viran koydu mor sümbüllü bağları
hüsey’nim geçiyor gençlik çağları
ya beni de götür ya sen de gitme
mouscronoise
ümit yaşar oğuzcan’ın ölümsüz eseri mustafa sağyaşar’dan gelsin.....

beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın
denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın
öylesine yıktın ki bütün inançlarımı
beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın

atacamadesert
ali ekber çiçek ten..

el vurup yâremi incitme tabib,
bilmem sıhhat bulmaz hicraneler var.
dest vurup da yârem eylersin derman,
her can kabul etmez viraneler var, viraneler var...

vay dünya, dünya yalansın dünya ,
vay dünya dünya,fanisin dünya...
can ile cananı alansın dünya,yalansın dünya...
vay dünya dünya,yalansın dünya,
vay dünya dünya fanisin dünya,
aşk ile pervane dönensin dünya,
yalansın dünya...

dert ehli olanlar dergâha gelir,
elbette arayan dermanın bulur .
sadık der ki kimde ne var, kim bilir.
geçt-i güzar ettim elde neler var.

vay dünya, dünya yalansın dünya ,
vay dünya dünya fanisin dünya,
can ile cananı alansın dünya yalansın dünya...
vay dünya dünya yalansın dünya,
aşk ile pervane dönersin dünya
yalansın dünya

mouscronoise
erkan oğur’dan bülbülüm altın kafeste ....
bülbülüm altın kafeste
öter aheste aheste
ötme bülbül yarim hasta
ah neyleyim şu gönlüme
hasret kaldım sevdiğime

ben sana dayanamam yarim
ben sana aldanamam
ben sana güvenemem

bülbülleri har ağlatır
aşıkları yar ağlatır
ben feleğe neylemişem
beni her seher ağlatır
beni her sabah ağlatır

ben sana dayanamam yarim
ben sana aldanamam
atacamadesert
kum gibi ezip geçen sevgililere ahmet kaya dan gelsin:

martılar ağlardı çöplüklerde
biz seninle gülüşürdük
şehirlere bombalar yağardı her gece
biz durmadan sevişirdik

acımasız olma şimdi bukadar
dün gibi dün gibi çekip gitme
bırak da sarılayım ayaklarına
kum gibi kum gibi ezip geçme

sonbahar damlardı damlalarımıza
biz seninle sararırdık
aydınlansın diye şu kirli yüzler
biz durmadan şavaşırdık

acımasız olma şimdi bukadar
dün gibi dün gibi çekip gitme
bırak da sarılayım ayaklarına
kum gibi kum gibi ezip geçme

mouscronoise
muhayyer kurdi makamından...

duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini
yazık olmuş o gözlerden sana akan yaşlara
bir zamanlar sevginle ateşlenen başımı
dizlerinin yerine dayasaydım taşlara

hani bendim yedi renk hani tende can idim
hani gündüz hayalin geceler rüyan idim
demek ki senin için aşk değil yalan imiş
acırım heder olan o en güzel yıllara.......


mouscronoise
bu kez de leman sam’dan gelsin...

yeşil ördek gibi daldım göllere
sen düşürdün beni dilden dillere
başım alıp gidem gurbet ellere
ne sen beni unut ne de ben seni

sevdiğim cemalim güneşim mahım
seni seven aşık çeker ezvahın
getir el basayım kelamullahın
ne sen beni unut ne de ben seni

gel seninle bir ahduman kuralım
bağlanalım bir karara varalım
verdiğimiz sözde hemen duralım
ne sen beni unut ne de ben seni

mouscronoise
müzeyyen abla hazır şahnedeyken şöyle bir ege’ye uzansın,

keklik

keklik dağlarda çağlar
yavrum diye diye ağlar
günden güne yansa dağlar

ağlarım ben kekliğime ley ley
seherde öten bülbüle ey
ipeklenmiş tüyllerine
yanaktaki benlerine ley ley
ağlarım ben kekliğime

keklik bizden uzaklaştı
yolumuz sarpa dolaştı
hünkâr kal’asını aştı
belki yavrusuna kavuştu

ağlarım ben kekliğime ley ley
seherde öten bülbüle ey
ipeklenmiş tüyllerine
yanaktaki benlerine ley ley
ağlarım ben kekliğime

keklik küsme barışalım
yuvamıza kavuşalım
senden ötmek benden gitmek
yolumuzda ağlaşalım

ağlarım ben kekliğime ley ley
seherde öten bülbüle ey
ipeklenmiş tüyllerine
yanaktaki benlerine ley ley
ağlarım ben kekliğime




atacamadesert
zeki müren tabii ki..

gönül penceresinden ansızın bakıp geçtin
bir yangının külünü yeniden yakıp geçtin
madem ki son şarkının kırık bir güftesiydin
neden yarım bıraktın neden bırakıp geçtin
bir yangının külünü yeniden yakıp geçtin

ne çok sevmiştim seni ne çok hatırlar mısın ?
aşiyan yollarından ses versem duyar mısın?
hâlâ beni düşünür ve hâlâ ağlar mısın?
bir bahar seli gibi yolumdan akıp geçtin
bir yangının külünü yeniden yakıp geçtin


mouscronoise
nihavend makamından ;



güzel bir göz beni attı bu derin sevdaya

benziyor şimdi benim ömrüm uzun rüyaya

yari karşımda görsem de dalarım hülyaya

benziyor şimdi benim ömrüm uzun rüyaya
mouscronoise
hamit yüceses’ten .....


ah, ada sahillerinde bekliyorum
her zaman yollarını gözlüyorum
seni senden güzelim istiyorum
beni şad et şadiye başım için

nerede o mis gibi leylaklar
sararıp solmak üzere yapraklar
bana mesken olunca topraklar
beni yad et güzelim başın için

adalardan modalara geçilir
yar elinden zehir olsa içilir
bu dünyada başa gelen çekilir
beni şad et şadiye başın için



mouscronoise
şevval sam’dan bir fırtına tuttu bizi...

bir fırtına tuttu bizi deryaya kardı
o bizim kavuşmalarımız a yarim mahşere kaldı
o bizim kavuşmalarımız a yarim ahrete kaldı

yeni cezve yeni cezve kaynar kaynamaz oldu
o benim nazlı yarimin dilleri söyler söylemez oldu

yeni cezve yeni cezve kaynıyor ocakta
kasatura belimizde (a yarim) martınımız kucakta

mapsanede yata yata her yanlarım çürüdü
yollarına baka baka a yarim ela gözler süzüldü

mouscronoise
ilk parça müzeyyen ablamızdan gelsin;

unutturamaz seni hiç bir şey unutulsam da ben
her yerde sen, her şeyde sen, bilmem ki nasıl söylesem
bir sisli hazan kesilir ruhum eğer görmesem
neşem de sen, hüznüm de sen, bilmem ki nasıl söylesem


neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol