server tanilli’nin ekim 2006’da yayımlanan ve kadın sorununu ele alan, tam adı ’’ne olursa olsun savaşıyorlar-kadın sorununun neresindeyiz?’’ olan kitabının ismidir.alkım kitabevi tarafından basılan kitap 5000 adet basılmıştır.
1931’de dünyaya gelen yazardır.
türk gazeteci , anayasa hukuku profesörü.
1980’den önce türkiye’de istanbul üniversitesi hukuk fakültesi’nde ders veriyordu. 7 nisan 1978 günü terör ortamında silahlı saldırıya uğrayıp, belden aşağısı tutmaz oldu. fransa’ya gidip uzun yıllar strasbourg üniversitesi’nde çalıştı. şu anda fransa’da yaşıyor ve cumhuriyet gazetesi’nde köşe yazıları yayımlanıyor.
1980 sonrasında düşün ortamını ve özellikle de gençliği etkilemiş olan "uygarlık tarihi", "devlet ve demokrasi: anayasa hukukuna giriş" kitaplarını yazdı. "uygarlık tarihi" üniversitelerde ders kitabı olarak okutuldu. diğer kitapları arasında şunlar sayılabilir: "nasıl bir eğitim istiyoruz?", "yüzyılların gerçeği ve mirası" (4 cilt), "candide ya da iyimserlik", "yaratıcı aklın sentezi: felsefeye giriş", "değişimin diyalektiği ve devrim", "dünyayı değiştiren on yıl", "fransız devriminden portreler", "anayasalar ve siyasal belgeler", "nasıl bir demokrasi istiyoruz?".
ekim 2006’da yayımlanan ve kadın konusunu işlediği ’’ne olursa olsun savaşıyorlar-kadın sorununun neresindeyiz?’’ adlı kitabı da diğer kitapları gibi okunmaya değer ve ufuk açıcıdır.
türk gazeteci , anayasa hukuku profesörü.
1980’den önce türkiye’de istanbul üniversitesi hukuk fakültesi’nde ders veriyordu. 7 nisan 1978 günü terör ortamında silahlı saldırıya uğrayıp, belden aşağısı tutmaz oldu. fransa’ya gidip uzun yıllar strasbourg üniversitesi’nde çalıştı. şu anda fransa’da yaşıyor ve cumhuriyet gazetesi’nde köşe yazıları yayımlanıyor.
1980 sonrasında düşün ortamını ve özellikle de gençliği etkilemiş olan "uygarlık tarihi", "devlet ve demokrasi: anayasa hukukuna giriş" kitaplarını yazdı. "uygarlık tarihi" üniversitelerde ders kitabı olarak okutuldu. diğer kitapları arasında şunlar sayılabilir: "nasıl bir eğitim istiyoruz?", "yüzyılların gerçeği ve mirası" (4 cilt), "candide ya da iyimserlik", "yaratıcı aklın sentezi: felsefeye giriş", "değişimin diyalektiği ve devrim", "dünyayı değiştiren on yıl", "fransız devriminden portreler", "anayasalar ve siyasal belgeler", "nasıl bir demokrasi istiyoruz?".
ekim 2006’da yayımlanan ve kadın konusunu işlediği ’’ne olursa olsun savaşıyorlar-kadın sorununun neresindeyiz?’’ adlı kitabı da diğer kitapları gibi okunmaya değer ve ufuk açıcıdır.
içinde çeşitli dilleri barındıran ve bu isimle anılmayan diller bütünü.
sömürgecilikten farklı ve daha farklı değer yasalarına dayanan bir kapitalizm modelidir.leninin ifadesi ile kapitalizmin son aşaması emperyalizmdir.
ilker yasin’in kıçımla gülmeme neden olan sözü.
hakeme rağmen tur atladığımız maçtır.
(bkz: subcomandante marcos)
(bkz: sub comandante marcos)
avrupa insan hakları mahkemesinin yargılama yaparken esas aldığı metindir.ayrıntılı b ilgi ve sözleşmeyi ek protokolleri ile birliktehttp://www.inhak-bb.adalet.gov.tr/aihs/aihsmetin.htm linkinden görebilirsiniz.
avrupa insan hakları sözleşmesinin kısa adı.
rusya ve polonyanın avrupa insan hakları sözleşmesini (aihs) imzalamasıyla başvuru birinciliğinden kurtularak üçüncülüğe gerilediğimiz mahkemedir.birileri hala üçüncü dereceye gerilememizi sanki ihlaller azalmış gibi gösterse de bunun rusya ve polonyadaki ihlal sayıları nedeniyle olduğu aşikardır.ayrıca mahkeme yoğun iş yükü nedeniyle işlevini yitirmeye başlamış ve uzmanlar farklı düzenlemeler üzerinde çalışmaya başlamışlardır.
f tipi cezaevlerinin diğer adı.
ahmet çakmakın 13.12.2006 günkü birgün gazetesinde yazmış olduğu yazının başlığıdır.yazının tamamı aşağıya aktarılmıştır.
pinochet yönetimi şilide neoliberal reformları gerçekleştirdi. özelliği bunu ilk yapan gelişmekte olan ülke oluşu ve çok sert uygulamasaydı. öyle ki şili rejimine serbest piyasa faşizmi diyenler oldu. şili rejimi solculara ve kendisine direnenlere karşı sert oldu, ama halkına karşı serbest piyasa uygulamasında belki de daha sert oldu. geçenlerde ölen amerikalı iktisatçı friedman ne dediyse pinochet onu uyguladı. 90lı yaşlarında arka arkaya ölen bu iki adam görünürde şilinin kaderini çizdiler.
şili cuntası basit bir sosyal güvenlik sistemi kurdu. çalışanların maaşlarından yüzde 10 kesinti yapıldı ve bu paralar özel bir fonda toplandı. özelleştirmeler hızlı yapıldı. türkiye 1980lerde serbest piyasa uygulamalarına geçmeye başladı ve hâlâ tamamlayamadı. oysa şili bunları 1972 darbesinin ardından süratle tamamladı.
peki bunun ekonomik sonucu ne oldu? şu anda latin amerikada kişi başına gelirin en yüksek olduğu ülke meksika. ikinci ise şili (7 bin 124 dolar) ve bu yıl meksikayı geçerek birinci sıraya oturacağı söyleniyor. 1987de yoksulluk sınırının altındakilerin oranı yüzde 46 iken 2003de yüzde 19 olmuş. bu performans büyük ölçüde 1990lı yıllardaki büyüme performansının sonucu ve 1990dan itibaren ülkeyi serbest seçimle işbaşına gelen başkanlar yönetmiş.
bunu, demek ki 1990 yılına kadar pinochet yönetiminde ekonomi kötüymüş, 1990dan sonra seçimle gelen başkanlar ekonomide başarı sağlamış diye yorumlamak işimize gelir belki ama kazın ayağı öyle değil. pinochetden itibaren tüm yönetimler temelde aynı politikaları uyguladılar: serbest piyasa ekonomisi yoluyla neoliberal küreselleşme ile bütünleşme. o nedenle siz "ekonomi 1990dan yani pinochetden sonra düzeldi" derseniz pinochet yanlıları da "hayır, 1990larda olanlar pinochetin 1970lerden itibaren uyguladıklarının sonucudur" derler. kimse de birbirini ikna edemez. dahası, ben ikinciler gibi düşünmeye daha yatkınım.
çünkü , altı çizilmesi gereken husus temelde hepsinin aynı politikaları uygulamış olmasıdır.
bu noktada 1990 sonrasında "başarılı" gözüken ekonomik performansa biraz daha yakından bakmakta yarar var. şilide işsizlik oranı yüzde 8.1. bu oldukça kötü bir rakam. "yine de türkiyeden iyidir" demek yanlış olur, çünkü neoliberal küreselleşme döneminde bir ülkenin nüfusu özel bir önem kazandı. bunun nedeni iç piyasanın öneminin azalmış olması.
diyelim ki iki büyük yabancı firma dünya piyasalarına yönelik üretim üssü olarak sizin ülkenizi seçti ve bunun zincirleme etkileri dahil toplam olarak yarattığı istihdam 10 bin kişi oldu. küçük nüfuslu bir ülkede bunun işsizliği azaltıcı etkisi ile büyük nüfuslu bir ülkedeki etkisi oransal olarak farklıdır. o nedenle 35 yıldır piyasa ekonomisi uygulayan 16 milyon nüfuslu şilide yüzde 8 işsizlik bayağı kötü performanstır.
şilide gelir dağılımı da çok bozuk. nüfusun en düşük gelirli yüzde ıou gelirin yüzde 1.2sini alırken en yüksek gelirli yüzde ıou yüzde 47sini alıyor. bu çok adaletsiz bir dağılım.
şimdi şilinin üretimine bakalım. bakır, diğer madenler, gıda maddeleri, balık işleme, demir ve çelik, ağaç ürünleri, ulaşım donanımı, çimento ve tekstil üretiyor. bu kadar berbat bir performans olamaz. teknolojik bakımdan geri türkiye bile, daha çeşitlenmiş ve rafine üretim yapıyor. nitekim şilinin başlıca ihracat ürünleri bakır, meyve, balık, kağıt, kimyasallar ve şarap. elle tutulur bir tek kimyasallar var.
böylece takke düşüp kel görünmüş oluyor. şilinin 35 yıllık serbest piyasa ekonomisi uygulamasının sonucunda teknolojik gelişme namına bir şey yoktur. ülke kazancını dünyanın en zengin bakır madenlerine sahip olması sayesinde elde ediyor. eskiden de böyleydi, şimdi de böyle.
sol açısından önemli olan bunun pinochetin eseri olmadığının görülmesi. neoliberal küreselleşme altında kim gelirse temelde aynı politikayı uyguluyor. şilinin 1990larda hızlı büyümesi biraz bunu en erken uygulamaya sokan ülke olması. sözgelimi eğer anap, politikalarını istediği hızla yürürlüğe sokabilseydi türkiyenin büyüme hızı da daha fazla olacaktı. bunu beğenmeyebilirsiniz ama gerçek budur ve bununla yüzleşmeden alternatif sol programlar yaratılamaz.
yanlışlığa meydan vermemek için:
serbest piyasa ile kalkınma oluyor filan demiyorum, olmadığı görülüyor. demek istediğim, neoliberal küreselleşme altında kim serbest piyasa uygulamasına daha erken geçerse yararlanabileceği avantajlar o ölçüde fazla oluyor. şili bu ülkelerden biri.
pinochet yönetimi şilide neoliberal reformları gerçekleştirdi. özelliği bunu ilk yapan gelişmekte olan ülke oluşu ve çok sert uygulamasaydı. öyle ki şili rejimine serbest piyasa faşizmi diyenler oldu. şili rejimi solculara ve kendisine direnenlere karşı sert oldu, ama halkına karşı serbest piyasa uygulamasında belki de daha sert oldu. geçenlerde ölen amerikalı iktisatçı friedman ne dediyse pinochet onu uyguladı. 90lı yaşlarında arka arkaya ölen bu iki adam görünürde şilinin kaderini çizdiler.
şili cuntası basit bir sosyal güvenlik sistemi kurdu. çalışanların maaşlarından yüzde 10 kesinti yapıldı ve bu paralar özel bir fonda toplandı. özelleştirmeler hızlı yapıldı. türkiye 1980lerde serbest piyasa uygulamalarına geçmeye başladı ve hâlâ tamamlayamadı. oysa şili bunları 1972 darbesinin ardından süratle tamamladı.
peki bunun ekonomik sonucu ne oldu? şu anda latin amerikada kişi başına gelirin en yüksek olduğu ülke meksika. ikinci ise şili (7 bin 124 dolar) ve bu yıl meksikayı geçerek birinci sıraya oturacağı söyleniyor. 1987de yoksulluk sınırının altındakilerin oranı yüzde 46 iken 2003de yüzde 19 olmuş. bu performans büyük ölçüde 1990lı yıllardaki büyüme performansının sonucu ve 1990dan itibaren ülkeyi serbest seçimle işbaşına gelen başkanlar yönetmiş.
bunu, demek ki 1990 yılına kadar pinochet yönetiminde ekonomi kötüymüş, 1990dan sonra seçimle gelen başkanlar ekonomide başarı sağlamış diye yorumlamak işimize gelir belki ama kazın ayağı öyle değil. pinochetden itibaren tüm yönetimler temelde aynı politikaları uyguladılar: serbest piyasa ekonomisi yoluyla neoliberal küreselleşme ile bütünleşme. o nedenle siz "ekonomi 1990dan yani pinochetden sonra düzeldi" derseniz pinochet yanlıları da "hayır, 1990larda olanlar pinochetin 1970lerden itibaren uyguladıklarının sonucudur" derler. kimse de birbirini ikna edemez. dahası, ben ikinciler gibi düşünmeye daha yatkınım.
çünkü , altı çizilmesi gereken husus temelde hepsinin aynı politikaları uygulamış olmasıdır.
bu noktada 1990 sonrasında "başarılı" gözüken ekonomik performansa biraz daha yakından bakmakta yarar var. şilide işsizlik oranı yüzde 8.1. bu oldukça kötü bir rakam. "yine de türkiyeden iyidir" demek yanlış olur, çünkü neoliberal küreselleşme döneminde bir ülkenin nüfusu özel bir önem kazandı. bunun nedeni iç piyasanın öneminin azalmış olması.
diyelim ki iki büyük yabancı firma dünya piyasalarına yönelik üretim üssü olarak sizin ülkenizi seçti ve bunun zincirleme etkileri dahil toplam olarak yarattığı istihdam 10 bin kişi oldu. küçük nüfuslu bir ülkede bunun işsizliği azaltıcı etkisi ile büyük nüfuslu bir ülkedeki etkisi oransal olarak farklıdır. o nedenle 35 yıldır piyasa ekonomisi uygulayan 16 milyon nüfuslu şilide yüzde 8 işsizlik bayağı kötü performanstır.
şilide gelir dağılımı da çok bozuk. nüfusun en düşük gelirli yüzde ıou gelirin yüzde 1.2sini alırken en yüksek gelirli yüzde ıou yüzde 47sini alıyor. bu çok adaletsiz bir dağılım.
şimdi şilinin üretimine bakalım. bakır, diğer madenler, gıda maddeleri, balık işleme, demir ve çelik, ağaç ürünleri, ulaşım donanımı, çimento ve tekstil üretiyor. bu kadar berbat bir performans olamaz. teknolojik bakımdan geri türkiye bile, daha çeşitlenmiş ve rafine üretim yapıyor. nitekim şilinin başlıca ihracat ürünleri bakır, meyve, balık, kağıt, kimyasallar ve şarap. elle tutulur bir tek kimyasallar var.
böylece takke düşüp kel görünmüş oluyor. şilinin 35 yıllık serbest piyasa ekonomisi uygulamasının sonucunda teknolojik gelişme namına bir şey yoktur. ülke kazancını dünyanın en zengin bakır madenlerine sahip olması sayesinde elde ediyor. eskiden de böyleydi, şimdi de böyle.
sol açısından önemli olan bunun pinochetin eseri olmadığının görülmesi. neoliberal küreselleşme altında kim gelirse temelde aynı politikayı uyguluyor. şilinin 1990larda hızlı büyümesi biraz bunu en erken uygulamaya sokan ülke olması. sözgelimi eğer anap, politikalarını istediği hızla yürürlüğe sokabilseydi türkiyenin büyüme hızı da daha fazla olacaktı. bunu beğenmeyebilirsiniz ama gerçek budur ve bununla yüzleşmeden alternatif sol programlar yaratılamaz.
yanlışlığa meydan vermemek için:
serbest piyasa ile kalkınma oluyor filan demiyorum, olmadığı görülüyor. demek istediğim, neoliberal küreselleşme altında kim serbest piyasa uygulamasına daha erken geçerse yararlanabileceği avantajlar o ölçüde fazla oluyor. şili bu ülkelerden biri.
merkezi ankara necatibey caddesi 26/69 adresinde bulunan ve hakim-savcılardan avukatlara ve de en alt düzeydeki adalet hizmetinde çalışan memura kadar herkesi içine alan dernektir.http://www.tuyam.org.tr/ dan izlenebilir.
an itibari ile
esrakesh (2. nesil bilgic)
lion (2. nesil bilgic)
ya basta viva zapatista (2. nesil bilgic)
lanetpanc (2. nesil bilgic)
çetniklereölüm (2. nesil bilgic)
esrakesh (2. nesil bilgic)
lion (2. nesil bilgic)
ya basta viva zapatista (2. nesil bilgic)
lanetpanc (2. nesil bilgic)
çetniklereölüm (2. nesil bilgic)
(bkz: bdsp)
bağımsız devrimci sınıf platformunun kısaltılmışıdır. kızıl bayrak çevresinin kurduğu bir platformdur.
açılımı ankara barosu avukatlari yardimlaşma sandığı olan mesleki birlik sandığıdır.sandığın amacı abays yönetmeliğinde şu şekilde ifade edilmektedir.
a)hastalık,geçici işgöremezlik,
b)sürekli malüllük nedeniyle çalışamaz hale gelme,
c)deprem,sel,yangın gibi afetler sonucu mesleki araç ve gereçleri yitirme,
d)emeklilik yardımı alma hakkını kazanma,
e)ölüm,hallerinde ,yönetmeliğin ilgili maddelerinde tanımı yapılan hak sahiplerine yönetmelikte öngörülen yardımları yapmaktır.
f)ayrıca sandık,üyelerinin zorunlu tüketim maddelerini en ucuz ve sağlıklı bir biçimde
edinmeleri için gerekli girişimleri yapar,üyelerin ve ailelerinin yıllık dinlenme ve olası diğer sosyal gereksinimlerini giderici önlemleri alır,vakıf ve benzeri örgütler,
işletmeler,şirketler kurar,kurulmuş şirketlere ortak olur.
a)hastalık,geçici işgöremezlik,
b)sürekli malüllük nedeniyle çalışamaz hale gelme,
c)deprem,sel,yangın gibi afetler sonucu mesleki araç ve gereçleri yitirme,
d)emeklilik yardımı alma hakkını kazanma,
e)ölüm,hallerinde ,yönetmeliğin ilgili maddelerinde tanımı yapılan hak sahiplerine yönetmelikte öngörülen yardımları yapmaktır.
f)ayrıca sandık,üyelerinin zorunlu tüketim maddelerini en ucuz ve sağlıklı bir biçimde
edinmeleri için gerekli girişimleri yapar,üyelerin ve ailelerinin yıllık dinlenme ve olası diğer sosyal gereksinimlerini giderici önlemleri alır,vakıf ve benzeri örgütler,
işletmeler,şirketler kurar,kurulmuş şirketlere ortak olur.
sabahın köründe yolda gördüğüm afişleri ile beni iyice dumura uğratan partidir.sevr paranoyası içine düşmeleri ve ulusalcı bir yaklaşım göstermeleri ulusal sol olunamayacağını anlayamadıkları anlamına gelmektedir.avrupa birliğine karşı olabilirsiniz, ancak bunun gerekçeleri politik ve sağlam temellere oturtmanız gerekmektedir; yoksa sevr paranoyası içinde debelenmek tcnin içinde bulunduğu alternatifsizlikler ve herkesi tehdit olarak görme anlayışının bir yansımasından öteye geçemeyecektir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?