bir ermeniye, kürde, ruma, laza, çerkeze...herkese türk kimliğini yapıştıranların kendilerini başka bir etni siteden görmekten ne kadar korktukları ve nasıl kafatasçı olduklarını bizlere ölümünde bile gösteren aydınımız.
kendisiyle her siyasi tercihde uzlaşamayacağımı düşünsem de görüşlerinin sağlam temelleri olduğu bildiğim yazardır.belki de savunuğumuz şeyler aynı amaç içindir.ayrıca tuzlukta yazdığı ilk yazı ile ilerleyen haftaları dört gözle beklememize de neden olmuştur.küreselleşme üstüne üç değil daha fazla yazı istediğimizi de kendisine bildiririz.
tuzluka yazmış olduğu ilk yazı için kendisini kutladığım yazardır.özgürlük kuşkusuz yüzyıllardan beri tartışılan ve hala uzlaşılmayan konulardan birisi; fakat kendisinin de dediği gibi belki de insanlardan daha özgür varlıklar var.ilerleyen haftalardaki yazılarını da ilgiyle bekliyoruz.
tuzlukda yazdığı yazıyı büyük bir keyifle okumamı sağlayan yazar.konunun belden aşağı muhabbet gibi gelmesinden değil kullandığı yazım dilden gerçekten diğer yazılarını da şimdiden sabırsızlıkla beklediğim yazar.
ayrıca yazısında anlattığı konuya çok benzer bir olay bundan yaklaşık 2,5 yıl önce ülkemizde bri tecavüz vakasında yaşanmıştı.ve eski tckmız da akıllara zarar bir uygulamaya sahip olduğundan genç kadınımızın normal yolla ya da sezeryanle çocuğu doğurmasına göre ceza verecekti faile.sonuçta çocuk nasıl doğdu, tecavüzcü ne kadar ceza aldı, zorla evlendirildi mi genç kadınımız bilemiyorum ,fakat anlattığı olayın gerçek hayatta karşımıza çıkmayacağını kimse garanti edemez. herkese de duyrulur.
ayrıca yazısında anlattığı konuya çok benzer bir olay bundan yaklaşık 2,5 yıl önce ülkemizde bri tecavüz vakasında yaşanmıştı.ve eski tckmız da akıllara zarar bir uygulamaya sahip olduğundan genç kadınımızın normal yolla ya da sezeryanle çocuğu doğurmasına göre ceza verecekti faile.sonuçta çocuk nasıl doğdu, tecavüzcü ne kadar ceza aldı, zorla evlendirildi mi genç kadınımız bilemiyorum ,fakat anlattığı olayın gerçek hayatta karşımıza çıkmayacağını kimse garanti edemez. herkese de duyrulur.
hrant dink suikastinden önce de her platformda görünen durumdur.çatışmayı fikirlerin söylenmesi, yanlışların dillendirilmesi ve olması gerekene dair bir şeylerin aktarılması diye ele aldığımızda gayet normal ve güzeldir.onun dışında bir sokak çatışması gibi bri durum sanal alemde zaten mümkün değildir.
rastgele bir göz atınca bile yeni katılımlarla daha bir güzel olmuş dediğim dergimsi.ama hala haftalık yazılar dışında da kullanılabilecek bir platform olması gerekiyor gibime geliyor.
fikri olmayan embesillerle konuşmaya çalışmaktır.boşa zaman harcama olayıdır.
hrant dink suikasti sonrası görevinden alınan trabzon emniyet müdürüdür.trabzon ilçesinde chp, dyp, mhp gibi partiler görevden alınmasına karşı çıkmışlardır.merkeze çekilen emniyet müdürünün geçmişi de parlak değildir.buna göre reşat altayın 16 mart 1978de istanbul üniversitesi çıkışında öğrencilerin üzerine bomba atarak 7 öğrencinin ölmesi olayında, bomba atan ve silahla tarayan faşistleri takip etmekte olan polislere "geri dön" emrini veren komiser yardımcısı olduğu da ortaya çıktı.
karasabanın toprakta bıraktığı iz demektir.bu adla kurulan derginin örgütleyicisi olan hrant dinkin topraklarımızda bıraktığı iz çok daha büyük olmuştur.
26 ocak 2007 günlü birgün gazetesinde yayımlanan bir yazının başlığıdır.hepimiz ermeniyiz şiarını anlayamayan ve hepimiz türküz deyin diyen zihniyete tokat gibi bri cevaptır.
yazının tamamı aşağıya aktarılmıştır.
hayganuş
biz hepimiz hrant ız. hepimiz yerde. kurşun yemiş yığılmışız yere. kalkmamak üzere.
tam da hız kazanıyoruz sanırken. tam da son birkaç yıldır bir bilinç geldi üzerimize derken. siyasi bir bilinç. tarihi bir bilinç. kimliğimizin farkına vardıran. sorgulatan. uyanıyorduk yavaş yavaş yattığımız uykudan. korkularımızdan sıyrılıyorduk. derken.
ne kadar büyük bir yanılgı içinde yaşı-yormuşuz meğer. ne kadar büyük bir kandırmaca. ne kadar büyük bir yalan. evrimler geçiriyoruz sanırken yediğimiz bu darbe, annelerimizin, dedelerimizin, onların da kendi büyüklerinden öğrenip bize aktardıkları "biz size demiştik" sözlerine hak verdiren bu darbe bize ne kadar yanlış bir yolda, ne kadar yalan umutlarla beslendiğimizi bir kere daha hatırlattı. ne kadar acı.
hepimiz hrantız. hepimiz yerde. birer kurşun yemiş beynimizden, yığılmışız olduğumuz yere. oysa daha yeni düşünmeye başlamıştık. daha yeni sadece ama sadece aklımızın yolunda ilerlemeyi deniyorduk. yüreğimizi, midemizi daha yeni bu işin dışında bırakmayı öğreniyorduk. yıllar önceki olaylardan duygusal olarak bir mesafe kazanmak gerektiğini anlatmaya çalışıyorduk kendi kendimize. "kinle, nefretle yürümez bu işler, çözülmez sorunlar" diyenlere hak vermeye, içimiz tam elvermese de.
bunu bize öğreten, bu süreci başlatan agos haftalık gazetesi ve ilk günden genel yayın yönetmeni hrant dink oldu. kendisi ve gazetesiyle birlikte türkiye ermenileri üzerine bir canlılık, bir konuşkanlık, bir fi-kirbazlık geldi. ermeni olmanın ne demek olduğundan pek de emin olmayan bir kuşak, ermeniliklerini, bu kimliklerini, konuşmayı ihmal ettikleri dil, gitmeye hevesli olmadıkları kilise üzerinden zorla hatırlatılarak öğrenmeye mecbur kalmış bir kuşak, yavaş yavaş da olsa ermeniliklerinin bundan ibaret olmadığını anlamaya başlıyordu.
ermenilerle birlikte, dışarıdakiler de, bugünlük "hepimiz ermeniyiz" diye yollara düşen kesim de, ermeniler hakkında, sınırlı da olsa, algılamak istedikleri kadarıyla da olsa bir şeyler duyuyor, bir şeyler görüyordu. belki her şeyi öğrenemiyorlardı, ama yüzeyde de olsa bir ilgi, bir merak doğuyordu içlerinde. kimlermiş bakalım senelerdir toprağımızı paylaştıklarını söyleyen bu ermeniler? ilgilenelim.
bu hem birbirinden bağımsız, hem karşılıklı gelişen şey, hem kendi kendini hem birbirini tanıma süreci, yanında bir sürü başka süreci de beraberinde getiriyordu. ortak bir şimdiden çok, aslında ortak bir geçmişti paylaşılan, onu görüyorlardı. gördükçe ve farkına vardıkça bu geçmişin, bu tanışma da zorlu bir yola girmiş oluyordu.
oysa türkiyedeki ermenilerin öğrendikleri en önemli şey kendileri için en hayırlısının tarihleri konusunda, yakın tarihlerinde başlarına gelenler konusunda bir şey öğrenmemek olduğuydu. ermeniler, insanı insan yapanın kendi tarihi bilinci, vatandaşı vatandaş yapanın onun siyasi bilinci olduğunu unutmak zorunda bırakılmışlardı yıllar ve soylar boyu. bu ülkedeki mutluluğu yedikleri içtikleriyle ölçüp biçmeye alıştırılmışlardı. soranlara da, "burada bize dokunan yok, rahat yaşıyoruz" demeye.
şimdi bu ermeniler ülkelerini bir çoğunluk-azınlık ilişkisi içinde paylaştıkları türklerle bu sessizlik üzerinden kurdukları arkadaşlıklarının kapalı kalmış kapılarını aralamaya yelteniyorlardı. kimi daha ürkekçe, dikkatlice. kimi daha cesur, daha yüksek sesle. kimi sembollerle, jestlerle, kimisi yazarak çizerek, biraz daha doğrudan.
ama ermeniler hrant olmaya çalıştıkça, onun cesaretiyle yüreklenip bir şeylere inanmaya kalkıştıkça, karşılarında hep irili ufaklı ogün samastlar duruyordu. kiminin silahı kalemiydi, kimininki kâğıdı. kiminin silahı dili, kimininki dilsizliğiydi. ama hepsi birer ogün samasttı. görmeyi reddetseler de ermeniler bunu. ve günlerden bir gün o ogün samastlardan biri gelip hrant dinki vuracak ve onunla birlikte bütün ermenileri yere yığacaktı.
birer ceset hepsi şimdi. hepsinin kuvveti ellerinden zorla alınmış. belki gerçekten de en hayırlı ermeni ölü ermeni ki, hrantın da ölümüyle çok şey başardığı söylenip duruluyor. ne kadar utanılmaz bir polyannacı-lıktır bu oynanan? türkiye için, belki geçerli bu. belki gerçekten işine yarar bu suikast türkiyenin, çıktığı demokrasi yolunda. ama ya ermeniler? biz geriye kalanlarımız nasıl tekrar ayağa kalkıp baştan başlayacağız? nasıl hiçbir şey olmamış gibi yapacağız? nasıl bu cesareti bulacağız kendimizde bir daha?
türkiye, enerji dolu. dünyaya haykırma, bir şeyler ispatlama gücü buluyor kendinde. kalkıp yürüyor. bağırıyor. çağırıyor. ama ermeniler sakat. kollan kanatları kırık. bu enerji selinde unutturulmaya çalışılsa da. ve arkada kalan, bedenen ölü olmasa da, geriye kalan bütün işlevlerine narkoz verilmiş bir türkiye ermeni cemaati artık. yediği ve içtiği sürece varolmaya devam edecek, ama artık yavaş yavaş bitkisel hayata geçmiş bir insan yığını.
yazının tamamı aşağıya aktarılmıştır.
hayganuş
biz hepimiz hrant ız. hepimiz yerde. kurşun yemiş yığılmışız yere. kalkmamak üzere.
tam da hız kazanıyoruz sanırken. tam da son birkaç yıldır bir bilinç geldi üzerimize derken. siyasi bir bilinç. tarihi bir bilinç. kimliğimizin farkına vardıran. sorgulatan. uyanıyorduk yavaş yavaş yattığımız uykudan. korkularımızdan sıyrılıyorduk. derken.
ne kadar büyük bir yanılgı içinde yaşı-yormuşuz meğer. ne kadar büyük bir kandırmaca. ne kadar büyük bir yalan. evrimler geçiriyoruz sanırken yediğimiz bu darbe, annelerimizin, dedelerimizin, onların da kendi büyüklerinden öğrenip bize aktardıkları "biz size demiştik" sözlerine hak verdiren bu darbe bize ne kadar yanlış bir yolda, ne kadar yalan umutlarla beslendiğimizi bir kere daha hatırlattı. ne kadar acı.
hepimiz hrantız. hepimiz yerde. birer kurşun yemiş beynimizden, yığılmışız olduğumuz yere. oysa daha yeni düşünmeye başlamıştık. daha yeni sadece ama sadece aklımızın yolunda ilerlemeyi deniyorduk. yüreğimizi, midemizi daha yeni bu işin dışında bırakmayı öğreniyorduk. yıllar önceki olaylardan duygusal olarak bir mesafe kazanmak gerektiğini anlatmaya çalışıyorduk kendi kendimize. "kinle, nefretle yürümez bu işler, çözülmez sorunlar" diyenlere hak vermeye, içimiz tam elvermese de.
bunu bize öğreten, bu süreci başlatan agos haftalık gazetesi ve ilk günden genel yayın yönetmeni hrant dink oldu. kendisi ve gazetesiyle birlikte türkiye ermenileri üzerine bir canlılık, bir konuşkanlık, bir fi-kirbazlık geldi. ermeni olmanın ne demek olduğundan pek de emin olmayan bir kuşak, ermeniliklerini, bu kimliklerini, konuşmayı ihmal ettikleri dil, gitmeye hevesli olmadıkları kilise üzerinden zorla hatırlatılarak öğrenmeye mecbur kalmış bir kuşak, yavaş yavaş da olsa ermeniliklerinin bundan ibaret olmadığını anlamaya başlıyordu.
ermenilerle birlikte, dışarıdakiler de, bugünlük "hepimiz ermeniyiz" diye yollara düşen kesim de, ermeniler hakkında, sınırlı da olsa, algılamak istedikleri kadarıyla da olsa bir şeyler duyuyor, bir şeyler görüyordu. belki her şeyi öğrenemiyorlardı, ama yüzeyde de olsa bir ilgi, bir merak doğuyordu içlerinde. kimlermiş bakalım senelerdir toprağımızı paylaştıklarını söyleyen bu ermeniler? ilgilenelim.
bu hem birbirinden bağımsız, hem karşılıklı gelişen şey, hem kendi kendini hem birbirini tanıma süreci, yanında bir sürü başka süreci de beraberinde getiriyordu. ortak bir şimdiden çok, aslında ortak bir geçmişti paylaşılan, onu görüyorlardı. gördükçe ve farkına vardıkça bu geçmişin, bu tanışma da zorlu bir yola girmiş oluyordu.
oysa türkiyedeki ermenilerin öğrendikleri en önemli şey kendileri için en hayırlısının tarihleri konusunda, yakın tarihlerinde başlarına gelenler konusunda bir şey öğrenmemek olduğuydu. ermeniler, insanı insan yapanın kendi tarihi bilinci, vatandaşı vatandaş yapanın onun siyasi bilinci olduğunu unutmak zorunda bırakılmışlardı yıllar ve soylar boyu. bu ülkedeki mutluluğu yedikleri içtikleriyle ölçüp biçmeye alıştırılmışlardı. soranlara da, "burada bize dokunan yok, rahat yaşıyoruz" demeye.
şimdi bu ermeniler ülkelerini bir çoğunluk-azınlık ilişkisi içinde paylaştıkları türklerle bu sessizlik üzerinden kurdukları arkadaşlıklarının kapalı kalmış kapılarını aralamaya yelteniyorlardı. kimi daha ürkekçe, dikkatlice. kimi daha cesur, daha yüksek sesle. kimi sembollerle, jestlerle, kimisi yazarak çizerek, biraz daha doğrudan.
ama ermeniler hrant olmaya çalıştıkça, onun cesaretiyle yüreklenip bir şeylere inanmaya kalkıştıkça, karşılarında hep irili ufaklı ogün samastlar duruyordu. kiminin silahı kalemiydi, kimininki kâğıdı. kiminin silahı dili, kimininki dilsizliğiydi. ama hepsi birer ogün samasttı. görmeyi reddetseler de ermeniler bunu. ve günlerden bir gün o ogün samastlardan biri gelip hrant dinki vuracak ve onunla birlikte bütün ermenileri yere yığacaktı.
birer ceset hepsi şimdi. hepsinin kuvveti ellerinden zorla alınmış. belki gerçekten de en hayırlı ermeni ölü ermeni ki, hrantın da ölümüyle çok şey başardığı söylenip duruluyor. ne kadar utanılmaz bir polyannacı-lıktır bu oynanan? türkiye için, belki geçerli bu. belki gerçekten işine yarar bu suikast türkiyenin, çıktığı demokrasi yolunda. ama ya ermeniler? biz geriye kalanlarımız nasıl tekrar ayağa kalkıp baştan başlayacağız? nasıl hiçbir şey olmamış gibi yapacağız? nasıl bu cesareti bulacağız kendimizde bir daha?
türkiye, enerji dolu. dünyaya haykırma, bir şeyler ispatlama gücü buluyor kendinde. kalkıp yürüyor. bağırıyor. çağırıyor. ama ermeniler sakat. kollan kanatları kırık. bu enerji selinde unutturulmaya çalışılsa da. ve arkada kalan, bedenen ölü olmasa da, geriye kalan bütün işlevlerine narkoz verilmiş bir türkiye ermeni cemaati artık. yediği ve içtiği sürece varolmaya devam edecek, ama artık yavaş yavaş bitkisel hayata geçmiş bir insan yığını.
haftada en az üç kere şahsımın son 50 entrysini ziyaret eden kişilere demeyi düşündüğüm, ancak ibne kelimesini doğru bulmadığım için -çünkü cinsiyetçidir- demekten vazgeçtiğim lakap.
tüm dünyadaki faşistlerin yaptıkları roldür.hatta bunların ülkeleri, devletleri doğrudan ya da dolaylı olarak yönetenleri bolca bulunmaktadır.ülkemizde de sayıalrı azınmayacak kadar boldur.
bi siktir git dedirten laflardan birisidir.
milliyetçi cephenin kısaltmasıdır.12 eylül öncesini anlatan bir çok kitapta mc hükümeti şeklinde ifadesini bulur.
arkadaşımın kamerasından farklı bir gözle izlenebilmesi içinhttp://video.google.com/videoplay?docid=-4321538714906775355&hl=en
kendini vatansever diye tanıtmasaydı terörist damgasını çoktan yemiş olacak olan bir kişinin giriştiği memleketimize has eylem tiplerinden biri.
egemen halkın gözüyle bakınca hepimiz ermeniyiz sloganını anlayamayacak olan bireylerin bok at izi kalsın diyerek, laflarının nereye gittiğini bilmeden konuşmasıdır.tercüman gazetesinin faşizm şeridine bir anda kayması da ne kadar kaypak oldukalrının göstergesidir.
allah taksiratınızı affetsin, bela okutmayın bana diye cevap verebileceğim tercüman haberi.
ya sev ya terk etcilerin yeni sloganıdır.
faillerinin bulunamadığı faili meçhullerden birisi olan aydınımız.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?