güne hayırlı başlayacağına inanan insanların yaptığı bir harekettir. bunu yapmadığı zaten işlerinin ters gideceğini düşünür. hatta evden çıkarken önce hangi ayağıyla dışarı adım attığını unuttuğunda geri döner, sağ ayakla bir çıkış yapar.
üşengeçliğin beraberinde meydana getirdiği bir davranış biçimidir.kişi suyu içtikten sonra, rahatlayıp dünyayı unuttuğu için bir daha susayacağı aklına gelmez.
değişik versiyonlarını görmenin mümkün olduğu bir reklamcı hilesidir. bir diğer abartı örneği ise şampuan reklamlarında karşımıza çıkar. söz konusu şampuanı kullanan bayanın asaçları pırıl pırıl parlar, ahenkle dans eder. niyetlenip şampuanı alırsınız, kullanırsınız, ama saçınız yine sönük ve mattır.
mp3 player pillerinde sıkça karşılaşılan bir eylemdir. cihazda şarkı dinlenirken, aniden ses kesilir, pilin bittiği anlaşılır. sonrasında pil çıakrılır ve ağzın içine sokularak yüzeyinin her yeri dişlenir. bunun neden işe yaradığı bilinmese de, dişlenen pil mp3 playera takıldıktan sonra, cihaz çalışır.
değişik şekillerdeki hareketlerle güvence altına alınmaya çalışılan bir eylemdir. işin pratiğini bulanlar ise, çay tabağının üzerine bir peçete veya kağıt mendil koyarak dökülen çayı kağıda emme suretiyle durumu güvence altına almaya çalışırlar.
gün itibariyle taze yaşadığım bir olaydır. oyunu izliyorsunuzdur, güzel güzel gidiyordur, herkes kendini kaptırmıştır, ansızın bir telefon sesi duyulur, herkesin kafası sahneden telefonun çaldığı yöne döner. oyuncunun da, izleyicinin de dikkati bozulur. halbuki oyundan önce, "lütfen cep telefonlarınızı kapatınız ya da sessize alınız," diye de bir uyarı yapılmıştır.
hele ki bu işte şöyle bir bağıntı varsa:
1) kişi çay demlemek için her şeyi hazırlar, salona gider, çayın demlendiğini sanır, mutfağa girer, aaa bir de ne görsün, çayın altını yakmayı unutmuştur.
2) sonra çayın altını yakar, çay demlenir, bir bardağa doldurur, telefon çalar, telefonla konuşur, bardağı ağzına götürür, aaa bir de ne anlasın, çaya şeker atmamıştır.
1) kişi çay demlemek için her şeyi hazırlar, salona gider, çayın demlendiğini sanır, mutfağa girer, aaa bir de ne görsün, çayın altını yakmayı unutmuştur.
2) sonra çayın altını yakar, çay demlenir, bir bardağa doldurur, telefon çalar, telefonla konuşur, bardağı ağzına götürür, aaa bir de ne anlasın, çaya şeker atmamıştır.
bu tiplere kadrolu dilenci denildiği de duyulmuştur.
her daim süre gelmiş bir tartışma örneğidir. çiftlerin ilişkide baskın olma istemelerinden kaynaklananları da vardır, maksat muhabbet olsun diye düşünülüp de yapılanları da... amma velakin eğlenceli bir atmosfer doğurduğu gerçektir.
bir de bunların yanında kürdan olur ki müşteri yemek yedikten sonra beş on tanesini cebine atar. işin başka bir boyutu da şudur: sipariş verilir; iki lahmacun bir kola... lahmacunun gelmesine daha on dakika vardır, ancak kola siparişin ardından hemen gelir. müşteri lahmacun gelenen kadar, koladan bir yudum bir yudum bir yudum alır, derken, hoppp, bir bakmıştır ki kola bitmiştir. gelen lahmacunla bir likte bir kola daha söylenir. lokantacıların böyle bir taktiği daha vardır, akıllı müşteri bu numarayı yemez o ayrı.
o anı yaşadıktan sonra, gidip yatarak beyne format atmanın farz olduğu bir durumdur. eğer gündüz vakti ise, soğuk suyun altına girilip beş dakika beklenir.
özellikle okulda fotokopi sırası beklerken uyuz olunası, beddua edilesi bir psikoloji yaratan durumdur. fotokopiyi çektiren öğrenciye bu kadar zaman nerdeydin, şimdi mi aklına geldi, gibilerinden kınamalarda bulunulabilir. bazı kitapların orjinali fotokopisiyle neredeyse aynı fiyata geldiği halde bunu yapanlar vardır ki anlaşılması zor kişilerdir.
tenekelerin boşa ziyan olmaması açısından iyi bir değerlendirmedir. aslında iyi bir girişimcilik ile sektörü bile yaratılabilir.
titizlikten doğan bir saplantı olsa gerek.
eurovisionu önemseyen kişilerin, ülkenin organizasyonda daha iyi yerlere gelmesi için yıllardır gizli kapaklı bir şekilde gündeme getirdikleri bir öneridir. türkiyede megastar yapılan tarkan ın avrupada da megastar olarak görüldüğü sanıldığı için bu tür düşüncelere girildiği açıkça ortadadır.
dükkanının önünün hiçbir şekilde kapalı kalmasını istemeyen esnafın, defalarca kavga etmesine sebep olan bir durumdur.
bir de üstüne, "eğer ilerde de böyle yemeği tatmadan içine tuz atarsan, seni kimse işe almaz," diye de bir ekleme yapılır.
genellikle, her daim bayanların bardak tutma pozisyonudur. bayanlara bu şekilde bardak tutmak yakışıyordur da erkek eline yakışmayan bir bardak tutma biçimidir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?