dandik bir bölümde okuyanlar için uygun bir tabiri; ama mühendislik okuyanlar için (bkz: ben) finaller bitsin artık dedirten olgu.
ingilizce bir kelime olup, türkçe karşılığı inektir.
ingilizcede cow.
inek de denilebilir, zeki de denilebilir bu tiplere. kendilerini tebrik etmek istiyorum.
benim çok samimi bi arkadaşımın konuyla alakalı olarak, tamamen kendi fikirlerini yazdığı bir yazı:
işte yine o! o klasik, söyledikçe tükenmeyen, yazdıkça bitmeyen, konuştukça sonlanmayan söz; "arkadaş kalmak". biten bir ilişki için değil, başlamamış bir ilişki için söyleniyor bu kez. ama, sonuçları açısından farklı olduğu söylenemez. her durumda, "hayır" kelimesinin kibar bir karşılığı oluyor. hayır! seninle olmaz! artık olmaz! hiç olmaz!
"lütfen üzülme! niye üzüldün ki şimdi?"
niye mi üzüldüm? hiiç, bakır üretimimiz azalmış bu yıl, aklıma geldi birden ona üzüldüm. başka neye üzülebilirim ki? senin bir başkası için güleceğine, bir başkası için üzüleceğine üzülüyorum. benimle bunları hiç yapmayacak olmana üzülüyorum. beni, gelecekte hayatına girecek erkeğe tercih etmemiş olmana üzülüyorum. bir başkasını, kendin için daha iyi bulmuş olmana üzülüyorum. sana hiç sarılamayacak olmama üzülüyorum. seninle yaşayamadıklarımız beni üzen. yaşayabileceklerimiz. yapabileceklerimiz. ve tüm bunları, yani hayalini benim kurduğum şeyleri şu an senden haberdar bile olmayan biriyle gelecekte yapacağını bilmek. o birinin gelip benim kurduğum hayalleri sahipleneceğini, yaşayacağını bilmek. bir süre sonra senin için arada bir hatırlanıp aranacak kişi haline geleceğimi, en mutlu anlarında beni aklına bile getirmeyeceğini bilmek. o anlarında yanında olamayacağımı, sana sarılıp saçlarını okşayamayacağımı, en önemlisi o mutlu anları yaşatan kişinin ben olamayacağımı bilmek.
daha ne dememi istiyorsun? neye üzülüyor olabilirim?
"... ama bir de şöyle düşün, dost olarak da pek çok şeyi paylaşabiliriz."
doğru! paylaşabiliriz elbette, ama sadece "pek çok şeyi". her şeyi değil. oysa ki ben her şeyi paylaşmak istiyorum seninle, hiçbir şey eksik kalmasın istiyorum, yaşanacak ne varsa yaşamak istiyorum, çünkü sen buna değecek birisin. tüm bunları yaşamak için seçtiğim çok özel birisin sen. dostum değil, sevgilim olmalıydın. canım sıkkın olduğunda kucağına kıvrılabileceğim, beni avutmasını isteyebileceğim, neşeli olduğumda keyifle sarılacağım ve uzun uzun öpeceğim, elinden tutup başka kimse yokmuş gibi şehirde sonsuza dek dolanacağım kişi olmalıydın. dostunla yapamazsın bunları. dostunla ne yaparsın biliyor musun? uzun uzun konuşursun. bazen sevgiline bile anlatmayacağın şeyleri anlatırsın. canın sıkkın olduğu zaman şımartılmayı da istersin, hafif iltifatlar almayı da, hatta belki arkadaşça flört etmeyi dahi, ama hepsi o kadar. tüm bunlar, diğeriyle karşılaştırıldığında çok zavallı bir teselli oluyor. dostunla konuşursun. arkadaşlarını anlatırsın. hayatındaki diğer erkekleri anlatırsın. seni nasıl üzdüklerini, nasıl sevindirdiklerini... ve o dostun, arkadaş kalamamışsa seninle, yani yüreğinin derinliklerinde bir yerde hala seviyorsa seni, tarif edilemez bir acıyla dinler sadece. diyecek bir şey de bulamaz. senin nasıl ciğeri beş para etmez serserilerle birlikte olduğunu, niye o kişiyi sana tercih ettiğini, seni nasıl mutlu edebileceğini düşünür durur. o yüzden ileride sevgililerinle, yani gelip hayallerimi çalacak hırsızlarla yaşayacağın problemleri anlatırken bana, gözlerimde sessiz bir isyan görürsen şaşırma. ve bil ki, hala dostum değilsin sen benim. hala sevgilimsin. öpemediğim, sarılamadığım ve dokunamadığım sevgilim. hala içimde bir yerde yaşıyorsun demek ki. ve hep orada kalacak bir kısmın... yaşanamayanlar listesinde ömrümün sonuna dek duracaksın. liste çok kabarık... ama sen en üstte olacaksın, ta ki senden sonra biri çıkıp aynı acıları yaşatana kadar.
"... seninle konuşmak çok hoş, üstelik eğlencelisin de, ama..."
ama bir şekilde olmuyor işte. bir şekilde sana uygun değilim. seni güldürebilirim, şımartabilirim, kendini iyi hissetmeni sağlayabilirim, hatta "fazla ileri gitmeden" flört bile edebilirim, ama sana asla dokunamam. buna izin vermezsin. sana bir şekilde daha uygun ve seni illa ki daha çok üzebilecek birini bekliyorsun, biliyorum. erkekler de kadınlar da hiçbir zaman kendilerine uygun birileriyle beraber olmaz çünkü. mutlu olabileceğini hissettiği ilişkiden kaçar. kendisini daha fazla üzebilecek birini bekliyordur çünkü. ona daha fazla acı yaşatacak, kaprislerini çekmeyecek, ağlatacak birini. biliyorum, çünkü ben de öyleyim. şimdiye kadar bana uygun ilişkilerden kaçıp beni daha çok üzeceklere yönelmedim mi sanıyorsun. şu nefret ettiğim, "arkadaş kalalım" lafını benim bile söylediğim oldu. o yüzden anlıyorum seni. bu üzülmemi engellemiyor. bir yanımın senden nefret etmesini de. ama anlıyorum işte. allah kahretsin ki, anlıyorum. anlamasam belki daha kolay olacaktı.
"...yani..."
arkadaş kalalım. biliyorum, ama biz en iyisi arkadaş kalmayalım. sen arkadaşım olarak kal istersen, ama ben bir yönümle hep seveceğim seni. seninle yaşanamamış bir sürü şeyim var çünkü. o şeyleri yaşamadan seni unutmam mümkün değil işte. işin komiği ne biliyor musun? tüm bunları yaşamış olsaydık, belki de "evet." diyecektim sana ve bunda samimi olacaktım. çünkü hayallerimi tüketmiş, çoğunun sadece hayal olduğunu anlamış olacaktım. ama bunları yaşayamadan "evet" dememi bekleme benden. hiç aklımdan çıkmayacaklar çünkü. hep içimde yaşayacaklar. gerçeğinden daha güzel olarak hem de. onları tüketmeden seninle arkadaş olamam ki... yine de "evet." diyorum sana. seni tamamen kaybetmeyi göze alamıyorum çünkü. sonunda daha kötü olacak, biliyorum. seni sevmiyormuş gibi yapmak rollerin en zoru, ama deneyeceğim. en azından gittiği yere kadar. hayatımdan çıkmanı istemiyorum çünkü. bir gün "evet" diyebileceğinin umudunu yitirmek istemiyorum. bu yüzden, ben daha fazla rol yapamaz olduğumda, beni çok suçlama. seni sonsuza dek yitirmek istemiyordum çünkü. bir şekilde yanımda olmanı istiyordum. o zavallı teselliyi kabullenmeye çalışmak, senin başka kişilere yaşayacağın acılara, sevinçlere katlanmak ve seni umarsızca sevmek...
kızma bana. birgün daha fazla rol yapamayacağım çünkü, biliyorum. o gün geldiğinde, suçlama beni yeter. elimden geleni yaptım çünkü....
işte yine o! o klasik, söyledikçe tükenmeyen, yazdıkça bitmeyen, konuştukça sonlanmayan söz; "arkadaş kalmak". biten bir ilişki için değil, başlamamış bir ilişki için söyleniyor bu kez. ama, sonuçları açısından farklı olduğu söylenemez. her durumda, "hayır" kelimesinin kibar bir karşılığı oluyor. hayır! seninle olmaz! artık olmaz! hiç olmaz!
"lütfen üzülme! niye üzüldün ki şimdi?"
niye mi üzüldüm? hiiç, bakır üretimimiz azalmış bu yıl, aklıma geldi birden ona üzüldüm. başka neye üzülebilirim ki? senin bir başkası için güleceğine, bir başkası için üzüleceğine üzülüyorum. benimle bunları hiç yapmayacak olmana üzülüyorum. beni, gelecekte hayatına girecek erkeğe tercih etmemiş olmana üzülüyorum. bir başkasını, kendin için daha iyi bulmuş olmana üzülüyorum. sana hiç sarılamayacak olmama üzülüyorum. seninle yaşayamadıklarımız beni üzen. yaşayabileceklerimiz. yapabileceklerimiz. ve tüm bunları, yani hayalini benim kurduğum şeyleri şu an senden haberdar bile olmayan biriyle gelecekte yapacağını bilmek. o birinin gelip benim kurduğum hayalleri sahipleneceğini, yaşayacağını bilmek. bir süre sonra senin için arada bir hatırlanıp aranacak kişi haline geleceğimi, en mutlu anlarında beni aklına bile getirmeyeceğini bilmek. o anlarında yanında olamayacağımı, sana sarılıp saçlarını okşayamayacağımı, en önemlisi o mutlu anları yaşatan kişinin ben olamayacağımı bilmek.
daha ne dememi istiyorsun? neye üzülüyor olabilirim?
"... ama bir de şöyle düşün, dost olarak da pek çok şeyi paylaşabiliriz."
doğru! paylaşabiliriz elbette, ama sadece "pek çok şeyi". her şeyi değil. oysa ki ben her şeyi paylaşmak istiyorum seninle, hiçbir şey eksik kalmasın istiyorum, yaşanacak ne varsa yaşamak istiyorum, çünkü sen buna değecek birisin. tüm bunları yaşamak için seçtiğim çok özel birisin sen. dostum değil, sevgilim olmalıydın. canım sıkkın olduğunda kucağına kıvrılabileceğim, beni avutmasını isteyebileceğim, neşeli olduğumda keyifle sarılacağım ve uzun uzun öpeceğim, elinden tutup başka kimse yokmuş gibi şehirde sonsuza dek dolanacağım kişi olmalıydın. dostunla yapamazsın bunları. dostunla ne yaparsın biliyor musun? uzun uzun konuşursun. bazen sevgiline bile anlatmayacağın şeyleri anlatırsın. canın sıkkın olduğu zaman şımartılmayı da istersin, hafif iltifatlar almayı da, hatta belki arkadaşça flört etmeyi dahi, ama hepsi o kadar. tüm bunlar, diğeriyle karşılaştırıldığında çok zavallı bir teselli oluyor. dostunla konuşursun. arkadaşlarını anlatırsın. hayatındaki diğer erkekleri anlatırsın. seni nasıl üzdüklerini, nasıl sevindirdiklerini... ve o dostun, arkadaş kalamamışsa seninle, yani yüreğinin derinliklerinde bir yerde hala seviyorsa seni, tarif edilemez bir acıyla dinler sadece. diyecek bir şey de bulamaz. senin nasıl ciğeri beş para etmez serserilerle birlikte olduğunu, niye o kişiyi sana tercih ettiğini, seni nasıl mutlu edebileceğini düşünür durur. o yüzden ileride sevgililerinle, yani gelip hayallerimi çalacak hırsızlarla yaşayacağın problemleri anlatırken bana, gözlerimde sessiz bir isyan görürsen şaşırma. ve bil ki, hala dostum değilsin sen benim. hala sevgilimsin. öpemediğim, sarılamadığım ve dokunamadığım sevgilim. hala içimde bir yerde yaşıyorsun demek ki. ve hep orada kalacak bir kısmın... yaşanamayanlar listesinde ömrümün sonuna dek duracaksın. liste çok kabarık... ama sen en üstte olacaksın, ta ki senden sonra biri çıkıp aynı acıları yaşatana kadar.
"... seninle konuşmak çok hoş, üstelik eğlencelisin de, ama..."
ama bir şekilde olmuyor işte. bir şekilde sana uygun değilim. seni güldürebilirim, şımartabilirim, kendini iyi hissetmeni sağlayabilirim, hatta "fazla ileri gitmeden" flört bile edebilirim, ama sana asla dokunamam. buna izin vermezsin. sana bir şekilde daha uygun ve seni illa ki daha çok üzebilecek birini bekliyorsun, biliyorum. erkekler de kadınlar da hiçbir zaman kendilerine uygun birileriyle beraber olmaz çünkü. mutlu olabileceğini hissettiği ilişkiden kaçar. kendisini daha fazla üzebilecek birini bekliyordur çünkü. ona daha fazla acı yaşatacak, kaprislerini çekmeyecek, ağlatacak birini. biliyorum, çünkü ben de öyleyim. şimdiye kadar bana uygun ilişkilerden kaçıp beni daha çok üzeceklere yönelmedim mi sanıyorsun. şu nefret ettiğim, "arkadaş kalalım" lafını benim bile söylediğim oldu. o yüzden anlıyorum seni. bu üzülmemi engellemiyor. bir yanımın senden nefret etmesini de. ama anlıyorum işte. allah kahretsin ki, anlıyorum. anlamasam belki daha kolay olacaktı.
"...yani..."
arkadaş kalalım. biliyorum, ama biz en iyisi arkadaş kalmayalım. sen arkadaşım olarak kal istersen, ama ben bir yönümle hep seveceğim seni. seninle yaşanamamış bir sürü şeyim var çünkü. o şeyleri yaşamadan seni unutmam mümkün değil işte. işin komiği ne biliyor musun? tüm bunları yaşamış olsaydık, belki de "evet." diyecektim sana ve bunda samimi olacaktım. çünkü hayallerimi tüketmiş, çoğunun sadece hayal olduğunu anlamış olacaktım. ama bunları yaşayamadan "evet" dememi bekleme benden. hiç aklımdan çıkmayacaklar çünkü. hep içimde yaşayacaklar. gerçeğinden daha güzel olarak hem de. onları tüketmeden seninle arkadaş olamam ki... yine de "evet." diyorum sana. seni tamamen kaybetmeyi göze alamıyorum çünkü. sonunda daha kötü olacak, biliyorum. seni sevmiyormuş gibi yapmak rollerin en zoru, ama deneyeceğim. en azından gittiği yere kadar. hayatımdan çıkmanı istemiyorum çünkü. bir gün "evet" diyebileceğinin umudunu yitirmek istemiyorum. bu yüzden, ben daha fazla rol yapamaz olduğumda, beni çok suçlama. seni sonsuza dek yitirmek istemiyordum çünkü. bir şekilde yanımda olmanı istiyordum. o zavallı teselliyi kabullenmeye çalışmak, senin başka kişilere yaşayacağın acılara, sevinçlere katlanmak ve seni umarsızca sevmek...
kızma bana. birgün daha fazla rol yapamayacağım çünkü, biliyorum. o gün geldiğinde, suçlama beni yeter. elimden geleni yaptım çünkü....
boys anılardan ötesi var mıdır?
ne olduğuna pek de karar verememiş, biseksüel olduğunu ifade eden; ama dünyanın en güzel sesli erkekleri listesinde baş sıralara yazılması gereken placebo grubunun solisti adam(sı).
darren hayes, brian molko, george michael gibi pek çok örneği bulunan ve "yakışıklı erkekler gaydir" tezinin öne atılmasına sebep olan durum.
an itibariyle evlenip yuva kurmuş gay adam.
tek kara komşusu ispanya olan ülke.
kısaca inter milan.
şu an internazionale fc de top koşturan; ama yakında katar gibi bir takıma postalanacak portekizli futbol üstadı.
bitmeyen inşaatları ve yetmeyen ödenekleri ile bizi canımızdan bezdirmiştir.
herkesin birbirinin "hotmail" adresini bir yerlerden görerek eklemesi sonucunda tanımadığın kişilerle de konuşmak zorunda kaldığın bir hadise ve bu hadiseyi yaşayan kişilere verilen ad.
msn kullananların pek bi yavan bulduğu hizmet.msni motor olmuş kişiler için ise tam bir can simidi.
yepyeni ve gıcır gıcır bir e-mail hizmeti. kıskananlar çatlasın demek geliyor içimden. özelliklerini keşfetmek gerek..google talk gibi.
espri anlayışı kıt olanların ve espri yapmak için beynini yeterince çalıştırmayanların kullandığı klişe bir söz.
bu duruma çok da kızmamak lazım; çünkü türkiye’nin ilk online sözlüğü olan ekşi sözlük tabi ki ilgi görecektir.
yakışıklı bir melez.
fox tv ve cnbc-ede yayımlanan prison break adlı dizide wentworth millerın canlandırdığı karakter.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?