confessions

shevek

- Yazar -

  1. toplam entry 2359
  2. takipçi 1
  3. puan 31019

sen kendine bak pornocu ali

shevek
ünlü tiyatro sanatçıları levent kırca ve ali poyrazoğlu’nun "ödenek" kavgası, kırca’nın, poyrazoğlu’nun porno film afişlerini ortaya çıkartmasıyla başka boyuta taşındı.

levent kırca, kültür ve turizm bakanlığı özel tiyatrolara yardım değerlendirme komisyonu üyesi ali poyrazoğlu’nun devletin özel tiyatrolara verdiği bütçeden en büyük pay olan 92 milyarı kendisine aldığını söylemişti.

ali poyrazoğlu "levent şöhretini kaybetmiş zavallı. kendini yenileyemediği için ödeneği hak etmedi" deyince levent kırca da "ali kendine baksın, pornocu" cevabını vermişti.

ali poyrazoğlu "levent o filmlerdeki sevişmeyi porno olarak algılamış. oya başar ile elbiseyle sevişmiş olmalı. kadıncağız onu bu yüzden boşadı" deyince levent kırca çıldırdı.

ali poyrazoğlu’nu mahkemeye verdi. ali poyrazoğlu’nun porno film çektiğini ispat etmek için ilginç bir yöntem buldu. afişi 6 milyar liraya astırdı levent kırca, başrolünü ali poyrazoğlu’nun oynadığı ’kayıkçı’nın küreği’ adlı erotik filmin afişini buldu.

bu afişi 6 milyar lira harcayarak istanbul’un çeşitli semtlerindeki billboard’lara astırdı. levent kırca "tiyatro gibi son derece önemli bir işin bir zamanlar porno film çevirmiş bir ismin tekeline bırakılmaması için mücadele başlatıyorum. onu bu şekilde afişe edeceğim" dedi.



poyrazoğlu haklıdır kanımca.

anarcho syndiçalışm 101

shevek
’rise like lions after slumber
in unvanquishable number -
shake your chains to earth like dew
which in sleep had fallen on you -
ye are many - they are few.’



nette gezerken bulduğum oluşum. ne olduklarını benden değil onlardan dinleyin; ben susuyum, onlar konuşsun:

welcome to anarcho-syndicalism 101, your entry point to the global anarcho-syndicalist and revolutionary unionist movement. as its name suggests, this website is devoted to aiding and furthering an autonomous global movement of working class solidarity and direct action, based around the ideas and principles of anarcho-syndicalism.

anarcho-syndicalism 101 is a web archive of theoretical and historical texts, articles, image and mp3 files, cultural items and outreach material (otherwise known as propaganda) produced by, and related to, libertarian and autonomous class struggle. here you will find information on various aspects of anarcho-syndicalist theory and practise, including some texts translated into english for the first time, specifically for this site.

given that anarcho-syndicalism is a living praxis with relevance to the real world, and not a dead dogma, this site features criticism of anarcho-syndicalism over a broad ideological spectrum.

anarcho-syndicalism 101 features collections of works by protagonists of anarcho-syndicalism, not least of which includes rudolf rocker, and emile pouget, two of the main anarcho-syndicalist theorists. it includes a section on the achievements in self-management, direct democracy and anarchy carried out during the spanish revolution of 1936.

this site also looks at issues such as racism, sexism, homophobia and nationalist culture, examining them not only as problems in and of themselves, but as obstacles to working class solidarity. needless to say, included in this examination are ways and means of overcoming them. this section will also examine efforts to overcome perceived conflicts between workers’ rights and environmental concerns. we will also focus on other matters which affect working people such as housing and transit issues.

anarcho-syndicalism 101 is one hub of several for autonomous workers’ movements movements around the world. the site features a syndicalist directory, as well as a newswire, where visitors to the site can make announcements and calls for solidarity. for further discussion this site features an area where visitors can subscribe to a variety of anarcho-syndicalist email lists, and a web-based forum.

for the first time visitor, this site features the anarcho-syndicalist faq.

anarcho-syndicalism 101 is constantly under development. please come back soon to view new additions and changes to the site.



küresel anarko-sendikalist ve devrimci sendikal harekete giriş noktanız anarcho-syndicalism 101’e hoşgeldiniz. adından da anlaşılabileceği gibi, bu website işçi sınıfı dayanışmasının ve direk müdahalesinin otonom küresel hareketine yardımcı olmak ve onu anarko-sendikalizm fikirler ve prensipleri tabanlı daha ileriye taşımak amacıyla kurulmuştur.

anarcho-syndicalism 101, özgürlükçü ve otonom sınıf tarafından ve yine bu sınıf adına üretilmiş kuramsal ve tarihsel metinler, makaleler, resim ve mp3 dosyaları, kültürel öğeler sosyal hizmet materyali (bir başka adıyla propaganda) için web arşividir. burada ingilizce’ye ilk kez bu site adına ve için çevrilmiş bazı metinlerin de içinde olduğu teoride ve pratikte anarko-sendikalist hareket üzerine farklı açılardan bilgi veren ürünlere ulaşabilirsiniz.

anarko-sendikalizmin gerçek dünyayla ilgili gerçek bir yaşam uygulaması ve ölü bir dogma olmadığını vererek, bu site anarko-sendikalizmin geniş bir ideolojik tayf üzerinden eleştirisini yapıyor.

anarcho-syndicalism 101, iki ana anarko-sendikalizm teorisyenini -rudolf rocker ve emile pouget- de unutmadan anarko-sendikalizm öncülerinin eserlerini içeriyor. ayrıca site kendi başına yönetim, doğrudan demokrasi ve 1936 ispanya devrimi sırasında doğmuş anarşiyi de kapsayan bir "başarılar" bölümünü içeriyor.

bu site ayrıca ırkçılık, seksizm, homofobi ve milliyetçi kültür gibi konuları da yalnızca kendi başlarına ya da içlerinde birer problem olmadığını da tespit ederek, fakat işçi sınıfı dayanışmasına engel olarak görerek inceliyor. söylemeye gereksiz , bu incelemelerde bu sorunlardan kurtulma yolları ve tanımları yapılıyor. bu bölümde ayrıca işçi hakları ve çevresel kaygı arasındaki sorunların da üzerinden gelmenin yolları da anlatılıyor. ayrıca, çalışan insanları yakından ilgilendiren konut ve ulaşım sorunlarına da değineceğiz.

anarcho-syndicalism 101 dünyadaki otonom işçi hareketlerinden bir kaçının merkezi. site, aynı zamanda haber ağı yerine de geçen, site ziyaretçilerinin dayanışma için çağrı ve anonslarda bulunabilecekleri sendikalist bir rehber de içermekte. ayrıca tartışmak, paylaşım vs. için site bir anarko-sendikalist düşünür e-mail listesine ve web tabanlı bir foruma sahip.

ilk kez sitemizi ziyaret edenler için ayrıca anarko-sendikalist sss bulunmaktadır.

anarcho-syndicalism 101 daima yapım altındadır . sitedeki değişiklik ve eklemeleri görmek için en yakın zamanda tekrar gelin.

edit: bir gerzeklik hissederseniz benim çevirimin güzelliğinden olabileceğini hesaba katın.

the maşk of anarchy

shevek
şiirin sonunda bulunan, şairin halka seslendiği ünlü bölüm:

aslanlar gibi kalk uykundan
sayıca durdurulamaz aslanlar -
silkele zincirlerini toprağa
uykunda çıkagelmiş çiydir onlar -
sen çoksun - az olan onlar

the maşk of anarchy

shevek
peterloo olayını takiben 1819’da percy bysshe shelley tarafından yazılmış politik şiir. şöyle:



as i lay asleep in italy
there came a voice from over the sea,
and with great power it forth led me
to walk in the visions of poesy.

i met murder on the way -
he had a mask like castlereagh -
very smooth he looked, yet grim;
seven blood-hounds followed him:

all were fat; and well they might
be in admirable plight,
for one by one, and two by two,
he tossed the human hearts to chew
which from his wide cloak he drew.

next came fraud, and he had on,
like eldon, an ermined gown;
his big tears, for he wept well,
turned to mill-stones as they fell.

and the little children, who
round his feet played to and fro,
thinking every tear a gem,
had their brains knocked out by them.

clothed with the bible, as with light,
and the shadows of the night,
like sidmouth, next, hypocrisy
on a crocodile rode by.

and many more destructions played
in this ghastly masquerade,
all disguised, even to the eyes,
like bishops, lawyers, peers, or spies.

last came anarchy: he rode
on a white horse, splashed with blood;
he was pale even to the lips,
like death in the apocalypse.

and he wore a kingly crown;
and in his grasp a sceptre shone;
on his brow this mark i saw -
’i am god, and king, and law!’

with a pace stately and fast,
over english land he passed,
trampling to a mire of blood
the adoring multitude.

and a mighty troop around,
with their trampling shook the ground,
waving each a bloody sword,
for the service of their lord.

and with glorious triumph, they
rode through england proud and gay,
drunk as with intoxication
of the wine of desolation.

o’er fields and towns, from sea to sea,
passed the pageant swift and free,
tearing up, and trampling down;
till they came to london town.

and each dweller, panic-stricken,
felt his heart with terror sicken
hearing the tempestuous cry
of the triumph of anarchy.

for with pomp to meet him came,
clothed in arms like blood and flame,
the hired murderers, who did sing
’thou art god, and law, and king.

’we have waited, weak and lone
for thy coming, mighty one!
our purses are empty, our swords are cold,
give us glory, and blood, and gold.’

lawyers and priests, a motley crowd,
to the earth their pale brows bowed;
like a bad prayer not over loud,
whispering - ’thou art law and god.’ -

then all cried with one accord,
’thou art king, and god and lord;
anarchy, to thee we bow,
be thy name made holy now!’

and anarchy, the skeleton,
bowed and grinned to every one,
as well as if his education
had cost ten millions to the nation.

for he knew the palaces
of our kings were rightly his;
his the sceptre, crown and globe,
and the gold-inwoven robe.

so he sent his slaves before
to seize upon the bank and tower,
and was proceeding with intent
to meet his pensioned parliament

when one fled past, a maniac maid,
and her name was hope, she said:
but she looked more like despair,
and she cried out in the air:

’my father time is weak and gray
with waiting for a better day;
see how idiot-like he stands,
fumbling with his palsied hands!

he has had child after child,
and the dust of death is piled
over every one but me -
misery, oh, misery!’

then she lay down in the street,
right before the horses’ feet,
expecting, with a patient eye,
murder, fraud, and anarchy.

when between her and her foes
a mist, a light, an image rose,
small at first, and weak, and frail
like the vapour of a vale:

till as clouds grow on the blast,
like tower-crowned giants striding fast,
and glare with lightnings as they fly,
and speak in thunder to the sky,

it grew - a shape arrayed in mail
brighter than the viper’s scale,
and upborne on wings whose grain
was as the light of sunny rain.

on its helm, seen far away,
a planet, like the morning’s, lay;
and those plumes its light rained through
like a shower of crimson dew.

with step as soft as wind it passed
o’er the heads of men - so fast
that they knew the presence there,
and looked, - but all was empty air.

as flowers beneath may’s footstep waken,
as stars from night’s loose hair are shaken,
as waves arise when loud winds call,
thoughts sprung where’er that step did fall.

and the prostrate multitude
looked - and ankle-deep in blood,
hope, that maiden most serene,
was walking with a quiet mien:

and anarchy, the ghastly birth,
lay dead earth upon the earth;
the horse of death tameless as wind
fled, and with his hoofs did grind
to dust the murderers thronged behind.

a rushing light of clouds and splendour,
a sense awakening and yet tender
was heard and felt - and at its close
these words of joy and fear arose

as if their own indignant earth
which gave the sons of england birth
had felt their blood upon her brow,
and shuddering with a mother’s throe

had turned every drop of blood
by which her face had been bedewed
to an accent unwithstood, -
as if her heart had cried aloud:

’men of england, heirs of glory,
heroes of unwritten story,
nurslings of one mighty mother,
hopes of her, and one another;

’rise like lions after slumber
in unvanquishable number,
shake your chains to earth like dew
which in sleep had fallen on you -
ye are many - they are few.

’what is freedom? - ye can tell
that which slavery is, too well -
for its very name has grown
to an echo of your own.

’tis to work and have such pay
as just keeps life from day to day
in your limbs, as in a cell
for the tyrants’ use to dwell,

’so that ye for them are made
loom, and plough, and sword, and spade,
with or without your own will bent
to their defence and nourishment.

’tis to see your children weak
with their mothers pine and peak,
when the winter winds are bleak, -
they are dying whilst i speak.

’tis to hunger for such diet
as the rich man in his riot
casts to the fat dogs that lie
surfeiting beneath his eye;

’tis to let the ghost of gold
take from toil a thousandfold
more that e’er its substance could
in the tyrannies of old.

’paper coin - that forgery
of the title-deeds, which ye
hold to something of the worth
of the inheritance of earth.

’tis to be a slave in soul
and to hold no strong control
over your own wills, but be
all that others make of ye.

’and at length when ye complain
with a murmur weak and vain
’tis to see the tyrant’s crew
ride over your wives and you -
blood is on the grass like dew.

’then it is to feel revenge
fiercely thirsting to exchange
blood for blood - and wrong for wrong -
do not thus when ye are strong.

’birds find rest, in narrow nest
when weary of their wingèd quest
beasts find fare, in woody lair
when storm and snow are in the air.

’asses, swine, have litter spread
and with fitting food are fed;
all things have a home but one -
thou, oh, englishman, hast none!

’this is slavery - savage men
or wild beasts within a den
would endure not as ye do -
but such ills they never knew.

’what art thou freedom? o! could slaves
answer from their living graves
this demand - tyrants would flee
like a dream’s dim imagery:

’thou art not, as impostors say,
a shadow soon to pass away,
a superstition, and a name
echoing from the cave of fame.

’for the labourer thou art bread,
and a comely table spread
from his daily labour come
in a neat and happy home.

’thou art clothes, and fire, and food
for the trampled multitude -
no - in countries that are free
such starvation cannot be
as in england now we see.

’to the rich thou art a check,
when his foot is on the neck
of his victim, thou dost make
that he treads upon a snake.

’thou art justice - ne’er for gold
may thy righteous laws be sold
as laws are in england - thou
shield’st alike the high and low.

’thou art wisdom - freemen never
dream that god will damn for ever
all who think those things untrue
of which priests make such ado.

’thou art peace - never by thee
would blood and treasure wasted be
as tyrants wasted them, when all
leagued to quench thy flame in gaul.

’what if english toil and blood
was poured forth, even as a flood?
it availed, oh, liberty,
to dim, but not extinguish thee.

’thou art love - the rich have kissed
thy feet, and like him following christ,
give their substance to the free
and through the rough world follow thee,

’or turn their wealth to arms, and make
war for thy belovèd sake
on wealth, and war, and fraud - whence they
drew the power which is their prey.

’science, poetry, and thought
are thy lamps; they make the lot
of the dwellers in a cot
so serene, they curse it not.

’spirit, patience, gentleness,
all that can adorn and bless
art thou - let deeds, not words, express
thine exceeding loveliness.

’let a great assembly be
of the fearless and the free
on some spot of english ground
where the plains stretch wide around.

’let the blue sky overhead,
the green earth on which ye tread,
all that must eternal be
witness the solemnity.

’from the corners uttermost
of the bounds of english coast;
from every hut, village, and town
where those who live and suffer moan,

’from the workhouse and the prison
where pale as corpses newly risen,
women, children, young and old
groan for pain, and weep for cold -

’from the haunts of daily life
where is waged the daily strife
with common wants and common cares
which sows the human heart with tares -

’lastly from the palaces
where the murmur of distress
echoes, like the distant sound
of a wind alive around

’those prison halls of wealth and fashion,
where some few feel such compassion
for those who groan, and toil, and wail
as must make their brethren pale -

’ye who suffer woes untold,
or to feel, or to behold
your lost country bought and sold
with a price of blood and gold -

’let a vast assembly be,
and with great solemnity
declare with measured words that ye
are, as god has made ye, free -

’be your strong and simple words
keen to wound as sharpened swords,
and wide as targes let them be,
with their shade to cover ye.

’let the tyrants pour around
with a quick and startling sound,
like the loosening of a sea,
troops of armed emblazonry.

let the charged artillery drive
till the dead air seems alive
with the clash of clanging wheels,
and the tramp of horses’ heels.

’let the fixèd bayonet
gleam with sharp desire to wet
its bright point in english blood
looking keen as one for food.

’let the horsemen’s scimitars
wheel and flash, like sphereless stars
thirsting to eclipse their burning
in a sea of death and mourning.

’stand ye calm and resolute,
like a forest close and mute,
with folded arms and looks which are
weapons of unvanquished war,

’and let panic, who outspeeds
the career of armèd steeds
pass, a disregarded shade
through your phalanx undismayed.

’let the laws of your own land,
good or ill, between ye stand
hand to hand, and foot to foot,
arbiters of the dispute,

’the old laws of england - they
whose reverend heads with age are gray,
children of a wiser day;
and whose solemn voice must be
thine own echo - liberty!

’on those who first should violate
such sacred heralds in their state
rest the blood that must ensue,
and it will not rest on you.

’and if then the tyrants dare
let them ride among you there,
slash, and stab, and maim, and hew, -
what they like, that let them do.

’with folded arms and steady eyes,
and little fear, and less surprise,
look upon them as they slay
till their rage has died away.

’then they will return with shame
to the place from which they came,
and the blood thus shed will speak
in hot blushes on their cheek.

’every woman in the land
will point at them as they stand -
they will hardly dare to greet
their acquaintance in the street.

’and the bold, true warriors
who have hugged danger in wars
will turn to those who would be free,
ashamed of such base company.

’and that slaughter to the nation
shall steam up like inspiration,
eloquent, oracular;
a volcano heard afar.

’and these words shall then become
like oppression’s thundered doom
ringing through each heart and brain,
heard again - again - again -

’rise like lions after slumber
in unvanquishable number -
shake your chains to earth like dew
which in sleep had fallen on you -
ye are many - they are few.’

ispanya ic savaşı

shevek
anarşistlerin önderliğini yaptıkları faşizme karşı verilmiş en büyük, en destansı savaş.

(bkz: safları sıklaştırın bu kavga faşizme karşıdır)

savaşın öcüsü için;
(bkz: milliyetçi ispanya)

öcünün köpeği için;
(bkz: falanj)

öcünün yine öcü olan destekçileri için;
(bkz: faşist italya)
(bkz: nazi almanya)

güçsüz, fakat güçlü olanlar için;
(bkz: ikinci ispanya cumhuriyeti)

güçsüze güç getirenler için;
(bkz: sscb)
(bkz: uluslarası tugaylar)

faşo için;
(bkz: franco)

yalnız kahramanlar için;
(bkz: anarşist devrimciler)

flag

shevek
proudhon adına 1996’da açılmış 1997’den beri başta anarşist olmak üzere tüm özgür düşünürlere kendi internet sitelerini oluşturma kolaylığı sağlayan anarşist oluşum.

http://flag.blackened.net/

bolivya günlüğü

shevek


3 ekim

uzun ve gereksiz bir gerginlik günü: üssümüz olan kampa gitmek üzere yola çıkmıştık ki, urbano geldi ve birkaç köylünün, "dün gece sözü geçen adamlar işte bunlar" dediğini duyduğunu bildirdi. doğru bir habere benzemiyordu bu, ama ciddiye alır göründüm ve susuzluğumuzu gidermeden, askerlerin geçtiği yola hakim bir tepeye tırmandık. günün geri kalan saatleri tam bir durgunluk içinde geçti; karanlık basarken tepeden indik ve su acı, kap yağlı olduğu halde pişirdiğimiz kahvenin lezzetine doyum olmadı. bu kapta daha sonra orada yemek için hamur ve götürülmek üzere tapir etiyle pilav pişirdik. bir keşif yaptıktan sonra, saat 3’te yola çıktık. chaco’yu kolaylıkla atlatıp seçtiğimiz boğaza ulaştık. su yoktu, fakat askerler tarafından keşfedildiğini gösteren bir ize rastlamadık.

radyo iki kişinin tutsak edildiğini bildirdi: antonio dominguez flores (leon) ve orlando jimenez bazan (camba). bu sonuncusu orduya karşı savaştığını kabul ediyor, ama diğeri başkanın sözüne güvenenerek teslim olduğunu söylüyor. her ikisi de, fernando ile ilgili birçok bilgi vermişler, hastalığını anlatmışlar. daha da kamuoyuna açıklanmayan neler neler söylemişlerdir kimbilir. iki kahraman gerillacının öyküsü böylece sona erdi.

debray’in, provakatör bir öğrenciyle yaptığı cesur konuşmayı dinledik.

yükseklik 1360 metre.

*

25 nisan

kara gün. saat 10’da pombo gözetleme yerinden gelip 30 askerin küçük eve doğru ilerlediğini haber verdi. antonio gözetleme yerinde kaldı. hazırlandığımız sırada koşup baktı, askerlerin 60 kişi kadar olduklarını ve daha gelenlerin bulunduğunu söyledi. gözetleme yerinin yetersiz olduğu artık ortadaydı; bu yer olayları önceden haber almamıza elverişli değildi. kampın giriş yolunda, o andaki olanaklarımızla pusu kurmaya karar verdik. alelacele akarsuyun kıyısında, 50 metre görüş uzaklığı olan küçük, dik bir yokuşta mevzi aldık. urbano, miguel ve ben otomatik tüfeklerle yerleştik. doktor, arturo ve raul sağı tuttular, görevleri kaçışı ve o yönden ilerlemeyi engellemekti; rolando, pombo, antonio, ricardo, julio, pablito, dario, willy, luis, leon onları yandan bastırmak için akarsuyun öbür yanında mevzi aldılar. inti, sel yatağında kaldı, oraya sığınmaya kalkışanlara saldıracaktı. nato ve eustaquio gözetlemeye geçtiler, ama ateş başlar başlamaz çekilmelerini emrettim; el chino, kampı korumak için artçı kaldı. elimdeki yetersiz mevcuttan üç kişi eksilmişti: kaybolan pacho, onu aramaya giden turna ve luis. (sayfa 103)

çok geçmeden düşman öncüleri göründü. bunların üç alman çoban köpeği ve kılavuzdan kurulu olduğunu görmek bizi şaşırttı. hayvanların sinirli bir görünümü vardı, ama bizim oradaki varlığımızı sezmişe benzemiyorlardı. yollarına devam ettiler; ilk köpeğe nişan aldım, ama vuramadım, namluyu kılavuza çevirdiğim sırada m2 tutukluk yaptı. miguel başka bir köpek öldürdü ya da bana öyle geldi ve artık kimse pusuya girmedi. ordunun böğrüne aralıklı atışlar başladı. ilk arada urbano’yu geri çekilmeleri emrini iletmeye gönderdim, fakat rolando’nun yaralı olduğu haberi geldi.biraz sonra getirdiler; çok kan kaybetmişti ve plazma verilirken öldü. kurşun oyluk kemiğini delmiş, atardamarlara ve sinirlere ulaşmıştı; daha birşey yapmaya fırsat bulamadan tüm kanını kaybetti. gerilla en iyi üyesini ve aynı zamanda temel taşlarından birini kaybetmişti. çocuk denecek yaştan beri arkadaşımdı. istilaya kadar 4’üncü kolun habercisiydi ve bu yeni devrimci serüvene de katılmıştı. bu adsız ölü hakkında, gelecek için kalıplaşabilecek söz olarak şunu söyleyebiliriz: "senin küçük, cesur yüzbaşı bedenin, sert görüntüsüyle sonsuzluğa kadar yaşayacak".

daha sonrası ağır bir geri çekilme harekatı oldu. rolando’nun (san luis) cenazesini de beraberimizde taşıdık. pacho bize daha geç katıldı. yanılmış ve coco’ya katılmış, bu yüzden dönüş bütün gecesini almış. saat 3’te cenazeyi ince bir toprak tabakasının altına gömdük. saat 16’da benigno ve aniceto geldiler, ordunun pususuna (daha doğrusu bir karşılaşma) düştüklerini; sırt çantalarını kaybettiklerini anlattılar. ama sağsalim kurtulmuşlardı. olay, benigno’nun hesabınca, biz nacahuasu’ya vardığımız sırada olmuştu. işte, iki çıkış yolumuz da kapanmıştı ve artık tepelere tırmanmak zorundaydık. rio grande’ye doğru gitmek iki yönden iyi değil. ilk olarak, bura doğal bir çıkış yoludur ve ikinci olarak, bizi henüz haber alamadığımız joaquin’den uzaklaştırır. akşam, yolun nacahuasu ve rio grande’ye doğru ikiye ayrılan yerine vardık ve orada uyuduk. grubumuzun tamamlanması için coco ve camba’yı da orada bekliyeceğiz.

harekatın bilançosu son derece olumsuz, rolando öldü; yalnız bu değil, orduya verdirdiğimiz kayıp da olup olacağı iki adamla bir köpek. durumu iyi inceleyememiştik, nişancılar da düşmanı görmüyorlardı. gözetleme yeri de çok kötüydü, bu yüzden önceden hazırlanmamıza yeterli değildi.

bir helikopter, papazın evinin yanına iki kez indi, sanırım bir yaralıyı almak için. uçaklar eski mevzilerimizi bombaladılar; bu da onların hiç ilerlemediklerini kanıtlıyor.

*

25 mart

gün, olaysız geçti. leon, urbano ve arturo, ırmağın her iki kıyısına da egemen olan bir noktaya gözlemciliğe gittiler. öğleyin marcos pusudaki yerinden çıktı ve herkes asıl pusunun bulunduğu yerde toplandı. saat 18.30’da, bütün gerillacıların önünde, yolculuğun ve anlamının bir analizini yaptım. marcos’un hatalarını eleştirdim ve onu görevinden alıp öncü gücün önderliğine miguel’i getirdim. ayrıca paco, pepe, chingolo ve eusebio’ya, çalışmadıkları taktirde kendilerine yemek ve sigara verilmeyeceğini ve eşyalarının alınıp ihtiyaç sahiplerine dağıtılacağını duyurdum. kolle’nin gelip görüşmek istediğine de işaret ettim; burada bulunan gençlik kolu üyelerinin kovulmasının sözkonusu olduğu şu sırada bu geliş çok isabetliydi. önemli olan olaylar, olaylarla doğrulanmayan sözler boş. eğitime ve ineğin aranmasına başlamalarını söyledim.

pedro ve doktor’la konuştum, onlara, gerillacı niteliğini yarı yarıya kazanmış olduklarını müjdeledim, aynı şeyleri apolinar’a da tekrarlayarak moralini yükselttim. nvalter’i, yolculukta kendini koyvermesi, savaştaki tutumu ve uçakları görünce korkuya kapılması nedeniyle eleştirdim. hiçbir tepki göstermedi.

el chino ve el pelado ile bazı ayrıntıları belirttik ve fransız’a da durumun sözlü bir açıklamasını yaptım.

toplantıda gurubumuza "bolivya ulusal kurtuluş ordusu" adını verdik. (çatışma hakkında bir bildiri yayınlayacağız.)

bolivya günlüğü

shevek
che’nin bitiremediği günlük, önsözünü fidel castro "zorunlu bir giriş" adı altında yapmıştır.

günlüğü okuyarak görebileceğimiz tek şey bolivya’da hiçbir şeyin hiçbir zaman iyi gitmediğidir. gerilla savaşı adına da bir şeyler çıkarabilir okuyucu ve bir de che’nin kaleminden çıkan son yazıları okumuş olur.

her şeyin kötü gittiği o günlerden birini sizlere sunmak istiyorum. che’nin ağzından yakalanmasından bir ay öncesi, bolivya günlüğü:

"10 eylül

"kötü bir gün. iyi belirtilerle başladı, fakat sonra hayvanlar çok kötü olan yolda ilerlememek için direndiler. sonunda biri geride kaldı, yürümedi, onu karşı kıyıda bıraktık. irmağın epeyce kabarması karşısında coco bu kararı almıştı. ayrıca öte tarafta dört adet silahımız da kaldı: moro’nunki ve benigno’nun silahı için 3 tanksavar bombası da kalan silahlar arasındaydı. irmağı katırla yüzerek geçtim, fakat, geçerken kunduralarımı kaybettim; şimdi abarca giymek zorundayım bu da hiç hoşuma gitmiyor. nato elbiseleriyle silahlarını muşambaya sarıp bohça yaptı ve akıntı güçlü olmasına karşın ırmağa atladı, ama herşeyi yitirdi. bu kez’öbür katır suyu geçmek istedi, fakat artık su geçit vermediği için onu geri çektik. leo’un suyu katırlarla birlikte geçmeyi yeniden denemesi, neredeyse hepsinin boğulmasıyla sonuçlanıyordu, çünkü akıntı çok şiddetliydi. sonunda hepimiz hedefimiz olan ırmağa vardık, ama doktor kötü durumda: bütün gece el ve ayaklarındaki nevralji sancıları yüzünden sızlandı durdu. niyetimiz hayvanları yine yüzerek karşıya yollamaktı, ama ırmak kabarması ve bunu engelledi, alçalmasını beklememiz gerekiyor. uçak ve helikopter bölgede dolaştı, helikopterler hiç hoşuma gitmiyor çünkü ırmak boyunda pusular yerleştirebilirler. yarın, nerede olduğumuzu iyice anlamak için ırmak boyunca her iki yönte keşfe çıkacağız.

"bir olaya değinmeyi unuttum: bugün, 6 aydan fazla bir süreden beri ilk kez yıkandım. kısa sürede bu rekora daha birçok arkadaş ulaşacak.

"yükseklik 780 metre."
40 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol