hollywoodun yasli kurtlarindandir.bir cok filmde rol almistır ancak benim zihnimde the rock filminde gosterdigi muhtesem performansla kalmistir.
yetenekli bir komedi oyuncusudur kendisi.ah mary vah mary filmiyle bizlere kendini iyiden iyiye tanitmis olan insandir.
(bkz: nazmiye demirel)
(bkz: kızıl nehirler)
schenardi ile devam etmekte yayin.
muhtesem bir televizyoncudur kendisi...ayrica cok da dusunceli ve kaliteli bir insandir.nerden mi uyduruyorum;
bir gun zagayi bir konuk arar ve cocugunun atesinin cok yuksek oldugunu ve kocasiyla sabaha kadar basında beklemek ıcın nobetlese geceler sectiklerini soyler ve ardından "ben zaganin oldugu aksami sectim uykusuz kalmama yardimci olursunuz diye" demis ve daha sonra reklama giren okan bayulgen konuklarini ve seyircileri ugurlayip sabaha kadar izleyicisi ile birlikte beklemistir.
bir gun zagayi bir konuk arar ve cocugunun atesinin cok yuksek oldugunu ve kocasiyla sabaha kadar basında beklemek ıcın nobetlese geceler sectiklerini soyler ve ardından "ben zaganin oldugu aksami sectim uykusuz kalmama yardimci olursunuz diye" demis ve daha sonra reklama giren okan bayulgen konuklarini ve seyircileri ugurlayip sabaha kadar izleyicisi ile birlikte beklemistir.
bir ferman karacam siiridir.filistin’deki yasananlar uzerine,aci uzerine super bir siirdir.
seni de vururlar bir gün ey acı
uçuşup durduğun kanatlarından
sazın sözün türkülerin tükenir
ellerin koynunda kalakalırsın
şakaklarına kar yağıyor bilesin ey acı
gül açan yüzlerimizde
göğeriyor rengin senin de
biz seni
tâ eskiden tanırız hani
göğüslerimize taş olur inerdin
avuçlarımızda hira dağıydın
al atların tan yerine ayarlanmış yelelerinde
akdeniz rüzgarlarına karışan sendin
biliyorum
hiçbir tarıh yazmayacak ve bir
sır gibi kalacak yakılan kitaplarda
göbek bağı anasından henüz çözülmemiş
bebelerimize mitralyözlerin okyanus ötesinden
ayarlandığını
seni de yakarlar bir gün ey acı
bir taptuk kul gözlerinden vurursa
parmakların eğri ağaç tutmaz
çığlıkların çağlar aşar duymazsın
ve ben biliyorum
örümceği, mağarayı, güvercini, asâyı
ve ibrahim’in baltasını
biliyorum
nereden başladı bu kesik dans
ve bu dansa karşı afyonlanmış hecin yüzlü
insanlar kim?
kim kimin yanında
kim kimin karşısında
meclis kürsüsünden konuşan bu adam kim
üsküdür kız lisesinde okuyan genç kız
çantasında kimin fotoğrafını taşıyor
kadıköy vapurunda sigara tüttüren delikanlılar
neden gülüyorlar ki
seni de vururlar bir gün ey acı
filistin’de sapan taşlı çocuklar
dalın, kolun, fidelerin, budanır
kuru bir kütükle kalakalırsın
öyle bakmayın balkonlarınızdan
fırat nehri ayrılık çıbanına tutuldu,
damarlarımızı yırtıyor
tuna nehri, onulmaz boşnak sızıları
pompalıyor yüreğimize
pilevne türküleri ağıtlara dönüşürken,
çeçenya’da yiğitler
inancın emeğin ve aşk’ın
kılcal damarlarına ulanıp sustular...
ve ne bağdat’tan
ne şam’dan
ne mekke’den
ne diyarıbekir’den
ne istanbul’dan
ne buhara’dan
bunca telefon direğine rağmen kimse kimseyi
duymuyor
seni de vururlar bir gün ey acı
halepçe’de soldurulmuş gül gibi
bu sevdaya düşsen, sen de yanarsın
suskun, sıcak, uzun yaz geceleri
ve siz
ey analar,
hani siz, gecelerinizi böler, çocuklarınıza ninniler
söylerdiniz
hani siz, fatihler doğururdunuz...
gelin-kızların giysileri kirletildi
çocuklar hep yetim kaldı
’elem yecidke yetimen feava’
ve ben biliyorum
ben biliyorum
istanbul’un
bağdat’ın
diyarıbekir’in
mekke’nin
buhara’nın
birbirine nasıl bağlandığını, nasıl çözüldüğünü sonra
ey insan
ey insanlık
ayağa kalk
kolları ve bacakları budanmış delikanlıları
boyunları gövdelerinden ayrılmış insanları
gözleri uyur gibi kapanmış, kan pıhtıları içindeki bu
çocukları
gelişmiş laboratuarlarınızda dikkatle inceleyin
ve bir gün
bu dünya
gül bahçesine dönecek
bunu böyle bilin ve
unutmayın
seni de vururlar bir gün ey acı
uçuşup durduğun kanatlarından
sazın sözün türkülerin tükenir
ellerin koynunda kalakalırsın
şakaklarına kar yağıyor bilesin ey acı
gül açan yüzlerimizde
göğeriyor rengin senin de
biz seni
tâ eskiden tanırız hani
göğüslerimize taş olur inerdin
avuçlarımızda hira dağıydın
al atların tan yerine ayarlanmış yelelerinde
akdeniz rüzgarlarına karışan sendin
biliyorum
hiçbir tarıh yazmayacak ve bir
sır gibi kalacak yakılan kitaplarda
göbek bağı anasından henüz çözülmemiş
bebelerimize mitralyözlerin okyanus ötesinden
ayarlandığını
seni de yakarlar bir gün ey acı
bir taptuk kul gözlerinden vurursa
parmakların eğri ağaç tutmaz
çığlıkların çağlar aşar duymazsın
ve ben biliyorum
örümceği, mağarayı, güvercini, asâyı
ve ibrahim’in baltasını
biliyorum
nereden başladı bu kesik dans
ve bu dansa karşı afyonlanmış hecin yüzlü
insanlar kim?
kim kimin yanında
kim kimin karşısında
meclis kürsüsünden konuşan bu adam kim
üsküdür kız lisesinde okuyan genç kız
çantasında kimin fotoğrafını taşıyor
kadıköy vapurunda sigara tüttüren delikanlılar
neden gülüyorlar ki
seni de vururlar bir gün ey acı
filistin’de sapan taşlı çocuklar
dalın, kolun, fidelerin, budanır
kuru bir kütükle kalakalırsın
öyle bakmayın balkonlarınızdan
fırat nehri ayrılık çıbanına tutuldu,
damarlarımızı yırtıyor
tuna nehri, onulmaz boşnak sızıları
pompalıyor yüreğimize
pilevne türküleri ağıtlara dönüşürken,
çeçenya’da yiğitler
inancın emeğin ve aşk’ın
kılcal damarlarına ulanıp sustular...
ve ne bağdat’tan
ne şam’dan
ne mekke’den
ne diyarıbekir’den
ne istanbul’dan
ne buhara’dan
bunca telefon direğine rağmen kimse kimseyi
duymuyor
seni de vururlar bir gün ey acı
halepçe’de soldurulmuş gül gibi
bu sevdaya düşsen, sen de yanarsın
suskun, sıcak, uzun yaz geceleri
ve siz
ey analar,
hani siz, gecelerinizi böler, çocuklarınıza ninniler
söylerdiniz
hani siz, fatihler doğururdunuz...
gelin-kızların giysileri kirletildi
çocuklar hep yetim kaldı
’elem yecidke yetimen feava’
ve ben biliyorum
ben biliyorum
istanbul’un
bağdat’ın
diyarıbekir’in
mekke’nin
buhara’nın
birbirine nasıl bağlandığını, nasıl çözüldüğünü sonra
ey insan
ey insanlık
ayağa kalk
kolları ve bacakları budanmış delikanlıları
boyunları gövdelerinden ayrılmış insanları
gözleri uyur gibi kapanmış, kan pıhtıları içindeki bu
çocukları
gelişmiş laboratuarlarınızda dikkatle inceleyin
ve bir gün
bu dünya
gül bahçesine dönecek
bunu böyle bilin ve
unutmayın
bir tane de benden olsun:
ben muberranin oturdugu sokakta oturuyorum
muberra hic susmuyor ben hic uyumuyorum...
ben muberranin oturdugu sokakta oturuyorum
muberra hic susmuyor ben hic uyumuyorum...
gazetelerde cikan ve insani yerlere yatiran bazen de hic de dusuk olmayan desibellerde kufurler savurmasina sebep olan gazete basliklaridir.bir ornek verecek olursak:
(bkz: henry tamam ronaldo beklemede)
bir ukdenin daha sonuna gelmis bulunuyoruz
(bkz: henry tamam ronaldo beklemede)
bir ukdenin daha sonuna gelmis bulunuyoruz
radyo yayininda surekli ustume ustume gelen,bana garip garip sarkilar calan,anonslar yapan biricik arkadasim.iyi ki vardir.
sorun giderildikten sonra faten son surat yayinina devam ediyor.
bir jackie chan filmi.
az once radyodan benim icin yaptigi anons ve armagan ettigi sarki ile yerlerde surunmeme neden olan,istanbula gidisimde benim icin cok ozel planlari oldugunu soyleyen insan yavrusu.
an itibari ile faten yayindadir.
(bkz: faten)
erman toroglu’nun "ben kodumu oturtan genelkurmay baskani isterim" demesi uzerine herkes kendisine layık olan genelkurmay başkanını özler" diyerek erman’a asrin ayarini veren eski genelkurmay baskani...
(bkz: ayardan anlamayan genelkurmay baskanina asina degiliz)
(bkz: ayardan anlamayan genelkurmay baskanina asina degiliz)
muque var efendim.
(bkz: kudus)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?