confessions

redleader

- Yazar -

  1. toplam entry 124
  2. takipçi 2
  3. puan 4586

covid-19 aşısı

redleader
tutturmuşlar bir "mra" diye, ortaya atıp duruyorlar. bu mrna nedir, bu aşının farkı nedir, bağışıklık sistemimizin çalışma şekli nedir kimsenin bilgisi yok. gömmeye başlayalım.

durumu olmayıp okumayacaklar için, çalışma mantığı şu: bana virüs verme bana virüs üretmeyi öğret.

bağışıklık sistemimiz çok gelişmiş bir sistem, ve yaptığı şey vücuttaki sağlıksız olan hücreleri öldürüyor. bu hücreler virüs ya da bakteri de olabilir, kendi vücut hücremiz de olabilir. kendi hücrelerimiz miadını doldurduğunda, ürettiği faydalı şeylerden daha fazla zararlı şey üretiyor, ve vücut bunu farkedince o hücreyi öldürüyor. bu canlı olmanın normal bir süreci. vücudumuz gençken ölenden daha fazla yeni hücre olduğu için büyüyoruz, yaşlanınca tam tersi ve bu yüzden vücut iflas etmeye başlıyor. yani vücut, bir hücreye saldırabilir, hücrenin belirli zararlı bir parçasına değil. bu bilgiyi cebinize koyun, devam.

aşılar, bize okulda öğretilen şekilde, vücudumuza ölü ya da zayıflatılmış virüs ya da bakteriler veriyor. konumuz govik, o yüzden virüs diyeceğim artık. vücudumuza bu zayıf virüsü verince, vücut bunun kötü bir şey olduğunu anlıyor, ve onu öldürecek tip bir hücre üretiyor. daha sonra bu zararlı şey vücuda girdiği zaman onu arayıp yokedebiliyor. bu bilgi de cepte.

mrna aşısı dedikleri şey, tarihte ilk kez bu pandemide düşünülmüş bir şey değil. bunu teorik olarak yıllardır çalışıyorlar, ve en faydalı gördükleri şey, kanser hücreleri. kanser neydi, kontrolsüz hücre büyümesi. kanserin normal bağışıklık sistemiyle engellenememe sebebi, o hücrelerin aslında "sağlıklı" olması. yani tek derdi aslında çok fazla bölünmesi, yoksa sağlıklı hücre.

mrnanın açılımı ise: messanger rna. bu şey, bir hücreye girip o hücreye diyor ki "sen bölünürken artık bunu üreteceksin". hücre de başlıyor işe, ve o zımbırtı her neyse onu üretmeye başlıyor. hücre de üretmemesi gereken bir şey ürettiği için, bağışıklık sistemimiz normal şartlarda sağlıklı ve yakalayamadığı sorunlu hücreyi tanıyabiliyor.

iyice basite indirgersek, sırf anlaşılsın diye, öldürmek istediği hücreleri paintball silahıyla boyuyor ve vücut onları öldürmeye girişiyor.

neden kanser tedavisinde kullanılması düşünülüyordu? çünkü kanser hücrelerini ayırt etmek zor bizim bağışıklık sistemimizde. kontrolsüz bölünen hücreleri boyadıkları zaman, o kanserli hücreler kendilerini çoğaltırken verdikleri küçük "boyalı rna"ları vücut görüyor ve kanser hücresini öldürüyor.

şimdi bu basit ama dahice sistemin korona uygulamasına bakalım. vücudunuza normal virüs hücresi değil, ufacık bir rna kodu veriliyor. bu kodlar hücreye yapışıyor, ve hücre kendini çoğaltırken üretmemesi gereken bir şeyler üretiyor.

uzmanlık ve hafıza sorusu: vücudumuz mrna'yı aldıktan sonra neyi yokediyor? üretilen zararlı maddeyi mi, yoksa üreten hücreyi mi?

üreten hücreyi. yani sizin sağlıklı hücrenizi.

diyeceksiniz ki "e o zaman bu nasıl engelliyor virüsü?" bu yavşakların iddialarına göre, o hücre artık kovikli bir hücre olarak görülüyor, ve bundan sonra kovik vücudumuza girince virüsü öldürmek yerine, virüsün bulaştığı hücreyi öldürüyor. ama hangi hücreden ne çıktığını tanıması için ne gerekli? hücrenin içine girip bakamıyor; baktığı şey hücrenin zarında yabancı bir protein var mı.

e var mk! mrna'yı biz doğrudan hücreye vermedik ki! mrna'yı bir başka bir protein kabuğuna koyduk öyle verdik, çünkü başka türlü veremeyiz.

virüs neydi? protein kılıfı içinde bir rna.
mrna aşısı neymiş? protein kılıfı içinde bir rna.

bu bana biraz şey geldi... ne bileyim, kötü niyetli diyeyim.

şimdi son olarak, burada kıçımızı yırttığımız ve insanların sallamadığı noktaya. bu aşıların uzun dönem etkileri bilinmiyor. test yapılmıyor, yapılmaması için testleri atlıyorlar. teorik olarak, ki bu aşı da teorik, eğer size yanlış bir rna verilse, ya da bu virüse ait olduğu iddia edilen başka bir rna verilse, o zaman ne olacak?

vücudunuzdaki hücreleri birbirine kırdıracaklar. bu aşıyı yaptıktan sonra, öncelikle yapıldığı yer ve çevresinde, sonrasında ise vücudun tamamında kontrolsüz hücre parçalaması yaşanacak, vücudunuz kendi kendiyle savaşacak. yanisinin yanisi, 50 düşman askerini öldürmek için bütün ülkeye atom bombası yağdıracaksınız.

bu "korku pornosu" gibi mi geldi? uydurma, abartı mı geldi? o zaman pcr testi başlığını okuyun. kovik geni ve insan geninin karşılaştırıldığını

aaa ikisi de aynı mıymış?? yani yukarıdaki teori, korku pornosu değil de adamların gözümüze soka soka yaptığı bir şey miymiş?

bu aşıyı yaptırmayın.

bilgi günlük

redleader
çok saçma ve yoğun hislenmeler yaşıyorum günlük. buraya da kusuyorum, ama bu başlığın amacı bu zaten sanırım, independence affetsin :D küfürlü müfürlü, uyarıdır.

bu ammmmıııınaaa kodumun yavşakları kazanamayacak ulan. dünyanın anasını siktiler, ama erken boşalma sorunu yaşayan ve siki anca garibana kalkan bu orospu çocuklarının aslında bir bok gücü yok ve ben bunu bu akşam yaşadığım şeylerden tekrar gördüm.

hepimiz yaratıcımızın ruhundan bir parçayız, ve bu andavallar o parçayı sadece bu dünyadaki üç beş keyif için satıp kendilerine villa alıyorlar. ama sikerler o işi gencolar, sizin gerçekten kalpten edilmiş tek bir dua karşısında bile paranız, gücünüz, bilmemneniz hak getire.

ha siz, benim bütün bu çabalarıma karşı eğer ailemden bir kişinin tek bir kılına zarar verirseniz, hepinizi yakarım amına kodumun çocukları.

istiklal caddesi

redleader
aynı zamanda caddeye girişler sağ taraftan, çıkışlar sol taraftan yapılacakmış ahahsfasf. senin solun mu benim solum mu? sol baştan sayabiliyor muyuz yedibin kişi var diye?

o değil haberdeki en komik detay da şu:


açık havadaki bütün muhabirlerin maske takması, stüdyoda onlarca kişiyle çalışan sunucunun takmaması. sen prezentıbıl değilsin, o yüzden muhabir kal; benim yüzüm gözükmek zorunda tamam mı!

covid-19 aşısı

redleader
ronal reagan isimli iblis köpeği, 1986 yılında bir yasa geçiriyor. yasanın en önemli detayları şunlar:

- aşılar eğer sağlık sorunlarına yol açarsa, aşı şirketleri bundan mesul tutulamıyor.
- henüz test aşamasında ya da bir sebepten abd'de satışı onaylanmamış aşıların, abd dışında satılmasına onay veriyor.

şimdi bir aşı şirketi olduğunuzu düşünün. insan sağlığını tehlikeye atmaktan dolayı başınıza bir şey gelmeyeceğine dair bir yasa çıktıktan sonra ilk iş ne yapmış olabilirler?

ding ding ding doğru cevap, daha çok aşı tabi ki. aşağıdaki tabloda 1986 ile 2019 yıllarındaki önerilen çocuk aşılarını görebilirsiniz:


11 yaşındaki çocuğa hpv aşısı vuracak kadar şerefsiz nasıl olunur onu bilemiyorum. ama konumuz kovvik aşısı.

şu anda bu aşıyı rekor sürede yapabildiler ya, bize anlatılanlara göre. moderna da, pfizer da bu aşıların bazı testlerini atlamak için başvurularda bulundu.
moderna kaynak
pfizer kaynak

acil kullanım şartları nedir diye uzun uzun kafa karıştırmayacağım, bu yavşakların aksine. özetle: faz 3 testleri devam eden, ve bu fazı 2 ay önce başlamış aşıları onaylıyorlar. denek sayısı ise, 3 bin kişi üzerinde test edilmişse ok.
fda kaynak

yani 8 milyar insana aşı vurmak için üç bin deneğe bakıyorlar, ve bu deneklerin 2 ay sonraki haline bile bakmıyorlar.

siz bir aşı firmasısınız. bu kadar güvensiz bir aşıyı yaptıktan sonra kimse size dava açabiliyor mu? hayır. bir iş adamı olarak, risk 0. peki kazanç nedir? bu yavşaklar bunu ne için yapıyorlar? çünkü ruhunu satmış köpekler. ruhunu neye ve ne karşılığı sattığına dair farklı görüşler var, ama size net rakam vereyim: 15 milyar dolar. ve sadece pfizer'ın karı bu. kaynak.

özet: bu mucize aşıların etkinliği gerçek olamayacak kadar yüksek. yapılması gereken pek çok test atlanıp, sadece para uğruna insanlara vurulacak. ve bu aşıyı vurulup sonra kolunuz bacağınız düşse, kalp krizi geçirseniz, kanser olsanız; kimseyi muhatap alamayacaksınız.

bu noktada hala daha aşıyı yaptırın ya da yaptırın demiyorum, size bulduklarımı söylüyorum. araştırmanızı kendiniz de yapın ve tekrar; sağlığınızdan maddi çıkar sağlayan kimseye güvenmeyin.

gazapizm

redleader
eskiden beri dinlediğim, ve çukur izleyen birisi olarak ilk sahnede "aa heyecanı yok" diye heyecan yaptığım grup.

eskilerden en sevdiğim: sanki bir halkın.


son albümden bence en güzeli: yol

hafta sonu artık evimizdeyiz

redleader
yılllaaar yıllar önce, 1984 adlı kitapta bahsedilen "doublespeak" adlı kavramın, 2020 versiyonuna çok güzel bir örnektir. bu kavram, çiftkonuş diye tercüme edildi sanırım, olayları anlatırken kullandığınız kelimeleri dikkatli seçerek o olay hakkında algıyı değiştirme çabasıdır.

yasak değil, güvenlik önlemi.
protesto değil, isyan.

bunu bir de artık amerika televizyonlarında listeler halinde veriyorlar.


bu resimde çok tatlı olanlar şunlar:
fiziksel mesafe değil, sosyal mesafe.
"hızlı üretilen bir aşı" değil, etkin/güvenli bir aşı.
emir/kural/yasak değil, protokol.

bir toplumu yıllarca okuduğunu ve duyduğunu anlama konusunda baskılayıp eğitimini elinden alırsanız, kitleleri bu kadar siksok bir taktikle kontrol etmesi çok kolaylaşır.

yalan

redleader
yazı uzun biraz, özene bezene yazdım. okumak istemeyenler için tek bir sorum var.

bugün bize bazı sayılar okuyacaklar gene akşam. bu sayılar kaç olursa "yalan" diyeceksiniz? "1 milyon vaka var" deseler yalan diyecek misiniz? 5 milyon? 80 milyon?

yalancıya güvenilmez. başka yalancılar öyle diyor diye yıllardır her türlü kolpasını gördüğünüz birinin, şu an söylediklerine inanmayın. çünkü bizi düşünmüyorlar.

*****

burada aylardır bir şeyler yazıyorum çiziyorum, söylediğim şeyleri kaynaklara dayandırmaya çalışıyorum. genellikle bize söylenen yalanlar ile ilgili karşı kanıtlar bulmak sevdiğim bir yöntem, ama onu bulamadığım zaman en azından bize neden yalan söylediklerini ve bu işlerden çıkarlarını açıkladım elimden geldiğince.

dün akşam aklıma geldi ki, yalan dediğimiz zaman hep yalanın kendisini konuştuk ama en önemli faktöründen bahsetmedik: yalanı söyleyen kişi ya da kişiler. bugün size ufak bir taktik vermeye çalışacağım. başlayalım.

şu dünyada yalanlar söyeyen insanlar var. ne kadar karamsar ve umutsuz olduğunuza bağlı olarak bunlar çoğunlukta hatta. ve bu yalancı kişiler hiç bir zaman tek bir yalan söyleyip durmuyor. hepimiz duyduk ve hatta kullandık beyaz yalanları, ya da anlık bir korku veya gaflet içinde yalan söyledik. ama sen-ben ile bu yalancılar arasındaki fark, onların bir yalan ile dur(a)muyor oluşu.

çünkü bir yalanı gizlemek için, daha da çok yalan gerekir. "kandırıldık" bir itiraftır, ama gerçeği söylemek değildir. bir yalanı sorguladığınızda karşı argüman olarak bize daha çok yalan söylerler, çünkü söylemek zorundalar. hiç bir yalan tek başına ayakta kalabilecek kadar güçlü değil, o yüzden onu başka, irili ufaklı yalanlarla süslemek zorundalar.

bütün bu sahtekarlık fırtınası içinde, sabit olan şey yalanı söyleyen kişidir. biri size yalan söylediğinde ya da gerçeği sakladığında o kişiye olan güveniniz azalır değil mi? ve belirli bir eşikten sonra artık o kişiye güvenmezsiniz. bazısı için en yakın arkadaşı yalan söyler, 100 tane yalandan sonra artık o kişinin arkadaşınız, ve iyi bir insan, olmadığını fark edersiniz. bazısı karşı politik görüşün bir tane yalanını görür ve o anda o eşik aşılır, artık o politik görüşe güvenmez. bunlar hep yalan ve yalancının doğasında olan şeyler.

ama ne demiştik; bir yalanı saklamak için daha pek çok yalan söylemek gerekli. bu yalanlardan kaç tanesini yakalarsınız, ve kaç taneden sonra eşiğinizi aşıp o kişiye güvenmeyi bırakırsınız bilemem. fakat yapabileceğiniz şeylerin en tehlikelisi, o eşiği geçtikten sonra hala daha o kişiye güvenmektir.

hem üzülürsünüz, hem gerçekten tehlikelidir bu. size düzenli olarak yalan söyleyen birisi sizin çıkarlarınızı gözetmez, değer vermez. bu kişinin sonraki yalanına güvenmek ya da güvenmemek bir tercihtir; asla zorunluluk değil. tekrar; hayatın sunduğu hiç bir seçenekte bir yalancının sözüne güvenmek zorunda değilsiniz.

şimdi bu anlatmaya çalıştığım farkı, asrın en büyük yalancısının en büyük yalanlarından biriyle örneklendireceğim. tane tane anlayarak okursanız saçmalığı farkedeceksiniz, ve ben isim vermeyeceğim.

bize 18 yıldır yalan üstüne yalan söyleyen birileri var. bu kişiler sağlığımızdan paramıza, namusumuzdan güvenliğimize kadar her şey hakkında bize yalan söylediler.
ben bu kişilere güvenmiyorum; benim o eşiğim aşıldı. artık çıkıp gökyüzü mavi deseler siktir çekerim.
bu kişiler mart ayında çıktılar ve her gün bazı sayılar söylemeye başladılar bize. 3'tü, 5'ti derken geçen haftaya kadar tırmanıp o sayı 3 bin filan oldu.
geçen hafta ise dediler ki, biz size yalan söyledik, sizden gerçeği sakladık. aslında sayı 30 bin.

yalanı söyleyen mi değişti? hayır.
yalanın kendisi, yani bir takım sayıların sayma şekli mi değişti? hayır, hala daha mart'tan beri saydığımız aynı kolpalar.
o zaman şu anda bu sayılara neden güveniyorsunuz? başka bir politikolpacı dedi diye mi?

ben söyleyeyim, çünkü bu yalan bizim korkularımıza daha uygun. bize pompaladıkları ölüm korkusu ve kaos için sayının 3 bin değil, 30 bin olması lazım. 30 bini görünce "hah evet böyle olması lazım zaten, bak hepimiz öleceğiz" demek daha kolay. halbuki, ölüm korkusu satan kişiler, başka patolojik yalancılar; yani medya.

son adıma geldim artık.
bugün biri bize sayılar okurken, "1 milyon vaka var" deseler yalan diyecek misiniz?
5 milyon vaka var deseler?
"hepiniz vakasınız, 80 milyonun tamamı pozitif" deseler?

bu sayılara inanma alt sınırını anladık, 20 bini geçmeden insanlar inanmıyordu. peki üst sınır nedir?

bu üst sınırı da geçecekler, tencerede kaynayan kurbağa gibi yavaş yavaş, adım adım arttıracaklar hem de. yalancı olduğunu bildiğiniz, ve size onlarca yalanını göstermeye çalıştığım bu adamların, geçen perşembe'ye kadar yalan söylediğini düşünürken 5 gündür doğru söylediklerine neden inanıyorsunuz?

çok sevdiğim birinin lafı var; "bir yalan bin gerçeği sorgulatır" diye. sorgulayın, ve bu yalancılara güvenmeyin. artık kredileri tükensin sizin nezdinizde. bana da güvenmeyin, eğer size bir gün yalan söylersem benim de kredim tükensin sizde.

ama rica ediyorum yalancı olduğunu bildiğiniz birilerinin en son yalanına, sırf size başka bir yalancı öyle olması gerektiğini söylüyor diye güvenmeyin. sağlığınıza ve hayatınıza bir saldırı var; ama korkuyla hareket edip yalancılara güvenirseniz bu işten hiç çıkamayız. korkmayın, kendinizi ve sevdiklerinizi koruyun.


30 kasım 2020 bilim kurulu toplantısı

redleader
15 temmuz 2016'da olan darbe girişimi sonrası, OHAL ilan edildi. bu ohal resmi olarak 2018 temmuz'da bitti.

bu bilim kurulu toplantısında çıkan yasakların, sayılar "düştüğü" zaman kalkacağını düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz.

ya da her gün 8-5 işe gidip çalışırken bulaşmayan vürük, akşam arkadaşlarınızla görüşürken bulaşmaz. korkuyla hareket edip yasaklara alkış tutmayın lütfen.

28 kasım 2020 fransa protestoları

redleader
fransa'da bugün başlamış ve bir grup ayürek yemiş göstericinin fransa merkez bankası'nı ateşe vermesine kadar uzamış olaylar silsilesi.

hızlı bir özet; 1 hafta önce fransız polisi siyahi bir müzik yapımcısının stüdyosunu bastılar ve adamı döve döve gözaltına aldılar. bunun üzerine macron "bu çok ayıp, hemen polis ve halk arasında güveni tazelemek için bir şeyler yapmalıyız" dedi.

ve polis şiddeti görüntülerinin çekilmesi ve dağıtılmasını suç haline getirdi.

amacı, polis memurlarını onlayn tacizlerinden korumakmış. ama yani bu kadar andaval bir önlem, ne bileyim... ne bekliyordun ki?

daha sonra bugün protestolar başlıyor. bu protestolarda ise, polisin göstericilere şiddet uyguladığına dair görüntüler ortaya çıkıyor.

bu sırada macron, temsili:


bu protestoların şiddetlenmesinde polis mi yoksa göstericiler mi ilk taşı attı bilmiyorum, ama en son gelen haber merkez bankasını ateşe verdikleri yönünde.

göstericiler bu şerefsizleri en zayıf karnından vurmuş gerçekten. bunların dini imanı para çünkü.

papa franciscus

redleader
gorona adı altında özgürlükleri kısıtlanan insanları tefe koymuş amca.

açıklamanın içinde bomba cümleler var, ufak ufak serpiştiriyorum.
- nefessiz kalıp solunum cihazına bağlananları anlıyorum, ben de gençken zaatüre oldum. burada beni doktorlardan daha iyi anlayan, ve antibiyotik dozajımı arttıran hemşirelere çok teşekkür ederim.
- başkalarına hizmet ederek kısa bir hayat sürmek, uzun süre yaşayıp bu çağrıya direnmekten daha iyi. (yuh emenike, galiba sağlık çalışanlarını kastediyor?)
- alınan önlemlere direnenler var; sanki devletlerin insanların hayrına çalışması özgürlük ve bağımsızlıklarına bir saldırıymış gibi!
- bu pandemi bize hatırlattı ki kimse tek başına kurtulmuyor.

önce gülerek başladım ama okudukça korktum ne yalan söyleyeyim. öncelikle, "papadan zaatüreye karşı şok eden antibiyotik itirafı!!!1!" sdglksa. sonrasında, kendi liderlik ettiği dinin kitabından: "Çünkü bedende yaşarken gerek iyi gerek kötü, yaptıklarımızın karşılığını almak için her birimizin Mesih'in yargı kürsüsü önünde görünmesi gerekir." 2. korintliler, 5:10

tekrar söylüyorum, bu dünyada insandan yana ve insana karşı olan taraflar var. ve kimin hangi tarafta olduğunu insanların ünvanından değil, davranışlarından anlayabilirsiniz.

ahmet ceylan saydam

redleader
bugün bir açıklama yapan "profesör doktor". açıklamayı şuradan okuyabiliyorsunuz ama ben söyleyeyim.

diyor ki sahra çölünden toz fırtınası geliyor, hepimiz govik olucaz. camları pencereleri kapatın, alışverişinizi yapın, bunu okumayan kişilerden 50-60 bin vaka çıkacak. ve durmuyor ekliyor şerefsiz, aralıkta çok daha kötü olacak.

başta profesör doktor dedim tıp doktoru sandınız değil mi? adam çevre mühendisliği akademisyeni.

ben şimdi bu adama söverdim de, onun yerine şunu söyleyeyim: bu adam ruhunu satmış bir köpektir ve halkı korku ve paniğe sürüklemekten zindanlarda sürünmelidir.

gerçi korku pompalayana bir şey yapsak sıra buna gelene kadar...

wuhan virüsü

redleader
20 yaşında, bilinen hiç bir hastalığı olmayan birini öldürmüş.

20 gün kadar önce grip belirtisiyle hastaneye gidiyor. testi pozitif çıkıyor ve ilaç tedavisi başlıyor. 13-14 gün sonra durumu ağırlaşıyor, hastaneye kaldırıyorlar. 1 hafta sonra da hastanede ölüyor.

13-14 gün ilaç kullandıktan sonra durumu ağırlaşmış demek. ne kadar faydalı bir ilaçmış.

fahrettin koca

redleader
çıkmış şunu demiş: bulaşıcı hastalık eşittir kovik demek değildir.

ulan tam diyeceğim "ha şöyle yaaa" sonra bir gülme geliyor; daha 1.5 gün önce kendisinin söylediği kadarıyla bu sene grip de yok.

o değil, açıklamalar iyice muhteşem: Bu hanelerden biri ölüm şekli, bir diğerinin ise ölüm sebebi olduğunu aktaran Fahrettin Koca, şu bilgileri verdi:
"Ölüm şekli hanesinin amacı, bulaşı hastalık dediğiniz şu bilgiyi veriyor; Ölen kişi silahlı saldırı gibi adli bir vakayla veya hastalık, yaşlılık gibi normal beklenecek bir ölüm mü? Bu sorunun cevabı, doğal ölüm veya adli vaka sonucu ölümdür. Bu haneye, hastalığa bağlı doğal ölümün izahı için bulaşıcı hastalık veya bulaşıcı olmayan hastalık açıklaması da eklenmiştir.

şunu da bırakayım, harcayacak zamanı olan okur. kovikten ölen birisi ölüm raporuna "bulaşıcı hastalık" olarak işlenmiş; tarih 25 nisan.

e eko başgan, ne oldu da şimdi aklına geldi bulaşıcı hastalıktan ölüm sayılırını açıklamak? haydi bize 25 nisan'dan itibaren olan bulaşıcı hastalık ölüm oranlarını da ver de korku mastürbasyonumuza devam edelim.

fahrettin koca da yalancıdır. ekrem imamoğlu da yalancıdır. hastalık için yapılan testler yanlış, kayda geçen ölüm şekli ve ölüm sebebi de yalandır.

bu kadar yalan ortasında aklınızı kaybetmemenizi dilerim; çok zor çünkü. güçlü kalın.

raporuma yazın:
ölüm şekli: yalancı sikerken doğal ölüm.
ölüm sebebi: tutarsızlıklara kahkaha atarken nefessiz kalmaya bağlı ölüm. nefessiz mi? kovik yazın geçin.

mansur yavaş

redleader
ekko başgan ile aynı dönemde seçilmiş, ve benim kanıma göre daha fazla iş yapmış olan ankara belediye başkanı.

şu anda insanlar "ekrem imamoğlu istanbul sayılarını açıklarken mansur yavaş neden açıklamıyor" diye eleştiriyor. naçizane yorumum? çünkü şu anda adam iş yapıyor.

bu wuhan virüsü olayında taraflar "gerçeği açıklayanlar vs. yalan söyleyenler" değil çünkü. halkı korku ve galeyana sürükleyenler vs sürüklemeyenler. ekrem'in açıkladığı "bulaşıcı hastalıktan ölen sayıları"nda polemik ve tartışma dışında ne çıktı? halk daha mı bilinçli? insanlar daha mı çok önlem alıyor?

politika ve medya'da herkes size her an yalan söyler. yalanın iyisi kötüsü olmaz hepsi kötüdür, ama bazısı toplu akıl tutulmasına yol açarken bazısı açmaz. illa birine inanacaksanız, sizin düşünmenizi ve sorgulamanızı engellemeyecek olanı seçin. bence onu da seçmeyin, gidin hastanelere fotoğraf çekin.

(peşin not: şimdi kılışdar çıkar über stratejik zekasıyla mansur'dan da sayıları açıklamasını ister. sonra bu iş bittiği zaman sadece eko değil mansur da göt altına gider. çünkü gerizekalı muhalefet bunu gerektirir.)

fahrettin koca

redleader
hacılar influenza yokmuş, mevsimsel grip yok bir tek kovik varmış bu yıl. ben de endişeleniyordum. hastalanırsak kesin wuhan virüsü yani, hiç kafanızı zorlamayın.



bu arada, çocuk poliklinikleri boş diyor ya bakanımız? o da yalan. 18 kasım tarihli haber. cerrahpaşa tıp fakültesi.

edit: yeni öğrendim, bu adamın uzmanlığı pediatri yani çocuk doktorluğuymuş.

wuhan virüsü

redleader
google'a "fatih altaylı yalan" yazdım aradım.

24 mart: fatih altaylı, galatasary klübünde 4 kişinin wuhan virüsü kaptığını söylüyor. ümit davala ertesi gün yalanlıyor, yapmayın böyle şeyler diyor.

30 mart: habertürk'te 4 tane wuhan virüsü vakası olduğuna dair haberlere fatih diyor ki "yok öyle bir şey" - kendi çalışanları "hayır bu adam yalan söylüyor" diyor.

işine gelince birileri koronya işine gelmeyince değil di mi fatih?

şu video, zaman: 30. dakika 17. saniye.



hangi bakan aradı seni fatih? ne konuştunuz?

bu adamın yalancı olduğunu biliyoruz. benim anlamadığım, bu konuda neden yalan söylediğini düşünmüyoruz? ya da, fatih altaylıya bu cesaret nereden geldi diye niye sormuyoruz?

2 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol