yakından tanıtan güzel bir film mevcut.
(bkz: vicky cristina barcelona)
müthiş şarkıları olan, med cezir gibi unutulmaz bir albüme imza atmış, türk pop müziğinin gelmiş geçmiş en kaliteli sanatçılarından biri. ticari amaçtan ziyade sanatı amaç edinen müzisyen. gönül ister gene görünsün gene renk versin sığlaşan piyasa popüler müziğine.
virtüöz seviyesinde çok iyi de bas gitar çalıyor.
virtüöz seviyesinde çok iyi de bas gitar çalıyor.
1-avşa adasında üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen
2-gökyüzünde bir bulut
3-bitlis’te beş minare
4-biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili
5-büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın ögle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı
6-ıslıkla da çalınabilen dört anonim türkü
7-palandökende bir palan, iki döken
8-kastamonu’da üç kasto
9-üç fay hattı
10-bir çarşamba, iki perşembe, üç cuma
11-dünyada mekan
12-ahirette iman
13-denizde kum
14-uzayda yerçekimsizlik
15-bir çuval gazoz kapağı
16-bir kibrit kutusu sigara izmariti
17-on sekiz saç biti
18-biri ingilizce 6 adet küfür
19-yirmi tane boş, naylon poşet
20-sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht
21-bir sürü saç sakal, kıl,tüy,yün
22-üç ayrı parkta üç ayrı belediyeye ait üç ayrı banka reklamlı bank
23-bir ayakkabı çekeceği
24-iki büyük taş, kütlesi
25-bir adet ağaç gölgesi
26-üç kuş kanadı sesi
27-bir sürü kedi köpek
28-bir marmara denizi
29-camına yaslanıp seyredilen iki piliç çevirmeci
30-her akşam karıştırılan dört çöp bidonu
31-çalıp çalıp kaçılan beş, melodili apartman zili
32-nakit 15 kurus,
33-anne babadan kalma yarısı yasanmış bir ömür...
(bkz: can yücel)
2-gökyüzünde bir bulut
3-bitlis’te beş minare
4-biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili
5-büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın ögle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı
6-ıslıkla da çalınabilen dört anonim türkü
7-palandökende bir palan, iki döken
8-kastamonu’da üç kasto
9-üç fay hattı
10-bir çarşamba, iki perşembe, üç cuma
11-dünyada mekan
12-ahirette iman
13-denizde kum
14-uzayda yerçekimsizlik
15-bir çuval gazoz kapağı
16-bir kibrit kutusu sigara izmariti
17-on sekiz saç biti
18-biri ingilizce 6 adet küfür
19-yirmi tane boş, naylon poşet
20-sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht
21-bir sürü saç sakal, kıl,tüy,yün
22-üç ayrı parkta üç ayrı belediyeye ait üç ayrı banka reklamlı bank
23-bir ayakkabı çekeceği
24-iki büyük taş, kütlesi
25-bir adet ağaç gölgesi
26-üç kuş kanadı sesi
27-bir sürü kedi köpek
28-bir marmara denizi
29-camına yaslanıp seyredilen iki piliç çevirmeci
30-her akşam karıştırılan dört çöp bidonu
31-çalıp çalıp kaçılan beş, melodili apartman zili
32-nakit 15 kurus,
33-anne babadan kalma yarısı yasanmış bir ömür...
(bkz: can yücel)
3000 tl gibi ortalama bir harcamayla bir hafta tatil yapılabilecek uzak doğu tatil yeri.
çok yakın arkadaşlarımdan gidenler oldu ve hayatlarının en güzel zamanlarını geçirdiklerini söyledilir. üstelik turla filan da gitmediler, internetten otellere filan baktılar sadece uçak biletini ayarladılar gerisini oraya gidince hallettiler. dönüş uçağında ağladık filan dediler de abartmayın lan deyip inanmadım.
en büyük maddi tutarı uçak biletinde, orada dolar çok değerli olduğundan 5 yıldızlı canavar gibi bir otelde 50-60 tl gibi bir tutarla kalabiliyormuşsunuz.
en büyük sorun devamlı deniz ürünü yiyorlarmış, envai balık çeşitleri, ahtopot, ıstakoz, istridye vb. lakin burger king, mc gibi yerler olduğundan buralar da açlıklarını gidermişler. bir sıkıntı da yerliler iyi ingilizce bilmiyorlarmış, artık vücut dili devreye girecek.
bir de evet beyler duymak istediğiniz nokta; harbiden kadın nüfusu erkek nüfusundan çok fazlaymış bu yüzden erkeklere rağbet fazla hatta aşırı, dünya tersine dönsedeki hayal gibiymiş.
şöyle ki; mekanlara kadınları damsız almıyorlar ve go go bar denilen takılması en uygun yerlere 2-3 erkek gidince hatunlar bariz size gelip teklif ediyorlarmış. tanıştığınız bir kadın sizden hoşlanırsa siz istemeyene kadar sizle vakit geçiriyormuş.
çok yakın arkadaşlarımdan gidenler oldu ve hayatlarının en güzel zamanlarını geçirdiklerini söyledilir. üstelik turla filan da gitmediler, internetten otellere filan baktılar sadece uçak biletini ayarladılar gerisini oraya gidince hallettiler. dönüş uçağında ağladık filan dediler de abartmayın lan deyip inanmadım.
en büyük maddi tutarı uçak biletinde, orada dolar çok değerli olduğundan 5 yıldızlı canavar gibi bir otelde 50-60 tl gibi bir tutarla kalabiliyormuşsunuz.
en büyük sorun devamlı deniz ürünü yiyorlarmış, envai balık çeşitleri, ahtopot, ıstakoz, istridye vb. lakin burger king, mc gibi yerler olduğundan buralar da açlıklarını gidermişler. bir sıkıntı da yerliler iyi ingilizce bilmiyorlarmış, artık vücut dili devreye girecek.
bir de evet beyler duymak istediğiniz nokta; harbiden kadın nüfusu erkek nüfusundan çok fazlaymış bu yüzden erkeklere rağbet fazla hatta aşırı, dünya tersine dönsedeki hayal gibiymiş.
şöyle ki; mekanlara kadınları damsız almıyorlar ve go go bar denilen takılması en uygun yerlere 2-3 erkek gidince hatunlar bariz size gelip teklif ediyorlarmış. tanıştığınız bir kadın sizden hoşlanırsa siz istemeyene kadar sizle vakit geçiriyormuş.
sunay akın ın sevdiği şairleri konu eden şiiri;
nazım hikmet vapuru
deniz ile arasına
dökülen asfaltı kırar
ve özgürlüğüne kavuşturur
salacak iskelesini
batmak pahasına
can yücel vapuru
alaycı bir düdük çalar
savaş gemilerine
ki rakı şişeleri asılıdır
can simitlerinin
yerine
attila ilhan vapuru
keyfile yarar suları
içinde çünkü sevgililer öpüşür
ve güvertesinde
sigarasını rüzgara karşı yakan
bir katil üşür
edip cansever vapuru
denize yansıyan
otel ışıkları altında
gider gelir boğazın en uzak
iki iskelesi arasında
orhan veli vapuru
evlerine taşırken
telaş içindeki insanları
küpeştesinden atılan
simitleri kapışır
martı kuşları
cemal süreya vapuru
akşamüstleri giyince
ışıklı elbisesini
ince bir duman savurarak havaya
dansa kaldırır
kız kulesini.
sunay akın
nazım hikmet vapuru
deniz ile arasına
dökülen asfaltı kırar
ve özgürlüğüne kavuşturur
salacak iskelesini
batmak pahasına
can yücel vapuru
alaycı bir düdük çalar
savaş gemilerine
ki rakı şişeleri asılıdır
can simitlerinin
yerine
attila ilhan vapuru
keyfile yarar suları
içinde çünkü sevgililer öpüşür
ve güvertesinde
sigarasını rüzgara karşı yakan
bir katil üşür
edip cansever vapuru
denize yansıyan
otel ışıkları altında
gider gelir boğazın en uzak
iki iskelesi arasında
orhan veli vapuru
evlerine taşırken
telaş içindeki insanları
küpeştesinden atılan
simitleri kapışır
martı kuşları
cemal süreya vapuru
akşamüstleri giyince
ışıklı elbisesini
ince bir duman savurarak havaya
dansa kaldırır
kız kulesini.
sunay akın
...
cemal süreya vapuru
akşamüstleri giyince
ışıklı elbisesini
ince bir duman savurarak havaya
dansa kaldırır
kız kulesini...
(bkz: şiiriçi hatları vapuru)
cemal süreya vapuru
akşamüstleri giyince
ışıklı elbisesini
ince bir duman savurarak havaya
dansa kaldırır
kız kulesini...
(bkz: şiiriçi hatları vapuru)
daha kaç kere aynı masala, sahte barış çığırtkanlıklarına inanmamız gerekiyor, bu heriflerin her zamanki taktiği fırsatını buldukları an kanlı eylemlerini gerçekleştiriyorlar.
alanen bağıra çağıra yaşanan gerçeğe ne kadar daha göz yumulacak? bir siyasinin, bakanın yakını orada şehit olunca mı bu ülkenin orta halli ya da fakir kesiminin canı, ailesi survivor daki taner in mallıklarından daha mı önemsiz? asker, polis şehit olsun adamların görevi bu zaten, seçmeselerdi, biz rahatız bize dokunan yok zihniyetinde demokrasi olabilir mi?
ulan pkk lı terörist ölünce adamlar binlerce kişi toplanıyor da biz neden bu iradeyi, kararlılığı gösteremiyoruz. klimalı odalarında otururken eminim bir tv de bir haber kanalının altyazısında gördüğünde haberi olan, olaya tepki olarak gene birileri kınıyoruz haince tuzak diyip geçiştiriverecek.
pkk, aynı terane, hani savunmadaydınız, hani meşru müdafaya çekilmiştiniz böyle mi olur lan meşru müdafa, hain tuzaklarla mı? yok 15 temmuz a kadar apo zaman vermiş, yok şu zamana kadar eylemsizlik varmış.
e sen değil misin demokrasi naraları atıp askerin siyasetten uzak tutulmasına söyleyen sen de işini yap o zaman artık, bu mücadele taktiksel, konvansiyonel bir mücadele değil, siyasi etkinin, uluslararası düzmecenin daha etkin olduğu bir mücadele. siyasi iradeni bir kararlılığa oturt da sadece askerin, polisin işi olmayan bu mücadeleyi farklı alanlarda sürdür. çözüme ulaş.
pkk ya terör örgütü diyip, pkk liderine sayın diyen bir iradeden çözüm bulma beklentisi çok zayıf, iktidar olarak bu ayrımını kesinleştir.
seçim öncesi zırva projeleriniz yiten ve yitecek canların önüne geçemiyorsa banane kanaldan, köprüden. sadece istanbul değil türkiye.
alanen bağıra çağıra yaşanan gerçeğe ne kadar daha göz yumulacak? bir siyasinin, bakanın yakını orada şehit olunca mı bu ülkenin orta halli ya da fakir kesiminin canı, ailesi survivor daki taner in mallıklarından daha mı önemsiz? asker, polis şehit olsun adamların görevi bu zaten, seçmeselerdi, biz rahatız bize dokunan yok zihniyetinde demokrasi olabilir mi?
ulan pkk lı terörist ölünce adamlar binlerce kişi toplanıyor da biz neden bu iradeyi, kararlılığı gösteremiyoruz. klimalı odalarında otururken eminim bir tv de bir haber kanalının altyazısında gördüğünde haberi olan, olaya tepki olarak gene birileri kınıyoruz haince tuzak diyip geçiştiriverecek.
pkk, aynı terane, hani savunmadaydınız, hani meşru müdafaya çekilmiştiniz böyle mi olur lan meşru müdafa, hain tuzaklarla mı? yok 15 temmuz a kadar apo zaman vermiş, yok şu zamana kadar eylemsizlik varmış.
e sen değil misin demokrasi naraları atıp askerin siyasetten uzak tutulmasına söyleyen sen de işini yap o zaman artık, bu mücadele taktiksel, konvansiyonel bir mücadele değil, siyasi etkinin, uluslararası düzmecenin daha etkin olduğu bir mücadele. siyasi iradeni bir kararlılığa oturt da sadece askerin, polisin işi olmayan bu mücadeleyi farklı alanlarda sürdür. çözüme ulaş.
pkk ya terör örgütü diyip, pkk liderine sayın diyen bir iradeden çözüm bulma beklentisi çok zayıf, iktidar olarak bu ayrımını kesinleştir.
seçim öncesi zırva projeleriniz yiten ve yitecek canların önüne geçemiyorsa banane kanaldan, köprüden. sadece istanbul değil türkiye.
gitara ilk başlayanlar için çalması farz olan basit ritimli, az akorlu fakat bunlara rağmen pek bir güzel, vurucu yaşar kurt şarkısı.
çocuğun mikroskobu vardı lan;
ilkokul cıvıl cıvıl bir dünya, boş beleşlik, en büyük derdin teneffüste ezik kola kutusuyla yapacağın maçta kaç gol atacağın ya da cebindeki para bir abur cubur daha almaya yetecek mi olduğu zamanlar. kızlarla ilişkiler, amerikan yerlileriyle ingiliz kolonileri arasındaki ilişki gibi en küçük açıklarını yakaladığın olayda salak salak bağırarak dalga geçmelerin, vurup kaçmaların, önümüze gelene bin tekmelerin hırla uygulandığı yoğun alarak yaşandığı zamanlar. tabi bunun ceremesini fazlasıyla çektik, ne kadar da malmışız, yıllar sonra lan bir kız vardı taş gibi adı neydi gayretleri, sanal ortamlarda sonuçsuz kalan o kızları bulma çabaları baş gösterecekti.
5 inci sınıfın başı, sınıfın belli bir komün düzeni oturmuş, sosyal tabakalar oluşmuş artık bir olgunluk çağının yaşandığı zamanlar, ilk çocukluktan orta çocukluğa geçiş dönemi . dersin biriydi o girdi içeri tombul, şirin görünümü, ukala bakışları ve bizimle teneffüslerde asla maç yapmayacağını ele veren pırıl pırıl tertemiz yakasıyla girdi.
ilk izlenimden anladığımız grubumuza almayacaktık, çizgiler çizilmişti ve hiç bir gruba giremedi de fakat akıl almaz bir hızla yıllarca öğretmenimizin çiçek olun çocuklar dediğinde dediğini iki etmemiş emektar öğrencilerini, bizleri öğretmenin gözünde geçmeyi başardı. annesinin de bizim okulda öğretmen olmasının payını varın siz düşünün ve bu çocuk derse mikroskopla geliyordu. bizim o zaman için mikroskopla ilgili tek bilgimiz lam ve lamel ken bu dallama bildiğin mikroskobuyla derse giriyor, öğretmenin ricasıyla da mikroskobundan o abidik yapraklara, canlı hücrelere 2 sn bakmamız için bize izin veriyordu.
öğretmen onu çok sevmiş, bilgi yarışması, gezi, en çok istenilen eğitsel kol başkanlıklarını bu çocuğa vermişti.
herifin bir yaptığı öğretmenin gözünde değerli oluyor kızlar da hafiften ona yavşamaya başlıyordu. ipler elden gidiyordu artık 2 inci teneffüste kutu kolamızla maç yapmıyor, burak ın ne kadar adi, içten pazarlıklı, göz bürümeci biri olduğu hakkında hararetli tartışmalara giriyor ve onu ağız, burun dövmeyi düşünüyorduk, öğretmenin yeni gözdesi olduğu için kimsenin g.tü yemiyor tekrar lan ahmet bu sefer bizden gibi bir çıkışla konuyu dağıtıp maçımıza dönüyorduk.
ilkokul cıvıl cıvıl bir dünya, boş beleşlik, en büyük derdin teneffüste ezik kola kutusuyla yapacağın maçta kaç gol atacağın ya da cebindeki para bir abur cubur daha almaya yetecek mi olduğu zamanlar. kızlarla ilişkiler, amerikan yerlileriyle ingiliz kolonileri arasındaki ilişki gibi en küçük açıklarını yakaladığın olayda salak salak bağırarak dalga geçmelerin, vurup kaçmaların, önümüze gelene bin tekmelerin hırla uygulandığı yoğun alarak yaşandığı zamanlar. tabi bunun ceremesini fazlasıyla çektik, ne kadar da malmışız, yıllar sonra lan bir kız vardı taş gibi adı neydi gayretleri, sanal ortamlarda sonuçsuz kalan o kızları bulma çabaları baş gösterecekti.
5 inci sınıfın başı, sınıfın belli bir komün düzeni oturmuş, sosyal tabakalar oluşmuş artık bir olgunluk çağının yaşandığı zamanlar, ilk çocukluktan orta çocukluğa geçiş dönemi . dersin biriydi o girdi içeri tombul, şirin görünümü, ukala bakışları ve bizimle teneffüslerde asla maç yapmayacağını ele veren pırıl pırıl tertemiz yakasıyla girdi.
ilk izlenimden anladığımız grubumuza almayacaktık, çizgiler çizilmişti ve hiç bir gruba giremedi de fakat akıl almaz bir hızla yıllarca öğretmenimizin çiçek olun çocuklar dediğinde dediğini iki etmemiş emektar öğrencilerini, bizleri öğretmenin gözünde geçmeyi başardı. annesinin de bizim okulda öğretmen olmasının payını varın siz düşünün ve bu çocuk derse mikroskopla geliyordu. bizim o zaman için mikroskopla ilgili tek bilgimiz lam ve lamel ken bu dallama bildiğin mikroskobuyla derse giriyor, öğretmenin ricasıyla da mikroskobundan o abidik yapraklara, canlı hücrelere 2 sn bakmamız için bize izin veriyordu.
öğretmen onu çok sevmiş, bilgi yarışması, gezi, en çok istenilen eğitsel kol başkanlıklarını bu çocuğa vermişti.
herifin bir yaptığı öğretmenin gözünde değerli oluyor kızlar da hafiften ona yavşamaya başlıyordu. ipler elden gidiyordu artık 2 inci teneffüste kutu kolamızla maç yapmıyor, burak ın ne kadar adi, içten pazarlıklı, göz bürümeci biri olduğu hakkında hararetli tartışmalara giriyor ve onu ağız, burun dövmeyi düşünüyorduk, öğretmenin yeni gözdesi olduğu için kimsenin g.tü yemiyor tekrar lan ahmet bu sefer bizden gibi bir çıkışla konuyu dağıtıp maçımıza dönüyorduk.
şöyle diyelim;
70 lerdeki dünya popüler müziği;
led zeppelin kashmir
oh let the sun beat down up on my face, stars to fill my dream
i am traveler of both time and space, to be where i have been
to sit with elders of the gentle race, this world has seldom seen
they talk of days for which they sit and wait and all will be revealed...
şimdiki dünya popüler müziğinden ;
rebecca black friday
yesterday was thursday
today it is friday
tomorrow is saturday
and sunday comes afterward.
(bkz: şaka gibi lan)
70 lerdeki dünya popüler müziği;
led zeppelin kashmir
oh let the sun beat down up on my face, stars to fill my dream
i am traveler of both time and space, to be where i have been
to sit with elders of the gentle race, this world has seldom seen
they talk of days for which they sit and wait and all will be revealed...
şimdiki dünya popüler müziğinden ;
rebecca black friday
yesterday was thursday
today it is friday
tomorrow is saturday
and sunday comes afterward.
(bkz: şaka gibi lan)
hoşgelmiş, yeni yazarımız.
dünyanın en ateşli derbilerinden biri olarak gösterilen rekabettir. göztepe - ksk arasındaki rekabet istanbul klüplerininkine benzemez daha fanatiktir ve bazen maalesef daha gözü dönmüştür. öyle ki göztepe de karşıyaka atkılı ya da formalı birinin gezebilme ihtimali yoktur tam tersi göztepeli biri için karşıyaka tarafında da geçerlidir.izmir de, çevre illerde hatta uzak illerde spreylerle duvarlara yazılan göz göz, ksk yazılarını görmeyen yoktur. genelde göztepe yazısıyla karşılaşan ksk taraftarı göztepe yazısının bir harfini değiştirir, göztepeliler ise ksk nin başına küfürekler. bu tebessüm yaratabilecek küçük bir vandalizm iken göztepe karşıyaka maçlarında kendini bilmez seyircilerin neden olduğu olaylarda onlarca insan hayatını kaybetmiş yüzlerce insan yaralanmıştır. ben fanatik bir göztepeli olarak fanatizmin sınırlarını çizebiliyorum ve çizilmeli de. fanatizm, tutkuyla bağlanmaktır, takımını yalnız bırakmayıp destek olmaktır, ne olursa olsun sevmektir fakat fanatizm rakibine zarar vermeye başlamayla ilişkilendirildiğinde holiganlığa dönüşüyor; maç izleme, takımını destekleme amacıyla gittiğin bir maçta yaralanma, hayatını kaybetme gibi acı olaylara maruz kalabiliyorsun. göztepe- karşıyaka maçına giderken annem ve babam eşşek kadar olsam da devamlı ikaz ederler beni oğlum bu maça gitme diğer maçlarına gidersin nasıl olsa diye, bu maça gidilmez mi diyerek dinlemez, giderim ama bilirim akılları hep bende kalır. hiç ihtimal vermesem de umarım bir gün (10-15 sene sonra belki)bu derbiye kardeşimle, ailemle gidebileyim. karşıyaka 10-0 göztepe yi yendiğinde ya da göztepe 20 sene süper lige çıkamadığında da ben göztepe yi seveceğimden ve bunun değişmeyeceğinden insanların birbirlerine olan amansız düşmanlığı birbirini bastırma denyoluğu yersiz ve çağdışıdır. bu denyoluğun nedenini bağladığım 2-3 tespitim var;
- tribün liderlerinin vasıfsız olabilmeleri,
- alkolü ve ya bilumum kafa yapan hedeleri bünyelerine fazla katan tiplemeler,
- tribünlerde takımını desteklemeyle, sevmeyle alakası olmayan it kopuk tayfasının olması.
çekişme, mücadele, atışma mutlaka olmalıdır rekabeti güzel kılan budur, karşıyaka olmasaydı bu sene şüphesiz 1.lig daha çekilmez olacaktı eminim ki karşıyakalılar da öyle düşünüyorlar.
bu derbiyle ilgili olarak ;
http://preview.tinyurl.com/63397y4
- tribün liderlerinin vasıfsız olabilmeleri,
- alkolü ve ya bilumum kafa yapan hedeleri bünyelerine fazla katan tiplemeler,
- tribünlerde takımını desteklemeyle, sevmeyle alakası olmayan it kopuk tayfasının olması.
çekişme, mücadele, atışma mutlaka olmalıdır rekabeti güzel kılan budur, karşıyaka olmasaydı bu sene şüphesiz 1.lig daha çekilmez olacaktı eminim ki karşıyakalılar da öyle düşünüyorlar.
bu derbiyle ilgili olarak ;
http://preview.tinyurl.com/63397y4
2011-2012 sezonunda 80 bin seyirciyle dünya 2.ligleri seyirci rekoru kırmış olan göztepe-ksk derbilerine şahit olacak ve renklenecektir. tek sorun çıkabilecek olaylar nedeniyle maçların tek tarafın seyircisiyle oynanma ihtimalinin yüksek olmasıdır.
göztepe ye transfer olmuştur. umarım göztepeli ruhuna yaraşır bir performans sağlar, kalıcı olur.
bazı anonim rubailer ve dörtlükler başka dönemlerde yazıldıkları bilinmelerine rağmem ömer hayyam adı altında toplanmıştır. aşağıda yazılı olanlarda ömer hayyam ın yazdığı söylenmektedir. kitabün fi l burhan ül sıhhat ı turuk ül hind le geometri alanında da söz sahibi olan hayyam ın yazmış olma olasılığı yüksektir. o yazsın yazmasın müthiş birşey;
bir çember çizsek, merkezinde sen, çevresinde ben olsam
ben döndükçe seni, sen döndükçe beni görsen
acılar teğet, mutluluklar kiriş olsa
ve o kadar yaklaşsak ki birbirimize yarıçap sıfır olsa.
bir çember çizsek, merkezinde sen, çevresinde ben olsam
ben döndükçe seni, sen döndükçe beni görsen
acılar teğet, mutluluklar kiriş olsa
ve o kadar yaklaşsak ki birbirimize yarıçap sıfır olsa.
ben pek sevmezdim bunların ürünlerini, lisede boykot ederdim antiemperyalizm rüzgarıyla sonraları nerden yedim bir gün steakhouse burger yedim, yemez olaydım, rüyalarıma girer oldu, vazgeçemedim.
modası geçti, eskidi, püsküdü lakin her dinleyişte böyle ta yürekten ya da o civardan neşe enjekte ediliyor sanki. hoplayıp zıplayasın, gerzekçe gülesin geliyor.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?