dokuz eylül üniversitesi hukuk fakültesi ikinci sınıfta okumakta olan öğrenci. yalnız, ünün getirdiği tanınmışlık bu genç arkadaşta pek iyi bir etki yapmamış olacak ki, final sınavında isim listesinde adının karşısına yazdığım "abi bi imza be", "severek izliyoruz" notları etkili olmamış. halbuki, ben onun için ne riskleri göze almıştım, yazık.
(bkz: anadolu rock ın genç temsilcisi).
çok uzuuuuun yıllar önceydi; evlerin eski, böceklerin,insanların eski olduğu, henüz çağlayanların olmadığı, belki de bu yüzden hayatın çok daha yavaş olduğu yıllardı. karlarla kaplı dağların arkasında bir yerde, çam ormanlarının arasında, hayat gibi yavaş insanların olduğu bir köy vardı. insanlar ağaçları kesmeye giderlerdi biraz ısınabilmek için; donukluk her yerdeydi. sevilmek için kudret gerekliydi; karlara bata çıka yürümek gibi, odun kesmek gibi. sevilmek de kudretle ilişkili bir şeydi. orda, "büyük" aşklar yaşanıyordu; sevdi mi bir dağ seviyordu, kardeleni. kardelen de bir dağa yüz veriyordu, kimseye değil. dağ onu koruyabilirdi ancak, beyaz elbisesini örterdi, toprak içinden süzülen vücuduna. "kazak", her gün, güzel gözlü elianın güneşte parıldayan mısır püskülleri gibi saçlarını sererdi üzerine. zaman "kazak"ların zamanıydı. sevilmek için onlar kadar iddialı, onlar kadar ihtişamlı, onlar kadar koruyucu olmak gerekiyordu. elia yı her gün kapıdan çıkarken izlerdi. sepetini alırken (ki en yakın olduğu zamandı bu eliaya), teninin kokusu sinerdi içine. "kazak"ı her gün kapıdan çıkarken izlerdi, elia ile birlikte. iddialı değildi asla kazak kadar. nasıl olurdu ki zaten? belki bir ılıklıktı onun için, bahar sabahına uyanan güneş gibi. ama elia baharı bilmiyordu. devlerin zamanında harcanan "yabancı" bir aşıktı "yelek".
(bkz: arthur rimbaud ).
(bkz: pragmatizm).
lise dönemimizde, sıra arkadaşımla sınıftaki kızların eğildiğini ya da popolarını belirgin bir şekilde ortaya çıkardıklarını birbirimize anlatmak için kullandığımız şifre söz öbeği. e tabi bir de kordinatları vermek gerekiyordu. onu da saatlerle hallediyorduk. "örnek örnek" diye bağıran genç arkadaşlarımızın ısrarına dayanamayıp, bir örnekle ortamı şenlendirmek istiyorum sayın bilgi sevdalıları:
"lan olm saat 9 yönünde x kazan kaldırıyo." (x in göte bak lan, demekten daha kibar olmadığını kimse iddia edemez haliyle.)
"lan olm saat 9 yönünde x kazan kaldırıyo." (x in göte bak lan, demekten daha kibar olmadığını kimse iddia edemez haliyle.)
feminizmi savunan kişi.
(bkz: adrenalin).
çocukluğun gerçekten bir muamma olduğuna iyice kanaat getirdiğim söz öbeği. bi kere ne olur da o tıfıllar "akdeniz karadeniz" ile "karne"leri aynı cümle içinde kullanabilir. ne alaka? ama karneyi vermeyi öğleye bırakan öğretmen üstünde etkisi kesinlikle çok büyüktü.
(bkz: opeth).
(bkz: ydd)
nüfus planlamasına gönülden inanmış, samimi insanlardır. ayrıca, bu insanlar kendilerini yakalatmak için ipuçları bırakırlar. sonra fbi kartını gösteren bir beyaz bunlara der ki: "hey dostum senin o kahrolası kıçını tekmeledim işte". evet hiçbir şey değilse bile sadece bu an, bu acımasız seri katillere acımaya yetecek andır.
(bkz: muzayaka hali ).
zor durumda kalma, darda kalma.
kötü durumda olma, darlık,sıkıntı hali.
sözleşmede karşılıklı edimler arasında çok belirgin bir oransızlık bulunması durumudur. sözleşmenin bir tarafının, karşı tarafın zor durumundan yararlanarak onu sömürmesidir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?