(bkz: dünün dünyası)
(bkz: amok koşucusu)
(bkz: yarının tarihi)
(bkz: yıldızın parladığı anlar)
(bkz: marie antoinette sıradan bir kadının portresi)
ayrıca; günlükler’i, macellan ve balzac ve freud öğretisi üzerine yazdığı kitaplar, zweig’in bitmek bilmeyen yazma gücünün ürünlerinden sayılabilir.
charles bovarynin maddi anlamda yoksun olmaması ilk başta bayan bovaryye gelecek vaadeden bir evlilik için önkşulu sunmuştu. neden mutlu olamayacağını bilmiyordu ve charlesla evlendi emma (bovary)...
yazarın pek övmediği "aşk roman"ları okuyan, bu bakımdan "kültür düşkünü" sayılamasa da cahil biri sayılmazdı.
sadece bu iki faktörün birleşmesi bir şeyi ifade etmeyebilir; fakat "charlesin sohbeti bir kaldırım gibi dümdüz, yavandı."
gustave flaubert kendi yerini seçmiştir; kendisini "ahlakbozucu" olarak tanımlar... bence bu tanımlama bile abartılıdır; madam bovaryde anlatılan tema kitabın kendisi gibi klasikleşmiştir. (bir klasiğe bunu söylemek, evet, saçma oldu.) ancak o zaman için söyledikleri "yeni", daha doğrusu; konu yeni fakat söyleniş biçimi, şekli ve ifadesi yeniydi. charles ve emmanın çatışması günümüzde sürmektedir. madam bovaryler tıpkı charleslar gibi her yerdedir; en azından bu sebeple bu eser okunmalıdır.
bu kitabın güzel bir okumayı hakettiğini hatırlatmak için en azından şu
unutmamalı ki, flaubert bu kitabı yazdığı seneler boyunca, her kelime üzerinde uzun süre sure duruyor ve günde 1 sayfa yazmış olmayı şans sayıyordu.
yazarın pek övmediği "aşk roman"ları okuyan, bu bakımdan "kültür düşkünü" sayılamasa da cahil biri sayılmazdı.
sadece bu iki faktörün birleşmesi bir şeyi ifade etmeyebilir; fakat "charlesin sohbeti bir kaldırım gibi dümdüz, yavandı."
gustave flaubert kendi yerini seçmiştir; kendisini "ahlakbozucu" olarak tanımlar... bence bu tanımlama bile abartılıdır; madam bovaryde anlatılan tema kitabın kendisi gibi klasikleşmiştir. (bir klasiğe bunu söylemek, evet, saçma oldu.) ancak o zaman için söyledikleri "yeni", daha doğrusu; konu yeni fakat söyleniş biçimi, şekli ve ifadesi yeniydi. charles ve emmanın çatışması günümüzde sürmektedir. madam bovaryler tıpkı charleslar gibi her yerdedir; en azından bu sebeple bu eser okunmalıdır.
bu kitabın güzel bir okumayı hakettiğini hatırlatmak için en azından şu
unutmamalı ki, flaubert bu kitabı yazdığı seneler boyunca, her kelime üzerinde uzun süre sure duruyor ve günde 1 sayfa yazmış olmayı şans sayıyordu.
kurk mantolu madonna beklenmeyen trajik sonuna rağmen -rağmen diyorum çünkü bu sonla yeşilçam senaryolarını hatırlatır, bana kalırsa- bir klasiktir.
ancak içimizdeki şeytan beni aynı derecede tatmin etmedi, hatta açık söyleyeyim sevmedim. kime olduğunu anlamadığım göndermeler; faşizm eleştirisi mi, birkaç faşiste eleştiri mi tam anlayamadığım küçümseyici sözler... bunlar elbette, sabahattin alinin güzel sözünü çirkinleştirmiyor. ancak s.ali hor gördüğü birilerini kaleme almış gibime geldi bana, tam olarak karşısına bir görüşü almış gibi değildi.
daha sonra internetten kısa bir araştırma sonucu, kafatasçı olduğunu kabul eden nihal atsızın bir eleştiri yazısını buldum. -bu yazı 1944 tarihlidir.- s.aliye bolca küfür ve s.alinin geçmişi ve o sıralarda "ocağa" ilk gelişiyle ilgili açıklamalar yer almakta. nihal atsız bir bir açıklamış romanda kimlere değinildiğini; tabii bunlara inanmak da bu yazıyı okuyanların tercihi. bu atıflar doğru ya da yanlış olsa bile, bu tür göndermeleri anlayabilmem için geçmişi daha iyi bilmeliyim; fakat bana öğretilen "tarih bilgisi"nde bu tür tartışmalara yer yok. birkaç araştırmayla s.alinin anıştırdığı fikir karşıtlıklarını öğrenebildim pekala, ama yine de bu, bu tarz göndermeleri benimseyeceğim anlamına gelmemeli. en azından bu göndermeler olmaksızın, romanı bitirdiğimde, s.alinin birilerine haksızlık ettiğini düşünmeden, sadece birilerine sinirlendiğini fakat hıncını almak için güzel bir düzlem üzerine (s.alinin dili ve duyarlığını bilenlerin de seveceği ve anlayacağı şekilde) "sözü yarıda kalmış" veya "eksik yazılmış" bir roman yarattığını hissettim...
ama sabahattin ali büyük adamdır.
ancak içimizdeki şeytan beni aynı derecede tatmin etmedi, hatta açık söyleyeyim sevmedim. kime olduğunu anlamadığım göndermeler; faşizm eleştirisi mi, birkaç faşiste eleştiri mi tam anlayamadığım küçümseyici sözler... bunlar elbette, sabahattin alinin güzel sözünü çirkinleştirmiyor. ancak s.ali hor gördüğü birilerini kaleme almış gibime geldi bana, tam olarak karşısına bir görüşü almış gibi değildi.
daha sonra internetten kısa bir araştırma sonucu, kafatasçı olduğunu kabul eden nihal atsızın bir eleştiri yazısını buldum. -bu yazı 1944 tarihlidir.- s.aliye bolca küfür ve s.alinin geçmişi ve o sıralarda "ocağa" ilk gelişiyle ilgili açıklamalar yer almakta. nihal atsız bir bir açıklamış romanda kimlere değinildiğini; tabii bunlara inanmak da bu yazıyı okuyanların tercihi. bu atıflar doğru ya da yanlış olsa bile, bu tür göndermeleri anlayabilmem için geçmişi daha iyi bilmeliyim; fakat bana öğretilen "tarih bilgisi"nde bu tür tartışmalara yer yok. birkaç araştırmayla s.alinin anıştırdığı fikir karşıtlıklarını öğrenebildim pekala, ama yine de bu, bu tarz göndermeleri benimseyeceğim anlamına gelmemeli. en azından bu göndermeler olmaksızın, romanı bitirdiğimde, s.alinin birilerine haksızlık ettiğini düşünmeden, sadece birilerine sinirlendiğini fakat hıncını almak için güzel bir düzlem üzerine (s.alinin dili ve duyarlığını bilenlerin de seveceği ve anlayacağı şekilde) "sözü yarıda kalmış" veya "eksik yazılmış" bir roman yarattığını hissettim...
ama sabahattin ali büyük adamdır.
bir lermontov eseri; "kibir nedir" hatırlamak isteyenlere ve henüz genç hissedenlere daha fazla şey ifade edecektir.
bu bir yorum elbette. bir klasiği uzun uzadıya övmek için romanın da uzun olması gerekmez biliyorum, ama bu kısa esere kısa bir yorum yetsin (şimdilik).
bu bir yorum elbette. bir klasiği uzun uzadıya övmek için romanın da uzun olması gerekmez biliyorum, ama bu kısa esere kısa bir yorum yetsin (şimdilik).
milan kunderanın, ilginç sistem eleştirisi; hem özleneni hem yıkılanı ele alıyor ve kavrayabiliyor olmasından ötürü bir hayli de önemli bir eser...
milan kunderanın aynı zamanda iyi bir şair olabileceğini (ne demekse?!) ve şairlerin hayatlarıyla bir hayli ilgilendiğini, onları bir hayli önemsediğini hissettiriyor; kundera bu şairlerin isimlerini tek tek anıyor ve jaromilin yaşam simetrisinin bazı şairlerle kesiştiğini hissediyoruz.
romanın sonlarına doğru her daim "genç" lermontova bolca gönderme yapıyor kundera.
bir okuma diğerlerini çağırır derler.
(bkz: arthur rimbaud)
(bkz: lermontov)
(bkz: zamanımızın kahramanı)
şimdi aklıma gelmeyen pek çok ismi sayamıyorum elbet. ama böylesi daha iyi...
milan kunderanın aynı zamanda iyi bir şair olabileceğini (ne demekse?!) ve şairlerin hayatlarıyla bir hayli ilgilendiğini, onları bir hayli önemsediğini hissettiriyor; kundera bu şairlerin isimlerini tek tek anıyor ve jaromilin yaşam simetrisinin bazı şairlerle kesiştiğini hissediyoruz.
romanın sonlarına doğru her daim "genç" lermontova bolca gönderme yapıyor kundera.
bir okuma diğerlerini çağırır derler.
(bkz: arthur rimbaud)
(bkz: lermontov)
(bkz: zamanımızın kahramanı)
şimdi aklıma gelmeyen pek çok ismi sayamıyorum elbet. ama böylesi daha iyi...
satrançta; siyahın, beyazin 1.e4 hamlesine olasi cevaplarından biridir ve 1...c5 hamlesi ile başlar. (bilmeyenler için, beyaz şahın önünden piyonunu 2 ileriye sürer ve siyahlar da, şahla veziri yanlış dizmemişlerse vezirin yanında olan filin önündeki piyonu -bir başka deyişle, eğer tahtanın sağına beyaz kare gelecek şekilde doğru dizmişlerse taşları- beyaz kareli filin önündeki piyonu 2 ileriye sürer. bu savunma, sicilya savunması olarak adlandırılır.)
sicilya savunması, bugün satranç teorisinde en çok oynanan açılış konumundadır. çünkü en asimetrik konumları yaratır ve siyahın kazanç şanslarını - piyon formasyonunda yarattığı dengesizlikle- arttırma amacını güder.
sicilya savunmasını bazı varyantları için;
(bkz: najdorf varyantı) *ki bu varyantın pek çok varyantta olduğu gibi altdalları mevcuttur bunlardan bir ikisi; (bkz: zehirli piyon varyantı), (bkz: fischer-sozin varyanti)
(bkz: dragon varyantı)
(bkz: hizlandırılmış dragon varyantı)
(bkz: richter rauzer varyantı)
(bkz: sveshnikov varyantı)
(bkz: kalashnikov varyantı)
(bkz: paulsen varyantı)
(bkz: kan varyantı)
yukarıda sayılan varyantlar siyahin olasi cevaplarinin isimleridir ve 1.e4 c5 2.af3 d6 (ac6 ve e6) 3.d4ten sonra oluşurlar.
pek azını saydığım bu varyantlar pratikte en çok karşılaşılanlardır.
pratikte sicilya savunmasının en bilinen ismi garry kasparovdur ve najdorf varyantını o "yeniden bulmuştur."
sicilya savunması, bugün satranç teorisinde en çok oynanan açılış konumundadır. çünkü en asimetrik konumları yaratır ve siyahın kazanç şanslarını - piyon formasyonunda yarattığı dengesizlikle- arttırma amacını güder.
sicilya savunmasını bazı varyantları için;
(bkz: najdorf varyantı) *ki bu varyantın pek çok varyantta olduğu gibi altdalları mevcuttur bunlardan bir ikisi; (bkz: zehirli piyon varyantı), (bkz: fischer-sozin varyanti)
(bkz: dragon varyantı)
(bkz: hizlandırılmış dragon varyantı)
(bkz: richter rauzer varyantı)
(bkz: sveshnikov varyantı)
(bkz: kalashnikov varyantı)
(bkz: paulsen varyantı)
(bkz: kan varyantı)
yukarıda sayılan varyantlar siyahin olasi cevaplarinin isimleridir ve 1.e4 c5 2.af3 d6 (ac6 ve e6) 3.d4ten sonra oluşurlar.
pek azını saydığım bu varyantlar pratikte en çok karşılaşılanlardır.
pratikte sicilya savunmasının en bilinen ismi garry kasparovdur ve najdorf varyantını o "yeniden bulmuştur."
sürekli değişen medya için (değişen hükümetlerle değişen gazetecilik anlayışı gibi) birkaç ay ya da yıl sonra baktığımda değişmeyen hükümler vermek zor olsa da, radikal gazetesi şu an iyidir.
oh iyi söylenmiş sözler halka mal olsun, kötü söz sahibinin... lan ne bozuk ahlaklı adamlarız.
yok efendim, iyisi de kötüsü de sahibinindir.
"iyi nedir, kötü nedir" dedirtmeyin adama....
yok efendim, iyisi de kötüsü de sahibinindir.
"iyi nedir, kötü nedir" dedirtmeyin adama....
kararsızlığı karalamak için kullanılan enteresan bir öbeğidir; kararsızlık ne büyük bir gerçeklikse, maymun iştahlılık da o denli büyük ve her insanın gıdım gıdım barındırdığı duygudur. bu duygudan, bir eksiklikmiş gibi kurtulmaya çalışan insanları gördükçe üzülmekte; istikrar sahibi, işinin eri insanlara özenen güzelim hüzünlü kardeşlerime rastladıkça hal hatır sormakta; "nasıl buldun mu hayatının manasını yansıtacak değişmez uğraşlarını, canım benim" demekteyim.
onlar da maymunlar gibi uzaktan sevilmesi gereken yaratıklarmış gibi yaftalandılar. gelin onları kucaklayalım; aynaya bakalım.
onlar da maymunlar gibi uzaktan sevilmesi gereken yaratıklarmış gibi yaftalandılar. gelin onları kucaklayalım; aynaya bakalım.
blue moon adlı parcasi dinlenmelidir.
aynı zamanda bu sebeple;
(bkz: frank sinatra)
cagrisimdan;
(bkz: blue velvet)
aynı zamanda bu sebeple;
(bkz: frank sinatra)
cagrisimdan;
(bkz: blue velvet)
(bkz: tesvikiye cad yuzotuzbes)
(bkz: defolun)
bir arkadaşım hristiyan olduydu; sonra pişmanlık duyar gibi de olduydu. sonra bize, yaşlı birinin zamane gençlerini süzmesi gibi bir bakışla, şunları söyledi:
(bkz: insanın ilk dini gibisi yok)
ben de 5 vakit namaz kılar ya da cebimde para olduğunda zekat verirmişim gibi, gel abi geri dön diyemedim; öyle kaldı.
(bkz: insanın ilk dini gibisi yok)
ben de 5 vakit namaz kılar ya da cebimde para olduğunda zekat verirmişim gibi, gel abi geri dön diyemedim; öyle kaldı.
(bkz: tükmük)
bedrinin sakladığı pek çok şeyi gösterirken, eksik olmasın diye saklamayıp gösterdiği kağıt parçası, selüloz.
kendisi arkadaşım olduğundan demiyorum, hepimizi siker atar, afedersiniz, öyle demeyin.
kendisi arkadaşım olduğundan demiyorum, hepimizi siker atar, afedersiniz, öyle demeyin.
uyusaydım hissetmeyeceğim deprem. ama fena salladı. hala şiddeti bilinmiyor.
(bkz: zayıflamak için orhan pamuk yutmak)
(bkz: zayıflamak için orhan pamuk okumak)
bu sefer kelime oyunu değil. bu söylediğim gerçek...
ha orhan pamuk deyince hemen kaçıyordunuz değil mi? tüh. sizi dombililer sizi...
(bkz: zayıflamak için orhan pamuk okumak)
bu sefer kelime oyunu değil. bu söylediğim gerçek...
ha orhan pamuk deyince hemen kaçıyordunuz değil mi? tüh. sizi dombililer sizi...
(bkz: sozluk kızlarına yaz ulan)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?