confessions

ncan

- Yazar -

  1. toplam entry 120
  2. takipçi 1
  3. puan 8585

yeni neslin aşktan anladığı

ncan
askin nesiller boyunca farkli yasandigini, farkli algilandigini kaba bir bicimde belirtmek yerine, tolstoy gibi "kalp sayisi kadar sevgi cesidi vardir." sozunu benimseyenlerin nesillere degil insanlara bakacagini bildigimden; bu soz, "yeni ve eski nesiller" arasina kendini sikistiran ve kelime dagarcigi zayif, yaratici olmayan bireyin etrafinda olup bitenlere kizginliginin urunudur.

sigara zammı

ncan
ayrica farkli uyusturuculari sigarayla ayni fiyata temin edebilecek olmanizdan kelli uyusturucu ticaretinin, yani ulkenin kalkinmasinin da onu acilmis oluyor.

bir de sigaranin getirdigi saglik sorunlarinin ve dolayisiyla masraflarinin, sigara satisiyla elde edilen gelirden çok daha fazla olmasiyla ilgili bir durumdur bu zamlar. kimisi neden sigarayi biraktirmaya calisiyor bu adamlar, ne iyi insanlar, sagligimizi dusunuyorlar diyebilir. isin boyle pek de garip olmayan bir yani da var elbet. tum dunyadaki bu zam yaklasiminin sebebi boyle de degerlendirilebilir. degerlendirilsin.

ağız kokusu

ncan
o kadar entry girilmis, insan bir tavsiye yazar denilmesin diye;
hemen kucuk bir kase hazirlansin.

once dis macununu(mercimek tanesi miktarinda)kaseye koyun, ardindan birkac tane nane yapragi(tercihen 2 yaprak), cok az miktarda cilek receli (bana kalirsa 1 tatli kasigi, ama kimisi fazla koymayi tercih ediyor, mutabakata varilabilmis degil), bir miktar naftalin(aslinda karisimin kalbi bu), oncelikle bunlari, nane parcalari tamamen ufalip secilmez hale gelinceye kadar karistirin, bu esnada(iki isi bir arada yapabilenlerdenseniz) bir tavaya zeytin yagi ile (zeytin yagi onemli) bir yemek kasigi domates salcasini ayni anda atarak bir sure pisirin. domates salcasi artik siyahlasinca, kasenizde bulunan karisimi icine boca edin.
goreceksiniz ki istah acici goruntu fakat bombok bir koku ortaya cikacak. faydali seyler lezzetsizdir derler ya alismissinizdir, karisim uygun kivama geldiginde bu nasihati hatirlayarak afiyetle ekmeksiz bir sekilde hemen tuketin. skseler kokmaz artik agziniz.

afiyet olsun. artik herkesin suratina hohlayip, kulaktan kulaga oynerken gozlerinin icine bakabilirsiniz...

(bkz: agiz bokusu)

sözlükten karı kaldırmak

ncan
başlıktan emin olamadım. sözlükte ele geçen kârı nereden görebiliyoruz diye aranmadım değil. ama yanlış anlamışım sanıyorum. sözlükten birilerinin kârının olmadığını düşününce de rahatladım, sözlükten kârı kaldırmak devrimci bir söylem olabilirdi ve yöneticilere bir isyanın işareti sayılabilirdi zira.

cinler

ncan
dostoyevski’nin ecinniler mi cinler mi olduğunu anlayamadığım, cinler adıyla okumuş olduğum romanı. biri bu konuya açıklık getirsin lütfen.

ha roman güzel... elimdeki parçalanmış ve defalarca bantlanmış eserden aklımda kalan yoğun bir karmaşa... bu kitabı ilk okuyuşum nietzsche okumalarından sonraydı. bu yüzden "nihilist" diye anılan kişinin dostoyevski tarafından pek tutulmamasını farketmemle (nietzsche’nin de o dönemler nihilist olduğunu sanıyordum ve dostoyevski’den etkilendiğini biliyordum) kafam epey karışmıştı. sonradan nietzsche’nin de varoluşçu olduğunu farkedebilmemle (bilmiyorum belki de yanlıştır) rahatsızlıklarım ve yanlış anlamalarım son buldu... bu kitabı ilk okuyuşumda rahat okuyamadığımdan -romanın yoğun karmaşasıyla benim kafa karışıklığım ve bilgisizliğim birleşince- garip bir tat bırakmıştı.

dostoyevski’nin geleceği avrupa’da görenlere kızdığını hepten biliyoruz. bu kitapta da bunun bir yansıması var elbette... romanı derin yapan, sadece belli şeylerden bahsetmesi değil, kavrayışıdır. klasik olmasının sebebi de tamamen bu kavrayıştır. klasiklerin yazarları belki her zaman haklı değildirler, fakat okunmalıdırlar. roman sevmeseniz bile...



master i margarita

ncan
bulgakov’un yazildiktan ve yazarinin ölümünden bile pek sonra yayinlanabilen eseri.

can yayınları’ndan okuduğum çevirisinde yer yer yazım hataları olsa da (can yayınları ile alışıldık bir durum gibi gelmemişti bana), sansürlenen bölümlerin de okuyucuyla buluşturulmasi hoş olmuş. dikkatli okuyucunun neden sansüre uğradığını anlayabileceği bölümler ilk bakışta herhangi bir "sır"dan bahseder gibi görünmemekle birlikte, sistem eleştirisi "sırları" bekleyenleri hayal kırıklığına uğratabilir.

kitabın geneliyle ilgili birkaç şey söyledikten sonra biraz ayrıntıya inilebilir.
kitap, şeytan’ın (woland) moskova’ya gelmesiyle başlar.
sovyet dönemi göze sokmadan eleştirilir.
bulgakov’un dinine bağlı bir yazar olduğunu düşünmek yanlış olmamalı. kitabın yasaklanması bile sadece bu bakımından düşünüldüğünde belki anlaşılabilirdir.
ancak yazarın, kurduğu dünyada hassas dengeleri mükemmel bir ahenkle sorgulaması, okuru dine yönlendirmek gibi saçma bir amaç yerine yepyeni bir dünya yaratabilmeyi mükemmel bir biçimde başardığını gösterir. yazarın olay örgülerini ve kurguyu, ayrıntıları absürd olayları bile büyük bir doğallıkla anlatması ve okunabilir kılması takdire şayandır.

pontis pilatus olayı; isanın çarmıha gerilmesi sırasında oradayızdır ve biz de onun çarmıha gerilişini izleriz. şeytan da oradadır ve bu olayı kendi ağzından anlatır. eğer iyi öykücülük/anlatıcılık/romancılık inandırıcılıksa bu bahsettiğim olayın harika anlatılışından yazarın ne denli iyi bir iş çıkardığı (yani ilk sayfalardan bile) söylenebilir.
içerik hakkında ayrıntı vermek garip değilse bile kaçınmak istiyorum. son olarak, kitabın yazılmış en güzel "aşk hikayeleri"nden biri olduğunu söylemeden de geçmek ve sürprizi kaçırmak istemem.
ayrıca bulgakov’un bir oyun yazarı olduğu da kitabın içinde rastlanan "sahne"lerden anlaşılabilir.
son eleştirim kitabın iki cilt basılması konusunda olabilir; kitapla ilgili her şeyi açıklamaya özen gösteren yayınevlerinin bunun nedenini açıklamalarını beklerdim.

sigara zammı

ncan
zamlar winston’a etki etmedi mi nedir?

hiçbir listede adini goremedim winston’un. winston yerli sigara da benim haberim mi yok.

neyse bu zamla farkediyorum ki, sigara icmek de daha da zengin isi oldu.
eskiden zenginlik gostergesiymis tutun cignemek, simdi de karsidan gelen bir adamin elinde sigara varsa cebinde ne kadar para oldugunu anlayacak duruma gelecegiz galiba. ama yine de dertli adamin elinden dusurmedigi bok oldugu icin sigara, dertlilerin sayisini da gostermeye devam edebilir ote yandan.

farid farjad

ncan
su siralarda, pekcok restoran ve cafede calan muzigin buyuk bir cogunlugunu ele gecirmis insan evladi. tabi her yerde yok ama, farid farjadin bir hayli un sahibi oldugu kesin artik. siradan bir gunde oturup cay icmek icin gittiginiz bir yerde sabahtan aksama kadar calinca, `herkes dinlemesin`, `dinlemesini bilen dinlesin`, ya da `cani ceken dinlesin`, veya `yahu herseyin bir kafasi var` dememe sebep olan buyuk muzik insani...

altyazıli rüya görmek

ncan
-of cok kotu bir ruya gordum...
=anlat bak, anlatmazsan cikar derler.
-ya iste gidiyordum, bakkala girdim. adam su gibi fransizca konusuyor. cok heyecanlandim, bir yandan alttan tercumesi geciyor.
=hangi alttan?
-alttan alttan, eheheh... ne biliyim, kacirdim altyaziyi, korkup uyandim sonra.
=ha cikmaz o ruya... kafani skiyim.

bas koymak

ncan
gitarin gorece kalin telli olanini bahsi gecen bolgeye koymaktir.
ayrica `abi suraya bas solosu koyalim.` ya da bir seyi ilk defa yapan bir cocugun heyecaniyla `suraya soyle soyle seyler dusundum acaba arkasina bas koysak mi?` ya da agir abi tavriyla `bas koymak mi? olm buralar dumduz akustik olacak, maal.` gibi cumle icerisinde kullanilabilen soz obegi.

(bkz: harf istismari)
(bkz: harf devrimi)

senfonik metal

ncan
dinlerken "hmm, bu ne acaba, hem klasik müzik hem metal?! ne denir ki buna? opera metal? opera death? senfonik metal?" dendikten sonra; araştırma yapılınca senfonik metal adlı bir sınıflandırma görülür ki, bence, erkişi kendi koyduğu sınıflama ismini söylese de fark etmeyecektir. sınıflama, sanata karşı uygulandığında bilindiği üzere yetersiz kalabilmektedir. bu yüzden rahat olun, dilediğiniz gibi ifade edin müziğinizi ve kendinizi. örneğin, necrophagist bence klasik müziktir. tıpkı rachmaninov gibi. her ikisini de ayrı ayrı sever, sayar, cd’lerini koklarım, bazen öperim.

ha senfonik metal mi? boşverin onu. bünyeye bir haggard belki yeter de artar bile. fazlasına ne gerek var he mi?

coşkun ırmak

ncan
bir sürü oyunu var da, yeri gelmişken söyleyeyim: bakınız vermesi namümkün, "50 metre yükseklikten içi su dolu konserve kutusuna balıklama atlamak" adlı oyunun da yazarıdır.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol