yeni neslin aşktan anladığı

delirtmeyinlanbeni
ilk olarak: anlamıyorlar!

hemen onların, anladığını sandıkları şeyin tarifini vereyim:

öncelikle kendilerine en uygunsuz -kendi dinlediği müzik tarzıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir tarzda müziği seven, giyim zevki yine kendininkiyle ilgisiz olan, hobileri uyuşmayan; kısacası birlikte vakit geçirecek hiç bir ortak noktası olmayan- bir eş belirlenir; onunla konuşulmaya çalışılır, hoşlandığını belli edecek davranışlarda bulunulur. hemen sonrasında ilişki sanılan saçma sapan aktiviteler bütününe girişilir. uyumsuz bir çift olduklarının anlaşılacağı kadar vakit geçirilir fakat bir türlü anlaşılmaz. sürekli kavga etmeye başlanır, ayrılıp ayrılıp tekrar başlanır; bu kavgaların mütemadiyen edildiğinin farkına varılınca, daha da bağlanılır , ve bu aşamada aralarındaki şeye aşk adı verilir.


edit: kendilerine en uygunsuz eşi seçmeleri kısmına ekleme yapmak gerekirse; "kendi dinlediği müzik tarzıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir tarzda müziği seven" demek birlikte severek dinleyebilecekleri bir müziğin olmaması demektir, "giyim zevki yine kendininkiyle ilgisiz olan" demek birlikte giyim üzerine alışveriş yapamayacaklar demektir, "hobileri uyuşmayan" demek birlikte icra edecekleri bir hobilerinin olmaması demektir. tüm bu örneklerin yazmış olma sebebim de birlikte vakit geçirecek eylemlerinin az olması durumunu vurgulamak istememdir. sırf dinledikleri müzik tarzıyla insanları sınıflandırarak onlara karakter çizecek kadar sığ olduğumu düşünenlere sevgilerimi, saygılarımı sunarım.
greyfurt
dıştan bakılmasını gerektiren değerlendirmedir.
bu konuda yorum yapanlar genelde en basit probleme takılıp kalır.
dinlenen müzik ile tarzın aynı olmadığı konusundaki çelişkiyi yaşarlar genelde.

örneğin sahneye kusup, kafesteki kargaları kesen rock gruplarını gönülden dinlediği halde düzenli ve hedefi olan hayatlar süren bir çok kardeşlerimiz olduğu gibi şebnem ferah dinleyip haftada bir kere çorap değiştiren yada yanında uyandığı insanı hatırlamayan kardeşlerimizde (üzücü ama...) vardır.

hayat müzik tarzı insanın tercihlerini bir noktaya kadar etkiler. sınıf değildir, tercihtir ve olayı buna indirgemek yeni neslin asktan ne anladigini konusunu sanırım özetliyor.

(bkz: fenerli bir adamı seviyorum)
(bkz: kendime chp den sevgili yaptım)
(bkz: zenci ama beni çekti)
ncan
askin nesiller boyunca farkli yasandigini, farkli algilandigini kaba bir bicimde belirtmek yerine, tolstoy gibi "kalp sayisi kadar sevgi cesidi vardir." sozunu benimseyenlerin nesillere degil insanlara bakacagini bildigimden; bu soz, "yeni ve eski nesiller" arasina kendini sikistiran ve kelime dagarcigi zayif, yaratici olmayan bireyin etrafinda olup bitenlere kizginliginin urunudur.
greyfurt
bu konu hakkında alıngan olurlar. toplu/topsuz saldırırlar, genel okuyucu zekasını harekete geçirmek için verdiğiniz boş bkz’ları doldururlar, yüzeysel eleştirinin dibine vururlar ama sonuçta yeni nesildirler işte.
gülüp geçmek lazımdır.
telsiz arkadasi
eskiden aşıklar birbirlerini onlarca yıl beklermiş,
şimdi 5 dakika gecikmeye tahammülü yok kimsenin,
eskiden aşıklar kolay kolay haberleşemezmiş,
şimdi imkanlar bolluğunda anlaşmaya mecali yok hiçbirinin,
eskiden çok özel bir şeymiş kıymetliye dokunmak,
şimdi ise dokunmak, kıymetlinin kıymeti kalmayana dek,
eskiden birbirlerini incitecekler diye aklı çıkarmış aşıkların,
şimdi bir parçası da sevdiğine acı çektirmek oldu yaşamlarının,

yeni nesil...gerekir ki sevgiyi yeniden aşılamalı damarlarına,
ama korkarım ki fazla yozlaşmışız girmez o aşı artık bu vücutlara...
doqqyjuice
şöyle bir evrimi olsa gerek günümüzden geçmişe...

yeni nesil: biz aşklarımızı bizle hiç alakası olmayan kişilerden seçeriz, aşık olmak için aşık oluruz. facebooktan bulur msnde tanışırız

eski nesil: biz aşklarımızı gönlümüze uyandan seçeriz. bizim zamanımızda yoktu bunlar. sevdiceğimize mektup yollarız, yolunu gözleriz.

daha eski nesil: biz daha bir gönülden seçeriz. bizim zamanımızda yoktu posta sistemi. yolcu güvercinlerin ayağına bağlarız kalbimizden kopan cümlelerin yer aldığı parşomen kağıtlarını...

çok daha eski nesil: biz sevdiğimizi öyle bir severiz ki; ona kovuşmak için binebiliceğimiz bir faytonumuz, haber uçurabileceğimiz bir güvercinimiz bile yoktur. shiredan mordora kadar yayan gideriz...

acayip eski bir nesil: biz sevdiğimiz kadını tutarız, saçından sürükleyerek mağaraya kadar getirir işimizi görürüz. yoktu bizim zamanımızda öyle gönülden sevmeler falan. bu yeni nesillerin aşktan anladığı nedir ki?

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol