4 travesti ile yaptığım, o dönemde çalıştığım ajansın bir yayın organı için hazırlanmış yazı dizisinin bir ayağı olan büyük bir röportajdan birebir alıntıdır.
- travesti ve transseksüel ayrımını yapar mısınız?
t1: transseksüel, erkeklikten kadınlığa geçiş yapmış insanlara denir. travesti ise, transseksüel olup hayatını, erkeklerin cinsel ihtiyaçlarına hizmet ederek kazanan kişiye denir.
t2: bir transseksüel, travesti olmayabilir ama her travesti transseksüeldir.
- gayet normal bir hayatınız olduğunu görüyorum. bizler gibi. bizim gittiğimiz mekanlar, bizim gittiğimiz barlar, cafeler. sabah kalkıp gece yatana kadar evinizde normal bir yaşamınız, yaşam tarzınız var. ta ki…yanlış mı düşünüyorum?
t3: hayır. aynen sen ne yapıyorsan aynısını yapıyoruz. sabah kalkıp kahvaltı yapıyoruz, evi temizliyoruz, tv izliyoruz, arkadaşlarla buluşuyoruz. ve evet ne yazık ki sonra…
- travesti nedir bu ülkede sizin gözünüzde! neden bu kadar itici görüyorlar sizi tarz olarak? neden hayat kadınları sizin kadar göz önünde değil? göz önünde olup bu kadar basına yansımak hepinizi rahatsız etmiyor mu?
t4: dünyanın en eski mesleği bu. meslek dersen eğer. uzak durulmasına karşı değiliz ama kabullenmek gerek. tip olarak itici olduğumuzu biliyoruz, en azından alışkın değil insanlar cinsiyet değiştirmiş birine, bu yüzden. hastanede ya da bir alışveriş merkezinde gördüklerinde şaşırıyor ve hemen anlıyorlar. tamam biz travestiyiz belki ama, cinsiyet değişmiş birine dahi hem ilginç olduğu için hem de "hm, madem transseksüel bu, kesin fahişedir" diye itham etmeleri garip. tahrik de var, kimi zaman. bu da tartışılmalı bence.
-hayır. konum bu değil.
t2: iticiliğimiz bu yüzden, bir de garip hareketler sergileyenlerimiz var içimizde. tuhaf, kabul ediyoruz ama genelleştirmeler, gittiğimiz her yerde olduğumuz yerde insanların laf atmasına, taciz etmesine ve gereksiz tartaklamalara ve saldırılara neden oluyor. sırf travestileri bu şekilde yansıtan, içimizdeki bazıları. ve basına yansıyan bunlar oluyor ne yazık ki.
t3: basında göz önünde olmamızın en önemli sebebi, öncelikle cinsiyet değiştirmiş olmaktan dolayı insanların kabullenmemesi. göz önünde olmaktan da, dışlanmaktan da rahatsızız elbette. insanlar tü kaka diye bakınca bize, zorla kabullendirecek değiliz elbette ancak, bizde doğal olarak bir geri adım oluyor. herkese, herşeye tehdit olarak bakıyoruz bu doğru. ama bunu hayat davası haline getirmiş içimizdeki bazı arkadaşların saldırgan davranışları yüzünden, bizi dışarda gören direk saldırgan sanıyor. aman bulaşmayalım, çantayı geçirir, küfrederler bunlar diye. bulaşan da var, uzak duran da. ama her şekilde dışlanıyoruz.
t4: hayat kadınları daha geri planda. belki aynı işi yapıyoruz ama, onlar kadın ve zaten sürekli oldukları bir yerleri var. ortaya çıkmalarına gerek kalmıyor.
t1: biz sürekli dışarıda oluyoruz. e bunu yani cinsiyet değiştireni dışlama olayını dava edinmiş içimizdeki arkadaşlar yüzünden dışarıda gece gören içkilisi, içkisizi, bir şekilde bulaşıp marifetlerini görelim diyor. yorum da yapmak zor, katlanmak da.
- ne yani? bu mu tek sebep! istisnasız hepiniz dava edinmediniz mi bunu!
t4: dava mücadele demek. davası olan mücadele eder. içimizde ölenler de oldu. evet dışlanmak kötü ama sabretmeyi yeğleyenler ve bu durumu kabullenip yaşayanlar çok var içimizde. bu hayatı seçtik, bir şekilde. ve bedeli varsa biz ödüyoruz, kimse değil. aşağılanmak yaralıyor. bunu dava edinmemiş olmamız bir gün “kabul edilen” olmayı ummuyoruz anlamına gelmiyor.
...otogardaydım. çok uzun bir süreliğine şehirden ayrılmam gerekiyordu. tam bagajlarımı teslim edip otobüse binerken, 20-25 kişilik bir grubun perona doğru koşmakta olduğunu gördüm. hiç beklemiyordum. indim ve olduğum yerde kaldım...onlardı. uğurlamaya gelmişler.
insanların şaşkın bakışları arasında vedalaştık...birkaç poşet tutuşturdular elime. otobüse bindim. hareket etti. yaklaşık 100 m kadar koştular. kalakaldım öyle ve el sallarken düşündüm. o an o insanların içinde, gökkuşağının yedi rengini gördüm ben...ve ne olursa olsun insanlığı. hepsinin içinde erkeği de gördüm, kadını da, “insan”ı da. tüm genellemeler yanlışmış dedim.
gözden kayboldular. kayadağlar uzanırken yol kenarında, poşetler geldi aklıma. açtım. içindeki böreklere baktım, mide haplarına, meyve sularına, sandviçlere...
anlayamadım…gideceğim günden sadece laf arasında bahsetmiştim.
hıçkıra hıçkıra uzaklara daldım…
o an hayatımın sillesini yedim ve anladım dünya...!
senmişsin aslında orospu olan!