ahmet tellinin bir şiiri:
hiç özlemedim seni
özlemek dostluktandır
dostluğundan öte bulmalıyım seni
sıcaklığını bulmalıyım
dokunuşlarını, kenetlenişi
terimizle sulanmalı yeryüzü
güneş terimizle ışıldamalı sabah olunca
apansız fırtınalar çıkmalı
sarsılmalıyım
özlemek
yanında olmak isteğidir
gülüşünü görmek biraz da
hiç özlemedim seni
saçlarına gül takmam
bir ırmak gibi akıtırım ovaya
soluğunla yanar
dudaklarımın bozkırı
akkor halindeki ufuk
bakır bir tel gibi eriyip gider
kraterler ortasında kalırım
toprak yarılır birden
su kirlenir
ürpertir bu coğrafya
bu serüven
ikimizi bir anda
yaşadığımı duyarım
hiç özlemedim seni
özlemek dostluktandır
dostluğundan öte bulmalıyım seni
<bkz sui generis>
delikanlı adam scooter tipi motorlara binmez.
delikanlı adam light cola içmez.
delikanlı adam baskalarinin yaninda aglamaz.
delikanlı adamin okulda belirli bir karizması olur. arasıra hocaların üstüne yürüyerek bu kazizma pekiştirilir.
delikanlı adam metalcı tayfasını sevmez.icabında emanetle kovalar.
delikanlı adam cebinden tesbih eksik etmez. yeri geldiğinde çıkartıp sallar.
delikanlı adam dedikodu yapmaz.
delikanlı adam renkli takim tutmaz.
delikanlı adam more ve benzeri sigaralar içmez. en delikanlı olanı camel içer.
delikanlı adam sahte isimle veya isimsiz iş yapmaz.
delikanlı adam laga luga yapmaz.
delikanlı adam dedikodu yapmaz.
delikanlı adam ayağını yorganına göre uzatmaz. uygun yorganı yoksa yorgansız yatar.
delikanlı adam rejim yapmaz. diyet yoğurt, peynir vs. yemez.
delikanlı adam fino ve benzeri köpekler gezdirmez.
delikanlı adam kısa pantalon giymez. zorunlu hallerde şort giyer.
delikanlı adam saçını boyatmaz, saç ektirmez.
delikanlı adam az konuşur, öz konuşur.
delikanlı adam kodu mu oturtur.
delikanlı adam televole ve benzeri programları seyretmez.
delikanlı adam bira içmek isterse soğuk efes içer. labunya birası içmez.delikanlı adam silahını sadece temizlik için kullanır, süs için taşımaz, kullanmayacaksa çıkarmaz ve göstermez.
delikanlı adam labunya gibi sakal bırakmaz. örnek : hakan şükür, mirkelam. en delikanlı olanı kirli sakal ile dolaşır.
delikanlı adam borcunu öder. sadece diğer delikanlılardan borç alabilir. labunyalardan borç almaz.
delikanlı adam mezesiz de içer.
delikanlı adam sallama çay içmez.
delikanlı adam malibu, archies gibi labunya isimli içkileri içmez. öncelikle rakı, viski, votka, cin, rom, tekila gibi içkileri içer.
delikanlı adam sadece delikanlıların müziğini dinler,( deliyürek mesela haydarınna nınanınanayy)
delikanlı adam delikanlı gibi giyinir.
delikanlı adam diğer insanları sömürmez. labunyaları bile.
delikanlı adam modayı takip etmez.
delikanlı adam küpe takmaz, labunya gibi saç uzatmaz.
delikanlı adam kamyoncu kültürüne saygı gösterir.
delikanlı adam taksici ve minibüsçü kültürünü sevmez.
delikanlı adam korkabilir, ama korktuğunu belli etmez.
delikanlı adam delikanlı adamı kollar.
delikanlı adam delikanlı gibi dans eder. labunyalar gibi dans etmez.
delikanlı adam haydar dümen ve güzin abla gibi şahsiyetler ile muhattap olmaz.
delikanlı adam kağıt helva, pamuk helva ve elma şekeri yemez.
delikanlı adam agzi acik sakız çiğnemez.
delikanlı adam röntgencilik ve teşhircilik yapmaz.
delikanlı adam papyon takmaz. zorunlu hallerde kravat takabilir.
delikanlı adam astroloji, yoga, fal, aerobik, step gibi labunya işleri ile uğraşmaz.
delikanlı adam sarhoş olmaz.olursa da belli etmez.
delikanlı adam pantolon askısı takmaz.
delikanlı adam parlak renkli elbise giymez.
delikanlı adam altın diş takmaz.
delikanlı adam kimseyi ispiyon etmez. labunyaları bile.
delikanlı adam laf atmaz, sarkıntılık yapmaz.
delikanlı adam canım, cicim ve hayatım gibi kelimeleri gereksiz yere kullanmaz.
delikanlı adam hava eksi 40 derece olsa bile gömleğinin ilk iki güğmesini kesinlikle açar.
delikanlı adam hasta numarası yapmaz.
delikanlı adam artistik yapmaz.
delikanlı adam acil durumlar dışında koşmaz.
delikanlı adam light sigara içmez.
delikanlı adam labunyalar gibi askerden kaçmaz.
delikanlı adam kendisinden uzun boylu kızlarla dolaşmaz.
son olarak delikanli adam hicbir kural dinlemez, kurali kendi yaratir, yukardaki yazilan kurallarida ister uygular isterse güler gecer.
delikanlı adam light cola içmez.
delikanlı adam baskalarinin yaninda aglamaz.
delikanlı adamin okulda belirli bir karizması olur. arasıra hocaların üstüne yürüyerek bu kazizma pekiştirilir.
delikanlı adam metalcı tayfasını sevmez.icabında emanetle kovalar.
delikanlı adam cebinden tesbih eksik etmez. yeri geldiğinde çıkartıp sallar.
delikanlı adam dedikodu yapmaz.
delikanlı adam renkli takim tutmaz.
delikanlı adam more ve benzeri sigaralar içmez. en delikanlı olanı camel içer.
delikanlı adam sahte isimle veya isimsiz iş yapmaz.
delikanlı adam laga luga yapmaz.
delikanlı adam dedikodu yapmaz.
delikanlı adam ayağını yorganına göre uzatmaz. uygun yorganı yoksa yorgansız yatar.
delikanlı adam rejim yapmaz. diyet yoğurt, peynir vs. yemez.
delikanlı adam fino ve benzeri köpekler gezdirmez.
delikanlı adam kısa pantalon giymez. zorunlu hallerde şort giyer.
delikanlı adam saçını boyatmaz, saç ektirmez.
delikanlı adam az konuşur, öz konuşur.
delikanlı adam kodu mu oturtur.
delikanlı adam televole ve benzeri programları seyretmez.
delikanlı adam bira içmek isterse soğuk efes içer. labunya birası içmez.delikanlı adam silahını sadece temizlik için kullanır, süs için taşımaz, kullanmayacaksa çıkarmaz ve göstermez.
delikanlı adam labunya gibi sakal bırakmaz. örnek : hakan şükür, mirkelam. en delikanlı olanı kirli sakal ile dolaşır.
delikanlı adam borcunu öder. sadece diğer delikanlılardan borç alabilir. labunyalardan borç almaz.
delikanlı adam mezesiz de içer.
delikanlı adam sallama çay içmez.
delikanlı adam malibu, archies gibi labunya isimli içkileri içmez. öncelikle rakı, viski, votka, cin, rom, tekila gibi içkileri içer.
delikanlı adam sadece delikanlıların müziğini dinler,( deliyürek mesela haydarınna nınanınanayy)
delikanlı adam delikanlı gibi giyinir.
delikanlı adam diğer insanları sömürmez. labunyaları bile.
delikanlı adam modayı takip etmez.
delikanlı adam küpe takmaz, labunya gibi saç uzatmaz.
delikanlı adam kamyoncu kültürüne saygı gösterir.
delikanlı adam taksici ve minibüsçü kültürünü sevmez.
delikanlı adam korkabilir, ama korktuğunu belli etmez.
delikanlı adam delikanlı adamı kollar.
delikanlı adam delikanlı gibi dans eder. labunyalar gibi dans etmez.
delikanlı adam haydar dümen ve güzin abla gibi şahsiyetler ile muhattap olmaz.
delikanlı adam kağıt helva, pamuk helva ve elma şekeri yemez.
delikanlı adam agzi acik sakız çiğnemez.
delikanlı adam röntgencilik ve teşhircilik yapmaz.
delikanlı adam papyon takmaz. zorunlu hallerde kravat takabilir.
delikanlı adam astroloji, yoga, fal, aerobik, step gibi labunya işleri ile uğraşmaz.
delikanlı adam sarhoş olmaz.olursa da belli etmez.
delikanlı adam pantolon askısı takmaz.
delikanlı adam parlak renkli elbise giymez.
delikanlı adam altın diş takmaz.
delikanlı adam kimseyi ispiyon etmez. labunyaları bile.
delikanlı adam laf atmaz, sarkıntılık yapmaz.
delikanlı adam canım, cicim ve hayatım gibi kelimeleri gereksiz yere kullanmaz.
delikanlı adam hava eksi 40 derece olsa bile gömleğinin ilk iki güğmesini kesinlikle açar.
delikanlı adam hasta numarası yapmaz.
delikanlı adam artistik yapmaz.
delikanlı adam acil durumlar dışında koşmaz.
delikanlı adam light sigara içmez.
delikanlı adam labunyalar gibi askerden kaçmaz.
delikanlı adam kendisinden uzun boylu kızlarla dolaşmaz.
son olarak delikanli adam hicbir kural dinlemez, kurali kendi yaratir, yukardaki yazilan kurallarida ister uygular isterse güler gecer.
semtimiz boğaza karşı
bu alemde kral çarşı.
bu alemde kral çarşı.
cenap:esmer bugün cama çıkmıyor canımın içi
ibrikçi:üşütmüştür abi.
ibrikçi:üşütmüştür abi.
sampiyonluk hasretiyle çok çile çektik
geceleri uyumadan sabahlar ettik
uçurumlara düsmeden tut elimizi
sampiyon ol besiktasim mesut et bizi!
geceleri uyumadan sabahlar ettik
uçurumlara düsmeden tut elimizi
sampiyon ol besiktasim mesut et bizi!
<bkz anket>
ergun:öpücem vallahi öpücem.
cafer:buyruunnnn...
<bkz benim adım cemil>
maşuk:babacım kapıcı.
<bkz bilgi sözlük>
<bkz birisi beni mi çağırdı>
kendine iyi bak" bir "veda" degil "elveda" cümlesidir çogu zaman. o üç kelimeden çok daha fazlasini gizler içinde...
"kendine iyi bak. çünkü bundan sonra ben yaninda olmayacagim. olamayacagim. istesem de istemesem de. sevdim bir zamanlar seni, hala seviyorum ve benden sonra da mutlu olmani istiyorum. olurda bir gün dönersem seni iyi bulmak istiyorum.
"kendine iyi bak. çünkü bundan sonra kendinden baskasi olmayacak yaninda sana bakacak. ben olmayacagim. kendine iyi bak ve beni düsünme. çünkü ben de seni düsünmeyecegim artik. arama sakin beni, yazma, çünkü ben yazmayacagim. sil beni yüreginden, çünkü ben silecegim. fakat, yasanilan, paylasilan güzel seyler hatirina sana yürekten mutluluklar diliyorum. ve ben bir daha dönmemek üzere gidiyorum "
"kendine iyi bak. aramizda geçen herseye ragmen benden sonra iyi oldugunu bilmeyi tercih ederim. aslinda bilmem çok önemli degil, iyi oldugunu varsayacagim ben. seni bir daha asla görmemek üzere gidiyorum ben, seni kendinle basbasa, yapayalniz birakiyorum ben. biliyorum kendini birakacaksin benden sonra, o yüzden iyi bak diyorum. aslina bakarsan, çok da fazla umursamiyorum."
kendine iyi bak, derler ve giderler. tutkuyla sevenler, bazen birden fazla söylerler bunu. çünkü onlari ayirmak, eti tirnaktan ayirmak gibidir. kolay kolay kopamaz onlar, süreç çok aci vericidir, yürek parçaliyicidir. her seferinde azalan umutlarla geri döner ve yine
"kendine iyi bak" gözleriyle ayrilirlar. ta ki umut da, sevgi de tükeninceye kadar.. ta ki son elveda mezar sessizligine bürünüceye kadar* tutkunun ötesinde sevenler, bir kez "kendine iyi bak" derler ve giderler. onlar eti tirnaktan ayirmak yerine ölümü yeglerler. onlar bu aciyi bir kezden fazla kaldiramayacaklarini bilirler. kendine iyi bak, derler ve giderler. bu sözlerin içinde ihanet yok, hiç bir zaman olamaz derler ve giderler. en büyük ihanet degil midir aslinda seni seveni, ihtiyaci olani yüzüstü birakip gitmek.
kendine iyi bak, derler ve giderler.
seni suskunluga mahkum edip giderler.
seni parçalara ayirip, en büyük parçayi yanlarina alip giderler. seni senden alip giderler. daha kötüsü suçlayamazsin onlari tüm bunlar için.
kendine iyi bak deyip gidenin geçerli bir nedeni vardir elbet. suçlatmaz kendini. savasmadiklari için kizarsin ama suçlayamazsin. savasmislarsa, yenildikleri için kizarsin ama suçlayamazsin. yenildigin için kizarsin ama suçlayamazsin. ayriligin kaçinilmazligina inandirir seni, kendine iyi bak, derler ve giderler. elinden umutlarini, düslerini, sevgilerini alip giderler. bir tek anilari birakirlar geride, bir de hatirladikça gözyaslarina bogulasin diye unutulmayan nagmeler. arkalarina bakmadan çekip giderler eger yalniz kalmissan, çünkü insafsizliklarini görmek istemezler. hersey o saniye orada bitsin, kapansin bu sayfa isterler.
"bitti" diyemedikleri için , kendine iyi bak derler. "kirildim ve affedemiyorum" diyemedikleri için kendine iyi bak derler. "seni istemiyorum artik, hayatimdan çikaracagim ama bil ki hiç unutmayacagim" diyemedikleri için kendine iyi bak derler. "biliyorum çok kanayacaksin ama daha iyisini yapamiyorum" diyemedikleri için kendine iyi bak derler. vicdanlarini rahatlatmak için kendine iyi bak derler, çünkü o kan uzun süre akacaktir ve o yara asla kapanmayacaktir, bilirler.
kendine iyi bak bir noktadir çogu zaman. kendine iyi bak deme bana, sadece kötülükler noktalansin isterim ben. oysa sen iyisin....
sen gözümdeki isik, dudagimdaki tebessüm, sen içimdeki sevinçssin.
sen hayatima renk katan, sen yüregimdeki çarpinti, sen hayatimdaki nesesin.
sen yolumu aydinlatan, sen dert ortagim, sen gönül yoldasim, sen bir tanesin.
kendine iyi bak deme bana.
nokta koyma.
keske böyle yasanmasaydi bazi seyler, keske affedebilsen beni, keske ben de affedebilsem.. keske döndürebilsek zamani geriye. keske bugünkü aklimizla yasasak herseyi bastan. nafile...ama yine de, gitmesen olmaz mi? bitmesek olmaz mi?
sen eksikken, ben nasil tam olurum?
senden kalan boslugu kimlerle doldururum?
savassak aramiza giren seytanla olmaz mi?
hani büyük asklar her türlü engeli asardi, hani gerçek dostluklar her sinavi geçerdi, hani sevgi eninde sonunda kazanirdi? hani hayatta hiç kirlenmeyecek degerler vardi? hani en büyük zaferler, en kanli savaslarin ardindan kazanilirdi?
bunlarin hepsi yalan mi?... sahiden...,
gitmesen olmaz mi?
bitmesek olmaz mi?
peki o zaman...
senin istedigin gibi olsun...
öyleyse...
sen de "kendine iyi bak.
kendine iyi bak derler, kursunu kafana sıkıp giderler.
"kendine iyi bak. çünkü bundan sonra ben yaninda olmayacagim. olamayacagim. istesem de istemesem de. sevdim bir zamanlar seni, hala seviyorum ve benden sonra da mutlu olmani istiyorum. olurda bir gün dönersem seni iyi bulmak istiyorum.
"kendine iyi bak. çünkü bundan sonra kendinden baskasi olmayacak yaninda sana bakacak. ben olmayacagim. kendine iyi bak ve beni düsünme. çünkü ben de seni düsünmeyecegim artik. arama sakin beni, yazma, çünkü ben yazmayacagim. sil beni yüreginden, çünkü ben silecegim. fakat, yasanilan, paylasilan güzel seyler hatirina sana yürekten mutluluklar diliyorum. ve ben bir daha dönmemek üzere gidiyorum "
"kendine iyi bak. aramizda geçen herseye ragmen benden sonra iyi oldugunu bilmeyi tercih ederim. aslinda bilmem çok önemli degil, iyi oldugunu varsayacagim ben. seni bir daha asla görmemek üzere gidiyorum ben, seni kendinle basbasa, yapayalniz birakiyorum ben. biliyorum kendini birakacaksin benden sonra, o yüzden iyi bak diyorum. aslina bakarsan, çok da fazla umursamiyorum."
kendine iyi bak, derler ve giderler. tutkuyla sevenler, bazen birden fazla söylerler bunu. çünkü onlari ayirmak, eti tirnaktan ayirmak gibidir. kolay kolay kopamaz onlar, süreç çok aci vericidir, yürek parçaliyicidir. her seferinde azalan umutlarla geri döner ve yine
"kendine iyi bak" gözleriyle ayrilirlar. ta ki umut da, sevgi de tükeninceye kadar.. ta ki son elveda mezar sessizligine bürünüceye kadar* tutkunun ötesinde sevenler, bir kez "kendine iyi bak" derler ve giderler. onlar eti tirnaktan ayirmak yerine ölümü yeglerler. onlar bu aciyi bir kezden fazla kaldiramayacaklarini bilirler. kendine iyi bak, derler ve giderler. bu sözlerin içinde ihanet yok, hiç bir zaman olamaz derler ve giderler. en büyük ihanet degil midir aslinda seni seveni, ihtiyaci olani yüzüstü birakip gitmek.
kendine iyi bak, derler ve giderler.
seni suskunluga mahkum edip giderler.
seni parçalara ayirip, en büyük parçayi yanlarina alip giderler. seni senden alip giderler. daha kötüsü suçlayamazsin onlari tüm bunlar için.
kendine iyi bak deyip gidenin geçerli bir nedeni vardir elbet. suçlatmaz kendini. savasmadiklari için kizarsin ama suçlayamazsin. savasmislarsa, yenildikleri için kizarsin ama suçlayamazsin. yenildigin için kizarsin ama suçlayamazsin. ayriligin kaçinilmazligina inandirir seni, kendine iyi bak, derler ve giderler. elinden umutlarini, düslerini, sevgilerini alip giderler. bir tek anilari birakirlar geride, bir de hatirladikça gözyaslarina bogulasin diye unutulmayan nagmeler. arkalarina bakmadan çekip giderler eger yalniz kalmissan, çünkü insafsizliklarini görmek istemezler. hersey o saniye orada bitsin, kapansin bu sayfa isterler.
"bitti" diyemedikleri için , kendine iyi bak derler. "kirildim ve affedemiyorum" diyemedikleri için kendine iyi bak derler. "seni istemiyorum artik, hayatimdan çikaracagim ama bil ki hiç unutmayacagim" diyemedikleri için kendine iyi bak derler. "biliyorum çok kanayacaksin ama daha iyisini yapamiyorum" diyemedikleri için kendine iyi bak derler. vicdanlarini rahatlatmak için kendine iyi bak derler, çünkü o kan uzun süre akacaktir ve o yara asla kapanmayacaktir, bilirler.
kendine iyi bak bir noktadir çogu zaman. kendine iyi bak deme bana, sadece kötülükler noktalansin isterim ben. oysa sen iyisin....
sen gözümdeki isik, dudagimdaki tebessüm, sen içimdeki sevinçssin.
sen hayatima renk katan, sen yüregimdeki çarpinti, sen hayatimdaki nesesin.
sen yolumu aydinlatan, sen dert ortagim, sen gönül yoldasim, sen bir tanesin.
kendine iyi bak deme bana.
nokta koyma.
keske böyle yasanmasaydi bazi seyler, keske affedebilsen beni, keske ben de affedebilsem.. keske döndürebilsek zamani geriye. keske bugünkü aklimizla yasasak herseyi bastan. nafile...ama yine de, gitmesen olmaz mi? bitmesek olmaz mi?
sen eksikken, ben nasil tam olurum?
senden kalan boslugu kimlerle doldururum?
savassak aramiza giren seytanla olmaz mi?
hani büyük asklar her türlü engeli asardi, hani gerçek dostluklar her sinavi geçerdi, hani sevgi eninde sonunda kazanirdi? hani hayatta hiç kirlenmeyecek degerler vardi? hani en büyük zaferler, en kanli savaslarin ardindan kazanilirdi?
bunlarin hepsi yalan mi?... sahiden...,
gitmesen olmaz mi?
bitmesek olmaz mi?
peki o zaman...
senin istedigin gibi olsun...
öyleyse...
sen de "kendine iyi bak.
kendine iyi bak derler, kursunu kafana sıkıp giderler.
bizi iyice derinden vuran gerçekleri;laf aralarından ve dolandırarak dışa vururuz.
ne çok da dolambaç gereksiyoruz,ilişkilerimizle başedebilmek için!gerçeklerimiz bile dolambaçlıdır zaten.
dolanıp dururuz gerçeklerimiz çevresinde onlara hiç ulaşamadan,dokunamadan...
ne çok da dolambaç gereksiyoruz,ilişkilerimizle başedebilmek için!gerçeklerimiz bile dolambaçlıdır zaten.
dolanıp dururuz gerçeklerimiz çevresinde onlara hiç ulaşamadan,dokunamadan...
hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?
hiç vaktiniz yok,
"fast live", "fast food", "fast music", "fast love"...
dikte ettirilen "yükselen değerler", "in" ler,"out" lar...
buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü
görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi...
dostlugu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar,
size sesleniyorum!
hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten,
ya da hangi program verebilir bir agaç gölgesinde
uyumanın keyfini?
copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille bulusmasını?...
içinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza? sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?
öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?...
ya da geri dönüsüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman? doğayı bilgisayarlarına döşeyenler,
neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını.
ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında ?...
koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanızda?..
bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza
megabaytlarınız mı yetmiyor?
müşfik kenter
hiç vaktiniz yok,
"fast live", "fast food", "fast music", "fast love"...
dikte ettirilen "yükselen değerler", "in" ler,"out" lar...
buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü
görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi...
dostlugu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar,
size sesleniyorum!
hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten,
ya da hangi program verebilir bir agaç gölgesinde
uyumanın keyfini?
copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille bulusmasını?...
içinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza? sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?
öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?...
ya da geri dönüsüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman? doğayı bilgisayarlarına döşeyenler,
neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını.
ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında ?...
koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanızda?..
bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza
megabaytlarınız mı yetmiyor?
müşfik kenter
<bkz meyveli yoğurt>
<bkz ocean>
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?