confessions

le petit prince

- Yazar -

  1. toplam entry 459
  2. takipçi 1
  3. puan 50756

super quotes

le petit prince
myysteriouss:
yine been (((:
le petit prince:
nalaaan)
le petit prince:
naşkım))
le petit prince:
ahaha
le petit prince:
(köprüden diğer tarafa doğru koşmaya başlar.)
le petit prince:
(fonda yeşilçam’ın unutulmaz müziği çalmaktadır)
myysteriouss:
ahahahahahahah
le petit prince:
(hani o güzel gözlü ceylanların pınarı, hani kuşlar ağaçlar binbir renkli çiçekler...)
le petit prince:
nalan öyle mesudum ki!
myysteriouss:
ah ben ah ben kötü günler geride kaldı artık. hani hep hayalini kurduğumuz pembe panjurlu evimiz vardı ya, artık aşk yuvamız olucak bizim!
myysteriouss:
:)))))
le petit prince:
pembe panjurlu evimiz... bebek’te denizin kıyında. ayaklarımızı uzatınca denize değecek nalan!
myysteriouss:
oh bu nasıl bir mutluluktur böyle tarifi imkansız rüyada değilim değil mi orhan? sanki her şey rüyaymış, bitecekmiş gibi... lütfen bana gerçek olduğunu söyle orhan.
le petit prince:
orhan mı? o da kim nalan!
le petit prince:
yoksa?
le petit prince:
yoksa?..
le petit prince:
nayır...
le petit prince:
nerede silahım!
myysteriouss:
hayır... hayır naptım ben... evet bu bir rüya... uyanmam lazım!
le petit prince:
şırrrakk!
le petit prince:
(tokat efekti)
le petit prince:
uyandın mı şimdi nalan
le petit prince:
norhan da kim?
myysteriouss:
ama ama senin adı norhandı ? yoksa sen orhan değil de bir yabancımısın? allahım hayır yardım et bana nayır... (dediğine kendi de inanmayan smiley)
le petit prince:
(ekrem demiştin yuh demek istiyorum sana)
le petit prince:
.)
myysteriouss:
(biliyorum bilerek değiştrdm bu başka değil mi)
le petit prince:
(çıksana parantezin içinden bakim sen)
myysteriouss:
(orhan bana cevap vermedi susuyorum)
le petit prince:
(petit sesleniyor zaten. dünya’dan mysst’a :p )
myysteriouss:
hahahahaha işte ben geldim :))))))
le petit prince:
hadi canım inanmam :d
myysteriouss:
petit? orda mısın
myysteriouss:
sen misin
le petit prince:
ahahah
le petit prince:
burdayım
le petit prince:
tabi gülmekten bir yerime bir şey olmazsa

katana

le petit prince
katana ya da (taçinin kullanımını takiben) 1400’lerden sonraki ismiyle (dayito), tek-yönlü, uzun japon kılıcıdır. çoğu japon, katana kelimesini genel anlamda kılıcın karşılığı olarak kullanmaktadır.
japon samurayı tarafından kullanılan; geleneksel, tek-yönlü, kıvrık kılıç çeşididir. vakizaşi veya şoto ile ya da tanto ile eş olarak bilinen katana, buşi sınıfı savaşçılar olan buke’ler tarafından kullanılırdı. iki silah beraber olduğunda büyük-küçük anlamına gelen dayişo olarak adlandırılırdı ve samurayların kişisel onur ve sosyal gücünü temsil ederdi. uzun kılıç açık alanda yapılan dövüşlerde kullanılırken kısa kılıç yan silah olarak taşınır ve saplama amacıyla ya da yakın dövüşlerde (ör: içeride) ve sepuku için kullanılırdı.

kın (saya) ve el siperi (suba ) , özellikle edo döneminin son yıllarında özel olarak tasarlanan sanat eserleriydi ve karmaşık bir dizayna sahipti.

asıl olarak kesmek için kullanılmasına rağmen hafif eğriliği sayesinde etkili bir saplama silahı olarak da kullanılabiliyordu. çift elle tutulacak şekilde tasarlanmış olsa da bazı eski japon dövüş teknikleri en azından bir ya da iki tek-el tekniği içermekteydi.




yaran haberler

le petit prince
işte bugün okuduğum gazete haberi ;

başlık : tecavüz ettiği keçi ile evlendirildi!

sudan’da yaşayan alifi adlı çiftçi, keçisine tecavüz eden adamı bağlayarak köy meclisine götürdü. melics, keçinin namusunun kirlendiğini söyleyerek adamı keçiyle evlendirdi. alifi "zaten keçiyi karısı gibi kullanıyordu. şimdi gerçekten de karı koca oldular," dedi.

hayırlı olsun der, bir yastıkta kocamalarını bilgi sözlük olarak canı gönülden dileriz.

rock n cola turka

le petit prince
kendimizle barışarock!


barışarock diye bir festivalden söz edildiğini duymuşsunuzdur. ne yazık ki insanların hafızasında "coca cola’ya ve dolayısıyla rock’n coke’a karşı festival" olarak yer etmiştir.

başlangıçta öyle absürd bir algılanıştadır ki, iş "barışarock’ta coca cola içmek yasaktır" noktasına kadar gelmiştir. olay neredeyse; global sermayenin oyuncağı olmuş zengin rock’çılarla, sol görüşlü gerçek rock’çılar kamplaşmasına kadar gider. bu tavrın; rock’a da, kendini dinlediği müzik aracılığıyla ifade eden genç insanların psikolojisine de yapılmış en büyük kötülük olması bir yana; samimiyetine de inanmak mümkün değil.

neyse ki barışarock hatasını çabuk anlar. ilk olarak festivali rock’n coke’la aynı gün yapmaktan vazgeçerler. bu çok büyük bir adımdır. çünkü şu bush karşıtlığı nedeniyle rock’n coke’u protesto etme samimiyetsizliğini bir kenara bırakacak olsak bile; insanların her iki festivali de izleme özgürlüğünü ellerinden almaya kimsenin hakkı yoktur. ideolojik nedenlerle kimseyi ne rock’n coke’a ne de barışarock’a gitmeye zorlayabilirsiniz.

ardından kademeli olarak rock’n coke karşıtı söylemden uzaklaşılır. tıpkı olması gerektiği gibi rock’çılar; barış, eşitlik gibi kavramların etrafında birleşip, sevdikleri grupların şarkılarıyla eğlenmek için gelecektir artık barışarock’a. festivali her türlü güdümden ve partici anlayıştan da uzak tutmak gerekmektedir.

gördüğüm kadarıyla barışarock bu yıl itibariyle bunu da büyük ölçüde başarır. rock’ın hayal ettiği dünya düzeni, herhangi bir partinin vizyonuna sığamaz çünkü. orası olsa olsa, ulusal ya da küresel sivil toplum örgütlerinin seslerini duyuracağı bir platformdur. yoksa siyasi partilerin sempatizan toplayacağı bir mecra değil asla...

barışarock ilk günden beri ücretsiz bir festival olma ayrıcalığını da sürdürür. festivalde sahne alan gruplar da tek kuruş talep etmezler. sadece bu bile müthiş bir olay değil midir sizce?

bu yılki festivale gelecek olursak; barışarock 2006, türkiye’nin dört bir yanından sadece müzik dinlemek için gelen 30-35 bin katılımcısıyla; sahne alan 30’a yakın grubuyla kitlesel ve önemli bir festival olma yolunda büyük adım attı. festival organizasyonu, bu denli büyük bir kalabalık beklemediği için türlü aksilik yaşandı elbet ama bunu hoş görmek gerek. önemli olan bundan sonrası. bu artık "kardeşim bedava festival yapıyoruz, olur o kadar" işi değil. önümüzdeki yıl da festival alanındaki dinleyicinin onda birine yetecek bir ses düzenine tamah ederseniz, tek kuruş almadan sahneye çıkan müzisyeni az da olsa mutlu etmek için kulise iki tuvalet koymaz, monitör masasına işinden bihaber elemanlar yerleştirirseniz; iki gün içinde otuz kadar grubu sahneye indi bindi yaptırırsanız; güvenlik ve sağlık önlemlerine gereken ilgiyi göstermezseniz; çok yakında bu güzel festival en iyi olasılıkla hafızalarda tatlı bir hatıra olarak kalacaktır.

barışarock’ın çok kısa bir sürede yarattığı güç, yabana atılacak cinsten değil. ama dedim ya, iş asıl bundan sonra başlıyor. ilkelerinden ödün vermeden ama hiçbir komplekse de kapılmadan festivali hak ettiği kaliteye getirecek kurumsal sponsorları da yanına alarak; barışarock’ı avrupa’nın en önemli ücretsiz rock festivali haline getirmek hiç de zor değil çünkü. her şeyden önce kendimizle barışarock... emin olun savaşa karşı sesimiz daha gür çıkacak o zaman.

tolga akyıldız - hürriyet

pixie

le petit prince
sözlerime "so yeah ha! start wearing purple, wearing purple! start wearing purple for me now!" ile başlamak istiyorum. kaç yıldır neredeydin? kırk yıldır tanıdığın bir insanı bu kadar bekletmek, houston’dan işkence çektirmek olur mu hiç? haydi beklettin diyelim, mor giymeden gelinir mi?
düşünce denizinde iki kayık varsa biri bende, nedense tesadüfe bak diğeri de sende diye düşünüyorum. bu kadar tesadüf de pes dedirten, rahat konuşma kılavuzuna uyan, eczacı kimliğinin getirdiği artıların yanında güçlü fundamental ve bitirici üçlükleri ile belleklere kazanan perinsan.
17 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol