confessions

laughter

- Yazar -

  1. toplam entry 1621
  2. takipçi 1
  3. puan 30963

luxus

laughter
bu kısır müzik piyasasında kaliteli müzik yapan grup. kendilerini disko kralı’nda tanıyıp hayran olmuştum. gerçekten iyi müzik dinlemek isteyenler için vazgeçilmez olabilecek kapasitedeler. vay be dedirtiyorlar yani. aynı zamanda acayip şeyler adında bir de albümleri bulunuyor.

müzik alemindeki duruşlarını da; ’biz; son kalan kar birikintisini oynaşmaya mekan tutmuş iki çılgın kedi için çalarız yalnızca ve lakin herkes bundan sebeplenir’ şeklinde ifade ediyorlarmış.

ayrıca grup; alper bakıner (solo vokal ve keman), kamucan yalçın (klarnet, vokal), ozan akgöz (akordiyon, trompet), ismet kızıl (perküsyon), gökhan barış bölükbaşı (gitar), ömer erciyes (bas gitar) ve burak beyrek’ten (davul) oluşuyor.

bbg ali

laughter
biri bizi gözetliyor yarışmasının baya renkli kişisiydi kendileri. espri yapmıyorum ama aynı zamanda siyahiydi. hatırlıyorum, sempatik, esprili, konuşkan hevesli bi çocuktu.

şimdi birden bire nerden aklıma geldi de bu entryi girdim acaba denecek olursa sebebi var. geçenlerde zaplarken bez bebek’te gördüm bu arkadaşı. zaplarken niye hep bez bebeğe denk geliyorum diye bi handikap oluşmuşsa onu da açıklayayım; malum dizi günün 25 saati yayınlanabilme kapasitesine sahip.

neyse konu dağılmasın orada bu arkadaşı gördüm diyordum. bi anlık şaşkınlığın ardından bu programların yarışmacılara etkisi ve şöhret üzerine söylenmiş bir çok laf geldi aklıma. ali adına sevindim en azından bunalıma girip intihar girişiminde falan bulunmamış ufak tefek bi iş bulmuş çalışmış. yine tv’yi seçmiş ama olsun. hem çocuk renkten avantajlı, her zaman ona göre bi rol bulunur. ama tabi dizi seçimi, geleceği çok parlak kılmıyor. yine de olsun, bi yerden başlamak lazım ki bilmiyorum da bu ilk deneyimi mi.

şimdi bu entryi bi de sonlandırmak lazım ama çok da gerekli şeyler yazmadığım ve entryi sevgili günlük tadında kullandığım için sonunu getiremiyorum. varsın böyle kalsın. sen beni anladın sözlük. içimden geldi yazdım işte.

asi

laughter
dizideki küçük kızın, yarım saatte bir kelimeyi söyleyememesi sebebiyle beni krizlerden krizlere sokmuştur.
şirin olsun diye mi öyle yaptılar bilemiycem ama insanın sabrını fena hale zorluyor. ayrıca katiyen şirin değil, bilhassa fazlasıyla itici.

plastik catal

laughter
mangal yaptığınızda, eğer et-köfte-tavuk biraz sert olmuşsa yemeği zehir edebilecek icat.
çatalı ilk soktuğunuz anda içinde kırılır ve eti plastikle birlikte yemek zorunda kalırsınız. eğer güç bela, kırmadan soktuysanız da boşuna sevinmeyin rüzgarda falan çatalı masaya koyduğuzda uçacaktır ya da hemen yere düşecektir. velhasıl o çatallar kimseye yar olmayacaktır, olmadı da.

12 mayıs 2009 eurovision yari final gecesi

laughter
bekleneni vermeyen performansın gecesi.
açıkçası ben hadisenin sesini pek duyduğumu söyleyemeyeceğim, aksine vokaldeki adamı dinledik hadise niyetine.

haa eğer şurda bi yanlış anlaşılma varsa da düzeltmek gerek; hadise dedik, çok taş dedik, ne giyse yakışır, ne söylese dinlenir, ona kurban olunur dedikse de yine de ortalama bişeyler bekledik yani.

şarkı değişicek, çok daha güzel olucak falan dediler, o değişikliği görememiş olmam benim özrüm mü sorarım size;
hadise kot-tişört halde cinsiyet farketmeksizin herkesin dibinin düşmesine sebep oldu. ama bu kıyafet neden bi kotun yarattığı etkiyi yaratamadı onu da sorarım size;
ayrıca hadise bildiğim kadarıyla şarkı yarışmasına katılmıştı, neden şarkı söylemedi bunu da sormak istiyorum...

gösteride tek hoşuma giden bölüm uğur’un sahneye çıkmasıydı. adam zaten çok güzel dans ediyo; herkese de göstermiş. olduk.

son olarak; benim hala umudum var tadında birşeyler söyliyim de hadise ablamızı çok da batırmayalım. umuyorum ki bu izlediğimiz performans yarı finali zaten geçecek olduğumuzun vermiş olduğu rehavete dayanarak özensiz olmuştur. inanmak istiyorum ki finalde böyle olmayacaktır. hadise bu sefer şarkı söyleyecektir. ve gümbür gümbür inletecektir.

edit: evet belki önemsiz bi yarışma ama ben seviyorum, ten point go to’yu heyecanla bekliyorum, bize gelmedi mi küfür ediyorum. ülkelere ana avrat sövüyorum. bize oy veren ülkelere şimdiden elbet bir gün tatile gidicem ve yüklü miktar para bırakıcam sözü veriyorum. ben türk’üm; içinde türk geçen her şey için böyle gaza geliyorum. milli sorun haline getiriyorum. yapıyorum işte arkadaş yapıyorum...




anlamazdın

laughter
söylemeyen bir allahın kulu şarkıcının, yahut türevinin kalmadığı şarkı.

efenim, yarın öbür gün beni de seda sayan’da bu şarkıyı söylerken görebilirsiniz, şaşırmayın. tabi görseniz de tanımazsınız. o zaman, mardin’deki yiğenlerime, urfa’daki emmioğullarına, sinop’taki yengemlere selam gönderirken bilgi sözlüğe de selam gönderirim, ordan anlarsınız, ahan da o benim.

anneler günü

laughter
10 liralık bir çiçekle geçiştirdiğimiz gün.
insan diyor; milyarlar versem anneme, yine de yetmez emekleri için.

şimdi gidip milyarlık bi çiçek alsam, eminim bundan tek mutlu olan çiçekçi olucak ki onun gününü hatta günlerini kutlamış olucam.

yine en iyisi mi bi orta halli çiçek alıp, annemizin yüzüne bi tebessüm koymak. yeter mi tabiki de yetmez ama batı özentiliği sonucu böyle temsili kutlamalar yapmamız farz oluyor. her yer bas bas bağırıyor bugün anneler günü diye. kadıncağız da gününün farkına varsın, bir an bile olsun değerini bilsin en azından.

bir şarkısın sen

laughter
özellikle şebnem diye bir kız var ki, şu an kıza albüm falan yapsınlar, anında gider alırım; bir numaralı fanı olurum, alnıma şebnem bandı takıp konserine de giderim, bir imza için göbeğimi de açarım, bir dokunabilir miyim de derim, yaparım arkadaş. kız on numara ve o kızda gelecek herkesten çok var. eğer o kızı bir yerlere getirmezlerse daha da gelmem arkadaş, olmaz, van münit yani...

edit: şebnem diye bir kız dediğim kızın adı şebnem keskinmiş, öğrendim, mutlu oldum.
52 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol