laughter

adını sen koy filminde ılgaz karakterini canlandıran oldukça başarılı genç oyuncu. güneşi gördümdeki rolün zıttı bir rolde, hiç de zorlanmadan ve hiç de ondan aşağı kalır bir yanı olmadan oynamış. pek de yakışıklı; bakışlar falan...

travesti de yakışmıştı, cuk oturmuştu; ıssız adam tarzı tip de yakışmış ve o da cuk oturmuş. bu çocuk çok iyi yerlere gelir bu oyunculukla, ben size diyim.

kimileri için hayvanseverlik; uzaktanseverliktir. yani onları uzaktan sevmek aşkların en güzeli.

adını sen koy filminde çok başarılı bir performansı izlememize vesile olmuş büyük adam. hafif kafadan sıyrık ama kardeşi için elinden geleni yapmaya çalışan ağabeyi harika oynamıştır. sağolsundur. varolsundur.

ayrıca bu akşam; ahmet mümtaz taylan, erkan özerman, ali il, cemal toktaş da konuklar arasında. geri kalanı yazamayacağım. şayet yetişemedim. bayadır bu kadar çok konuk almıyordu sanırsam diskoya okan bayülgen.

bu geceki konukları arasında; mahmut tuncer, melis birkan, enrico macias, luxus var imiş. sevindirik oldum...

asıl adı deniz karınca imiş.

son olarak adını sen koy adlı filmde oynamıştır.

(bkz: asuman dabak)

hanelerde canlandırdığı benli, çok konuşan kadın tiplemesi; gece gece kafamı s*kmiş oyuncu. lanet olsun, şu an gerçekten başım inanılmaz ağrıyor, o neydi öyle ya, komik değil birileri bunu ekibe söylemeli.

özgür kızın ekürisiydi bir zamanlar. ama çok iyi oyuncu allah için.

uzun yol seyahatlerde yapıcak daha iyi bir iş olmadığından kitap okumanın doruklarına çıkıldığının bilincinde olan bünyenin; çeşitli sebeplerle, bulunduğu yörede kitap okuyamamasından mütevellit yapması mümkün olan fazla lüks bir eylem. lüks, zira bir kitap okumak için, en az 3 kitap parası seyahat ücreti ödenir, ama sonuçta bu da zevk ve ihtiyaçtır bir nevi. para bok ise mağzur görülebilir.

şaka bi yana, acaba böyle yapan var mıdır. aslında çok yadırganacak bir durum değil; zira yerimi yadırgadığım bir dönemde kitap okumak istememe rağmen okuyamamam sonucu benim de aklımdan geçmişti bu hadise. şimdi kim vercek o parayı, hem nereye gidecem, hadi gittim, gidip de napacam, hemen de dönülmez boşuna masraf olmuş olur tarzı düşüncelerle vazgeçmiş idim.

çok param olsa yapardım ama. hem hareket halindeyken daha zevkli kitap okumak. ama şehir içindeki otobüslerde aynı durum geçerli değil. orada aynı tadı yakalayamıyorsunuz. hem mesafe kısa, kitap bitmeden yol bitiyor.

okunduğu vakit anında insanı melankolinin içine sokabilecek bi adam kendisi. hem öyle eziklik dolu bi melankoli değil, gururlu, başı dik ve asi bir havada. ustanın o çok sevdiği bulutlarda gezer gibi. acı bile istediğin ölçüde. herşeyden uzaklaşıp, kendine ulaşırcasına.

mustafa cecelinin limon çiçekleri şarkısında geçen bir söz. insanların sevgiyi ifade etme biçimleri çok ilginç; bu şarkıyla ayan beyan görüyoruz. küfür gibi.

ayrıca üzerinde türlü geyikler yapmaya çok açık. buyrun sevgili bilgiçler, burdan yakın.

içinde börtüm böceğim bitki örtüm geçen bir şarkı nası aşk şarkısı olur diye çok uğraşılmış eser. küfür gibi maalesef. yani sevgilim bana diyecek, ayrılma sebebi direkt...

an itibariyle bilgi radyo sayesinde tanıdım, pek güzelmiş. sözlük bir şey daha kattı. negzel.

kasınç bir soyadı vardır.

nesi güzel diye merak ettiğim dizi. bi kere isimden kaybediyor, o yüzden hiç izlemedim, konusu nedir bilmem. hem kenanla cansu dereden de hiç hazetmem. bana göre değil o belli. ama bu kadar abartılacak nesi var inanılmaz merak içindeyim. kime ezel desen ceket ilikleyip saygı duruşuna geçiyo. vay arkadaş yaa. sebebini bilen varsa bi yardımcı olsun allah rızasına.

emir cümlesidir ama emredilen kişinin kendi elinde olmadığı ve bu yüzden de belki de yerine getirmesinin en zor olduğu emirdir.

bu akşamki konu aids.

her şey böyle başladı memur bey...