karpuzz

aynı zamanda futbol yorumcusu, gündüz kuşağı kadın programları kadrolu konuğu, tango gönüllüsü, bik bik zıp zıp bir karakter.

john f. kennedy’nin kızı ve camelot ailesinin hayatta kalan son üyesi.
son derece trajik bir hayatı ve bakınca isyanlara gark edesi ilginç de bir kaderi vardır.
washington beyaz sarayın şaşasında hayata başlayan bu hanımkızımız için işler sonradan sarpa sarmış. ikisi de siyasetçi olan babası jfk, amcası bobby kennedy’nin suikaste kurban gitmesinden sonra, üvey babası yunanistanlı armatör aristotle onasis vefat etmiş, daha sonra annesi jackie kennedy lenfoma’dan ölmüş, akabinde 1999’da erkek kardeşi john kennedy ise kendi kullandığı uçakta kaza sonucu eşi ile vefat etmiştir. bu abla ise hala yıkılmadan ayakta dertleriyle başbaşadır. ibretliktir helal olsundur.

columbia university hukuk mezunu. evli ve 3 çocuk annesi. siyasetçi. kennedy vakıf başkanı. hayır ve sivil toplum işleri gönüllüsü. büyük olasılık dahilinde senatör olması söz konusuyken kişisel sebeplerle çekildiğini ilan etmişti. obama’nın başkanlık seçiminde de destekleyici bir konuşması söz konusuydu.

italyan g.verdi’nin eseridir. okunuşu ’ayda’ olarak değil aynen yazıldığı gibi ’aida’ şeklindedir. ana dillerimden otuzbeşincisi italyancadir benim ordan biliyorum canim

oyun 4 perdeden oluşur. her perde yarım saat ve aralar-dekor yerleştirme süreleriyle yaklaşık olarak 4 saatten fazla sürer. yani opera sevmiyorsan gitmiceksin arkadasim artizligin alemi yok.

şahsi fikrim her zaman için 2. perdenin her anlamda en etkileyici olduğu ve onu 4. perdenin izlediğidir. malesef 3. perdede prenses ve aida’nın konuşmalarının uzunluğu tiradlar sololar vs biraz ritmi düşürebiliyor.
2. perdede, radames’in gelişi için çalan zafer marşı ve sahnedeki geçide katılan atlar her zaman için görülmeye değer bir gorsel solen. prenses’in mezzosoprano olması aslında oyunun en önemli şifrelerinden biri ki aksi halde castta ses tonlarında dinleyicilerin kulaklarındaki algı ve denge açısından sikinti yaratabilir. radames’in bas olması firavun ve rahibin bas bariton olması izleyicinin oyunu yaşamasını sağlayan detaylardan. bence ayrıca asıl olarak oyunun tüm yükü prensestedir. yani ona hem kızmamız lanetlememiz hem de empati kurup hak vermemiz sevmemiz en cok da saygi duymamiz gerekiyor ki bu da sanatçı-yönetmen uyumunun şahsi başarısı.

istanbul opera festivali kapsamında 14-15 temmuz 2010’da cemil topuzlu harbiye açıkhava tiyatrosu’nda ankara devlet opera ve balesi sanatçıları tarafından sahnelenmiştir.
dekor tek kelimeyle muhteşemdi. sanatçılar da keza. orkestra desen yaylilar üflemeliler ve vurmali sazlardan tesekkil sahane ötesiydi, e acik hava ruzgar neyin de pifir pifir, otoparkta da cok kazik sokmadilar, su iki lira, minder 3 lira, beyin bedava daha ne olsun. viva verdi!

3. sezon 4. bölümü yayınlanmıştır.
paniye telaşa mahal yok, amerikanyanın gevşek yapımcıları çektiği dizilere bu ve bunun gibi araları sık sık verirler. halbüsü insan bakar memleketimin yaprak dökümünün yapımcısına bakar kavak yellerine bi feyz alır bi utanır kendinden.

hakan metin mercan umraniye kapalı cezaevinde bulunmaktadır. kendisi hükümözlüdür. uyuşturucu satmak suçuyla yargılanmaktadır. lakin kendisinin beyanlarına göre hiçbir zaman uyuşturucu satmamış; sadece arkadaşıyla gitmekte oldukları araç aranırken, miktarın fazlasında uyuşturucu bulunmuştur. vekil-muvekkil iliskisi sinirlari icinde bu kadar belirtilebilinir.

dizinin 3. sezonuyla ekranlara dönmesiyle izleyicilerin de terlikle sookie’nin ağzına ağzına vurma isteğinin dönmesi söz konusudur.

ing : zavallı, berbat, sefil anlamında.

her bölüm mutlaka ’miserable’ kelimesi geçer. öyle ya da böyle nesne ya da kişiye biri ya da hepsine.. hiç sekmez.

yılın en uzun günü olan -21 haziran- ın hem pazartesiye denk gelmesi hem de yağmurla başlaması kaderin bir oyunudur. aglamayin gozunuze bir sey kacsin.

(bkz: atma recep din kardeşiyiz )

akşam yiyemediğin pizzanın - misal akdeniz pizza de vejeteryan pizza de salamlı mısırlı pizza de - sabah kalkıp kahvaltı niyetine iştahla yenme aktivitesi little caesars için pek mümkün olmamaktadır. kaşarı plastik taklidi yapıyor, hamuru taş taklidi yapıyor, tat desen zaten gidik, ayıp şeyler bunlar. hoş değil yani. tasarruf yapılmıyor öyle. bence zorlamayın, pizza hut diye bişi var.

büyük koz, ’şeytani komedya’ izleyicelerdee hayal kırıklığı uğratmış efenim.
festivalin açılış töreninde emek sineması için ufak çaplı protestolar gerçekleştirilmiş.
bayrampaşa cezaevi’nde oyun heyecan uyandırmış.
etkinlik kapsamında çeşitli workshop’lar devam etmekteymis.
açılış gösterisi hekate’nin şarkısı izleyicilerden tam not almış. 28 -29 mayıs’ta caddebostan kültür merkezi’nde gösterilecekmiş.

festivalden kısa kısa notlar şimdilik bu kadar. görüşürüz ara dere

trafik kazalarının yüzde doksanında savcının talebi ile otopsi yapılmaktadır.
savcılar otopside hazır bulunabilmektedir. savcının talimatı ile doktor otopsi yapmak zorundadır, özellikle küçük yerlerde, sınırlı hekimin olduğu yerlerde seçim şansı yoktur.
avukatlar, müşteki- müdafi tarafları ise tarafsızlık ilkesi gereği otopside bulunamamaktadır.
hukuk alanında organ nakli ve otopsi prosedürleri aynı vakada uygulanma şansı varsa hangisinin ivedilik kazandığı hala tartışmalıdır. halbuki, otopsi davayı neticelendirmemekte ve sadece bilirkişilik kurumu olarak hakime bir fikir vermekte olduğu dikkate alınırsa, özellikle davanın aydınlatılması için elzem olmayan noktalar - bir nevi organlar açısından organ nakline öncelik kazandırılması, insan hakları açısından daha isabetli olur kanısındayım. organ naklinden sonra otopsiye devam edilebiliniyorsa ve söz konusu adli çekişmenin çözümü için engel değilse, yasa organ nakline izin vermeli. ne doktorları ne hastaları ne savcıları ne de bizzat merhumu ve varsa organının nakledilmesi vasiyetini nakil bekleyenlerin yakınlarını zor durumda bırakmalı. buradan da doktrinimi yaparım. ceza hukukçularına selamlarımı, kanun koyucuya da saygılarımı şaaparım.

bu haftaki bölüm göstermiştir ki bihter insanı yürüyemediği gibi ayrıca koşamıyor da.

başlamıştır an itibariyle.

o değil de gözümüzün önünde ergenliğe girdi şuncacık bülent. sesi çatlak çatlak bir boylanmalar bir papazlanmalar babaya. bölüm başı ortalama 10 kere ’behlül geldiiii behlül geldiiii’ diye zıplamıyor da. haydi sivilceler sıra sizde.

10 mayıs 2010 tarihinde cemal reşit rey’de açılış töreni ve hekate’nin şarkısı adlı açılış gösterim oyunu ile başlamıştır.

istanbul kültür sanat vakfı tarafından düzenlenen festival,
10 mayıs - 10 haziran 2010 tarihleri arasındadır. çoğu oyunların biletleri tükenmiş ya da tükenmek üzeredir.
tiyatro sevenler için can canandır.

bakın bu da programdı detaylardı etkinliklerdi. dört başı mamur link.
http://www.iksv.org/tiyatro/program.asp

şu sıralar vizyondadır istanbul izmir ankara cenaplarında. hani olur da izlemek isteyenler için.
uzun süre oynayacak salon bulamamıştı. altın portakal’da en iyi film ödülünü bornova bornova ile paylaşmış olmasına karşın oynayacak salon konusunda yönetmen yapımcı ve sinema salonları sahipleri arasındaki anlaşmazlık dikkat çekici idi. neyse geçmiş bu sıkıntı.

izleyenler için ise yapacak bir şey yok artık olan oldu bitti, geçmiş olsun.

son olarak şahsi fikir; izledim,pişmanım. ister cahil ister cühela densin ama o kadar övülen çığır açtığı söylenen ödüllü sanat filmi illa anlaşılmasın efendim fotoğraf fotoğraf aksın arada metafor yapalım ama bağlayamayalım bir türlü, tiradlarımız olsun varlık felsefesi insan üzerine ama derinliksiz olsun yer yer dine bağlarız yer yer öküzün gözüne kopuk kopuk diyar diyar saçmalayalım öyle böyle, sıçalım sanat olsun mantığı bana hitap etmiyor. memnun kalmadım yani eziyet bir 2 saat. tavsiye dahilinde değildir. ha kime göre neye göre diyenleri için de bana göre, zevkime göre.

cadde - suadiye şubesi ise siparişleri ne kadar geç getirirsek o kadar karizmatik oluruz ideolojisini benimsemiş gibidir. yoğunlukla alakalı bir durum değil. menu 10 dakika içinde geliyor misal, hazır soğuk sandvic sanslıysan 20 dakika. yaptığı tek şey bir tabağa koyup getirmek olsa bile.
fiyatları pahalı, seçenekleri sıradan. ne göz zevki ne damak zevkini karşılamaması kıstasına göre pahalı bu arada yoksa ben yalıda yaşıyorum paraya para demiyorum icabında bu da biline.

6. bölümünde kullandıkları bir takım efektler var. bir takım dedim dikkat ettiysen. ana gemide v’lerde görmek mümkün. fifa 99 oynuyormuş gibi bir his. cast mı bulamamışlar, saçmalamak mı istemişler anlamak mümkün değil. gülmekten başka bir şey gelmiyor, ki insan ırkı adına konuşuyorum.

başında yine mi cıa yine mi amerikan hikayesi tuzağını atlatıp okumaya devam ederseniz, etkilenmeniz, saygı duymaya okurken başlamanız kaçınılmaz.. bir oturuşta okumak, başından kalkmak istememek gibi eylemler.. batıyı büyük bir zerafetle aşağılaması da ayrı keyif verir, go oyununa ve çıplak elle öldürme yöntemine merak sardırır, uzak doğuya saygı uyandırır, bask bölgesine sempati uyandırır vs..

mağara detayları hariç inanılmaz sürükleyici ve başarılı bir kitap, trevanian dehası..trevanian’ın katyanın yazı ile birlikte okunması en çok tavsiye edilen kitaplarından. nicholai hel kahramanı olur insanın.