kalia

hotel california ’yı muhteşem yorumlayan gruptur.

teenage hayallerinden biridir.
üniversite kazanılıp başka şehirde bu fırsat ele geçtiğinde,yalnız akşamlar,geceler,pazar sabahları yaşanmaya başlandığında hayal kabusa dönüşür ne yazık ki...

kimse zamanında bu soruya vermiş olduğu cevaptaki meslek olmaz.çünkü verilen cevap çoğunlukla annenin,babanın çocuğa zorla ezberlettiği cevaptır.
çocuk büyüyüp okula başladığında kafası matematiğe çalışmaz,ya da sözele çalışmaz ,anne baba da bu inadından vazgeçer,çocuk dilediği,kazanabildiğini olur.

bir halta yaramaz.üzüm çekirdekli olmalıdır.tüm besini,vitamini çekirdektedir çünkü.gerisi posalı şekerli sudur.

huriyet gazetesinde bilinenin aksine bekir coşkun veya emin çölaşan dan daha ağır yazılar kaleme alır.lafı hiç dolandırmaz,karşılıklı konuşur gibi,benzetme yapmadan hakaret eder.ama çok okunmadığı için göze batmaz.

mezun olduğunuzda az öğrenci alması sebebi ile çok az kişide olan bir etikete sahip olursunuz.eğitimi ve hocaları elbette tartışılmayacak kadar elittir.
ancak bizzat gidip gördüğüm için söyleyebilirim ki,okul manzarası haricinde bir yıkıntıdır.kantini prefabriktir ve çok küçüktür.kışın asla oturacak yer bulamazsınız.
o küçücük yerde yasak olmasına rağmen herkes sigara içer ve göz gözü görmez.
sınıflar binada eskiden var olan galatasaray lisesinden kalmış küçücük tahta sıralarla doludur.ve sınıflar çok küçük ve karanlıktır.
bölüm panoları,memurların ofisleri bir köy devlet dairesini andırır.
evet bir devlet üniversitesidir ancak marmara’nın ve istanbul’un kampüsünün onda birine sahip değildir.

ama adı galatasaray’dır.ve bu ad sebebiyle insanda oluşan lüks ve şaşaa beklentisini karşılamadığı için insanı dumura uğratır.

dizi izleyen genç bünyelerde yan etkilere sahiptir.
kısaca:
-bir kasabaya yerleşip butik otel işletme isteği
-genç anne olma isteği
-arkadaş gibi anne olma isteği
-kahve içme isteği
-patates cipsi yeme isteği

en güzeli ve ders alınması gerekeni kanımca fatih sultan mehmet’in babası 2. murat’a verdiği ayardır. hem de 12 yaşında iken.
2. murat fatihi 12 yaşında iken tahta çıkartır ve kendisi devlet işlerinden elini ayağını çekerek manisa’ya inzivaya çekilir.
bunu fırsat bilen avrupalı haçlı ordusu saldırıya geçer.fatih ordu ile başedememektedir.küçük olduğu için kimse onu dinlemez.
fatih hemen bir mektup gönderir babasına.mektubunda şöyle yazmıştır.
"devlet tehlikede,ben idare edemiyorum.eğer sen sultan isen gel, devletin başında dur.
yok eğer ben padişah isem,sana emrediyorum gel ordumun başına geç,komutanlık yap."

bugün tarihli hürriyet gazetesi başyazarı oktay ekşi’nin muhteşem yazısında değindiği konuyla doğrudan ilintilidir. yazıyı ekliyorum."görünen köy"
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/7229356.asp?yazarid=1&gid=61&a=778525

hindistanda bir kasaba adı.
bermuda şeytan üçgeninde iz bırakmadan kaybolmuş bir teknenin ismi.

(bkz: prison break)

vakıf üniversitesi olduğu için hep haksız ithamlara maruz kalmaktadır.parayı bastıran giriyor,mezun oluyor gibi.
ancak çok az kişi bilir ki çoğu bölümlerinin taban puanları birçok devlet üniversitesinin aynı bölümlerinin puanından yüksektir.yani paran olması yetmez.öss’de ciddi puan alman gerekir.
bir de parayı verip girmiş olman mezun olmanı garantilemez.zira hiçbir hoca kim burslu kim değil bilmez.sınav kağıdında bu bilgi yer almaz.okul numarandan da anlaşılmaz burslu olduğun.
hocalar ciddi ciddi eğitim verirler.çünkü okul politika olarak devlet üniversitelerinden daha iyi eğitim vermeyi hedeflemiştir.verir de.
aldığın süper eğitimin yanında 5 yıldızlı otel kafesi gibi kantinler,tertemiz,modern tuvaletler,sınıflar,kütüphaneler yanına kar kalır.

(bkz: istanbul bilgi üniversitesi) mezunudur.

troid hormonu ile ilişkili olması muhtemeldir.

bunlar diğer aylarda gayet umarsız,ateist bir yaşam tarzı sergiler iken,ramazan aylarında metamorfoz geçirirler.
30 gün full oruç tutarlar.herkese de niyetli misin diye sormadan güne başlamazlar.
bir köşede sinip insan içine karışmazlar.bir de ben rahatsız olmam siz yiyin derler.
ay başım ağrıyor,ay çok yoruldum diyip gün içinde oruç tuttuklarını hatırlatır dururlar.

çilek,incir,karamel,likörlü çikolata

fiyatlar bu kadar yüksek olmasına rağmen millet hala ciplerle geziyor,istanbul trafiğinde herkes arabaların içinde 1 kişi...
insanlar 3 durak ötedeki işyerlerine hava olsun diye arabayla gidiyor. bir de ucuz olsaydı herhalde sokakata yürüyemezdik dedirten durumdur.

-küçümsenmeyecek bir oranda esmer’dir.
-kilo almaya meyillidir,özellikle göbek bölgesinden.
-annesine aşırı dercede düşkündür.
-babasından aşırı derecede korkar.
-kendinde inanılmaz bir baba olma isteği barındırır.
-ne mezunu olduğu farketmez,elektronikten anlar.
-futbol için herkesi ve herşeyi satabilir.
-osmanlı ve kebap sentezi bir mutfağı sever.asla sebze yemez.
-sarışınlara gözü kayar ancak kendi eşinin,sevgi
lisinin sarı saçlı olmasını istemez.
-denizde şort mayo giyer,slip giyenlerle dalga geçer.

saçmalıktır.tanrı kavramına yer vermez.duaların doğaya,evrene yöneltilmesini salık verir.evren ne dilerseniz verir der.
ancak "o evreni de seni de bir yaratan vardı ya! ne oldu ona?" diye sormak isteği uyandırır kitabı yazana ve filmi yönetene.

nikah sonunda dağıtılır.kişi için 1 tane verilse de açıkgöz insanlar çocuklarını,arkadaşlarını bahane ederek 3-5 tane birden almaya çalışırlar.
bir de bu şekerlerin süsü,içeriği,şekerin cinsi falan statü sembolüdür.ne kadar pahalı şeker olursa düğün sahibi o kadar zengin demektir.