büyük ihtimalle geçici bir öfke anında edilen, aslında pek de içten olmayan bedduanın gerçekleşmesidir. ardından pişmanlık yaşanır, insan kendini çok kötü hisseder. mantıksız da bulsa o insanın başına gelen her şeyden kendini sorumlu tutar. öte yandan beddua tuttuğuna göre gerçekten de haklı olduğunu düşünür ama bu da teselli olmaz. beddua gerçekten yürekten edildiyse o başka tabii.
yunanistan’da bolca bulunan erkek modeliymiş. hayat tarzı meselesi. toplumun tabularını kırmayı başarmış bir erkek kendi zihniyetinde bir kızla evlenmek isteyecektir. kız da belli bir yaşa gelmiş, hala bakire kalacağım diye diretiyorsa, bu zihniyetteyse anlaşamamaları söz konusu olacaktır birçok açıdan. kız bu zihniyette değil de o güne kadar birlikte olacak erkek bulamadıysa durum farklı tabii. böyle bir erkek ne yapsın daha kafasında en basit tabuları kıramamış bir kadınla evlenip.
insanlarla arasına hep bir duvar ören kadın. o duvarı aşmak zordur. güçlü gözükmek adına pek belli etmez duygularını. üzülünce ağlamaz,huysuzlaşır. zamanla anlarsınız aslında o huysuzluğun altında bir üzüntü olduğunu. ilk tanıştığınızda ciddi gözükür, sonra cana yakın biri olur ama ben yıllardır tanıdığım bir aslan kadınının samimiyetinden hala şüpheliyimdir ve bunun sebebi de galiba bu ciddi, üzüntüsünü belli etmez tavırlarıdır.
nerede durduğunu bilmek isteyen insanın eylemi. e tabii sevgili olmadan bir şeyleri yaşamayı kendine yediremeyen kızların iki gün sonra her şeyin bitmesi ihtimaline karşı "en azından sevgilimdi" diye kendini avutmak ve savunmak istemesi sonucu gerçekleştirdikler eylem bir de.
inanamayıp denediğim, gerçekliğine tanık olduğum durum. hıristiyanlıkla ilgili diğer kelimelerde yasak yok ama nedense bu yasaklanmış. yazmak isteyene engel değil tabii. tersten yazar, bir harf eksiltip yazar ama kimin aklına gelirdi ki.
özel defterleri olan, üzerinde ilkokul birinci sınıflarının okuması için cümleler olan kağıt parçaları. onlardan çok defterlerini özledim.
kimseyle yatmak istemeyen kızdır. masturbayonu mutlaka çaresizler yapacak diye bir şey yok. ayrıca her canı istediği an biriyle yatma imkanı da olmayabilir. sonra toplum baskısı var, erkeklere güvensizlik var, erkeklerden soğuma ihtimal var, var da var. belki de bir gün erkeklerden o kadar soğur ki masturbasyon da onları çağrıştırdığı için yapmayı bırakabilir.
uyuşmanın müziği. bir şey hissedemeyecek kadar yabancılaşma. anlaşılamama. "is there anybody out there" bir yalnızlık imdatı olsa gerek. acının hafiflemesi için ayaklarının yere sağlam basması gerektiğini söyleyen doktor, ne kadar yardımcı olabilir ki? doktor acıyan yeri göstermesini ister, anlamamıştır ki acı bile hissedilmemektedir. doktorun dudakları kıpırdıyor ama ne dediği uyuşmuş insan anlayamıyor. ya da uyuşmuş bir şeyler söylemeye çalışıyor ama anlaşılmıyor. iletişimsizlik. çocukluğundan beri yaşadığı bir duygu, uyuşukluk. ama hep böyle değildi, bir ara başardı diğerleri gibi olmayı. ama direnemedi fazla ve yine yabancılaştı. doktorun anlayamayacağı, fizyolojik olmayan şeyler. iğne, geçici çözümler, yalanlar aslında. sadece vücudu değil, beyni de uyuşturmaya yarayan. böylece acı kalmayacak ki zaten yok. dinlenmeme durumu. büyümek denilen şey, kanıksamak, düzene uymak, kabullenmek. oysa yabancı bir çocuk ne kadar büyüse de hala uyuşacak. asla yabancılaşmayı atamayacak üstünden. bir de bunların üstüne pink floydun insanın ruhunun derinliklerini incelikle keşfetmiş melodileri gelecek ve karanlıkta, yalnız, hiçbir şey yapmadan, hissetmeden oturan, kafasında darma dağın bir sürü düşünce ile boş duvarı izleyen, bir şey hissetmek için vücutlarına acı verecek şeyler yapmayı deneyen insanların ruh hali işte, bu şarkıdan daha güzel nasıl ifade edilebilir ki?
bunun teklifi olmaz. teklif karşıdaki kişiye hayır deme şansını da verir ama istenmeyen birinin hayır deme şansı olmaz. kim istenmediği yerde durur ki.
genellikle ertesi gün pişmanlıkları doğuracak durum. alkolün rahatlığıyla içten gelen her şey yapıldığı için kafa yerine gelince insanların yüzüne bakmak bir hayli zorlaşır. baş ağrısı, mide bulantısı gibi dertler de cabası tabii. her defasında bir daha içilmeyeceği söylenir ama her defasında da ısrarla tekrar tekrar içilir.
dünya öykü günü. sevgilisi edebiyat olanların bayramı.
izlenmesi gereken bir film. irandaki devrimden sonra bir kızın yaşadıklarını anlatıyor. fransaya giden kız başta kendini orada yabancı hissedip irana dönüyor ama orada da bunalıma giriyor. sonra özgürlük için bir şeylerden fedakarlık etmek gerektiğine kanaat getirip tekrar fransaya dönüyor. irandaki devrimi yaşamadım, bilemem ama bence insanların üstünde yarattığı psikolojiyi çok güzel çizmiş. grafikler de ayrı keyifli tabii. özellikle kızın büyükannesi çok takdir ettiğim bir karakter. her şeye rağmen gülümsemesini bilen, özgürlüğünü ve mutluluğunu hak etmeyen bir erkeğe kaptırmamış güçlü bir karakter.
uzun veya kısa görecelidir ama bir süredir görmediğin birinin yanında olmak isteyip de olamayınca hissedilen duygu. burun direğini sızlatır. eğer özlenen insan sizin yanınızda olmak istemiyorsa iç acıtır, tarifine kelimeler kifayetsiz kalır. zamanlar hiç geçmesin ki son görülen zamanın üstünden çok geçmesin istenir. çünkü bu durumda özleyen bilir ki zamanın geçmesi unutulmaktır ama unutmak değildir.
insanın varlığını anlamlandırma çabaları sürecinde kuracağı cümle. cümlede bir küçümseme var. demek ki bu cümleyi kuran insan hayatının anlamsızlığına, gereksizliğine kanaat getirmiştir. koskoca kainat içinde kendinin ufacık ve önemsiz bir nokta olduğunu düşünmektedir. kendini küçümseme durumu da denebilir buna kendini dev aynasında değil de düz aynada görmek de denebilir tabii bakış açısına, ruh haline göre.
yurtdışında yaptığı jenerik müziklerinden hala telif hakkını aldığını söyleyen sanatçı. yurtdışında telif haklarının nasıl işlediğini vurgulamak istiyordu bunu söylerken tabii.
nedense kızlara yakıştırılmayan, kızın ağzından çıkınca iğreti bulunan söz.
uludağ üniversitesinde okuyorsanız girmekten nefret edeceğiniz ama başka üniversiteler galiba sevilebilecek ders.
acınası erkektir. çocukken "kızların arasında kızılcık bebek" diye geçilen dalgalara, ielrleyen yaşlarda da dedikodu, makyaj,kıyafet, "bütün erkekler aynı", flört geyikleri gibi bilumum muhabbetlere maruz kalacaktır. kızların arasına girmenin cezasıdır bu. birkaç kız bir araya gelmiş kaynatılıyorsa asla aralarına girilmemelidir. zira onlar bir kulüp havasında sadece hemcinslerini ilgilendiren şeyleri konuşmak isteyeceklerdir, ortamda erkekler ikilenmediği sürece. o zaman erkekler biraz daha baskın gelebiliyor.
insanın kanını kaynatan, yerinde uslu uslu oturmasına izin vermeyen, çok eğlenceli parça. son zamanlarda çok çalıyor ama yine de bu şarkıdan yıllar geçse de bıkılacağını, balon şarkılardan olduğunu sanmıyorum.
bursanın genellikle lisedeki rockçı gençliğinin takıldığı mekan. ama güzeldir yine de sıcaktır. sıcak çikolatası vardır çilekli. kar yağdığı zamanlarda oraya gidip, pencere kenarında oturup o sıcak çikolatadan içmek eşsiz bir keyiftir. hasan babası vardır, zaman zaman beyaz saçlarını uzatan, ne dediği pek anlaşılmayan otoritesidir kafenin bir bakıma. boş yere "baba" eklemedik adının sonuna yıllarca. yeşil sandalyeleri, jalüzileri ve masaları vardır ve her masada bir rock grubunun ismi. duvarlar da poster doludur. iki kattır, alt katı genelde evi olmayan liselilerin yiyişme mekanıdır, eskisi kadar olmasa da hala karanlıktır. üst kat daha bir nezihtir. muhabbet edilir, oyun oynanır falan. iyi bir rock kitaplığı olmasına rağmen o kitaplara el sürenini pek görmedim bugüne kadar. rengarenk ve posterli bir tuvaleti vardır. güzel anıların mekanıdır. eskiden film, konser gösterimleri falan olurdu ama artık kalmadı galiba. güzel anıların mekanıdır benim için, şimdi başkaları orada anı yaratıyorlar kendilerine, ben en fazla nostaljiye gidiyorum. eskiden herkes tanırdı birbirini orada, hala öyle mi bilemem. sevdiğim, özlediğim, sayfalarca anlatabileceğim mekandır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?