hiç bilemediğim biri karşımdaki...
göz altları torbalanmış, morarmış....
alnında derin çizgiler, yaşamın izleri mi bunlar...
acıların yansıması mısın bana...
yoksa bir yanılsama mı...
yoksa bu taraftaki mi maskeler ardında saklanmaya çalışıp kendini yanıltan....
gerçeğim misin benim hiç görmek istemediğim...
ya da yüzleşmekten korktuğum...
bu ince çizgiler mi hayatımın iplerinden tuttuğum...
yoksa sen misin halatlarla başımı sardığın...
yeter maskemi takmalıyım....
çat diye bir kırılma sesi.. ancak bu kadar iyi tanımlanabilirdi yıkılmak bir kapının eşiğinde .. ama belirsiz, nereden nereye... öyle derin dal ki vurgun sen de şuursuzlaşsın.. sen vurgun ol kendi sözünün nasır tutmaz göğsü için... bu ancak uykuyu yürüyenler için doğal...
dünyaya akmak mümkünmüş gibi floresan ışıklarının altında, o acıtıcı deneysel hayatlardan kopar ve yolunun geçmediği bir iç yola çıkarsın...
duraklar sana yetişir..yolculuk yarım kalır...
dünyaya akmak mümkünmüş gibi floresan ışıklarının altında, o acıtıcı deneysel hayatlardan kopar ve yolunun geçmediği bir iç yola çıkarsın...
duraklar sana yetişir..yolculuk yarım kalır...
ahmet telli üstadın şiirinden derlenen en güzel şarkıdır.
bir şiir bu kadar mı güzel şarkıya çevrilir dedirtesi grup yoruma bir kez daha hayran kalınacak eser.
bir şiir bu kadar mı güzel şarkıya çevrilir dedirtesi grup yoruma bir kez daha hayran kalınacak eser.
harçlık almamaya başlayınca büyüdüğünü anlamak
zor olmalı... günah mı sevap mı şaşırmalı yukardaki....
insanlar ardından kötü söz etmeli ama kendiyle çelişmeli, kendini sorgulamalı... acaba diye sormalı...
yaşamak tanımlanmalı bedenimizde.... altın kafesleri eritmeli günahlarımız... yok olmaların sessiz çığlıklarından başka hiçbir şey gerçek olmamalı....
insanlar ardından kötü söz etmeli ama kendiyle çelişmeli, kendini sorgulamalı... acaba diye sormalı...
yaşamak tanımlanmalı bedenimizde.... altın kafesleri eritmeli günahlarımız... yok olmaların sessiz çığlıklarından başka hiçbir şey gerçek olmamalı....
zaten o devlet değil midir halkını bir böcek gibi ezen;
zaten o devlet değil midir işkencelerle, faili meçhullerle halkını yok eden;
zaten o devlet değil midir düşünmememiz için bizi zorlayan;
zaten o devlet değil midir hiçbir şey olduğumuzda bile hiçliğimizden korkan....
zaten o devlet değil midir işkencelerle, faili meçhullerle halkını yok eden;
zaten o devlet değil midir düşünmememiz için bizi zorlayan;
zaten o devlet değil midir hiçbir şey olduğumuzda bile hiçliğimizden korkan....
aşkı ve sonrası acısını yürek acıyarak dinler insan erdal güneyin sesinden. bu kadar mı güzel olur bir söz dedirtir. kederliyken ağlatır, mutluyken acıtır.
şarkı sözleri kıvamında yazılar yazmasını dilediğim bilgiç adayıdır ayrıca. hoşgelmiştir.
şarkı sözleri kıvamında yazılar yazmasını dilediğim bilgiç adayıdır ayrıca. hoşgelmiştir.
dü...
dü-ğüm dü-ğüm olmuş hıçkırığımın son belki de ilk hecesi....
dü-ğün alaylarının o saçmalıklar güruhu...
dü-nya denilen içi boş kara delik...
dü-şey yansımaların içe dönük direnişi...
dü-şkün yüreklerin yalvaran naraları...
dü-zenbaz kaderin bıkkın oyunları...
dü-zgüler arasına sıkışıp kalmış yaşamlar...
dü-ş gezgini ruhların raks edişleri...
dü-et gibi... bazen de bir dü-ello...
dü-nün sanrıları, dü-şselliğin çöküşü...
sonuç... kocaman bir dü-şüş....
düş... -bir rüya sanırım- düş-üş... güzeldir kalkmasını bilene... düş-üm... düş-me... düş-mek.. düş-ürmek... düş-ürülmek.. bir çelme darbesiyle... düş-ün... düş-ünme.. düş-ünmek... düş-ünce.. yasak olan... düş-görmek... düş-ekalmak... düş-te kalmak... uyanmamak...
dü-ğüm dü-ğüm olmuş hıçkırığımın son belki de ilk hecesi....
dü-ğün alaylarının o saçmalıklar güruhu...
dü-nya denilen içi boş kara delik...
dü-şey yansımaların içe dönük direnişi...
dü-şkün yüreklerin yalvaran naraları...
dü-zenbaz kaderin bıkkın oyunları...
dü-zgüler arasına sıkışıp kalmış yaşamlar...
dü-ş gezgini ruhların raks edişleri...
dü-et gibi... bazen de bir dü-ello...
dü-nün sanrıları, dü-şselliğin çöküşü...
sonuç... kocaman bir dü-şüş....
düş... -bir rüya sanırım- düş-üş... güzeldir kalkmasını bilene... düş-üm... düş-me... düş-mek.. düş-ürmek... düş-ürülmek.. bir çelme darbesiyle... düş-ün... düş-ünme.. düş-ünmek... düş-ünce.. yasak olan... düş-görmek... düş-ekalmak... düş-te kalmak... uyanmamak...
aslında insanların yaşantılarında her zaman var olup, sıradanlığını korumuş olan bir nesnenin; siyasetçilerin diline düştüğünde aldığı durum.
ne yazık ki bu durum sonrasında simgeleşen nesneler; ülkenin dönüm noktası olabilecek güce sahip olabiliyorlar.
ne yazık ki bu durum sonrasında simgeleşen nesneler; ülkenin dönüm noktası olabilecek güce sahip olabiliyorlar.
kimler var listesinde gözüme çarpan, güzel entryler gireceğini düşündüğüm bilgiç adayı. hoşgelmiş.
balkan coğrafyasının acılarını, güzelliklerini,içki meclislerini, düğünlerini, trajedilerini herşeyini akordeonuyla ve derlediği türkülerle bize anlatan büyük bir insan...
dünyanın tüm halkları gibi müziklerinin de "istenirse" kardeş olabileceğini gösteren muhteşem üstad.
dünyanın tüm halkları gibi müziklerinin de "istenirse" kardeş olabileceğini gösteren muhteşem üstad.
evet bayım* acıyı tattın mı hiç sen.... içinin cız etmesinin ne olduğunu bilir misin... hüznün bedenine saplanması nedir peki... o soğuk rengi bedeninde hissettin mi hiç...
ölüm bayım ölüm... ölüm en soğuk renktir bayım... isimsiz bir renk... tarifsiz bir renk... acının rengi gibi işte... yüreğinde kanayan yaranın rengi gibi... ne kan kırmızı... ne siyah... ne beyaz... ne gri...
ölüm bayım ölüm... zamanın yorulduğu, akmak istemediği, damladığı zaman, son bir kez bakmak istersin anılarına... bir bardak koyarsın altına ve yavaş yavaş dolmasını beklersin... bardak dolduğu zaman artık yapacak tek bir şeyin kalmıştır; bardağı kaldırıp içersin... tüm yaşamını, tüm anılarını son bir kez içinde hissedersin... ölüm son yudumu içmeni bekler bayım...son yudumu içersin ve ölüm seni gelip alır...geride sadece ölümle yıkanmış bir bardak kalır....
* bayım kelimesinde didem madaktan esinlenilmiştir.
ölüm bayım ölüm... ölüm en soğuk renktir bayım... isimsiz bir renk... tarifsiz bir renk... acının rengi gibi işte... yüreğinde kanayan yaranın rengi gibi... ne kan kırmızı... ne siyah... ne beyaz... ne gri...
ölüm bayım ölüm... zamanın yorulduğu, akmak istemediği, damladığı zaman, son bir kez bakmak istersin anılarına... bir bardak koyarsın altına ve yavaş yavaş dolmasını beklersin... bardak dolduğu zaman artık yapacak tek bir şeyin kalmıştır; bardağı kaldırıp içersin... tüm yaşamını, tüm anılarını son bir kez içinde hissedersin... ölüm son yudumu içmeni bekler bayım...son yudumu içersin ve ölüm seni gelip alır...geride sadece ölümle yıkanmış bir bardak kalır....
* bayım kelimesinde didem madaktan esinlenilmiştir.
gülümsememiz altından değil.. değerli hiç değil...
satılamaz... satın alınamaz bu yüzden...
ve yani içtenliğimizi hiç bir içi küflenmiş sinsi yağmur yıkayamaz... varsa gördünse bunu bizde sahiden...
hayat kılçıklarıyla ruha batıyor.. belki ayıklarız.. belki sadece dönüp yarayla alay ederiz...
olasılık çok...
göğsü yılanlı yalanlara ipek kumaş giydirilmiş hayatlardan sıkılınca kaçmak için... kaçamak olan bir yaşamak için belki...
sığınmak kendine... dostuna...
satılamaz... satın alınamaz bu yüzden...
ve yani içtenliğimizi hiç bir içi küflenmiş sinsi yağmur yıkayamaz... varsa gördünse bunu bizde sahiden...
hayat kılçıklarıyla ruha batıyor.. belki ayıklarız.. belki sadece dönüp yarayla alay ederiz...
olasılık çok...
göğsü yılanlı yalanlara ipek kumaş giydirilmiş hayatlardan sıkılınca kaçmak için... kaçamak olan bir yaşamak için belki...
sığınmak kendine... dostuna...
sa...
sa-atler sa-bahı gösterdiğinde vurur camlara martı sesleri...
sa-bahlık muhabbetler edilir cam önü, ahşap mekanlarda...
sa-bır diler kimileri, sa-lla gitsin der bir diğeri....
sa-bitlenen günlerin ilk sözcükleri...
sa-çıştırıyorum birer birer umut telvelerini....
sa-çak altı konuşmalar,sesler,tınılar....
sa-dık birer şiir oluyor bütünleşerek....
sa-flığı bir sa-bun köpüğünden ibaret yaşamlar konuyor pencereye...
sa-dakatsizlik kokuyor herbir yanı....
sa-ğlam iplerle bağlı nihayet ki martılar....
sa-hte sanılan ötüşlerinde bile...
sa-mimiyetin eşsiz güveni var....
sa-kar bir sa-kanın sa-kat bacağını okşarlar şimdilerde...
sa-ğlığına kavuşsun, bebelerine yemek götürsün diye....
neyedir bu sa-kınış o zaman.... kimedir bu sa-ldırış....
sa-ncır yürek bir sa-ndal ağacının mis kokusunda....
sa-hne bekler şimdi... içinde kırık dökük replikler ve bir martı kanadı....
gidiyorum şimdi sa-tır arası sözcükleri sa-vuşturmaya.....
sa-atler sa-bahı gösterdiğinde vurur camlara martı sesleri...
sa-bahlık muhabbetler edilir cam önü, ahşap mekanlarda...
sa-bır diler kimileri, sa-lla gitsin der bir diğeri....
sa-bitlenen günlerin ilk sözcükleri...
sa-çıştırıyorum birer birer umut telvelerini....
sa-çak altı konuşmalar,sesler,tınılar....
sa-dık birer şiir oluyor bütünleşerek....
sa-flığı bir sa-bun köpüğünden ibaret yaşamlar konuyor pencereye...
sa-dakatsizlik kokuyor herbir yanı....
sa-ğlam iplerle bağlı nihayet ki martılar....
sa-hte sanılan ötüşlerinde bile...
sa-mimiyetin eşsiz güveni var....
sa-kar bir sa-kanın sa-kat bacağını okşarlar şimdilerde...
sa-ğlığına kavuşsun, bebelerine yemek götürsün diye....
neyedir bu sa-kınış o zaman.... kimedir bu sa-ldırış....
sa-ncır yürek bir sa-ndal ağacının mis kokusunda....
sa-hne bekler şimdi... içinde kırık dökük replikler ve bir martı kanadı....
gidiyorum şimdi sa-tır arası sözcükleri sa-vuşturmaya.....
gelin saklambaç oynayalım birlikte. "ben"lerimizi çoklaştırarak yitirdiğimiz "kendi" lerimizi gizlendikleri köşelerde maskelerimizden ayıklayarak birbirimize armağan edelim.
gelin elele tutuşalım. düğün alaylarının yollarını kesip "kendi"mizi isteyelim onlardan. "kendi"mizi aramızda bölüştürelim. herbirimizin cebinde bir ben, bir sen, bir de o olsun. herbirimizin cebinde "kendi"si olsun.
alışkanlıklardan bir adım öteye gidelim. yüzümüzdekiler içimizi çizmesin. çıkarıp atalım yansımalarımızı, kırık ve solmuş tenimizle bakalım hayata.
yoksa maskeler hep tehlikelidir.
bir takarsın sen olur.
bir bakarsın ben olur.
gelin elele tutuşalım. düğün alaylarının yollarını kesip "kendi"mizi isteyelim onlardan. "kendi"mizi aramızda bölüştürelim. herbirimizin cebinde bir ben, bir sen, bir de o olsun. herbirimizin cebinde "kendi"si olsun.
alışkanlıklardan bir adım öteye gidelim. yüzümüzdekiler içimizi çizmesin. çıkarıp atalım yansımalarımızı, kırık ve solmuş tenimizle bakalım hayata.
yoksa maskeler hep tehlikelidir.
bir takarsın sen olur.
bir bakarsın ben olur.
her sene kafa ütüleyen, zoraki gülmelere yol açan espri-msi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?