confessions

goshenit

- Yazar -

  1. toplam entry 1252
  2. takipçi 1
  3. puan 24022

porfiria

goshenit
bu yazıya “vampir inanışının ortaya çıkış sebebi, aslında porfiria ismi verilen ender bir hastalıktı.” diye başlasam oldukça ilgi çekerdi sanırım. üstelik bu cümlemi destekleyecek, pek çok veriye de sahipsem... hatta bir önceki gün koskoca bir amerikalı profesörün ağzından işte tam da şu cümleleri duymuşsam:

“porfiria hastalarında görülen hemoglobin eksikliğine bağlı kansızlık, eski çağlarda bazı hastaların kan içmelerine sebep oluyordu. porfiria aynı zamanda hastaların dış görünüşlerine de etki ediyordu: derinin çok soluk renkli görünmesi, ışığa duyarlılık, hastalık sebebiyle floresan özellikte bazı maddelerin dişlerde birikmesi ve diş etlerinde aşırı çekilmeler... sanırım vampirlerin nereden geldiğini çözdünüz bile.”

evet harika bir konu bu. efsanelerin ardında yatan bilimsel gerçekler... bununla birlikte biraz araştırınca çok ilginç bir tabloyla karşılaştım.

vampir mitine sebep olan şeyin aslında bir hastalık olması pek çok yerde ilgi çekici bilimsel bir gerçek olarak insanlara sunulmuş (bizzat biyokimya profesörü bile yaptı bunu). hem de kan içmelere, soluk benizlere, sivri dişlere bir bir açıklama getirilerek. fakat biyolojiden biraz anlayan bir insan olarak okuduklarımda tutarsızlıklar olduğunu farkettim.

vampirlerle porfiria hastalığı arasındaki bağı ortaya ilk olarak 1985 yılında biyokimyacı david dolphin atmış. bakalım dolphin’in çarpıtmaktan kendisini alamadığı bilimsel bilgiler ile gerçekler arasında nasıl bir fark var?

dolphin’in ortaya attıkları şöyle:

1) porfiria hastaları gün ışığına aşırı duyarlı oldukları için, güneş ışığına en küçük bir maruz kalma bile vücutlarında ciddi şekil bozukluklarına yol açabiliyor. bu bozukluklar arasında yüz derisinde çatlamalar, burnun ya da parmakların düşmesi, dudakların aşırı gerginleşmesi ve diş etlerinin çekilmesi sonucu dişlerin aşırı sivri görünmesi gibi durumlar var.

2) ağır porfiria hastaları güneş ışığından korunmak için, aynı dracula gibi, sadece geceleri dışarı çıkıyorlardı.

3) günümüzde porfiria, kanda eksik olan maddelerin hastalara enjekte edilmesiyle tedavi edilebiliyor. fakat yüzyıllar önce insanlar kendilerini tedavi etmek için kan içiyorlardı.

4) sarımsak, porfiria semptomlarının ağırlaşmasına sebep olan kimyasal maddeler içeriyor. bu yüzden porfiria hastaları -aynı vampirler gibi- sarımsaktan sakınıyorlar.

ilginç değil mi? fakat ne yazık ki gerçekler başka:

1) öncelikle porfirianın pek çok farklı çeşidi var. bunlardan sadece, en ender rastlanılan konjenital eritropoietik porfiria ciddi vücut bozukluklarına sebep oluyor. bir kaynakta, şimdiye kadar rapor edilmiş böyle 200 vaka olduğu belirtilmiş. bu sayının vampir mitlerine yol açmaktan çok uzak olduğu aşikar. durum ne olursa olsun, 18. yüzyılda vampir olduğu iddiasıyla cesedi mezarından çıkarılan kişilerin hiç biri, tabi ki ölü olmaları dışında, tipik olarak bir görüntü bozukluğuna sahip değildiler.

2) vampirlerin güneş ışığını sevmedikleri fikrini ilk ortaya atanların roman yazarları olduğunu söyleyebiliriz. çünkü 18 ve 19. yüzyıllar sırasında avrupa’da vampirlere gündüzleri rastlandığına ilişkin söylentiler var. ayrıca her ne kadar bram stoker’in dracula’sı ölü gibi(!) bembeyaz bir deriye sahip olsa da, balkanlar’da al yanaklı tasvir edilen vampirlere rastlıyoruz.

3) yukarıdaki iki şık belki tartışmaya ve yoruma açık olabilir ama dolphin’in en çok açık verdiği nokta işte burası. vücudumuz, sindirim sistemimize giren her türlü besini genellikle en küçük yapı taşına parçayıp daha sonra bu yapı taşlarından kendi karmaşık moleküllerini yapar. porfiria hastalarının kanında eksik olan karmaşık molekülün, kan içerek vücuda kazandırılmasına imkan yok çünkü kanda bulunan her molekül midede ve bağırsaklarda sindiriliyor. zaten dikkat edilirse ortaya atılan iddia, günümüzde porfirianın, hastalara kanda eksik olan maddenin doğrudan "enjekte edilmesiyle" tedavi edildiği bilgisini içerdiği için bir bakıma kendi kendini çürütüyor.

4) son olarak sarımsakta porfiriaya kötü gelen bir maddenin varlığı şimdiye kadar ispatlanmış değil.

dr. dolphin, öykünün çekiciliğinden ya da böyle bir açıklamayı ortaya atmanın ona sağlayacağı popülarite düşüncesinden kendisini almamış olacak ki, göz göre göre yalan söylemiş.
daha kötüsü özellikle üçüncü iddiayı çürütmek için gerekenlerin lise biyolojisi kitaplarında yazıyor olması. bununla birlikte vampir mitine porfiria hastalarının sebep olduğu öyküsüne en güvenilir web siteleri bile, iddiaları yeterince sorgulamadan yer vermişler. gerçi biyokimya profesörlerinin bile kendilerine bu konuda hakim olamadığını düşünürsek, ortada suçlayacak pek kimse kalmıyor gibi.

sonuç olarak vampirlere gönül rahatlığıyla inanmaya -en azından şimdilik- devam edebilirsiniz.


kinyas ve kayra

goshenit
bir kere okunduktan sonra baş köşede hep hazır bekleme özelliği olan kitap.

ondan gelecek bir söze ihtiyaç duyduğunuzda avuçlarınızın içine farketmeden düşer ve sarılmak istenen dostmuş gibi sıkıcı kavranır. sayfalar hafif ıslatılmış parmaklarla karıştırılır. kalp ve nefes alış-verişinin ritmi eşliğinde yapraklar içerisinden kendinden bir parça bulabilme çabası başlar. okunur, çizilir, tekrar keşfedilir. sonrası...


candır o can!

spoiler

`` insandan ve bütün canlılardan iğreniyorum.kendimdense nefret etmekten yoruldum ve bu konuda hiçbir şey hissetmiyorum.oksijenle alışverişi olan her yaratık midemi bulandırıyor.göz kapaklarımı derime kaynak makinesiyle yapıştırmak istiyorum.bir canlı daha görmemek için!ellerimden, ayaklarımdan korkuyorum.tek istediğim bütün düşündüklerimi içinde barındıran beynimi bedenimden yırtıp uzay boşluğuna fırlatmak.bedenim olmadan,sadece ve sadece var olduğumu bana hatırlatacak olan zihnimin uçmasını istiyorum.buna ruh diyenlerde var.iilgilenmiyorum isimlerle.sadece hiçliğin içinde bedensiz bir zihin olmak istiyorum.tek aklıma gelen bu ,yaşama acımdan kurtulmak için.sonsuz hiçlikte yüzen bir düşünce.o kadar! ölmek mi gerek bunun için?belki evet.belki hayır ölünce tamamen yok olma ihtimali de var.düncenin de,zihninde gömülüp çürüme ihtimali.onun için ben hala nefes alıp verebiliyorken gerçekleştireceğim zihnimi yok etmeyi.bedenim yokmuş ve üzerimde durduğum dünya sonsuz bir hiçlikmiş gibi var olacağım...sadece bir zihin .çevresinde de yiyen ,yediklerini boşaltan,uyuyan bir et! ``

yaslibirkisarehindussedegunler

goshenit
lokman hekim olmanın ucundan dönmüş kişi.

bademciklerin şişik konuma geçmesine karşı müthiş bir çözümü var.

ne mi? açıklıyorumm; bir bardak ayran!

evet yanlış duymadınız, bildiğimiz ayran. iç bunu uyursun, uyanınca da bir şeycik kalmaz dedi.

vay anasını.

bilgi sözlük ahirette

goshenit
orda en çok görmek istediğim, yüce jedi indy bolkesendir.

düşünsene sözlük indy buluşma meydanına taksici kasım’ın aracıyla; son model güneş gözlüğü ve son teknoloji cep telefonu eşliğinde geliyor. önce kasım’ın aracında etrafta bir tur atıyor ve hurilerin bol olduğu alan da yolun tozunu attırarak iniyor. anında ben bilgi sözlük jedi’siyim diyerek iri memeli hurilere yazarken zebani kutsal çatalıyla poposunda hafif bir çizik atıyor ve....

arkası yarın. üşendim.

biscolata

goshenit
reklamlarında libido arttırıcı etki yaratan ürün.

aldığım habere göre; bir kadın içinden o adam çıkıcak diye 15 paket almış.
bir mağdur kadın da sırf belki paketin içine bahçevan abinin telefon numarası düşmüştür diye bakkalı talan etmiş.


(bkz: popodan haber uydurma)

delirmenin mantığı

goshenit
adullah korkmaz şiiridir.


iç organlarımı eritip fal bakan
gri gözlü bir cadı tanımıştım
; şair değilim diye haykırmak için
bir şiir daha yazacaksın; demişti
bildi.
uyuşmuş bacaklarımın üstünde durmaya
çalışırken bir türlü emin olamıyordum
ellerimi ceplerimin içine mi
dışına mı soktuğuma
zira burası geldiğim yerden daha soğuk.

gece yapışır gibi gelir ve kalırdı
sonra ay tarafından dikkatim çekildi
medden gelip cezire
gidemiyordum
sabitlenmiyordu boyum.

düşüncemin çölündeki kaktüsler
sempatik görünmek için çiçek açardı
kumlar kulaklarımdan
ve burun deliklerimden
sonsuza akardı.

çocukken zamanın
biz hareket ettikçe geçtiğini sanır
fazla kımıldamazdım
ama etrafımdakilerin niye küçüldüğünü
hala da anlamadım.

gereksiz kıldım artık konuşmayı
inadıma susuyorum zira
bu gökkubbe altında söylenmemiş
söz kalmadı;
biz sadece yerlerini değiştiriyoruz.

aynanın arka yüzünü merak etmiyor kimse
camı ayna yapan şeyi
kararsızlığı simgeleyen
eğer bir yolun da başındaysan kararsız
o ikidir.

borges in sığı gibi gül
sonsuz değilse de bitmez hiç rengi
çağrıştırdığı şekilde niye hiç aşık olmadım
dostlarım siz aşkları yaşadınız
ben yazdım.

öyleyse kendi kalbine niye
kazık çakar insan
vampir mi oldum diye telaşından
grubu fark etmese de bulunamayacak
aranan kan ak171205
11 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol