forlindon

hz.isa’nın havarisi ve ilk papa olarak bilinmektedir...
isa tarafından havarilerin başı olarak seçildi.
kudüsten kaçtı,romaya yerleşti ve neron zamanında orada öldürüldü...
vatikan tepesi’nde bir yere gömüldü.
bu yere sonradan ünlü san pietro kilisesi yapıldı...

japonya’da imparatorluk sarayının ismi...

özellikle atlarda akciğer,deri ve burunda yaptığı hasarlarla göze çarpan,bunun yanında insana da bulaşabilen ölümcül karakterli bakteri kaynaklı bir enfeksiyondur...

başkasının malını kendi malıymışcasına birine armağan olarak vermek...

akdeniz’de yaşayan,boyu en çok birbuçuk metreyi bulan,siyah sırtlı, pembemsi beyaz karınlı köpekbalığı türü...

kapitalist rejimde üretim araçlarına sahip olması nedeniyle egemen sınıf konumunda olan toplumsal sınıf...

bir bütünden belirli biçimlerde parça kesme anlamına gelmektedir...

yabancılaşmanın eşanlamlısı olan bir söylem...

hayatının seyrinde,alışılagelmiş birçok yaşayışın içinde,insanı o okyanus senin bu okyanus benim tarzında sürükleyen,sürükledikçe süründüğünü anlayamadan girdaplarca suların altında boğulduğunu ve boğuldukça da direndiğini hissettiren bu duygusal anların bileşkesini tanımlayan ve akılla vedalaşılan bir kavşak noktasıdır...

mesela benim yok,arkada sırada bekleyen dört müşterinin var,eee o zaman ben bayağı bir rencide olmadım mı diye birçok insanı psikoz çukuruna itmeye sebep olabilecek,insanı kompleksten komplekse sokabilecek,sadece va sadece kasiyerlere has diyalog tarzı...

nedenini anlayamadığım bir soru tipi...
’’insanın kartı varsa zaten çıkarır,gösterir birçok indirimden yaralanır ya da yararlansa bile oralı olmaz’’demeye dilimin vardığı soru tipi...
kasiyerlere bunu öğütlerler mi yoksa bu da onların eğitimlerinin ilginç parçalarından biri mi diye düşündüğüm sıkıcı diyalog başlangıcı...

bilgiçlerin seslerini duyurma zamanı,bilgi sözlüğün bütün bilgiçleri mavi adada birleşin...

bir de bu magandaların düğünlerde söylediği bir türkü vardır...
’’aman melekem salla bumerangları,akşama getirecem kanguruları’’

addio maestro...
dünya sanat alanında bir değerini yitirmiştir...
modena’nın dünyaya sunduğu bir armağan olan pavarotti,hafızalardan asla silinmeyecek bir tenordur...

bağnaz,yobaz ve geri kafalı eşanlamlılarıdır...

özellikle dini konularda değişmez,katı görüşleri olan,bu görüşleri mutlak gerçeklikler olarak kabul eden ve bunları kesin,sert ve tartışma götürmez biçimde ortaya koyan kişiye verilen isimdir...

bir ayakla üzerine binilip,öbür ayakla yeri teperek yol alınan,
bir yönetme kolu ile arka arkaya yerleştirilmiş iki tekerlek üzerine oturtulmuş bir tahtadan oluşan çocuk oyuncağı...
yaklaşık 40 sene önce popüler bir oyuncak olmasına karşın,
günümüzde yerini akülü arabalara bırakmıştır...
oyuncak müzelerinde de yerlerini almıştır bu araçlar...

sekizinde işe gidip, yirmisinde evlenip ve kırkında ölen nice insanlarımız hala günümüzde mevcut ve hızla artmaktadır...
üstad da bu şiiri yaklaşık 50 sene önce kaleme almış;ne yazık şimdiki durum geçmişten pek farksız değil diyesi geliyor insanın...

’’gözlemeye başladık’’diye bişey okumuştum bir bakkalın camında.
sanki özel ders veriliyor da konu gözlemeye geldi...

statü belirtisidir kimi zaman,kimi zaman da cinsel birleşmeyi yokuşa sürebilecek handikap da olabilir,ya da onun gibi birşey...