bob dylanın söylemiş olduğu sözlerdir bunlar.
hoşgelmiş yeni bilgiç adayımız.
salaş,eskimiş,sarkmış olur bu hırka..kolları da uzun olmalı ki hiç kalkmadan peçete olarakta kullanılsın ya da herhangi bir duygusal çökme anında yaşlarımızı silebilelim.
(bkz: iktidar)
ne akla hizmet konulmuştur bilinmez ama bir köpek ismi.
tüm sözlük toplanmıştır yeni tanışmalar yeni yüzler..
herkes ordadır.
ormanlık hoş bir alan.
oyun oynamaya karar verilmiştir ve düğmeburun hariç herkes oyunu oynamaktadır. bir anda belli belirsiz bir gürültü kopar ve kaçışmalar başlar.
passive bilinmez nedendir "abi çadır var mı çadır" diye koşuşurken; independence "taksi çağıralım abi telefon verin" demektedir.
stella "ah be düğme neden oyuna katılmadın senin yüzünden oldu" diye yakarmaktaydı.
etrafta kocaman böceklar,canavarlar cirit atmaktaydı. yani kısacası alınan haberlere göre dünyanın sonu gelmişti..
falan filan..
kıçı açıkta kalmak mı artık bu bilmiyorum ama;
hakikaten acaipmiş.
herkes ordadır.
ormanlık hoş bir alan.
oyun oynamaya karar verilmiştir ve düğmeburun hariç herkes oyunu oynamaktadır. bir anda belli belirsiz bir gürültü kopar ve kaçışmalar başlar.
passive bilinmez nedendir "abi çadır var mı çadır" diye koşuşurken; independence "taksi çağıralım abi telefon verin" demektedir.
stella "ah be düğme neden oyuna katılmadın senin yüzünden oldu" diye yakarmaktaydı.
etrafta kocaman böceklar,canavarlar cirit atmaktaydı. yani kısacası alınan haberlere göre dünyanın sonu gelmişti..
falan filan..
kıçı açıkta kalmak mı artık bu bilmiyorum ama;
hakikaten acaipmiş.
bitmez, bitse de tükenmez bir yazıdır bu.
bazen aşk gider.
günler geçer ardından. ve aylar. bazen de yıllar. bebekler büyür. insanlar yaşlanır. insanlar ölür. eşyalar eskir evler yıkılır. kurur ağaçlar. sokakların adı değişir. anılar belleğin acımasızlıgına teslim olur. sevilen unutur. seven yanar.
bazen aşk gider.
günler geçer ardından. ve aylar. bazen de yıllar. bebekler büyür. insanlar yaşlanır. insanlar ölür. eşyalar eskir evler yıkılır. kurur ağaçlar. sokakların adı değişir. anılar belleğin acımasızlıgına teslim olur. sevilen unutur. seven yanar.
bloodhound gang grubunun yaran şarkısı.
some of them are hairy
some of them are bald
some are kind of scary
and this is what they called
vagiiiiiinaaaa (vaginaaa!)
vagiiiiiinaaaa (vaginaaa!)
they call that thing vagina
some belong to virgins
theyre really tight and strong
but big or small i love them all
thats why i sing my song
vagiiiiiinaaaa (vaginaaa!)
vagiiiiiinaaaa (vaginaaa!)
they call that thing vagina
some of them are hairy
some of them are bald
some are kind of scary
and this is what they called
vagiiiiiinaaaa (vaginaaa!)
vagiiiiiinaaaa (vaginaaa!)
they call that thing vagina
some belong to virgins
theyre really tight and strong
but big or small i love them all
thats why i sing my song
vagiiiiiinaaaa (vaginaaa!)
vagiiiiiinaaaa (vaginaaa!)
they call that thing vagina
çevirisi de şöyledir..
güneşin altında bir yer var orda birini takip etmek isteyen herkes için
ve sanırım benimkini buldum evet benimkini bulduğuma inanıyorum
kapa gözlerini ve birini düşün fiziksel olarak hayran olduğun
ve öpmeme izin ver izin ver seni öpmeme
tüm amerikayı dolaştım ama güvenli bir yer bulamadım
söyle omuzlarında ağlamama izin veriyomusun
herhangi bir şeyi ikinciye denemek istediğini duydum
kapa gözlerini ve birini düşün fiziksel olarak hayran olduğun
ve öpmeme izin ver izin ver seni öpmeme
ama sonra aç gözlerini, ve birini gör fiziksel olarak hor gördüğün
ama yüreğim açık
açık sana yüreğim
güneşin altında bir yer var orda birini takip etmek isteyen herkes için
ve sanırım benimkini buldum evet benimkini bulduğuma inanıyorum
kapa gözlerini ve birini düşün fiziksel olarak hayran olduğun
ve öpmeme izin ver izin ver seni öpmeme
tüm amerikayı dolaştım ama güvenli bir yer bulamadım
söyle omuzlarında ağlamama izin veriyomusun
herhangi bir şeyi ikinciye denemek istediğini duydum
kapa gözlerini ve birini düşün fiziksel olarak hayran olduğun
ve öpmeme izin ver izin ver seni öpmeme
ama sonra aç gözlerini, ve birini gör fiziksel olarak hor gördüğün
ama yüreğim açık
açık sana yüreğim
(bkz: big fish)
(bkz: eternal sunshine )
mavi at mı olurmuş diyenlere güzel bir mesaj.
dinlemeden yorum yapmamak lazım.
dinlemeden yorum yapmamak lazım.
(bkz: kanlı masal)
biri ambulans çağırsın
gecenin hız sınırına yakınken durdurdum bedenimi
kaportada eski bir damadın çamura bulanmış papyonu
arka koltukta gözyaşlarına boğulmuş bir gelinlik vardı;
mart ayının soğuk bir salonuydu;
vites pedalının dikiz aynasına
yansıyan o gelişigüzel, akıl almaz komplo teorileri kapsamında
göğe yakın olmaktan, yere bakmaktan biraz yorgun düşmüş bir
zürafa gibi, boşluğun zarif şiddetli menfaatine sokuldum. kipti.
emir kipiydi yağan yağmur altında sana geç kalmış
senden yana saçmalamış bir âşık tanımıyla şehirlerarası yollarda
şu iki saatin bilançosunu çıkartmak, bilançoyu kanlı bir keser
kimliğiyle, kelebek camının aralığından aşağı bırakmak. zordu.
aşağı bırakmak zordu. çünkü,
mart ayının soğuk bir salonuydu!
bilirdin, ben daima büyük iddialara girerdim, örneğin tanımadığım
bir adama jean tardieuden bir replik ezberletmek, çıplak bir kadını
az daha soymak, az daha soymak, bir şeftaliyi soya soya çekirdeğine
inmek gibi, kadının çekirdeğine,
kadının azınlık tarafının esir kamplarında aşağılanan ilkelerine
inmek gibi, indiğin noktadan yeniden göğe yakın bir zürafa gibi
yere bakmaktan yorgun bir bahisçi, bir bahis cismi, çekilen kart,
atılan zar, kırılan lades kemiği gibi, o her şeyi berbat eden gibiler
gibi, zordu. sana ulaşmak zordu. çünkü,
mart ayının soğuk bir salonuydu! gerçek,
bahaneler arkasına saklanmaya hazırken, gerçek, tam da buydu!
bir sadakate muavin, bir anlayışa esir, bir intikam zaferine sahip
olmanın, olabilir görünmenin, karşı şeritten gelen tır şoförüne göre
anlamı yoktu; o büyük buluşmayı kutsayan, kutlayan ve için için
kıskanan klakson sesleri; vaovvvvvv, vaovvvvvvvvv, diye geçen
kamyonların arasında sıkışmış 78 model tek kapılı siyah bir bmw ile
acelenin içine sıkışmış çok eski bir katil ile çıplak bir kadını
az daha soymak, az daha soymak, bana dokunan, bana temas eden buydu!
ulaşamamanın, doğruyu söyleyememenin, itiraf edememenin sıkıntısını
aşağı bırakmak. zordu. çünkü,
mart ayının soğuk bir salonuydu! asfaltta patlayan lastik,
bir çocuğun elinden kaçırdığı, ağlayarak seyrettiği bir bayram balonuydu!
bilirdin, ben daima büyük iddialara girerdim, örneğin seni sevmek,
seni dünyanın yedi harikasından herhangi birinde yüzünden jiletle işaretlemek,
indiğin noktadan yeniden göğe yakın bir zürafa gibi
arabanın attığı her taklada sana yaklaşıyor olmanın sevinci
arabanın attığı her taklada sana yakışıyor olmanın ürpertisi. zordu.
çünkü, mart ayının soğuk bir salonuydu. çünkü hayat,
ölümün insana oynadığı en trajik, en mükemmel, en acımasız oyunuydu.
senin için ölüyordum. durum buydu!
(bkz: küçük iskender)
gecenin hız sınırına yakınken durdurdum bedenimi
kaportada eski bir damadın çamura bulanmış papyonu
arka koltukta gözyaşlarına boğulmuş bir gelinlik vardı;
mart ayının soğuk bir salonuydu;
vites pedalının dikiz aynasına
yansıyan o gelişigüzel, akıl almaz komplo teorileri kapsamında
göğe yakın olmaktan, yere bakmaktan biraz yorgun düşmüş bir
zürafa gibi, boşluğun zarif şiddetli menfaatine sokuldum. kipti.
emir kipiydi yağan yağmur altında sana geç kalmış
senden yana saçmalamış bir âşık tanımıyla şehirlerarası yollarda
şu iki saatin bilançosunu çıkartmak, bilançoyu kanlı bir keser
kimliğiyle, kelebek camının aralığından aşağı bırakmak. zordu.
aşağı bırakmak zordu. çünkü,
mart ayının soğuk bir salonuydu!
bilirdin, ben daima büyük iddialara girerdim, örneğin tanımadığım
bir adama jean tardieuden bir replik ezberletmek, çıplak bir kadını
az daha soymak, az daha soymak, bir şeftaliyi soya soya çekirdeğine
inmek gibi, kadının çekirdeğine,
kadının azınlık tarafının esir kamplarında aşağılanan ilkelerine
inmek gibi, indiğin noktadan yeniden göğe yakın bir zürafa gibi
yere bakmaktan yorgun bir bahisçi, bir bahis cismi, çekilen kart,
atılan zar, kırılan lades kemiği gibi, o her şeyi berbat eden gibiler
gibi, zordu. sana ulaşmak zordu. çünkü,
mart ayının soğuk bir salonuydu! gerçek,
bahaneler arkasına saklanmaya hazırken, gerçek, tam da buydu!
bir sadakate muavin, bir anlayışa esir, bir intikam zaferine sahip
olmanın, olabilir görünmenin, karşı şeritten gelen tır şoförüne göre
anlamı yoktu; o büyük buluşmayı kutsayan, kutlayan ve için için
kıskanan klakson sesleri; vaovvvvvv, vaovvvvvvvvv, diye geçen
kamyonların arasında sıkışmış 78 model tek kapılı siyah bir bmw ile
acelenin içine sıkışmış çok eski bir katil ile çıplak bir kadını
az daha soymak, az daha soymak, bana dokunan, bana temas eden buydu!
ulaşamamanın, doğruyu söyleyememenin, itiraf edememenin sıkıntısını
aşağı bırakmak. zordu. çünkü,
mart ayının soğuk bir salonuydu! asfaltta patlayan lastik,
bir çocuğun elinden kaçırdığı, ağlayarak seyrettiği bir bayram balonuydu!
bilirdin, ben daima büyük iddialara girerdim, örneğin seni sevmek,
seni dünyanın yedi harikasından herhangi birinde yüzünden jiletle işaretlemek,
indiğin noktadan yeniden göğe yakın bir zürafa gibi
arabanın attığı her taklada sana yaklaşıyor olmanın sevinci
arabanın attığı her taklada sana yakışıyor olmanın ürpertisi. zordu.
çünkü, mart ayının soğuk bir salonuydu. çünkü hayat,
ölümün insana oynadığı en trajik, en mükemmel, en acımasız oyunuydu.
senin için ölüyordum. durum buydu!
(bkz: küçük iskender)
arkadaşınızın hiç ummadığınız anda sizden gidip eskilere döndüğü zaman dinleyebileceğiniz parçalardır bunlar.ya da artık eskisi kadar değer görmediğiniz anlarda da dinleyebilirsiniz.insanı daha diplere götürür buparçalar.
(bkz: don t leave me now)
(bkz: don t leave me now)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?