alan moore tarafından yaratılan ve grafik roman sanatının en seçkin örneklerinden biri olan eser. alan moore eserini 80 ler ingilteresindeki sağın yukselişinden dolayı oluşan karamsar bir ortamda yaratmıştır. etkileyici bir senaryo, (bkz: guy fawkes) gibi önemli bir tarihi figirün v kişiliğinde hayata geçirilmesi, anarşizm ve politika hakkında yapılan nitelikli değerlendirmelerle benzerlerinden ayrılır. romanın kendisini filme göre çok daha etkileyicidir bunun temel sebebi ise 90 lar sonunun ingilteresini yöneten polis devletin kurumları, kurulları ve o güne gelinmesine neden olan tarihi süreç (zaman sıkıntısının olmaması sebebiyle) çok daha detaylı anlatılmıştır. son olarakta filminde george orwellin 1984 ündeki winston karakterini canlandıran john hurtın diktanın liderini canlandırması da güzel bir sürprizdi.
(bkz: ikinci nesil yazarlarin sozlugu berbat etmesi) gibi.
polemik yaratmak için yaratıcılığını kullanamayan bilgiçin yapmak zorunda kaldığı anlamsız eylem
cin fikirli olduğu için kurtlarla anlaşma yapmaya çalışıp kurtlar tarafından kullanılacak olan akabinde ikna ettiği bir kaç koyunla kurtların en zahmetsiz ziyafetine dönüşecek olan memleketimizde de örneği bolca bulunan ne kadar filozof olsa da sonuçta koyun olarak ölecek olan organizma.
roj tv den hiçbir farkı olmayan rejimi, ülkenin hukukçularını dirsek temasında olduğu terör gruplarına hedef gösteren, gazetecilikle gazeteyle uzaktan yakından alakası olmayan ve cumhuriyetin vaktinin dolmasını bekleyen ama daha çok bekleyecek olan paçavra.
16 mayıs 2006 tarihli bir hurriyet haberi. aynen aktarıyorum:
bolu’nun doğa harikası abant’ta tatil yapan makine mühendisi 34 yaşındaki h.f.y.t, binmek için kiraladığı ata ormanlık alanda tecavüz ederken yakalandı. aynı kişinin 15 gün önce de aynı atı kiraladığı anlaşıldı.
geçen perşembe günü h.f.y.t, tatilcilere at kiralayan d.y’den kiraladığı at ile gezintiye çıktı. at sahibi d.y. 15 gün önce de kendisinden aynı atı kiralayan müşterisinden şüphelenerek arkadaşlarıyla takibe başladı. h.f.y.t, abant’ın üst tarafındaki örencik yaylası’nın bulunduğu ormanlık alana götürdüğü ata tecavüz ederken, d.y. ve arkadaşları tarafından suçüstü yakalandı. köylülerin haber vermesi üzerine gelen jandarma, h.f.y.t’yi gözaltına aldı. "hayvana cinsel istismar" suçundan mudurnu cumhuriyet savcılığı’na sevk edilen h.f.y.t. ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. zanlının hakkında dava açılıp açılmamasına daha sonra karar verilecek. abant’ta tatilcilere at kiralayarak geçimini sağlayan d.y, jandarmaya verdiği ifadesinde, aynı kişinin 2 hafta önce de atını kiraladığını anlatırken, "müşterinin hareketlerinden şüphelendim. bunun üzerine arkadaşlarla birlikte takip etmeye başladık. at ile birlikte ormanlık alana doğru gitti. orada suçüstü yakaladık" dedi.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/4420147.asp?m=1&gid=69
bolu’nun doğa harikası abant’ta tatil yapan makine mühendisi 34 yaşındaki h.f.y.t, binmek için kiraladığı ata ormanlık alanda tecavüz ederken yakalandı. aynı kişinin 15 gün önce de aynı atı kiraladığı anlaşıldı.
geçen perşembe günü h.f.y.t, tatilcilere at kiralayan d.y’den kiraladığı at ile gezintiye çıktı. at sahibi d.y. 15 gün önce de kendisinden aynı atı kiralayan müşterisinden şüphelenerek arkadaşlarıyla takibe başladı. h.f.y.t, abant’ın üst tarafındaki örencik yaylası’nın bulunduğu ormanlık alana götürdüğü ata tecavüz ederken, d.y. ve arkadaşları tarafından suçüstü yakalandı. köylülerin haber vermesi üzerine gelen jandarma, h.f.y.t’yi gözaltına aldı. "hayvana cinsel istismar" suçundan mudurnu cumhuriyet savcılığı’na sevk edilen h.f.y.t. ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. zanlının hakkında dava açılıp açılmamasına daha sonra karar verilecek. abant’ta tatilcilere at kiralayarak geçimini sağlayan d.y, jandarmaya verdiği ifadesinde, aynı kişinin 2 hafta önce de atını kiraladığını anlatırken, "müşterinin hareketlerinden şüphelendim. bunun üzerine arkadaşlarla birlikte takip etmeye başladık. at ile birlikte ormanlık alana doğru gitti. orada suçüstü yakaladık" dedi.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/4420147.asp?m=1&gid=69
galatasarayin sampiyonluk haberi sayesinde syd barretlı, david gilmour roger walters barışmalı hayali pink floyd konserinden daha datlı olmuş olan konser.
albert camus’nun yabancı isimli eserini yazgı filmiyle sinemaya çok başarılı uyarlamış yönetmen. beni en etkileyen özelliği ise sıkı sıkıya tutunduğu gerçekçiliğidir. bu ilkeyi hayata geçirişi ise senaryosunun mantıklı ya da tutarlı oluşunun yanı sıra çok daha basit bir ayrıntıyla olmuştur.özellikle yazgı ve itiraf isimli filmlerde hiç bir şekilde müzik kullanmamış filmlerinin fonuna herkesin aşina olduğu ev içi ve ev dışı gürültüleri oturtmuştur. kapı gıçırtısı, korna sesi, üst daireden gelen müzik sesi vb. müstesna ve mütevazı bir yönetmenimizdir.
her türlü yeraltı faaliyetini yuruten çingene aşireti conoları bünyesinde bulundurma talihsizliğine uğramış taşları çatlatıp insanları delirten bir sıcağa sahip kavgacı şehrimiz.
nam-ı diğer başbakan cezmi’dir. yaptıkları arasında saadettin teksoy’un programına çıkıp atatürk’ün 1881’de değilde 1880 de doğduğunu iddia etmesi, adana kırsalındaki arkeolojik gezileri, öğrencilerinin omuzunda ve başbakan cezmi tezahuratlarıyle bayrak toreninden sonra atılan okul turları, cok detaylı yazdığından dolayı roma medeniyetini geçemeden 300 sayfaya ulaşması sebebiyle bir türlü basılamayan lise 1 tarih kitabı, öğrencilerinin hazırladığı dandik mehter bolüğü piyesinde(!) kendini kaptırarak 4. murat gibi konuşması, çanakkale savaşını anlatırken sınıfa bomba, top ve gülle efektleri yaptırması ve daha niceleri bulunmaktadır. birazcık çatlak olsada öğrencilerinin kendisiyle taşak geçtiğini anlayan ama kimsenin keyfini de kaçırmayan tatlı bir insandır.
adana fen lisesindeki görevi sırasında öğrencisi olduğum araştırmacı, gazeteci, tarihçi yazar ve tarih öğretmeni.
(bkz: cezmi yurtsever)
1987 yılında kurulmuş hamdi aksoyun devlet başkanlarının kıskanacağı bir otoriteyle mudurluk yaptığı dönemlerde oöbp yuzunden iki sene mezun verememiş, tarihi binası pastoral bir harika olan bahçesi, kadirli vs kozan çatışmalı ama hepsinden alası birbirinden enterasan hocalarıyla unutulmaz iki senemi geçirdiğim okulum.
herşeyin boşverildiği, hayatla ilgili en ufak bir hırsın, isteğin, hevesin ve kaybedecek birşeyin kalmadığı uçurum dibi şarkısı. dibe vurunca çıkan ses. wall albümünün içeriğine bağlarsak duvarı aşma, kırma ya da delme girişimlerinin boşa çıkmasından sonra kişinin herşeyden vazgeçme durumunu anlatan bireysel ve karakter olarak tam, fiziksel olarak yarı ölüm hali.
(bkz: gandalf)ın orta dünyaya geçmeden önceki ismi.
altında yuzuklerin efendisi eserine haksız eleştiriler getirilen başlık.
bu tartışmada tutarlı bir yol izleyebilmemiz için bir takım başlangıç noktaları belirlememiz elzemdir.
tanımla başlarsak; mitoloji mitleri, doğuşlarını, anlamlarını yorumlayan inceleyen bilimdalıdır.(kaynak:tdk sözlüğü) bu tanımdan yola çıkarsak yuzuklerin efendisini mitoloji biliminin kaynağı daha doğru bir ifadeyle mitolojinin ilgilenebileceği bir mit olarak kabul edebilir miyiz?
mit temel anlam olarak halk söylenceleri demektir. halk söylencesindeki temel anlam ise anonimliktir başka bir deyişle yazanın belli olmaması, olsa bile çok eski tarihlerde yaşamış olmasından dolayı varlıklarının başlı başına bir mite dönüşmesi durumu. örnek olarak homeros cuk diye oturcaktır. özet ve nihayi bir yargı olarak sunu belirtmem gerekir ki aklımıza mitoloji veya mit kelimeleri geldiğinde bizde çağrıştırdığı kavram eskilik olduğundan dolayı orta dünyayla ilgili olarak anlatılanları mitolojiden saymama eğilimine kapılırız zira lotrun yayınlanışı ancak 1950lere gitmektedir.
peki bu eğilimimiz ne kadar doğru? benim nacizane fikrim tamamıyle yanlış olduğudur. peki neden yanlış? (hıncal uluçun futbol yazıları gibi soru cevap oldu ama idare edin)
ilk olarak mitoloji, mit gibi kavramlar 19. yy sonunda tanımlanmıştır. dolayısıyle bu kavramları tanımlayanlar lotr gibi yazarı yaşayan bir soylenceyle karşı karşıya kalmamışlardı. ve yeni olan korkutmuştur,dışlanmıştır.
ikinci olarak lotr ne kadar mittir??
el cevap: tamamıyle çünkü mitler kabaca dünyanın yaratılışıyla, kahramanlıklarla ilgili hikayelerdir. tolkien baba silmarillionun ilk sayfalarında ardanın yaratılışını anlatır. kahramanlık kısmı ile ilgili bir şey söylemeye gerek duymuyorum.
üçüncü soru tolkien bu eseri yaratırken diğer mitlerden yararlanmış. bu hırsızlık olmuyor mu, eserin değerini düşüren bir şey değil mi?
buna hırsızlık dersek bu ithamdan kurtarabileceğimiz bir millet ya da medeniyet kalmaz. çünkü mit yaratımının temelinde etkileşim vardır. misal; romalılar o kadar saraya, paraya, bilgine rağmen tolkienin yarısı kadar çaba göstermemiş sadece yunan mitlerindeki ve söylencelerindeki isimleri değiştirmeyi yeterli görmüştür. dünyanın dört bir yanındaki söylencelerde ortak noktaların bulunması birbirlerine benzemelerini de birbirlerinden çalmak olarak değil birbirlerinden etkilenmek olarak açıklamak daha doğru olur. bu konuyla ilgili vereceğim son örnek ise biri iskandinav diğeride cermen kökenli iki söylencedir. söylencelerden daha eski ve iskandinav olanının adı volsung sigurd iken daha yeni, söyleyeni belli ama ismi bilinmeyen ve cermen olanının adı das nibelungenlied (nibelunglar destanı)dır. bu iki hikaye birbirinin aynısıdır. aradaki farklar birinin hristiyanlık öncesi diğerinin ise sonrası döneme ait olmasıdır. ilk hikayedeki kahramanın adı sigurd iken ikincisinde siegmund olmuştur. karakterlerin ikisi de ejderha öldürüp kanında yıkanmıştır. bu yüzden ikisine de kılıç, mızrak, ok işlemez yanlızca kanla yıkanırken vucutlarına yapışan bir yapraktan dolayı kanla ıslanmayan bölgeden yaralanıp ölebilirler. (achileusun topuğundan çalmışlar burayı..çok ayıp) ikisininde sihirli yuzukleri vardır ve lanetlidir (tolkienin yuzuk fikri buradan gelir ve bu tolkienii emperyalist hollywood usagı bir dombili yapmaz). fakat mitoloji bilimi bu hikayeleri ayrı destanlar olarak kabul eder çünkü aynı kültürün değişik dönemlerdeki söylenceleridir.
elflerin ve benzeri yaratıkların lugatımıza yalan yanlış aktarılması suçlamasına gelince. elfler ve diğerleri insanoğlundaki hayalgücünün ürünleridir ve hayal dünyasının kuralları tek düzen muhasebe sisteminden daha esnek çalışır. bu ürünler insanın algılayışıyla beraber değişim geçirirler. bundan dolayı bu arkadaşların lugatlara doğru düzgün girmesi gibi bir durum yoktur.
bu kadar çenenin sonunda anlatmaya çalıştığım şey şu. orta dünya,lotr ve ilgili hikayeler en az ilyada ve odessia kadar mitolojiyle ilgilidir zira en az onlar kadar mittir. ve troy filminden dolayı ilyadayı hollywooda alet olmakla ne kadar suçlayabilirsek, tolkienin yarattığı mitide o kadar suçlayabiliriz.
esen kalın.
son not: rambonun da tamamıyle bir savaş filmi olduğunu düşünüyorum. bu konudaki fikirlerimi de bilahare iletirim.
bu tartışmada tutarlı bir yol izleyebilmemiz için bir takım başlangıç noktaları belirlememiz elzemdir.
tanımla başlarsak; mitoloji mitleri, doğuşlarını, anlamlarını yorumlayan inceleyen bilimdalıdır.(kaynak:tdk sözlüğü) bu tanımdan yola çıkarsak yuzuklerin efendisini mitoloji biliminin kaynağı daha doğru bir ifadeyle mitolojinin ilgilenebileceği bir mit olarak kabul edebilir miyiz?
mit temel anlam olarak halk söylenceleri demektir. halk söylencesindeki temel anlam ise anonimliktir başka bir deyişle yazanın belli olmaması, olsa bile çok eski tarihlerde yaşamış olmasından dolayı varlıklarının başlı başına bir mite dönüşmesi durumu. örnek olarak homeros cuk diye oturcaktır. özet ve nihayi bir yargı olarak sunu belirtmem gerekir ki aklımıza mitoloji veya mit kelimeleri geldiğinde bizde çağrıştırdığı kavram eskilik olduğundan dolayı orta dünyayla ilgili olarak anlatılanları mitolojiden saymama eğilimine kapılırız zira lotrun yayınlanışı ancak 1950lere gitmektedir.
peki bu eğilimimiz ne kadar doğru? benim nacizane fikrim tamamıyle yanlış olduğudur. peki neden yanlış? (hıncal uluçun futbol yazıları gibi soru cevap oldu ama idare edin)
ilk olarak mitoloji, mit gibi kavramlar 19. yy sonunda tanımlanmıştır. dolayısıyle bu kavramları tanımlayanlar lotr gibi yazarı yaşayan bir soylenceyle karşı karşıya kalmamışlardı. ve yeni olan korkutmuştur,dışlanmıştır.
ikinci olarak lotr ne kadar mittir??
el cevap: tamamıyle çünkü mitler kabaca dünyanın yaratılışıyla, kahramanlıklarla ilgili hikayelerdir. tolkien baba silmarillionun ilk sayfalarında ardanın yaratılışını anlatır. kahramanlık kısmı ile ilgili bir şey söylemeye gerek duymuyorum.
üçüncü soru tolkien bu eseri yaratırken diğer mitlerden yararlanmış. bu hırsızlık olmuyor mu, eserin değerini düşüren bir şey değil mi?
buna hırsızlık dersek bu ithamdan kurtarabileceğimiz bir millet ya da medeniyet kalmaz. çünkü mit yaratımının temelinde etkileşim vardır. misal; romalılar o kadar saraya, paraya, bilgine rağmen tolkienin yarısı kadar çaba göstermemiş sadece yunan mitlerindeki ve söylencelerindeki isimleri değiştirmeyi yeterli görmüştür. dünyanın dört bir yanındaki söylencelerde ortak noktaların bulunması birbirlerine benzemelerini de birbirlerinden çalmak olarak değil birbirlerinden etkilenmek olarak açıklamak daha doğru olur. bu konuyla ilgili vereceğim son örnek ise biri iskandinav diğeride cermen kökenli iki söylencedir. söylencelerden daha eski ve iskandinav olanının adı volsung sigurd iken daha yeni, söyleyeni belli ama ismi bilinmeyen ve cermen olanının adı das nibelungenlied (nibelunglar destanı)dır. bu iki hikaye birbirinin aynısıdır. aradaki farklar birinin hristiyanlık öncesi diğerinin ise sonrası döneme ait olmasıdır. ilk hikayedeki kahramanın adı sigurd iken ikincisinde siegmund olmuştur. karakterlerin ikisi de ejderha öldürüp kanında yıkanmıştır. bu yüzden ikisine de kılıç, mızrak, ok işlemez yanlızca kanla yıkanırken vucutlarına yapışan bir yapraktan dolayı kanla ıslanmayan bölgeden yaralanıp ölebilirler. (achileusun topuğundan çalmışlar burayı..çok ayıp) ikisininde sihirli yuzukleri vardır ve lanetlidir (tolkienin yuzuk fikri buradan gelir ve bu tolkienii emperyalist hollywood usagı bir dombili yapmaz). fakat mitoloji bilimi bu hikayeleri ayrı destanlar olarak kabul eder çünkü aynı kültürün değişik dönemlerdeki söylenceleridir.
elflerin ve benzeri yaratıkların lugatımıza yalan yanlış aktarılması suçlamasına gelince. elfler ve diğerleri insanoğlundaki hayalgücünün ürünleridir ve hayal dünyasının kuralları tek düzen muhasebe sisteminden daha esnek çalışır. bu ürünler insanın algılayışıyla beraber değişim geçirirler. bundan dolayı bu arkadaşların lugatlara doğru düzgün girmesi gibi bir durum yoktur.
bu kadar çenenin sonunda anlatmaya çalıştığım şey şu. orta dünya,lotr ve ilgili hikayeler en az ilyada ve odessia kadar mitolojiyle ilgilidir zira en az onlar kadar mittir. ve troy filminden dolayı ilyadayı hollywooda alet olmakla ne kadar suçlayabilirsek, tolkienin yarattığı mitide o kadar suçlayabiliriz.
esen kalın.
son not: rambonun da tamamıyle bir savaş filmi olduğunu düşünüyorum. bu konudaki fikirlerimi de bilahare iletirim.
(bkz: valar)
ismi genç anlamına gelen valar. dansın ve yeşil çimenlerin valarıdır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?