said nursi ye sevenleri tarafından deil, şamdaki ulemanınn en büyüğü tarafından verilmiş sıfattır. said nursi henüz 1nci dünya savaşı başlamadan şöyle bir tesbit yapmıştır: "avrupa osmanlıya hamiledir. günün birinde onu doğuracak. osmanlı da avrupaya hamiledir, o da onu doğuracak." işte bu tesbit, zaten topal aksak giden osmanlının yerine herşeyiyle batıyı örnek alan bir türk devletinin kurulacağını (ki şimdilerde avrupa birliğine girmeye çalışıyoruz) ve avrupada da bir müslüman devleti kurulacağını (bosna hersek)ve islamın yayılacağını belirtir, ki aynen öyle olmuştur. said nursi bediüzzaman sıfatını zamanın ulemalarına bu tesbitini açıkladığında almıştır.
hakkında açılan tüm davalardan beraat etmesi ile siyaset yapmadığı, sadece insanların imanını kurtarmak için telif edildiği anlaşılmış eserlerdir.
hayatında hiç kimseye düşman olmamış, defalarca zehirlenmesine rağmen hiç kimseye beddua dahi etmemiş, siyasetten hep uzak kalmaya çalışmış, isyan etmek isteyen şeyh saiti yaptığının yanlış olduğunu söyleyip vaz geçirmeye çalışmış ama başarılı olamamış, birinci dünya savaşında gönüllü milis alayına kumandanlık etmiş ve talebeleri ile beraber büyük kahramanlıklar göstermiş, bu kahramanlıkları karşılıksız kalmayıp, esir olarak kaçtığı rusyadan dönünce mecliste merasimle karşılanmış, hiçbir mal varlığı olmamış, defalarca mahkemelere verildiği halde yüce türk adaleti sayesinde hepsinden beraat etmiş, yazdığı risale i nur külliyatı sayesinde milyonlarca insanın imanını kurtarmış (risale kurandan sonra en çok okunan ikinci kitaptır), şamda islam ulemasına verdiği hutbe ile islam aleminin geri kalma sebebini cehalet, ümitsizlik ve ihtilaf olarak belirtmiş, bu üç düşmana karşı savaşılması gerektiğini söylemiş aşmış insandır. kendisine bok atanlar pek çoktur fakat o, tüm insanları sevmiştir.
saygı duyulası insanlardır bunlar.
sayın süleyman demirelin hala cumhurbaşkanlığı gibi mevkilerde gözü olduğunu ispatlayan söylemdir efendim bu. süleyman demirel, malum siyasetçidir. bugün öyle der, yarın şöyle der. önemli olan menfaat olduğundan pek de ciddiye alınmaması gerekir böyle söylemler. sayın recep tayyip erdoğan bey de çok sinirlenmiş demirele. bak bak sen şuna. senin kızların nerde okuyor peki? türkiyede mi? yoksa yurt dışında mı?
istanbul, ankara... yine istanbul, yine ankara... ve yine istanbul ve yine ankara...böyle gider bu...
en sevdiğim arkadaşımın ismi.
seneler oldu okuyorum, hala ne olduğunu, ne iş yaptıklarını öğrenemedim dediğim bölüm.
gazi üniversitesinin güzide fakültelerinden birinin kütüphane kapısına kareli defter sayfasına tükenmez kalemle yazılmış, gelenin geçenin okuduğu tümce.
ani bir refleksle yapıldıktan ve sonuçlarını gördükten sonra iğrenilecek eylem. hele bir de aç karnına yapıldıysa daha bir iğrenilecek eylem.biraz sadistçedir ama sinek gününü görmüştür. öyle her yere konarsa olacağı budur.
"acıktıysan acık ye
kurbağalardan sucuk ye
derelerden böcük ye
ölmüş eşşeğin etini,
kaynananın götünü ye"
kurbağalardan sucuk ye
derelerden böcük ye
ölmüş eşşeğin etini,
kaynananın götünü ye"
çok kötü bir şeydir. hatta en kötü bir şeydir. gecenin bir körüdür ve açık dükkan bulmak imkansızdır. açlıktan uyunamaz da şimdi.
(bkz: sözlük ben acıktım)
(bkz: sözlük ben acıktım)
"bu ne biçimbaşlık ha? yiyen var yiyemeyen var, bir de benim gibi açlıktan geberme reddesine gelen var" dediğim olgu, eylem, vs.
filmi izledikten sonra uyuşturucuya bir kez daha düşmen olduğum hatta tırsıp sigarayı bırakma kararı almama neden olan film.
inşallah beni de karşılarlar dediğim komite
derler ki, iyi niyetli adamın biri gelen geçen atını eşeğini bağlar diye yola bir kazık çakmış. gel zaman git zaman sonra başka iyi niyetli bir adam bu kazık da neyin nesi, biri takılıp düşer diye o kazığı sökmüş. işte adalet, yaptıkları birbirinin tam zıddı olmasına rağmen o iki niyetli insanı da ödüllendirmektir.
ornekte görülebilecek sebeptendir ki, adalet sadece kağıtlar üzerinde değil, insanların vicdanlarında yaşanması gereken yüce bir olgudur.
ornekte görülebilecek sebeptendir ki, adalet sadece kağıtlar üzerinde değil, insanların vicdanlarında yaşanması gereken yüce bir olgudur.
ankaradayız. oran şehrine gitmek üzere kızılayda dolmuşa bindik. dolmuşun genelini kızlar oluşturuyor, hem de ne kızlar. neyse efenim, ben ve kardeşimden başka iki dangalak daha bindiler. başladılar kızları kesmeye. bağıra bağıra konuşuyorlar ve kızları etkilediklerini zannediyorlar. bir ara olayı öyle abarttılar ki, aşağıdaki yaran diyalog sonrası kardeşimle beraber kusacak gibi olduk. işte o yaran diyalog:
-şöför bey şu ilerdeki polis mi? (dangalağın biri)
+evet goçum nooldu? (tahmin ettiğiniz gibi şöför)
-(dangalağımız arkadaşına sesleniyor) lan hüso, eğil lan yere karşıdan polis geliyo.
+(diğeri) ne oldu lan niye??
-(elemanımız) olum dolmuşa hayvan almak yasak, biz seni aldık, bari yakalanmayalım polise...
yuh artık.
-şöför bey şu ilerdeki polis mi? (dangalağın biri)
+evet goçum nooldu? (tahmin ettiğiniz gibi şöför)
-(dangalağımız arkadaşına sesleniyor) lan hüso, eğil lan yere karşıdan polis geliyo.
+(diğeri) ne oldu lan niye??
-(elemanımız) olum dolmuşa hayvan almak yasak, biz seni aldık, bari yakalanmayalım polise...
yuh artık.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?