yasal uyarı: dikkat! aşağıdaki link seks ve cinsellik içeren obje, davranış ya da durum içermektedir, 18 yaşından küçüklerin tıklamamaları rica olunur:
http://www.dogannur.com.tr/images/urun/481.jpg
biraz göreceli bir kavramdır yani bu, yaa yaa...
hurley: tombik, sevilen, iyi kalpli biridir, ormanda koşarken mütemadiyen düşer, pis boğazdır, yemek saklar, yine de yardım severdir ama güzelce duş alamadıkları için bana nedense sürekli ter kokuyormuş gibi geliyor, malum o kadar kilo, iklim tropikal, 2 adım atsa sırıksıklam terliyor.. lost olmadan önce esrarengiz rakamlarla büyük ikramiyeyi tutturmuş, ama o gün bugündür şanssızlıklar da peşini bırakmamış. zaten kütle itibariyle de bir şanssız olma durumu vardır ki bu durum kamplarına adanın öbür tarafından gelen sarışın ve güzel libby’nin anlamsız bir şekilde hurley’e aşık olmasıyla birlikte az da olsa değişmeye başlamıştı derken bu sefer de libby öldü.. zaten kazayla kurşunlanmasaydı bile hurley’nin altında ölecekti.
mr eko: 2. sezonun bombalarından olan eko efendi 3. sezonda daha fazla dayanamayarak can vermiştir, halbuki negzel hristiyanlık propagandası yapıyordu, bugün noeli kutluyorsak onun birini öldürürken bile yüzünden eksik olmayan sakinleştirici gülümsemesinden ve durmadan incilden ve mucizevi olaylardan bahsetmesindendir. lost milletine kendini rahip diye tanıttırmıştır ama aslında uyuşturucu kaçakçısıdır, tüm ömrünü yemi isimli rahip kardeşinin hayatını kurtarmak için heba etmiş, yine de onun ruhuna yaranamamış ve siyah duman saçan öcü tarafından öldürülmüştür. özünde iyi adamdı da biraz fazlaca sıyırmıştı garibim. nerdeyse sayid’i bile hristiyan edecekti ki öldü gitti.
jin: sun’ın kocası ve koreli jin zavallısı tüm hayatını eşine adamış, onun için babasının kirli işlerine bulaşmış, yememiş yedirmiş, kendi babasını onlara layık görmediği için görüşmez olmuş ama yine de boynuzlanmıştır. biraz muhafazakar olan jin yavşak ve dejenere amerikalılarla takıla takıla 2. sezonda bayağı açılmış artık yavaş yavaş ingilizceden bile çakmaya başlamıştır. oldukça bencil ve gıcık bir başlangıç yapan jin, son bölümlere doğru adada en uyuz adam için bile yardıma koşmaya çalışan pantere dönüşmüştür. ayrıca taş gibi bir vücudu vardır ama bunun konumuzla bir alakası yok sanırım, neyse...
mr eko: 2. sezonun bombalarından olan eko efendi 3. sezonda daha fazla dayanamayarak can vermiştir, halbuki negzel hristiyanlık propagandası yapıyordu, bugün noeli kutluyorsak onun birini öldürürken bile yüzünden eksik olmayan sakinleştirici gülümsemesinden ve durmadan incilden ve mucizevi olaylardan bahsetmesindendir. lost milletine kendini rahip diye tanıttırmıştır ama aslında uyuşturucu kaçakçısıdır, tüm ömrünü yemi isimli rahip kardeşinin hayatını kurtarmak için heba etmiş, yine de onun ruhuna yaranamamış ve siyah duman saçan öcü tarafından öldürülmüştür. özünde iyi adamdı da biraz fazlaca sıyırmıştı garibim. nerdeyse sayid’i bile hristiyan edecekti ki öldü gitti.
jin: sun’ın kocası ve koreli jin zavallısı tüm hayatını eşine adamış, onun için babasının kirli işlerine bulaşmış, yememiş yedirmiş, kendi babasını onlara layık görmediği için görüşmez olmuş ama yine de boynuzlanmıştır. biraz muhafazakar olan jin yavşak ve dejenere amerikalılarla takıla takıla 2. sezonda bayağı açılmış artık yavaş yavaş ingilizceden bile çakmaya başlamıştır. oldukça bencil ve gıcık bir başlangıç yapan jin, son bölümlere doğru adada en uyuz adam için bile yardıma koşmaya çalışan pantere dönüşmüştür. ayrıca taş gibi bir vücudu vardır ama bunun konumuzla bir alakası yok sanırım, neyse...
(bkz: erken boşalma)
#189253
-muberra neden beni takip ediyorsun?
+kaçan kovalanır osman...
kısaca işe yaramaz, daha da çok çeker insanı.
-muberra neden beni takip ediyorsun?
+kaçan kovalanır osman...
kısaca işe yaramaz, daha da çok çeker insanı.
previously on artemisias lost: #732773, #732874
ana lucia: 2. sezona aniden gelip bir anda şerefsizin oğlu michaelın kurşunuyla gitmesi bir olmuş melez güzel. sağlam ve sert hatundu velhasıl, ölmesine en az boone cillobunun ölmesi kadar üzüldüğüm asabi fişek. istifa etmiş eski polis, pek çok ada sakini gibi o da katil ruhlu; kafasını bozanı temizinden kurşunlayan, azdığı zaman elinin altındaki yakışıklıya atlayan (zavallı masum sawyerımın da ırzına geçmişliği vardır), özünde iyi biri olan ama çocuğunun karnında ölmesiyle iyiden zıvanadan çıkmış erkeksi dişiydi, yazık oldu erkenden öldürdüler, toprağı bol olsun. (dizide olanlar gerçek di mi lan? dua falan ediyorum da burda böyle tuhaf olmuyor umarım)
michael: adaya oğluyla düşen, ilk başlarda insanın sempati duyduğu ama sonradan dişlek oğlunu othersdan kurtaracağım diye hem libbyi, hem ana luciayı öldüren, yetmezmiş gibi jack, kate ve sawyerı othersa teslim eden, kendinden başka kimseyi düşünmeyen şerefsizin önde gideni olduğunu 2. sezonun sonunda anlıyorsunuz. umarım eve dönüş için bindiği teknede gebermiştir, walta acırım sadece. adalıların başına gelmiş en kötü olay, o siyah duman çıkartan öcü bile bu kadar zarar vermemiştir onlara kanımca.
rose 50 yaşlarında zenci bir hatundur, ilk sezon boyunca bilirmiş gibi kocam ölmedi diyip durdu karı, 2. sezonda hoop kocası çıkıverdi ve hepimize "vay anasını" dedirtti. flashbacklerde kanser ve ölmek üzere olduğunu ve adaya gelince iyileştiğini öğrenip hafiften bir vay be daha çekiyorsunuz. acayip cool hatundur, hiç bir şeye tepki vermez ve sanırım adadan ayrılmak istemeyen tek şahıstır. bir de kocasına "bernard" diyişi vardır tadından yenmez: beğhrnaaağhrfd
hea devam edecek...
ana lucia: 2. sezona aniden gelip bir anda şerefsizin oğlu michaelın kurşunuyla gitmesi bir olmuş melez güzel. sağlam ve sert hatundu velhasıl, ölmesine en az boone cillobunun ölmesi kadar üzüldüğüm asabi fişek. istifa etmiş eski polis, pek çok ada sakini gibi o da katil ruhlu; kafasını bozanı temizinden kurşunlayan, azdığı zaman elinin altındaki yakışıklıya atlayan (zavallı masum sawyerımın da ırzına geçmişliği vardır), özünde iyi biri olan ama çocuğunun karnında ölmesiyle iyiden zıvanadan çıkmış erkeksi dişiydi, yazık oldu erkenden öldürdüler, toprağı bol olsun. (dizide olanlar gerçek di mi lan? dua falan ediyorum da burda böyle tuhaf olmuyor umarım)
michael: adaya oğluyla düşen, ilk başlarda insanın sempati duyduğu ama sonradan dişlek oğlunu othersdan kurtaracağım diye hem libbyi, hem ana luciayı öldüren, yetmezmiş gibi jack, kate ve sawyerı othersa teslim eden, kendinden başka kimseyi düşünmeyen şerefsizin önde gideni olduğunu 2. sezonun sonunda anlıyorsunuz. umarım eve dönüş için bindiği teknede gebermiştir, walta acırım sadece. adalıların başına gelmiş en kötü olay, o siyah duman çıkartan öcü bile bu kadar zarar vermemiştir onlara kanımca.
rose 50 yaşlarında zenci bir hatundur, ilk sezon boyunca bilirmiş gibi kocam ölmedi diyip durdu karı, 2. sezonda hoop kocası çıkıverdi ve hepimize "vay anasını" dedirtti. flashbacklerde kanser ve ölmek üzere olduğunu ve adaya gelince iyileştiğini öğrenip hafiften bir vay be daha çekiyorsunuz. acayip cool hatundur, hiç bir şeye tepki vermez ve sanırım adadan ayrılmak istemeyen tek şahıstır. bir de kocasına "bernard" diyişi vardır tadından yenmez: beğhrnaaağhrfd
hea devam edecek...
(#732773) dizi halkını tanımaya devam etmek gerekirse:
sayid: adanın en süper adamlarından biridir. ırak’lı bir asker ve eski bir işkence uzmanı olmasına rağmen dürüst, güçlü, on parmağında on marifet, insan sarrafı ve yardım sever haliyle herkesin gözüne girmiştir. charlie gibi cıvık, jack gibi ne oldum delisi, john gibi de şaşkın olmamasıyla ayrı bir sevgimizi kazanmıştır. ilk sezonda sevgili sawyer’a işkence yapmıştı ama sonradan yaptıklarına pişman oldu ve namazını kılıp tövbe etti. adadaki barbie’yle yani shannon’la tutkulu bir aşk yaşamış, ona eski ırak’lı sevgilisini bile unutturmuştu ki sonra uzun bacaklı barbie ölünce yine yalnız ve mutsuz kalan sayid kendini yeniden bilişim hizmetlerine, telsiz yapmaya ve bilgisayar hizmetlerine adamıştır.
claire: sapsarı saçları, masmavi gözleri, bembeyaz teni ve sevimli ingiliz aksanıyla adanın en güzel, en genç ve sempatik annesidir. kabak kafalı oğlu aeron’la mutlu mesut günler geçiren claire bir ara others tarafından kaçırılıp deney faresi muamelesi görmüş ve hala da acayip bir şekilde arada bir hastalanarak bunun acısını çekmektedir. kendisine acil şifalar diler, charlie denen hiç hoşlanmadığım maymundan yakasını kurtarmasını temenni eder, bebeğiyle mutlu bir ömür dileriz.
sun dizinin kore’li çekik gözlü dilberi muhtemelen bütün geyşa fantazilerine malzeme olmaktadır. ilk başlarda melake bir imaj çizen hatunun zaman geçtikçe aslında hiç de az olmadığını anlıyorsunuz. gayri meşru bir çocuk karnında kocası jin’in dibinden ayrılmayan mafya babası kızı sun bunun dışında sevimli, insanı rahatlatan ve de yardım sever bir karakterdir.
to be continued...
edit: 3-21i izledikten sonra demeliyim ki..charlieye maymun dediğim için özür dilerim. i luv u charlie, maymun da benim zaten, fırk.
sayid: adanın en süper adamlarından biridir. ırak’lı bir asker ve eski bir işkence uzmanı olmasına rağmen dürüst, güçlü, on parmağında on marifet, insan sarrafı ve yardım sever haliyle herkesin gözüne girmiştir. charlie gibi cıvık, jack gibi ne oldum delisi, john gibi de şaşkın olmamasıyla ayrı bir sevgimizi kazanmıştır. ilk sezonda sevgili sawyer’a işkence yapmıştı ama sonradan yaptıklarına pişman oldu ve namazını kılıp tövbe etti. adadaki barbie’yle yani shannon’la tutkulu bir aşk yaşamış, ona eski ırak’lı sevgilisini bile unutturmuştu ki sonra uzun bacaklı barbie ölünce yine yalnız ve mutsuz kalan sayid kendini yeniden bilişim hizmetlerine, telsiz yapmaya ve bilgisayar hizmetlerine adamıştır.
claire: sapsarı saçları, masmavi gözleri, bembeyaz teni ve sevimli ingiliz aksanıyla adanın en güzel, en genç ve sempatik annesidir. kabak kafalı oğlu aeron’la mutlu mesut günler geçiren claire bir ara others tarafından kaçırılıp deney faresi muamelesi görmüş ve hala da acayip bir şekilde arada bir hastalanarak bunun acısını çekmektedir. kendisine acil şifalar diler, charlie denen hiç hoşlanmadığım maymundan yakasını kurtarmasını temenni eder, bebeğiyle mutlu bir ömür dileriz.
sun dizinin kore’li çekik gözlü dilberi muhtemelen bütün geyşa fantazilerine malzeme olmaktadır. ilk başlarda melake bir imaj çizen hatunun zaman geçtikçe aslında hiç de az olmadığını anlıyorsunuz. gayri meşru bir çocuk karnında kocası jin’in dibinden ayrılmayan mafya babası kızı sun bunun dışında sevimli, insanı rahatlatan ve de yardım sever bir karakterdir.
to be continued...
edit: 3-21i izledikten sonra demeliyim ki..charlieye maymun dediğim için özür dilerim. i luv u charlie, maymun da benim zaten, fırk.
yeni başlayanlar için ada sakinlerini (ki adaysa orası) gelin biraz tanıyalım:
kate: adanın çilli güzeli kate biraz fallik ruhludur, malum ilk 2 sezon boyunca bir jacke bir sawyera yüz vermiştir. 3. sezonda en sonunda sawyera tamamen verip bir seçim yapmıştır ama bu onun bir kelebek misali jackten sawyera günlerce uçuştuğu gerçeğini değiştirmez. ama fallik de olsa yardım sever, güçlü, duygusal, biraz da acıların kızıdır. minik cüssesine aldanmayın zira oldukça surviver bir hali vardır, ve kendisini ya da sevdiği insanları üzen kişileri havaya uçuracak kadar da katil ruhludur.
jack(doc): çok bilmiş jack adanın kazazedelerinin yakışıklı, önder ruhlu, cerrah lideridir. tüm grup ona güvenmekte ve dediklerini yerine getirmektedir. karakterinde sıfır pürüzle ilk 3 sezonu benim nedzimde devirdi, genç kızların rüyasıdır, kendini aldatan eski karısını unutamadığı için çilli güzel katei ya da vahşi güzel ana luciayı sayısız kere ormanlık alanda sıkıştırma şansını elinden kaçırmıştır. adam iyi bir adamdır ve elinde değildir, allahın adasında bile tam bir centilmen, iyilik severdir. kanımca adadaki mesleği yanlıştır zira doktorlar inek ve de asosyal kişilerdir, başarılı bir cerraha göre fazlaca kalifiyedir.
john locke: adada en sevdiğim karakterlerden biri, mantıklı ve de güvenilirdir, en azından 2.5 sezon boyunca öyleydi, tam bir ada insanıdır, fare yer, avlanır, her şeyden anlar. kendisini kaderin yönetmesine fazlaca izin verir, biraz kaderci bir abimizdir ama bu onun suçu değildir, ne zaman ki mantıklı bir karar alsa mutlaka çuvallamaktadır, suçlanmamalıdır. zavallıcık, babası olacak ibneden çok çekmiş, huzuru adada kaderinin peşinden koşarak aramaktadır. tekerlekli sandalyeye tekrar düşmekten ödü kopmaktadır.
to be continued...
kate: adanın çilli güzeli kate biraz fallik ruhludur, malum ilk 2 sezon boyunca bir jacke bir sawyera yüz vermiştir. 3. sezonda en sonunda sawyera tamamen verip bir seçim yapmıştır ama bu onun bir kelebek misali jackten sawyera günlerce uçuştuğu gerçeğini değiştirmez. ama fallik de olsa yardım sever, güçlü, duygusal, biraz da acıların kızıdır. minik cüssesine aldanmayın zira oldukça surviver bir hali vardır, ve kendisini ya da sevdiği insanları üzen kişileri havaya uçuracak kadar da katil ruhludur.
jack(doc): çok bilmiş jack adanın kazazedelerinin yakışıklı, önder ruhlu, cerrah lideridir. tüm grup ona güvenmekte ve dediklerini yerine getirmektedir. karakterinde sıfır pürüzle ilk 3 sezonu benim nedzimde devirdi, genç kızların rüyasıdır, kendini aldatan eski karısını unutamadığı için çilli güzel katei ya da vahşi güzel ana luciayı sayısız kere ormanlık alanda sıkıştırma şansını elinden kaçırmıştır. adam iyi bir adamdır ve elinde değildir, allahın adasında bile tam bir centilmen, iyilik severdir. kanımca adadaki mesleği yanlıştır zira doktorlar inek ve de asosyal kişilerdir, başarılı bir cerraha göre fazlaca kalifiyedir.
john locke: adada en sevdiğim karakterlerden biri, mantıklı ve de güvenilirdir, en azından 2.5 sezon boyunca öyleydi, tam bir ada insanıdır, fare yer, avlanır, her şeyden anlar. kendisini kaderin yönetmesine fazlaca izin verir, biraz kaderci bir abimizdir ama bu onun suçu değildir, ne zaman ki mantıklı bir karar alsa mutlaka çuvallamaktadır, suçlanmamalıdır. zavallıcık, babası olacak ibneden çok çekmiş, huzuru adada kaderinin peşinden koşarak aramaktadır. tekerlekli sandalyeye tekrar düşmekten ödü kopmaktadır.
to be continued...
eğer cep telefonuysa cevap verilendir ve:
-ıggghh alou?
+naber, napıyorsun aşkım?
-hiiç bişiyler bişiyler sen?
+sesin acayip yankılı geliyor, bir de su sesi var, noluyor orda?
-ya ben bir şelalenin yakınlarındaki mağaradayım, su sesi ve yankı ondan, az sonra ariyim mi seni? zira hava bozdu da, ıhhm gök de gürleyebilir her an?
+oha sıçıyorsun di mi?
-cırcır olmuşum hem de.. alo? alooo?
+dıt dıt dıt..
-ıggghh alou?
+naber, napıyorsun aşkım?
-hiiç bişiyler bişiyler sen?
+sesin acayip yankılı geliyor, bir de su sesi var, noluyor orda?
-ya ben bir şelalenin yakınlarındaki mağaradayım, su sesi ve yankı ondan, az sonra ariyim mi seni? zira hava bozdu da, ıhhm gök de gürleyebilir her an?
+oha sıçıyorsun di mi?
-cırcır olmuşum hem de.. alo? alooo?
+dıt dıt dıt..
bu entrylerin ilk anlamları ama asıl anlatmak istedikleri birbirinden ziyadesiyle farklıdır, örneklerle pekiştirmek gerekirse:
entry: zirvede tanıştığım, gülümsemesi ve şen şakrak hoş sohbetiyle dikkatimi çeken sözlük yazarı.
meali: zirve boyunca kestiğim hatun kişisi, o nasıl sıcak şuh kahkahalardı öyle çıkmıyor aklımdan, girişken tavırlarıyla aklımı aldı, uzak durun, benim olacak.
entry: zirvede ağır ve sessiz takılan, yüzünden naif gülümsemesi eksik olmayan biraz cool yazar.
meali: adam gitti bir köşeye oturdu 2 kelime edemedik aq, ama çok yakışıklıydı, bu entry vesilesiyle belki muhabbet açılır, smiley de koyayım, sempatik olayım, hayırlısı...
entry: zirvede nihayet tanıştığım, geceyi unutulmaz kılan yazarlardan.
meali: zirveden önce de sözlükte sohbet ediyorduk, zemini hazırlamıştım zaten de zirve akşamı herkes dağıldıktan sonra bana unutulmaz anlar yaşattı kendisi sağ olsun, taş gibidir ayrıca..
entry: zirveye gelen güzeller güzeli, manken kıvamında yazarımız, ayrıca erkek arkadaşı da çok hoş sohbetmiş.
meali: ben de şans olsa zaten... hatun bir geldi taş ötesi, ama yanında 1.85lik iri kıyım bir herif, ona da selam edeyim de kıllanmasın. inşallah ayrılırlar.
entry: zirvede tanıştığım, gülümsemesi ve şen şakrak hoş sohbetiyle dikkatimi çeken sözlük yazarı.
meali: zirve boyunca kestiğim hatun kişisi, o nasıl sıcak şuh kahkahalardı öyle çıkmıyor aklımdan, girişken tavırlarıyla aklımı aldı, uzak durun, benim olacak.
entry: zirvede ağır ve sessiz takılan, yüzünden naif gülümsemesi eksik olmayan biraz cool yazar.
meali: adam gitti bir köşeye oturdu 2 kelime edemedik aq, ama çok yakışıklıydı, bu entry vesilesiyle belki muhabbet açılır, smiley de koyayım, sempatik olayım, hayırlısı...
entry: zirvede nihayet tanıştığım, geceyi unutulmaz kılan yazarlardan.
meali: zirveden önce de sözlükte sohbet ediyorduk, zemini hazırlamıştım zaten de zirve akşamı herkes dağıldıktan sonra bana unutulmaz anlar yaşattı kendisi sağ olsun, taş gibidir ayrıca..
entry: zirveye gelen güzeller güzeli, manken kıvamında yazarımız, ayrıca erkek arkadaşı da çok hoş sohbetmiş.
meali: ben de şans olsa zaten... hatun bir geldi taş ötesi, ama yanında 1.85lik iri kıyım bir herif, ona da selam edeyim de kıllanmasın. inşallah ayrılırlar.
hep beraber bir şeyler yazıp, entry falan refere edip, nick verip, sözlüğün ırzına geçmek suretiyle ama mutlaka seçmemiz gereken kişidir.
yine saçma sapan bir başlıkta görüşmek üzere efendim hoşçakalın, gereksiz anketlerle yaşayın.
yine saçma sapan bir başlıkta görüşmek üzere efendim hoşçakalın, gereksiz anketlerle yaşayın.
8 yaşındaysanız yani henüz aklınız yerine oturmadıysa, dünyada olup bitenleri farkında değilseniz, tek derdiniz çarpım tablosunu öğrenmek ve bakkaldan tombi almaksa, 35 yaşındakiler kocaman amca ve hayat da sonsuz gibi geliyorsa bir de üstüne biri de rüyalarınızı süslüyorsa hayat çok güzeldir, çok doğru bir önermedir.
---spoiler---
3. sezona geçince en popüler oyuncular (kate, jack ve sevgili sawyer-ki bir gün bu satırları sevgilim sawyer diye dolduracağım sözlük-) diğerleri tarafından tutsak edilince yeni bölümlerin adanın bol bol diğer tarafında geçeceğini ve nihayet others nickli ibnelerin akıbetini az da olsa öğreneceğini anlayıp insana derin bir oh çektirse de her bölümde biraz daha kafa karıştırmaya devam ediyorlar. hayır bakın sonra toparlayamayacaklar, 5. sezonda bitecekmiş, şimdi çözülmeye başlasa ancak biter ama yok hala acayip acayip şeyler, deli ediyorlar.
ilk sezonda pilotu yiyen canavar acaba 2. sezounda çim sulama makinesi sesi çıkartan ve siyah dumanlar saçıp mr eko’nun karşısına çıkan yaratık mıydı kesin bilemedim ama en azından bir şeyleri kadraja soktular az da olsa nefes aldırdılar.
---spoiler---
son spoiler’ımızda dün gece rüyamda sawyer’ın yarılan kaşına pansuman yaparken birden.. eiöö bunun diziyle alakası yok sanırım, boş verin.
3. sezona geçince en popüler oyuncular (kate, jack ve sevgili sawyer-ki bir gün bu satırları sevgilim sawyer diye dolduracağım sözlük-) diğerleri tarafından tutsak edilince yeni bölümlerin adanın bol bol diğer tarafında geçeceğini ve nihayet others nickli ibnelerin akıbetini az da olsa öğreneceğini anlayıp insana derin bir oh çektirse de her bölümde biraz daha kafa karıştırmaya devam ediyorlar. hayır bakın sonra toparlayamayacaklar, 5. sezonda bitecekmiş, şimdi çözülmeye başlasa ancak biter ama yok hala acayip acayip şeyler, deli ediyorlar.
ilk sezonda pilotu yiyen canavar acaba 2. sezounda çim sulama makinesi sesi çıkartan ve siyah dumanlar saçıp mr eko’nun karşısına çıkan yaratık mıydı kesin bilemedim ama en azından bir şeyleri kadraja soktular az da olsa nefes aldırdılar.
---spoiler---
son spoiler’ımızda dün gece rüyamda sawyer’ın yarılan kaşına pansuman yaparken birden.. eiöö bunun diziyle alakası yok sanırım, boş verin.
(bkz: pelin otu)
açıklama entrysi: bu pelin milleti ya ottur ya da sürü psikolojisinden çıkamamış koyundur. başka bir açıklaması olamaz bunun artık.
açıklama entrysi: bu pelin milleti ya ottur ya da sürü psikolojisinden çıkamamış koyundur. başka bir açıklaması olamaz bunun artık.
girilebilecek en berbat yaş, daha berbatı 31dir, daha da berbatı 32.. böyle gider.
#730544
yahut ben fesatım.
yahut ben fesatım.
sözlüğü açmadan önce "niyet ettik allah rızası için sözlüğümüzü açmaya" demeyen kafirlerin sözlüğüdür, kurban bayramında bu konu hakkında entry girmek bile günahtır, dağılın ulan!
bir sözlük ismi, bir şeylerin kısaltması ama daha çok hareket çekme efektini sözlük ismi yapmışlar gibi..
-hangi sözlükte yazıyorsun yeeenim?
+aaal!!!!
-ne dedim lan ben şimdi de hareket çekiyorsun?
+yok öyle değil sözlüğün adı: aaal!!!
-bak hala..
-hangi sözlükte yazıyorsun yeeenim?
+aaal!!!!
-ne dedim lan ben şimdi de hareket çekiyorsun?
+yok öyle değil sözlüğün adı: aaal!!!
-bak hala..
kimler var butonuna bastıktan sonra ordan artemisia yazısını görürseniz ki çok sık olmayacaktır bu; nickinin yanındaki yıldız şeklindeki düğmeye basınız ve çıkan kutucuğa "vip" yazıp 2222’ye gönderiniz. 1 hafta içinde eğer ki vip olma özelliklerini taşıyorsanız size geri dönülecek ve sizin de nickinizin yanında sadece sizin görebileceğiniz bir buton belirecektir. nerden mi biliyorum, ben de var, ya..yaa...
edit medit: hayır bir yalan attım, sırf rezil etmek için 1 saat içinde cidden hayata geçirmişler ya helal olsun, cık cık..
edit medit: hayır bir yalan attım, sırf rezil etmek için 1 saat içinde cidden hayata geçirmişler ya helal olsun, cık cık..
"yaşasın, tek ben değilim; değilim çünkü yann tiersen tüm hislerimi inanılmaz bir müzikle bu şarkıya aktarmış" hissi uyandırır insanda... biraz yalnız, yalnızlığını farkında ama yine de kendine acımayıp, dibe vurmayıp bir şekilde hayatını sürdüren belki hazsız ama ayakta, belki mutsuz ama idare eden bir insanı anlatır, sanırım özetle şunları söyler:
her neyse, her yolu deneyebilirim ama sonuçta hep aynı kısır döngü, hep aynı sonuç ve şimdi bundan yoruldum. onurumu, görünüşümü ve pek çok şeyi kaybetim ve şimdi yorgunum, ama korkma, iyi bir iş buldum, senin şu sevdiğin bisikletimle her gün gidiyorum.
yatağımın altında okumadığım pek çok kitap var ve sanırım okumayacağım, konsantrasyonum yok, sadece beyaz bir düzensizlik ve biliyorsun, çok yorgunum... ama endişelenme bazen akşam yemeklerine ve partilere gidiyorum benimle ilgilenen ve beni geri eve getirip benle kalan eski dostlarımla...
siyah beyaz döşemeler, duvarlar, daire ve hayat... sadece eksiklik ve sessizlik benimle. bazen hatırlamak için bir şeyler arıyorum ama aklıma gerçekten hiç bir şey gelmiyor ve bazen pencereyi açıp yoldan geçenleri dinliyorum, dışarda bir yerde hayat var..
siyah beyaz döşemeler, duvarlar, daire ve hayat...
her neyse, her yolu deneyebilirim ama sonuçta hep aynı kısır döngü, hep aynı sonuç ve şimdi bundan yoruldum. onurumu, görünüşümü ve pek çok şeyi kaybetim ve şimdi yorgunum, ama korkma, iyi bir iş buldum, senin şu sevdiğin bisikletimle her gün gidiyorum.
yatağımın altında okumadığım pek çok kitap var ve sanırım okumayacağım, konsantrasyonum yok, sadece beyaz bir düzensizlik ve biliyorsun, çok yorgunum... ama endişelenme bazen akşam yemeklerine ve partilere gidiyorum benimle ilgilenen ve beni geri eve getirip benle kalan eski dostlarımla...
siyah beyaz döşemeler, duvarlar, daire ve hayat... sadece eksiklik ve sessizlik benimle. bazen hatırlamak için bir şeyler arıyorum ama aklıma gerçekten hiç bir şey gelmiyor ve bazen pencereyi açıp yoldan geçenleri dinliyorum, dışarda bir yerde hayat var..
siyah beyaz döşemeler, duvarlar, daire ve hayat...
-----spoiler-----
2. sezonun 9. bölümünde sawyer ve kate siyah bir at görürler ormanda, işte tam o sırada, atın karşısında, siyah eldivenli bir el belirir sahnenin en sağında, çekim hatası mıdır yoksa onu da bir yere bağlayacaklar mı bilemedim, bilen varsa bildiriversin, kabak gibi el duruyor orda, hiç kimse yokmuş gibi ata bakıyorlar, bir de aman süper kurguymuş, zeka ürünüymüş, peh, bozuk işte...
-----spoiler-----
2. sezonun 9. bölümünde sawyer ve kate siyah bir at görürler ormanda, işte tam o sırada, atın karşısında, siyah eldivenli bir el belirir sahnenin en sağında, çekim hatası mıdır yoksa onu da bir yere bağlayacaklar mı bilemedim, bilen varsa bildiriversin, kabak gibi el duruyor orda, hiç kimse yokmuş gibi ata bakıyorlar, bir de aman süper kurguymuş, zeka ürünüymüş, peh, bozuk işte...
-----spoiler-----
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?