kendi içinde çelişen cümle.
(bkz: siktir git)
(bkz: küfür ettirme bana)
ingilizcede makara, sohbet, arkadaş vs. anlamlarına gelmektedir.
kaynak: bilgi sözlük
kaynak: bilgi sözlük
(bkz: bi siktir git)
yarın itibariyle seyahat sebebiyle bir hafta kadar sözlüğe uğrayamayacak ve hoş sohbetini özletecek olan bilgiç kişi.
(bkz: crazyman 21)
(bkz: şişme karı)
(bkz: welcome stalin)
yabancı seçme şarkılarıyla odysseus yayındadır. bilgilerinize.
daha da istiyorum anlamında kullanılır.
bir cemal safi şiiri:
iş işten geçmeden,gel de söz dinle,
sen benim aşkımla baş edemezsin.
ben sarhoş gezerken senin derdinle,
sen kendi gönlünü hoş edemezsin.
gül sefa sürse de bülbül çilerken,
bin pişmen olmaz mı rengi solarken,
ben sana dört mevsim bahar dilerken,
sen benim yazımı kış edemezsin.
fırtına biçersin ey rüzgar eken,
borcunu faizle öder geciken,
sen benim gezdiğim yolları diken,
yattığım yatağı taş edemezsin.
gülersin aşığı yedekte sayıp,
yetmez mi arından verdiğin kayıp,
kınalı kekliğim elde var deyip,
sen beni kafeste kuş edemezsin.
kapılma hayalin renk akışına,
ağlarsın gerçeğin can yakışına,
ben kurban olurken bir bakışına,
o canım gözleri yaş edemezsin.
aklını başına topla da vazgeç,
beni dinle de vuslata gün seç,
sen benim elime mecbursun er geç,
bahtımı mecnun’a eş edemezsin
iş işten geçmeden,gel de söz dinle,
sen benim aşkımla baş edemezsin.
ben sarhoş gezerken senin derdinle,
sen kendi gönlünü hoş edemezsin.
gül sefa sürse de bülbül çilerken,
bin pişmen olmaz mı rengi solarken,
ben sana dört mevsim bahar dilerken,
sen benim yazımı kış edemezsin.
fırtına biçersin ey rüzgar eken,
borcunu faizle öder geciken,
sen benim gezdiğim yolları diken,
yattığım yatağı taş edemezsin.
gülersin aşığı yedekte sayıp,
yetmez mi arından verdiğin kayıp,
kınalı kekliğim elde var deyip,
sen beni kafeste kuş edemezsin.
kapılma hayalin renk akışına,
ağlarsın gerçeğin can yakışına,
ben kurban olurken bir bakışına,
o canım gözleri yaş edemezsin.
aklını başına topla da vazgeç,
beni dinle de vuslata gün seç,
sen benim elime mecbursun er geç,
bahtımı mecnun’a eş edemezsin
cebeci istasyonunda bir akşam üstü
incecikten bir yağmur yağıyordu yollara
yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
sıcak bir kara sevda
yüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu;
acımsı, buruk.
mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde
sessizliği üstümüzden atamıyorduk
bir saçak altında kararsız, yorgun
saatlerce duruyorduk
kimse görmüyordu bizi
cebeci istasyonunda bir akşam üstü
yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
cebeci istasyonunda bir akşam üstü
bir başka türlüydü bu insanlar
sen bir başka türlüydün
gözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi
gözlerin gözlerimde erimekteydi
bir mermer heykel gibi yanımda duruyordun
beni bırakma diyordun
meyhane sarhoşları gibi sırılsıklam
bir yalnızlık duyuyorduk
ağlıyordun, ağlıyordun...
cebeci istasyonunda bir tren
nefes nefese soluyordu
gerilmiş bir keman teli gibiydik
ankara kalesinde bir eski çalar saat
bilmem kaça vuruyordu
bir yağmur yağıyor inceden ince
içimizdeki binbir düşünce
harmanlar misali savruluyordu
islanmış bir ceylan yavrusu gibi
tiril tiril titriyordun
gitsek gitsek diyordun.
yüreğimin atışından deli gönlümce
sırıl sıklam, paramparça, permeperişan
türküler söylüyordum
ağlıyordun, ağlıyordun...
şimdi, şimdi seni düşünüyorum
cebeci yollarında rüzgarlar esiyor, serin
paramparça düşmüş gönül ufkuma
iki yıldız gibi gözlerin
gel ey ciğerime saplanan hançer
gel ey yüreğime oturmuş kurşun
göçmen kuşlar gibi çok uzaklardan
gel artık
ne olursun
incecikten bir yağmur yağıyordu yollara
yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
sıcak bir kara sevda
yüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu;
acımsı, buruk.
mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde
sessizliği üstümüzden atamıyorduk
bir saçak altında kararsız, yorgun
saatlerce duruyorduk
kimse görmüyordu bizi
cebeci istasyonunda bir akşam üstü
yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
cebeci istasyonunda bir akşam üstü
bir başka türlüydü bu insanlar
sen bir başka türlüydün
gözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi
gözlerin gözlerimde erimekteydi
bir mermer heykel gibi yanımda duruyordun
beni bırakma diyordun
meyhane sarhoşları gibi sırılsıklam
bir yalnızlık duyuyorduk
ağlıyordun, ağlıyordun...
cebeci istasyonunda bir tren
nefes nefese soluyordu
gerilmiş bir keman teli gibiydik
ankara kalesinde bir eski çalar saat
bilmem kaça vuruyordu
bir yağmur yağıyor inceden ince
içimizdeki binbir düşünce
harmanlar misali savruluyordu
islanmış bir ceylan yavrusu gibi
tiril tiril titriyordun
gitsek gitsek diyordun.
yüreğimin atışından deli gönlümce
sırıl sıklam, paramparça, permeperişan
türküler söylüyordum
ağlıyordun, ağlıyordun...
şimdi, şimdi seni düşünüyorum
cebeci yollarında rüzgarlar esiyor, serin
paramparça düşmüş gönül ufkuma
iki yıldız gibi gözlerin
gel ey ciğerime saplanan hançer
gel ey yüreğime oturmuş kurşun
göçmen kuşlar gibi çok uzaklardan
gel artık
ne olursun
(bkz: cebeci istasyonu ve sen)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?