kimi ilişkilerde ayrılığa kadar gittiği bile görülmüştür bu sebepten ötürü. fakat çiftler birbirlerini hakikaten seviyorsa, bir şekilde durumun üstesinden geleceklerdir.
manikür esnasında french denilen şey de yapılır. bu, el tırnaklarının ucuna beyaz oje sürülmesi ve tırnağın uzun gösterilmesi olayıdır. fransız buluşudur. tırnaklarıno temizlemeye kasan fransızlar tarafından temiz görünmek amaçlı uygulanmıştır.
aynı amacın bir başka aracı için;
(bkz: parfüm)
aynı amacın bir başka aracı için;
(bkz: parfüm)
fransızların pisliği sağolsun, bulunmuştur. kendileri yıkanma konusunda direttikleri için pis kokularını örtmek amaçlı icat edilmiştir.
aynı mantık için (bkz: manikür); french
aynı mantık için (bkz: manikür); french
gökbörü, türk destanlarında gök mavisi renginde, asırda bir görünen kurt.
asenanın kardeşidir.
çömezimimizin ülkücü olduğuna dair bir takım şeyler sezmekteyim nickinden kaynaklı.
asenanın kardeşidir.
çömezimimizin ülkücü olduğuna dair bir takım şeyler sezmekteyim nickinden kaynaklı.
atlar da çok sever, hatta ilerletmek için önlerine sarkıtılır, sonra hayvan ona ulaşma çabasıyla koşturmaya başlar, siz de böylece amacınıza ulaşmış olursunuz. yer yer elma da olabilir bu.
mal ve aptaldır hepsi.
#852257 nolu entryde saçmalığı pek net açıklanmıştır.
#852257 nolu entryde saçmalığı pek net açıklanmıştır.
tam olarak şu anda gerçekleşmiş dialogdur;
anne: geçen geceki partiye gittim diyodun anlatsana biraz nasıldı?
aello: valla iyiydi güzeldi, eğlendim baya.
anne: kimler vardı? tipleri sevdim falan dedin kızım biraz bahsetsene ya merak ediyorum
aello: ya söylesem tanicaksın sanki amerikan insanları tiplerinden ne diyim
aello: uzun sarışındı biri, iri yarı şişkoydu diğeri ama komik insandı sevdim sonra bi kız vardı işte onun da makyajına yardım ettim millet gelmeden falan filan işte tip diosun al sana tip
aello: neyse tamam sorma parti falan
anne: beni mi anlatıyosun sen?
aello: nasıl?
anne: şişko sarışın falan?? alındım ama.
aello: asdahghafds ciddi misin ya onları insanlar için demiştim alınma
anne: ben insan değil miyim yani?
ve bu böyle gider...
anne: geçen geceki partiye gittim diyodun anlatsana biraz nasıldı?
aello: valla iyiydi güzeldi, eğlendim baya.
anne: kimler vardı? tipleri sevdim falan dedin kızım biraz bahsetsene ya merak ediyorum
aello: ya söylesem tanicaksın sanki amerikan insanları tiplerinden ne diyim
aello: uzun sarışındı biri, iri yarı şişkoydu diğeri ama komik insandı sevdim sonra bi kız vardı işte onun da makyajına yardım ettim millet gelmeden falan filan işte tip diosun al sana tip
aello: neyse tamam sorma parti falan
anne: beni mi anlatıyosun sen?
aello: nasıl?
anne: şişko sarışın falan?? alındım ama.
aello: asdahghafds ciddi misin ya onları insanlar için demiştim alınma
anne: ben insan değil miyim yani?
ve bu böyle gider...
1934 yılında, avusturya da işçilerin faşizme karşı direndiği ayaklanmadır.
(bkz: avusturya isci marsi)
belirtilen marş, bu ayaklanma sayesinde tanınmış, sonrasında pek çok dile çevrilmiştir sözleri.
(bkz: avusturya isci marsi)
belirtilen marş, bu ayaklanma sayesinde tanınmış, sonrasında pek çok dile çevrilmiştir sözleri.
viyanada, 1927 yılında 89 işçinin ölümüne yol açan ayaklanmadır.
avusturya’da çıkan temmuz ayaklanması üzerine yazılmıştır, şubat ayaklanması sırasında yaygınlık kazanmıştır.
kızılırmak tarafından söylenilen marşın başında ataol behramoğlunun şiiri yer almaktadır;
"ve cellat uyandı yatağında bir gece
tanrım dedi, bu ne zor bilmece
öldükçe çoğalıyor adamalar,
ben tükenmekteyim öldürdükçe"
bu kısmın, marşa oldukça yakıştığını düşünmekteyim, evet, çok güzel olmuş.
kızılırmak tarafından söylenilen marşın başında ataol behramoğlunun şiiri yer almaktadır;
"ve cellat uyandı yatağında bir gece
tanrım dedi, bu ne zor bilmece
öldükçe çoğalıyor adamalar,
ben tükenmekteyim öldürdükçe"
bu kısmın, marşa oldukça yakıştığını düşünmekteyim, evet, çok güzel olmuş.
resim çizilir, fotoğraf çekilir.
resim çekilmez. o yüzden msnde, orda burda "aaa resmini çok beğendim ne zaman çektin??" gibi soruların yöneltilmesi dilin yozlaşmasından kaynaklanan bir başka hatadır. bu da illet eder.
resim çekilmez. o yüzden msnde, orda burda "aaa resmini çok beğendim ne zaman çektin??" gibi soruların yöneltilmesi dilin yozlaşmasından kaynaklanan bir başka hatadır. bu da illet eder.
(bkz: ergenekon operasyonu)
artık tarihin kör gözler tarafından tekerrürüne tanıklık etmektense ondan ders çıkarmak zorunlu olmalıdır.
1. dünya savaşından sonra 1920 yılında imzalanan fakat vampirler tarafından ülkenin kanının emilmesine lozan antlaşması ile izin verilmeyen, gerçek kabustur.
maddeler şöyledir:
sınırlar (madde 27-36): edirne ve kırklareli dahil olmak üzere trakya’nın büyük bölümü yunanistan’a, ceyhan-antep-urfa-mardin-cizre kent merkezleri suriye’ye bırakılacak, istanbul osmanlı devleti’nin başkenti olarak kalacak;
boğazlar (madde 37-61): istanbul ve çanakkale boğazları ile marmara denizi silahtan arındırılacak, savaş ve barış zamanında bütün devletlerin gemilerine açık olacak; boğazlarda deniz trafiği on ülkeden oluşan uluslararası bir komisyon tarafından yönetilecek; komisyon gerekli gördüğü zaman müttefik devletlerin donanmalarını yardıma çağırabilecek;
kürt bölgesi (madde 62-64): ingiliz, fransız ve italyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon fırat’ın doğusundaki kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak; bir yıl sonra kürtler dilerse milletler cemiyeti’ne bağımsızlık için başvurabilecek;
izmir (madde 65-83): yaklaşık olarak bugünkü izmir ili ile sınırlı alanda osmanlı devleti egemenlik haklarının kullanımını beş yıl süre ile yunanistan’a bırakacak; bu sürenin sonunda bölgenin osmanlı veya yunanistan’a katılması için plebisit yapılacak;
ermenistan (madde 88-93): osmanlı ermenistan cumhuriyetini tanıyacak; türk-ermeni sınırını hakem sıfatıyla abd başkanı belirleyecek (başkan wilson 22 kasım 1920’de verdiği kararla trabzon, erzurum, van ve bitlis illerini ermenistan’a verdi.)
arap ülkeleri ve adalar (madde 94-122): osmanlı savaşta veya daha önce kaybettiği arap ülkeleri, kıbrıs ve ege adaları üzerinde hiçbir hak iddia etmeyecek;
azınlık hakları (madde 140-151): osmanlı din ve dil ayrımı gözetmeksizin tüm vatandaşlarına eşit haklar verecek, tehcir edilen gayrımüslimlerin malları iade edilecek, azınlıklar her seviyede okullar ve dini kurumlar kurmakta serbest olacak, osmanlı’nın bu konulardaki uygulamaları gerekirse müttefik devletler tarafından denetlenecek;
askeri konular (madde 152-207): osmanlı’nın askeri kuvveti, 15.000’i jandarma olmak üzere 50.000 personelle sınırlı olacak, türk donanması tasfiye edilecek, marmara bölgesinde askeri tesis bulunduramayacak, askerlik gönüllü ve paralı olacak, azınlıklar orduya katılabilecek, ordu ve jandarma müttefik kontrol komisyonu tarafından denetlenecek;
savaş suçları (madde 226-230): savaş döneminde katliam ve tehcir suçları işlemekle suçlananlar yargılanacak;
borçlar ve savaş tazminatı (madde 231-260): osmanlı’nın mali durumundan ötürü savaş tazminatı istenmeyecek, türkiye’nin almanya ve müttefiklerine olan borçları silinecek; ancak türk maliyesi müttefiklerarası mali komisyonun denetimine alınacak;
kapitülasyonlar (madde 260-268): osmanlı’nın 1914’te tek taraflı olarak feshettiği kapitülasyonlar müttefik devletler vatandaşları lehine yeniden kurulacak;
ticaret ve özel hukuk (269-414): türk hukuku ve idari düzeni hemen her alanda müttefikler tarafından belirlenen kurallara uygun hale getirilecek; sivil deniz ve demiryolu trafiği müttefik devletler arasında yapılan işbölümü çerçevesinde yönetilecek; iş ve işçi hakları düzenlenecek; eski eserler kanunu çıkarılacak vb.
şimdiki durumumuzla yakından bağdaşmıyor mu? bu sefer imza atacakların arasında amerika da var. üstelik bunun sonunda, minnacık kalan türk topraklarında yaşayan azınlıklara da vergi vs gibi konularda ayrıcalık yapıp diğer ülkelerin vatandaşlığına geçmeleri konusunda teklifte bulunmuşlardır 20li yıllarda.
(hemen eklemek istiyorum; daha bir kaç hafta önce amerikadan fuar geldi türkiyeye, öğretmenleri topladılar yardım kuruluşlarında vs ayda 3000 dolar maaş verip çalıştırmak karşılığında.)
bunlar unutulmamalı, bu kabustan nasıl çıktığımız bilinmeli. yeter artık bu ne böyle!? insanların gözlerini oydukça oyuyorlar.
geçmişi kontrol eden geleceği kontrol eder, geleceği kontrol eden de şimdiyi kontrol eder.
her devrimin bir karşı devrim süreci vardır. ama bütün bu olanlar bana kalırsa bu sürecin boyutlarını aştı.
dursunlar artık, yeter.
1. dünya savaşından sonra 1920 yılında imzalanan fakat vampirler tarafından ülkenin kanının emilmesine lozan antlaşması ile izin verilmeyen, gerçek kabustur.
maddeler şöyledir:
sınırlar (madde 27-36): edirne ve kırklareli dahil olmak üzere trakya’nın büyük bölümü yunanistan’a, ceyhan-antep-urfa-mardin-cizre kent merkezleri suriye’ye bırakılacak, istanbul osmanlı devleti’nin başkenti olarak kalacak;
boğazlar (madde 37-61): istanbul ve çanakkale boğazları ile marmara denizi silahtan arındırılacak, savaş ve barış zamanında bütün devletlerin gemilerine açık olacak; boğazlarda deniz trafiği on ülkeden oluşan uluslararası bir komisyon tarafından yönetilecek; komisyon gerekli gördüğü zaman müttefik devletlerin donanmalarını yardıma çağırabilecek;
kürt bölgesi (madde 62-64): ingiliz, fransız ve italyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon fırat’ın doğusundaki kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak; bir yıl sonra kürtler dilerse milletler cemiyeti’ne bağımsızlık için başvurabilecek;
izmir (madde 65-83): yaklaşık olarak bugünkü izmir ili ile sınırlı alanda osmanlı devleti egemenlik haklarının kullanımını beş yıl süre ile yunanistan’a bırakacak; bu sürenin sonunda bölgenin osmanlı veya yunanistan’a katılması için plebisit yapılacak;
ermenistan (madde 88-93): osmanlı ermenistan cumhuriyetini tanıyacak; türk-ermeni sınırını hakem sıfatıyla abd başkanı belirleyecek (başkan wilson 22 kasım 1920’de verdiği kararla trabzon, erzurum, van ve bitlis illerini ermenistan’a verdi.)
arap ülkeleri ve adalar (madde 94-122): osmanlı savaşta veya daha önce kaybettiği arap ülkeleri, kıbrıs ve ege adaları üzerinde hiçbir hak iddia etmeyecek;
azınlık hakları (madde 140-151): osmanlı din ve dil ayrımı gözetmeksizin tüm vatandaşlarına eşit haklar verecek, tehcir edilen gayrımüslimlerin malları iade edilecek, azınlıklar her seviyede okullar ve dini kurumlar kurmakta serbest olacak, osmanlı’nın bu konulardaki uygulamaları gerekirse müttefik devletler tarafından denetlenecek;
askeri konular (madde 152-207): osmanlı’nın askeri kuvveti, 15.000’i jandarma olmak üzere 50.000 personelle sınırlı olacak, türk donanması tasfiye edilecek, marmara bölgesinde askeri tesis bulunduramayacak, askerlik gönüllü ve paralı olacak, azınlıklar orduya katılabilecek, ordu ve jandarma müttefik kontrol komisyonu tarafından denetlenecek;
savaş suçları (madde 226-230): savaş döneminde katliam ve tehcir suçları işlemekle suçlananlar yargılanacak;
borçlar ve savaş tazminatı (madde 231-260): osmanlı’nın mali durumundan ötürü savaş tazminatı istenmeyecek, türkiye’nin almanya ve müttefiklerine olan borçları silinecek; ancak türk maliyesi müttefiklerarası mali komisyonun denetimine alınacak;
kapitülasyonlar (madde 260-268): osmanlı’nın 1914’te tek taraflı olarak feshettiği kapitülasyonlar müttefik devletler vatandaşları lehine yeniden kurulacak;
ticaret ve özel hukuk (269-414): türk hukuku ve idari düzeni hemen her alanda müttefikler tarafından belirlenen kurallara uygun hale getirilecek; sivil deniz ve demiryolu trafiği müttefik devletler arasında yapılan işbölümü çerçevesinde yönetilecek; iş ve işçi hakları düzenlenecek; eski eserler kanunu çıkarılacak vb.
şimdiki durumumuzla yakından bağdaşmıyor mu? bu sefer imza atacakların arasında amerika da var. üstelik bunun sonunda, minnacık kalan türk topraklarında yaşayan azınlıklara da vergi vs gibi konularda ayrıcalık yapıp diğer ülkelerin vatandaşlığına geçmeleri konusunda teklifte bulunmuşlardır 20li yıllarda.
(hemen eklemek istiyorum; daha bir kaç hafta önce amerikadan fuar geldi türkiyeye, öğretmenleri topladılar yardım kuruluşlarında vs ayda 3000 dolar maaş verip çalıştırmak karşılığında.)
bunlar unutulmamalı, bu kabustan nasıl çıktığımız bilinmeli. yeter artık bu ne böyle!? insanların gözlerini oydukça oyuyorlar.
geçmişi kontrol eden geleceği kontrol eder, geleceği kontrol eden de şimdiyi kontrol eder.
her devrimin bir karşı devrim süreci vardır. ama bütün bu olanlar bana kalırsa bu sürecin boyutlarını aştı.
dursunlar artık, yeter.
bazı yerleri şu son günlerde yaşanan, hatta en son bugün yaşanmış olan "şey"lerin üzerine okuyunca soğuk su gibi geldi.
bunun sonu sevr antlaşmasına kadar gider, ülkeyi oraya kadar geriletir, geriletmektedir.
edit: amaçları da odur zaten.
(ara: sevr antlasmasi)
edit: amaçları da odur zaten.
(ara: sevr antlasmasi)
"uluslararası entegrasyon teorileri ve gümrük birlikleri" , "iktisadi kalkınma", "dışsal ekonomiler ve ekonomik gelişme", "iktisada giriş", "survey of turkish tourism industry", "a.e.t" karşısında dayanıklı tüketim malları", "g.a.p", "avrupa birliği’ne alınmayan türkiye’yi gümrük birliği’nde bekleyen sorunlar" , "küresel kıskaç" gibi kitapları bulunan prof. dr. erol manisalı, halen i.ü. iktisat fakültesi’nde öğretim üyeliği yapmaktadır ve aynı kurumun avrupa ve ortadoğu araştırmaları merkezi’nin başkanıdır. ingiltere, abd, japonya, almanya, isviçre, hollanda, belçika, avusturya, norveç ve mısır’da çok sayıda konferans vermiş ve uluslararası konferanslarda aktif katılımcı olarak bulunmuştur. türk ekonomisi ve ab ilişkileri içeren raporları bulunmaktadır.
istanbul üniversitesi iktisat fakültesi ve okan üniversitesi iktisadi ve idari bilimler fakültesi öğretim üyesi prof. dr. erol manisalı, avrupa birliği müzakerelerinin kullanılarak türkiye’nin sömürgeleştirilmek istendiğini vurguladı. ordu barosu’nun düzenlediği ’ab-türkiye ilişkileri’ konferansında konuşan prof. manisalı, ab müzakerelerinin çok kötü bir seyir takip ettiğini belirtti. ab üyelik sürecinde cumhuriyetin temel değerlerinin tasfiye edilmesine çalışıldığını öne süren manisalı, "ab müzakereleri kullanılarak türkiye adeta sömürgeleştirilmek istenmektedir. böyle giderse türkiye 10 15 yıl sonra parçalanır. bunun adımları atılmıştır. 1995 yılında imzalanan gümrük birliği anlaşması 17 aralık 2004 ve 3 ekim 2005 tarihleri bunun belgesidir. yugoslavya buna örnektir. ama türkiye de bunu yavaş yavaş yapıyorlar. bugünkü şekliyle giderse 10 15 yıl sonra türkiye fener patrikhanesi yle, güneydoğusuyla kuzeydoğusuyla bölünmüş hale gelir" diye konuştu. sivil toplum teşkilatlarının artık daha aktif olması gerektiğini ifade eden manisalı, "bugünkü sorun emperyalizmle işbirliği yapmakla anti emperyalist olmak arasındadır. türkiyede taraflar belirmiştir" ifadesini kullandı.
2005 sertel demokrasi ödülü’ne layık görülmüştür.
ağzını açan kim varsa, hele öğretim üyesi ise ve geçnlerle etkileşim halindeyse ergenekona sokuşturulmakta, tıpkı erol manisalı ve diğer pek çok aydınlarımız gibi.
istanbul üniversitesi iktisat fakültesi ve okan üniversitesi iktisadi ve idari bilimler fakültesi öğretim üyesi prof. dr. erol manisalı, avrupa birliği müzakerelerinin kullanılarak türkiye’nin sömürgeleştirilmek istendiğini vurguladı. ordu barosu’nun düzenlediği ’ab-türkiye ilişkileri’ konferansında konuşan prof. manisalı, ab müzakerelerinin çok kötü bir seyir takip ettiğini belirtti. ab üyelik sürecinde cumhuriyetin temel değerlerinin tasfiye edilmesine çalışıldığını öne süren manisalı, "ab müzakereleri kullanılarak türkiye adeta sömürgeleştirilmek istenmektedir. böyle giderse türkiye 10 15 yıl sonra parçalanır. bunun adımları atılmıştır. 1995 yılında imzalanan gümrük birliği anlaşması 17 aralık 2004 ve 3 ekim 2005 tarihleri bunun belgesidir. yugoslavya buna örnektir. ama türkiye de bunu yavaş yavaş yapıyorlar. bugünkü şekliyle giderse 10 15 yıl sonra türkiye fener patrikhanesi yle, güneydoğusuyla kuzeydoğusuyla bölünmüş hale gelir" diye konuştu. sivil toplum teşkilatlarının artık daha aktif olması gerektiğini ifade eden manisalı, "bugünkü sorun emperyalizmle işbirliği yapmakla anti emperyalist olmak arasındadır. türkiyede taraflar belirmiştir" ifadesini kullandı.
2005 sertel demokrasi ödülü’ne layık görülmüştür.
ağzını açan kim varsa, hele öğretim üyesi ise ve geçnlerle etkileşim halindeyse ergenekona sokuşturulmakta, tıpkı erol manisalı ve diğer pek çok aydınlarımız gibi.
bu ayın;
4ünde fikri sönmezimiz hapishanede,
6sında gencecik fidanlarımız darağacında sonsuzlaştı.
bu ayın;
18inde ibrahim kaypakkayamızın sabrı, güvenilirliği ve dürüstlüğü,
31inde sinan cemgil, kadir manga ve alpaslan özdoğan yoldaşlarımızın, kahraman maraşta, nurhak dağlarında kurşunlanmaları,
vatanın emperyalist güçlere karşı, özgürlüğü için savaşan bu devrimcilerimizin tarihe yazılmıştır adları, ölümsüzleşmiştirler.
bu ay yaşananlar unutulmamalıdır.
4ünde fikri sönmezimiz hapishanede,
6sında gencecik fidanlarımız darağacında sonsuzlaştı.
bu ayın;
18inde ibrahim kaypakkayamızın sabrı, güvenilirliği ve dürüstlüğü,
31inde sinan cemgil, kadir manga ve alpaslan özdoğan yoldaşlarımızın, kahraman maraşta, nurhak dağlarında kurşunlanmaları,
vatanın emperyalist güçlere karşı, özgürlüğü için savaşan bu devrimcilerimizin tarihe yazılmıştır adları, ölümsüzleşmiştirler.
bu ay yaşananlar unutulmamalıdır.
tınısı kulağıma çok komik gelen sözcük.
gözleri kan çanağına çevirir ve kurutur birazcık. zaten ot içmiş biri direk gözlerinden anlaşılır. ağzı da kuruttuğu için sürekli su içesiniz gelir.sakız çiğnemek rahatlatabilir. hızlı ve çok düşündürdüğü için zaman kavramı yavaşlar, geçmek bilmez. düşünülen şey o anda unutulur ve aynı şey tekrar düşünülür, sonra o da unutulur, sonra ne unutulduğu unutulur ve bu böyle gider.
amerikadaki kafa bulma eğlencesidir, alkol bulmak zor olduğundan. bu ülkede genelde dışlanmış, işte ruhsal sorun çeken kimselerden çok normal insanlar tüketir bunu, eğlence olarak görürler, bir şeylerden kaçış olarak değil.
kimyasal bağımlılıktan öte psikolojik bağımlılık yapar, evet, doğrudur; cıvkı çıkarılmadığı sürece bağımlılık yapar mı korkusu yaşamak yersizdir.
etkisi genelde 2 saat içinde geçer ama daha uzun ya da kısa sürebilir. amerikaya en çok meksikadan gelir. komik hisseder insan bazen, güler eder, bazen de paranoyaklaşabilir, belli olmaz.
yine de alkol daha güzeldir; otta bok yoktur pek, ota konan boka konar.
amerikadaki kafa bulma eğlencesidir, alkol bulmak zor olduğundan. bu ülkede genelde dışlanmış, işte ruhsal sorun çeken kimselerden çok normal insanlar tüketir bunu, eğlence olarak görürler, bir şeylerden kaçış olarak değil.
kimyasal bağımlılıktan öte psikolojik bağımlılık yapar, evet, doğrudur; cıvkı çıkarılmadığı sürece bağımlılık yapar mı korkusu yaşamak yersizdir.
etkisi genelde 2 saat içinde geçer ama daha uzun ya da kısa sürebilir. amerikaya en çok meksikadan gelir. komik hisseder insan bazen, güler eder, bazen de paranoyaklaşabilir, belli olmaz.
yine de alkol daha güzeldir; otta bok yoktur pek, ota konan boka konar.
dinledikçe türkiyeyi özlememe vesile olmakta kendisi.
türk sözcüğünden türemiştir, görüldüğü üzere, ancak bir türkçü aleti değildir, mis gibi anadolu ezgisidir.
bir de basit "türkücü"lerin çığırdığı salak tınıyla karıştırılmasa...
türk sözcüğünden türemiştir, görüldüğü üzere, ancak bir türkçü aleti değildir, mis gibi anadolu ezgisidir.
bir de basit "türkücü"lerin çığırdığı salak tınıyla karıştırılmasa...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?