confessions

nikisanders

- Yazar -

  1. toplam entry 33
  2. takipçi 1
  3. puan 3955

bilgi itiraf

nikisanders
nefret ettiğim insan tipleri var.

şimdi burada hangi birini anlatayım bilemedim ki. öyle herkesin nefret ettiği klasik tiplerden zaten nefret ediyorum da bir de çoğu insana normal gelen tipler var benim hiç hoşlanmadığım. gariptir, en çok nefret ettiğim bu tipler de kadınlar arasında. eline akıllı telefonunu alıp dudaklarını öne büzüp boy boy fotoğraflar çekip adeta bir porno yıldızı, bir pop star, bir bilmem ne gibi davrananlar mı dersin, sanki amerikayı az önce keşfetmiş ya da nihayet anti-maddeyi üretmiş gibi bi gözünü kırparak parmaklarıyla zafer işaretleri yapanlar mı dersin, çoluğunu çocuğunu abidik gubidik giydirip dudak dudağa pozlar veren mi dersin, saçma sapan bi takıma fanatik olmuş, saatte bir değişik bi formasını giyerek pozdan poza girenler mi dersin, bütün fotoğraflarına aşklı meşkli tagler ekleyenler mi dersin...

ayh, yazarken bile içim şişti yeminle. ha benim herhangi bi arkadaş listemde böyle insanlar yok çok şükür. olsa direk silerim, acımam. olmadık bi zamanda denk geliyorum da uyuz oluyorum, mesele o yani... neyse, gece gece kafanızı şişirdim.

kopya çekmek

nikisanders
şu anda bir sınıfı matematik yazılısı yapıyorum. çocuklara sorular da cevapları da önceden verilmiş ancak o kadar gevşekler ki, sınavda açar bakarız diye zahmet edip okumamışlar bile. aynı tembelliği sınav sırasında da yapıyorlar, soruları okumadan ellerindeki kağıttan geçirmeye başlıyorlar yazılı kağıdına. 5-10 dk sonra bi tanesi sınıfı uyarıyor, "beyler soruların yerlerini değiştirmiş hoca, ona göre, dikkat edin".

anaaa, hakkaten lan, olm iyi ki sööledin lan, puahahaha... sesleri eşliğinde devam etti sınav.

not: söz konusu olay bir meslek lisesinde geçiyor. çocukların ancak yarısı ygs den geçer puan aldı. ders öğretmeni, sene başından itibaren ygs ye hazırladığı için çocukları müfredatı işlemiyor. bu nedenle sorular veriliyor çocuklara.

kadın erkek ilişkileri

nikisanders
"az önce bi aydınlanma yaşadım bu konuda. rakı güzeli kafam, sabaha kadar edilen sohbet ve kim bilir rüyamda gördüğüm neler sayesinde oldu bu.

bi toparlayayım, hepsini anlatıcam.

duşumu aldım, çayımı demledim geldim. peşin peşin söyleyeyim, benim yaşadığım aydınlanma size sivrisinek vızıltısı gibi gelebilir, çok ümitlenmeyin o yüzden. bir de fazla fazla genelleme içeriyor yazacaklarım, istisnacıları sevgiyle selamlıyorum.

şimdi efendim, karşı cinsle yaşadığımız ikili ilişkilerde biz kadınlar genellikle ne diye saçmalıyoruz?

1. birlikte olduğum adam bana duyduğu sevgiyi göstermek için ne yaptı/yapıyor/yapacak?
2. benim için nelerden vazgeçer, neleri feda eder?

hep bi gösterge, bi kanıt peşindeyiz. yok çiçek almadı, aman doğum günümü unuttu, annemin bayramını kutlamadı gibi somut işler peşindeyiz.

peki neden böyleyiz? neden bu kadar maddi yaklaşıyoruz ilişkilerdeki duyguları anlamak için?

çünkü başka bir yol bilmiyoruz. salaklığımızdan değil, biyolojimiz, kimyamız, evrimsel gelişimimiz izin vermediği için bilmiyoruz. kadın denilen varlık dünyaya geldiği andan itibaren sevgisini vermek üzerine kurulu olarak öğreniyor. çocukken anneye yardım etmeler, yaşlanınca bize bakacak bu kız'lar falan filan.

ama bunun en güçlüsünü annelik olayında yaşıyoruz. bir adamla yaşadığımız, muhtemelen her iki tarafın da hoşuna giden fiziksel bir aktivite sonrasında yeni bir birey dünyaya bizim vücudumuzdan geliyor. aylarca o bireyi taşımak için -kelimenin tam anlamıyla- anatomimiz değişiyor. sonra doğum. ki kendisi için dünyanın en mucizevi olayı derler. sonra aylarca sütünle o çocuğu beslemek, boyu boyunuzu geçene kadar korumak, kollamak vs vs... -burada, babalar hiçbir şey yapmıyor demiyorum, sadece annenin yaptıklarından bahsediyorum-.

özetle, sevdiğimiz adamla ortak bir çocuğumuz olsun diye somut olarak acı çeken, bu işe bedenini yatıran taraf kadın. fiziksel olarak yaşadığı şeyler kadını erkekten, benzer şekilde somut şeyler beklemeye itiyor. istiyoruz ki biz bedensel bir acı çekerken, ilişkimiz için somut olarak bir şeylerden -bedenimizden, güzelliğimizden...- vazgeçiyorken erkek de bunları yapsın. bunları yapamıyorsa başka türlü somut şeylerle bunu telafi etsin.

halbuki erkeklerin ne fizyolojisi müsait böyle bir şeye ne de kimyaları. adamın içinde belki de fırtınalar kopuyor, kimseye karşı hissetmediği duygular hissetmiş sana karşı, sen hala ""benim için ne yaptı""nın peşindesin. adam kelime bile bulamıyor belki de duygularını ifade etmek için. bulabilenler şair olmuş, bak. okudukça vay be diyoruz.

şiir ne güzel bişey..."

08072015

babaannenin ölmesi

nikisanders
"hiç düşünmediğin şeyler gelebilirmiş başına... asla olmaz dediğin... aslında doğal bi süreç, normal bi şeymiş bu, herkese olurmuş, herkes yaşarmış ama eşşek kadar adam olmuş haline rağmen ihtimal vermezmişsin buna sen...

çünkü onun kadar yaşamayı seven bi insan tanımamışsındır hayatında...

seksen küsür yaşına rağmen 10 yıllığına aldığı pasaportuna sevinen bi kadındır o çünkü... bi gün ölebileceğini hiç düşündürtmemiştir sana...

daha bikaç yıl önce yatak odasını yenilemiştir mesela... sonradan pişman olmuştur, takımın yatağını beğenmediğinden ama olsun. yıllarca uyuyacak orda nasıl olsa, diye düşün(dür)müştür.

sonra hasta düşer, konduramazsın böyle bi durumda olabileceğini... üstelik basit bi üşütmedir alt tarafı, ne yapabilir ki böyle güçlü bi kadına...

kimseler söyleyemez sana ne olduğunu, nasıl olduğunu... dilleri varmaz... sen anlarsın...

tek tesellin, yıllardır istediği gibi gitmiş olmasıdır... üçüncü günün sonunda, bir cuma sabahı... sen inanmasan da o inandığı şekilde terk ettiği için bu dünyayı sevinirsin, mantığın kabul etmese de için rahattır bi şekilde...

seksen küsür yaşında vedalaştığı bu dünyayı çok erken terk etmiştir aslında... otuz küsür yaşındaki sen, zaten çok da fazla bi sebep bulamıyorken bu dünyayı anlamlandırmaya, daha da anlamsız gelir her şey düşündükçe gözüne...

sonra böyle sözlük köşelerinde saçmalarsın işte... aradığın-beklediğin-seni bekleyen hiç kimse, hiç bişey kalmamıştır çünkü..."

20.07.2012

babaannenin ölmesi

nikisanders
"bi yanınızı eksik bırakır. çok büyük bi yanınızı. hele ki son yıllarında gönlünüzce onunla birlikte olmamışsanız kocaman bi boşluk olur içinizde.

size anlattıklarını hatırlar, gülümser ve anlamaya başlarsınız.

bir gün televizyon izlerken, gurur duyduğunu belli eden bi tavırla demişti ki;

- biz dedenle hiç öpüşmedik biliyo musun niki.

+ yuh babaane, nasıl yaptınız o zaman 4 çocuu?

- nasıl yapılıyosa öyle yaptık kızım.

o zamanki aklımla anlamamıştım tabi, sonradan düşüyo jeton. babasız büyümüştü babaannem. annesi de gencecikmiş babasını kaybettiklerinde. ikisini bir istemeye geldikleri olurmuş. nasıl bi terbiyeyle büyüttüyse artık büyük nine babaannemi, kocasıyla bile öpüşmemiş olmayı gurur sayardı.

yine de ona göre namus, iki bacak arasında değildi. ben dahil (ki ben onun kızından farklı değildim) hiç kimsenin ilişkilerine, özel hayatına karışmaz, bu konularla ilgili ben anlatmazsam soru bile sormaz, ilgilenmiyormuş gibi görünürdü.

benim babaannem bambaşka bi kadındı."

03.04.2012

babaannenin ölmesi

nikisanders
tam 4 hafta olacak yarın. gece annemi arayıp babaannemin nasıl olduğunu sordum. aynı, dedi. sevindim çünkü aynı olması hala bi umut olduğu anlamına geliyordu benim için. ertesi gün, akşamki sınava da girip yola çıktım. aslında 2 gün sonrasına uçakla gidecektim ama bekleyemedim, atladım otobüse. sabah taksiyle sokağa girdiğimde bi gariplik olduğunu hissettim, balkonların ışığı açık bırakılmıştı. eve girdim, büyük teyzemler bizdeydi. halam sürekli hastaneye gittiği için herhalde bizde kalıyorlar diye düşündüm. salona geçtim, annem yanıma geldi sarıldık. ev niye bu kadar kalabalık, diye sordum, o odada kim yatıyor? kardeşinle kuzenin, dedi. daha 2 gün önce dönmemiş miydi kardeşim istanbul'a? dediğim anda anladım. anne? yoksa babaannem? evet diyemedi, başını sallayarak onayladı sadece. yığıldım kaldım olduğum yerde. 5 gün önce yoğun bakımdaki halini gördüğümde iyileşecekti halbuki, öyle bakmıştı bana.

82 yaşındaydı babaannem ama 28 yaşındaki gençlerden daha doluydu içi yaşam arzusuyla. bize, o hiç ölmeyecekmiş gibi gelirdi. o kadar severdi yaşamayı. 10 yıl sonrası için bile planları vardı. gözümle görmeseydim gömüldüğünü inanamazdım öldüğüne. gördüğüm halde bile inanamıyorum, hala fotoğraflarına bakıp arayasım, o titrek sesini duyasım geliyor.

ilk defa bana bu kadar yakın birini kaybediyorum. ilk defa bende bu kadar büyük emeği olan biri bu yolla çıkıyor hayatımdan.

her ölüm erken ölümdür ama babaannem, sen bu kadar erken yaşatmasaydın keşke bunu bize.

23.02.2012

salatalik turşusu

nikisanders
çok güzel yaparım.

tarifini de vereyim tam olsun:

3 lt su
1,5 su bardağı sirke
3/4 çay bardağı kaya tuzu
1 tatlı kaşığı limon tuzu
1 avuç nohut
1-2 baş sarımsak

önemli not: buradaki sirke market sirkesi. sirkenizi kendiniz yapıyorsanız -ya da ev yapımı sirke kullanacaksanız- tariftekinin iki katı kadar koyun. ayrıca aroma amacıyla maydanoz ve ya kereviz yaprağı ve ya kişniş ekleyebilirsiniz.

afiyet olsun.

ev yapımı bira

nikisanders
malt özünü bulabildiğin sürece -bunu kendin de yapabilirsin ama astarı yüzünden pahalıya geliyor- yapımı gayet de kolay olan içecektir.

şimdi burada link verip reklam yapmak istemem ama guugıl amcayla ufak bi araştırma yaparsanız ne demek istediğimi anlarsınız.

şarap ya da likör gibi aylarca beklemenize de gerek olmaz çoğunlukla. benim yaptığım 3. haftasında içilecek kıvama geldi. tabi bekledikçe güzelleşiyor.

şimdilik bu kadar, afiyet olsun.

sözlerimi geri alamam

nikisanders
eskimeyen şarkıdır.

20 yıl önce liseden mezun oldum. lisede de, üniversitede de bağıra bağıra bu şarkıyı söylediğimiz çok zaman oldu.

bugün, lise son sınıf öğrencilerim gitarla bu şarkıyı çalmaya çalışırlarken beni o yıllara götürdüler.
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol