Hadi ormanda gölgelerin ve alacalı gün ışığının arasında bir yürüyüşe çıkalım. Ormanlar ağaçlardaki rüzgarın fısıltılarıyla, olağanüstü gizemli yerler olabiliyor. Ama durun, ya bu rüzgar değilse, Ya ağaçlar gerçekten konuşuyorsa?
Bitkilere böcekler ya da istila ederek hastalığa yol açmaya çalışan mikroplar saldırdığında bitkiler hemen tepki verir. Mesela yaprak bitlerini kovmak için kimyasal üretirler. Yakın zamana dek aslında bitkilerin bu bilgiyi komşularına aktarabildiğini bilmiyorduk. Yani bitkiler birbirleriyle konuşuyor.
Bilim insanları bunu bir bitkiye yaprak biti bulaştırıp diğerlerinin tepkilerini görerek doğrulamış. Yakınlarda olanların kısa sürede saldırıya hazırlandığını görmüşler.
Daha yaprak bitleri yaklaşmayan tatsız savunma kimyasalları salgılıyormuş. Yaprak bitlerinin geldiğini biliyorlarmış. Yaklaşan saldırıya karşın uyarılmışlar. Peki bu bilgiyi nasıl paylaşıyorlar? Ses, titreşim ya da bitki temelli bir tür semafor yoluyla mı? Hayır. bitkiler doğrudan iletişim kurmuyor, Bir aracıları var. Mantar. Ancak bunlar yüzeyde yetiştiğini gördüğümüz mantarlar değil. Miselyum olarak bilinen ve yeraltında bulunan küçük ip gibi borular.
Bitkileri düşündüğümüzde genelde bitkinin tek başına bireysel bir organizma olduğunu düşünürüz, ancak aslında bitkiler kökleri sayesinde mantarlarla yakından bağlantılıdır. Bu mantarlar orman zemini boyunca ağlar oluşturuyor. Yani bir bitki mantar ağı sayesinde bir başka bitkiye bağlanabilir. Bu ağlar etraflarında su ve besin taşır. Aynı zamanda bir bitkideki iletişim sinyallerini diğerine bizim telefon ağı ya da interneti kullanmamız gibi taşıyabilirler. Geniş bir doğal kablo ağı, gizli sohbetler için mükemmel.
Yani bu yeraltı ağları bir bitkiden diğerine mesaj taşıyor. Biraz e-posta gibi, ya da bu durumda ağaç-posta. Üstelik sadece uyarıları değil, hayati kaynakları da taşıyor. Bu mantarlar bitkiyi su ve mineral besinlerle besliyor. Karşılığında da bitki mantarlara fotosentez sırasında oluşan şekerleri veriyor. Bu hoş bir ayarlama ve bu ağaçlar arası ağın teknolojik benzeriyle bir başka benzerliği daha var. Evinizdeki geniş bantlı ağ gibi daha çok öderseniz daha iyi hizmet alıyorsunuz. evet, mantara daha çok besin veren bitkiler daha hızlı iletişim kuruyor.
vejetaryen
masonlukta ve uzakdoğu sporlarında olduğu gibi, vejeteryanlıkta de dereceler varmış.
birinci derecedekiler sadece kırmızı et yemezler.
ikinci derecedekiler buna tavuğu ekler.
üçüncüdekiler balığı.
dördüncüdekiler her türlü etin yanı sıra süt ürünlerinden de uzak dururlar. beşincidekiler listeye balı da koyar.
altıncı derecedekiler, yani vejeteryanlığın üstadları ise hayvan derisinden yapılmış ürünleri de (kemer, ayakkabı ve elbette kürk) asla kullanmazlar. mış.
erdal şafakın 3 mayıs tarihli yazısından alıntıdır.
birinci derecedekiler sadece kırmızı et yemezler.
ikinci derecedekiler buna tavuğu ekler.
üçüncüdekiler balığı.
dördüncüdekiler her türlü etin yanı sıra süt ürünlerinden de uzak dururlar. beşincidekiler listeye balı da koyar.
altıncı derecedekiler, yani vejeteryanlığın üstadları ise hayvan derisinden yapılmış ürünleri de (kemer, ayakkabı ve elbette kürk) asla kullanmazlar. mış.
erdal şafakın 3 mayıs tarihli yazısından alıntıdır.
(bkz: vejeteryanizm)
yeme biçimi sebze temelli olarak bilinmesine karşın,aslında doğadaki canlıları ve onlardan edinilen besinleri yememeye dayanır. bir kısım vejeteryan sadece et yemezken,bir üst kademede hayvansal hiçbir gıda (misal peynir,süt ..vb) tüketilmez.
sebze yiyengiller (omnivore) olan insan grubu.
sadece sebze ile yetinmei özendirici olan insanlardır bunlar. yanlız sahte vejeteryanlara dikkat etmek gerekir; bunlar kırmızı et yememeyi vejeteryanlıktan sayar seni de beni de aldatır...ayıptır günahtır..
sadece sebze ile yetinmei özendirici olan insanlardır bunlar. yanlız sahte vejeteryanlara dikkat etmek gerekir; bunlar kırmızı et yememeyi vejeteryanlıktan sayar seni de beni de aldatır...ayıptır günahtır..
brüksel lahanasını kuşbaşı, lahana benzeri yapraklı sebzeleri de biftek niyetine yediklerini düşündüğüm insanlar.
nihayetinde b12 eksikliğinden hastanelere düşüren bir beslenme bozukluğu.
bunların bir de $ekilcileri vardır ki bi acayiptirler. "ben vejeteryanım $ekerim ne döneri" diyerek hava bastığını sanar. 1 hafta sonra ba$ka bir $ehirde ocakba$ında tesadüfi olarak yakalanınca "$ekerim ne oldu bizim karnıbahar $i$" diyerek espri yaptığını sanarlar.
"bitkisel cinayetler", "sebzeler de incinir", "her fotosenteziğin eti yenmez sıkıysa öglena yiyin" gibi tepkilerle karşılaşılınması muhtemel olan beslenme şeklini tercih etmiş insan.
(bkz: otcul)
insanin bugune kadar binbir emekle gecirdigi evrimi geri cevirmeye inat etmis insan grubu.
et yemeyen insan turu.
otcul insan.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?