muhtemel bir israil türkiye savaşına gebe gibi allah korusun.
türkiye ile israil arasında başlayan gerginlik
bugun had safhaya ula$mi$tir, oyle ki israil hukumeti vatanda$larina en gec car$amba gunune kadar turkiyeyi terk etme cagrisinda bulundu.
ayrica di$i$leri bakani davutoglu birleşmiş milletler in mavi marmara raporunun basina sizmasi sonucunda turkiyenin israil ile alakali kararlarini aciklamak icin kameralarin kar$isina cikti. turkiyenin israile uygulayacagi yaptirimlar $unlar;
"1- türk israil diplomatik ilişkileri ikinci katip düzeyine indirilecektir. bunun üzerindeki tüm görevliler, başta büyükelçi, en geç çarşamba günü ülkelerine geri döneceklerdir.
2- türkiye ile israil arasındaki tüm askeri anlaşmalar askıya alınmıştır.
3- doğu akdenizde en uzun kıyısı bulunan sahildar devlet olarak türkiye, doğu akdenizde seyrüsefer serbestisi için gerekli gördüğü her türlü önlemi alacaktır.
4- türkiye israilin gazzeye uygaladığı ablukayı tanımamaktadır. israilin 31 mayıs 2010 tarihi itibariyle gazzeye yönelik uyguladığı ambargonun uluslararası adalet divanında incelenmesini sağlayacaktır. bu doğrultuda bm genel kurulunu harekete geçirmek için girişime başlıyoruz.
5- israil saldırısının türk ve yabancı tüm mağdurlarının mahkemelerdeki hak arama girişimlerine gereken destek verilecektir."
davutoglunun konu$masinin tam metni de $u $ekilde;
değerli basın mensupları,
bugün yapacağım açıklamanın nedenini hepiniz çok iyi biliyorsunuz.
israil, bundan yaklaşık 15 ay önce, 31 mayıs 2010 günü, gazze’ye insani yardım götüren 32 ülkeden yüzlerce yolcunun katıldığı uluslararası yardım konvoyuna akdeniz’in uluslararası sularında silahlı bir saldırı düzenlemiştir.
israil askerleri, bu saldırıda, 8’i türk, 1’i amerikan vatandaşı olmak üzere 9 sivili öldürmüş, diğer birçok yolcuyu yaralamış, ayrıca gemi ve yolcuları zorla israil’e götürmüştür.
bu kişiler, israil’in elinde tutsak kaldıkları iki gün boyunca her türlü kötü muameleye maruz kalmışlardır.
değerli arkadaşlar,
bu hukuk dışı saldırının üzerinden yaklaşık 15 ay geçti.
ancak somut gerçekler değişmedi.
bunları tekrarlamakta yarar görüyorum.
israil’in bu saldırısı uluslararası sularda gerçekleşmiştir.
israil askerlerince öldürülenler masum sivillerdir.
katledilen insanlar, israil’in uluslararası hukuka ve insanlık değerlerine aykırı gazze ablukası altında zulüm gören filistin halkının feryadına ses veren, bu insanlara yardım götürmek isteyen sivillerdir.
savaş, insanlık tarihinin acı bir gerçeğidir.
ve savaş, herşeyden önce, en kutsal değer olan insanın yaşam hakkına karşı en ağır tecavüzdür.
nitekim, bütün medeniyetler, savaşın dahi belirli kurallara bağlanması için ‘adil savaş’ kavramını geliştirmiştir.
bunun içindir ki, bm şartı’nda askeri güç kullanımı çok sıkı şartlara bağlanmıştır.
yine, yaşam hakkının kutsalığına olan inançtandır ki, savaşın meşru olduğu hallerde dahi, masum sivillerin öldürülmesi savaş suçu olarak kabul edilmiştir.
israil ise, savaşta değil, barış zamanında; askeri değil, sivil bir yardım konvoyunda; zalim bir abluka altında inleyen masum bir halka yardım götürmek için barışçıl bir eyleme katılan sivil insanları katletmiştir. tablo budur!
üstelik bunu, kendi topraklarında, karasularında değil, uluslararası hukukun en temel ilkelerinden biri olan seyrüsefer serbestisinin hakim olduğu uluslararası sularda gerçekleştirmiştir.
israil’in işlediği suç basit bir suç değildir.
çiğnenen uluslararası hukuktur.
çiğnenen insanlık vicdanıdır, en temel insani değer olan yaşam hakkıdır.
değiştirilemeyecek bir gerçek vardır.
o da, yardım konvoyundaki bir gemideki sivilllere saldırmanın, silahsız kişilere ensesinden defalarca ateş edip öldürmenin, bir insanlık suçu olduğudur.
hiçbir kisve bu suçu örtemez, mazur gösteremez.
bir hususun daha bilinmesi gerekmektedir.
hiçbir devlet, hukukun üstünde değildir.
dünya artık değişmektedir.
sivil insanları katledenler, insanlığa karşı suç işleyenler er ya da geç adalet önüne çıkmakta ve yargılanmaktadır.
ne mavi marmara’ya saldırı emrini veren israil hükümeti, ne de bu saldırıyı gerçekleştirenler, hukukun üstündedir ya da yargıdan masumdur. hepsi hesap vermek zorundadır.
kaldı ki, insanlık vicdanında zaten mahkum olmuşlardır.
değerli basın mensupları,
hatırlayacaksınız, türkiye olarak, işlenen bu açık suçun cezasız kalmaması ve adaletin yerini bulması amacıyla süratle harekete geçtik.
bu doğrultuda, bm güvenlik konseyi’ni israil saldırısının hemen akabinde, aynı gün acil toplantıya çağırdık.
bm güvenlik konseyi’nde ki orada yaptığım konuşmada her türlü hukuk anlayışını, insanlık vicdanını ve değerlerini hiçe sayan bu israil saldırısıyla insanlığın akdeniz’in sularında boğulduğunu belirtmiştim.
nitekim, bm güvenlik konseyi, 1 haziran 2010 gününün ilk saatlerinde uluslararası toplumun mutabakatıyla bir başkanlık açıklaması kabul etti.
bu açıklamayla güvenlik konseyi, israil’in silahlı güç kullanımı sonucunda meydana gelen bu trajedinin hızlı, şeffaf, muteber, tarafsız ve uluslararası standardlara uygun bir biçimde soruşturulması çağrısında bulundu.
diğer taraftan, cenevre’de yerleşik bm insan hakları konseyi de kabul ettiği bir kararla, son derece saygın ve alanlarında uzman hukukçulardan oluşan bir veri toplama misyonu oluşturarak saldırıyı soruşturma sürecine girdi.
bm genel sekreteri de güvenlik konseyi’nin çağrısı doğrultusunda bir soruşturma paneli oluşturdu.
türkiye olarak, panel ile tam bir işbirliği içinde olduk. soruşturma sürecini hızlandırmak için her türlü katkıyı sağladık, ulusal raporumuzu sunduk.
israil ise, panel’de yer almakla birlikte, çalışmalarını sürekli geciktirme anlayışıyla hareket etti.
yine hepinizin bildiği gibi, israil hükümeti’nden, bu saldırıdan dolayı resmen özür dilemesini, katledilen sivillerin ailelerine ve yakınlarına tazminat ödemesini talep ettik. ayrıca bm güvenlik konseyi başkanlık açıklamasında açıkça eleştirilen gazze’ye uygulanan ablukanın kaldırılması gerektiğini vurgulayageldik.
şartlarımız yerine getirilmedikçe de türk-israil ilişkilerinin normalleşmeyeceğini açıkladık.
diğer yandan ise, israil hükümetinin, türk halkından özür dilemek, saldırıda ölenlerin ailelerine ve yakınlarına tazminat ödemek perspektifiyle türkiye ile görüşmeye hazır olduğunu bildirmesi üzerine, farklı zamanlarda toplam dört tur görüşme gerçekleştirdik.
bu görüşmelerde, müzakereyi yürüten türk ve israil heyetleri arasında, ülkemizin özür ve tazminat taleplerimizi karşılayan anlaşma metinleri üzerinde birkaç kez mutabakat oluştu.
nitekim ilk kez 2010 aralık ayında israil’de gerçekleşen orman yangınına türkiye’nin katkısı üzerine israil başbakanı’nın talebiyle cenevre’de gerçekleşen görüşmeler neticesinde iki ayrı anlaşma metni üzerinde, ad referandum mutabakata varıldı. bu mutabakat israil başbakanı netanyahu tarafından da onaylandı. bilahare anlaşmanın imzalanması konusunda israil bakanlar kurulu içinde çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle bu anlaşma uygulamaya konulamadı.
bu süreçte, palmer komisyonu’nun raporunun yayınlanmasındaki ertelemelerin hepsi - bunu özellikle söylüyorum çünkü çok ciddi bir başka basın manipülasyonuyla karşı karşıyayız - israil hükümetinin, özür ve tazminat konusunda iç mutabakatı sağlamak için zamana ihtiyacı olduğunu bildirmesi üzerine, yani israil hükümetinin talebi sonucunda gerçekleşmiştir.
israil’in son defa önerdiği 6 aylık uzatma talebi ise tarafımızdan kabul edilmemiştir. çünkü bu uzatma taleplerinin hepsinin süreci zamana yayma amacı taşıdığı anlaşılmıştır.
gerek türkiye’nin gerek israil’in taraf olmadığı ve sadece başkan palmer ve yardımcısı uribe’nin imzalarını taşıyan raporun, henüz bm genel sekreterine resmen sunulmadan önce 1 eylül günü itibariyle basına sızdırılmış olması da, kuşkusuz bu bağlamda oldukça düşündürücüdür. ben bu konuyu dün birleşmiş milletler genel sekreteri ban ki-moon ile de görüştüm. kendisi bu raporun daha kendilerine ulaşmadan basına sızdırılmış olmasından dolayı büyük üzüntü duyduğunu belirtti. bu süreç zarfında basına sızdırmaların devlet ciddiyetiyle bağdaşmadığını düşünüyoruz.
ilk olarak belirtilmesi gereken, bu raporun sadece adı geçenlerin görüşlerini yansıtmakta olduğudur.
rapor, israil askerlerinin ve diğer yetkililerinin işledikleri suçları açık biçimde tespit etmekte ve dile getirmektedir.
bu bağlamda, israil’in abluka sahasından çok ileride bir mevkide, büyük bir askeri kuvvetle gemilere saldırmasının aşırı ve izah edilemez olduğu belirtilmektedir.
israil askerlerinin sebep olduğu ölüm ve yaralanmaların kabul edilemeyeceği, israil tarafından dokuz can kaybının hiçbirinin hesabının verilemediği, delillerin ölenlerin çoğunun yakın mesafe ve arkadan olmak üzere bir çok kez vurulduklarını gösterdiği kaydedilmektedir.
ayrıca, yolcuların ciddi anlamda kötü muameleye maruz kaldıkları, bu muamelenin fiziki darp, taciz ve tehdidin yanısıra kişisel eşyalara hukuk dışı elkonulması ile konsolosluk yardımı almalarına mani olunmasını da içerdiği açık biçimde vurgulanmaktadır.
raporda, gazze’ye yönelik olarak israil tarafından uygulanan insanlık dışı ablukanın ise hukuka uygun olduğu ileri sürülmektedir.
tabiatıyla bu yaklaşımın kabul edilmesi ne mümkün ne de söz konusudur.
bm insan hakları konseyi’nin alanlarında uzman ve son derece ehil hukukçulardan oluşan veri toplama misyonu, gazze ablukasının uluslararası hukuka aykırı olduğunu açık bir biçimde ortaya koymuştur. geçen sene olayı müteakip yaptıkları çalışmada bu durumu açık bir şekilde tespit etmişlerdi.
bu yargı hem bm insan hakları konseyi’nce onaylanmış, hem de bm genel kurulu’nda kabul görmüştür.
hal böyle iken, panel’in başkan ve yardımcısı’nın, panel’e verilen yetkileri aşmak suretiyle, farklı ve son derece tartışmalı bir takım görüşler ileri sürmelerinin, hukuki olmaktan ziyade, bir takım siyasi saiklere dayandığı anlaşılmaktadır.
türkiye, panelin işleyişi ve güvenilirliğini de zedeleyici nitelikteki bu yaklaşımı hiçbir şekilde kabul etmemektedir.
türkiye bm güvenlik konseyinin oybirliği ile yaptığı başkanlık açıklamasının lafzı ve ruhuyla bağdaşmayan bu yaklaşımı şiddetle reddetmektedir.
bu doğrultuda konuyu uluslararası yetkili hukuki mercilere götürmeye kararlıyız.
değerli arkadaşlar,
israil’in bu hukuk dışı eylemine karşı tutumumuz ilk andan itibaren çok net ve ilkeli olmuştur. taleplerimiz bilinmektedir.
bu koşullar yerine getirilmedikçe israil’le ilişkilerimiz normalleşmeyecektir.
bugün geldiğimiz nokta itibariyle, israil, kendisine tanınan bütün fırsatları heba etmiştir.
artık, israil hükümetinin, kendini uluslararası hukukun üzerinde gören, insanlık vicdanını hiçe sayan gayrımeşru eylemlerinin sonuçlarına katlanmasının ve bir bedel ödemesinin vakti gelmiştir.
bu bedel, herşeyden önce türkiye’nin dostluğundan mahrum kalmaktır.
bu noktaya gelinmesinin tek sorumlusu israil hükümeti ve israil hükümeti’nin sorumsuz eylemidir.
bu çerçevede, hükümetimizce bu aşamada alınmasına karar verilen tedbirler şunlardır:
1. türk-israil diplomatik ilişkileri ikinci katip düzeyine indirilecektir.
ikinci kâtip düzeyinin üzerindeki tüm görevliler en geç önümüzdeki çarşamba gününe kadar ülkelerine gönderileceklerdir.
2. türkiye ile israil arasındaki askeri anlaşmalar askıya alınmıştır.
3. doğu akdeniz’de en uzun kıyısı bulunan sahildar devlet olarak, türkiye doğu akdeniz’de seyrüsefer serbestisi için gerekli gördüğü her türlü önlemi alacaktır.
4. türkiye, israil’in gazze’ye uyguladığı ablukayı tanımamaktadır. israil’in 31 mayıs 2010 tarihi itibariyle gazze’ye yönelik olarak uyguladığı ablukanın uluslararası adalet divanı’nda incelenmesini sağlayacaktır. bu doğrultuda bm genel kurulu’nu harekete geçirmek için girişimlere başlıyoruz.
5. israil saldırısının türk ve yabancı tüm mağdurlarının mahkemelerdeki hak arama girişimlerine tarafımızdan gereken her türlü destek verilecektir.
değerli basın mensupları;
burada bir hususu daha vurgulamak istiyorum.
biz türkiye olarak, her zaman çatışmayı değil, barışı; zulmü değil, adaleti hakim kılmak isteyen bir anlayışın temsilcisiyiz. dış politikamız bu temel anlayışa dayalıdır.
bunun içindir ki, nasıl bosna’daki, kosova’daki katliamlara karşı sesimizi yükselttiysek, gazze’ye yapılan insanlık dışı israil saldırıları karşısında da tepkimizi gösterdik.
bugün, israil hükümetinin bir tercih yapması gerekmektedir ve bu tercihi yapma vakti gelmiştir.
israil’i yönetenlerin, gerçek güvenliğin, ancak gerçek barışın inşa edilmesiyle mümkün olabileceğini görmeleri gerekmektedir.
yine anlamalıdırlar ki, gerçek barışın inşasının yolu, dost ülke vatandaşlarını katletmekten değil, dostlukların güçlendirilmesinden geçmektedir.
ancak, mevcut israil hükümeti’nin bu yalın gerçeği görmekten, ortadoğu coğrafyasındaki devasa değişimlerin sonuçlarını idrakten aciz olduğu da açıktır.
bu vesileyle, aldığımız ve alacağımız tedbirlerin sadece mevcut israil hükümetinin tutumuyla bağlantılı olduğunu özellikle vurgulamak isterim.
amacımız, tarihe mal olmuş türk-yahudi dostluğuna halel getirmek değil, bilakis, israil hükümetinin bu istisnai dostluğa sığmayan bir yanlışını düzeltmeye onları yönlendirmek, sevketmektir.
türkiye, bölgesel ve küresel barış ve istikrarı olumsuz şekilde etkileyen gelişmelerin önlenmesi, cereyan etmiş bulunan olumsuzlukların ise telafisi doğrultusunda her zaman samimi ve yapıcı bir tavır içinde olagelmiştir.
bu konuda talep ve beklentilerini başından beri net bir sekilde ortaya koymuş, üzerine düşeni yapmıştır.
tekrar altını çizmek istiyorum.
bugün geldiğimiz noktanın sorumlusu israil hükümeti’dir.
israil hükümeti gerekli adımları atmadıkça, bu noktadan geri dönülmesi sözkonusu olmayacaktır.
http://www.hurriyet.com.tr/planet/18632049.asp
ayrica di$i$leri bakani davutoglu birleşmiş milletler in mavi marmara raporunun basina sizmasi sonucunda turkiyenin israil ile alakali kararlarini aciklamak icin kameralarin kar$isina cikti. turkiyenin israile uygulayacagi yaptirimlar $unlar;
"1- türk israil diplomatik ilişkileri ikinci katip düzeyine indirilecektir. bunun üzerindeki tüm görevliler, başta büyükelçi, en geç çarşamba günü ülkelerine geri döneceklerdir.
2- türkiye ile israil arasındaki tüm askeri anlaşmalar askıya alınmıştır.
3- doğu akdenizde en uzun kıyısı bulunan sahildar devlet olarak türkiye, doğu akdenizde seyrüsefer serbestisi için gerekli gördüğü her türlü önlemi alacaktır.
4- türkiye israilin gazzeye uygaladığı ablukayı tanımamaktadır. israilin 31 mayıs 2010 tarihi itibariyle gazzeye yönelik uyguladığı ambargonun uluslararası adalet divanında incelenmesini sağlayacaktır. bu doğrultuda bm genel kurulunu harekete geçirmek için girişime başlıyoruz.
5- israil saldırısının türk ve yabancı tüm mağdurlarının mahkemelerdeki hak arama girişimlerine gereken destek verilecektir."
davutoglunun konu$masinin tam metni de $u $ekilde;
değerli basın mensupları,
bugün yapacağım açıklamanın nedenini hepiniz çok iyi biliyorsunuz.
israil, bundan yaklaşık 15 ay önce, 31 mayıs 2010 günü, gazze’ye insani yardım götüren 32 ülkeden yüzlerce yolcunun katıldığı uluslararası yardım konvoyuna akdeniz’in uluslararası sularında silahlı bir saldırı düzenlemiştir.
israil askerleri, bu saldırıda, 8’i türk, 1’i amerikan vatandaşı olmak üzere 9 sivili öldürmüş, diğer birçok yolcuyu yaralamış, ayrıca gemi ve yolcuları zorla israil’e götürmüştür.
bu kişiler, israil’in elinde tutsak kaldıkları iki gün boyunca her türlü kötü muameleye maruz kalmışlardır.
değerli arkadaşlar,
bu hukuk dışı saldırının üzerinden yaklaşık 15 ay geçti.
ancak somut gerçekler değişmedi.
bunları tekrarlamakta yarar görüyorum.
israil’in bu saldırısı uluslararası sularda gerçekleşmiştir.
israil askerlerince öldürülenler masum sivillerdir.
katledilen insanlar, israil’in uluslararası hukuka ve insanlık değerlerine aykırı gazze ablukası altında zulüm gören filistin halkının feryadına ses veren, bu insanlara yardım götürmek isteyen sivillerdir.
savaş, insanlık tarihinin acı bir gerçeğidir.
ve savaş, herşeyden önce, en kutsal değer olan insanın yaşam hakkına karşı en ağır tecavüzdür.
nitekim, bütün medeniyetler, savaşın dahi belirli kurallara bağlanması için ‘adil savaş’ kavramını geliştirmiştir.
bunun içindir ki, bm şartı’nda askeri güç kullanımı çok sıkı şartlara bağlanmıştır.
yine, yaşam hakkının kutsalığına olan inançtandır ki, savaşın meşru olduğu hallerde dahi, masum sivillerin öldürülmesi savaş suçu olarak kabul edilmiştir.
israil ise, savaşta değil, barış zamanında; askeri değil, sivil bir yardım konvoyunda; zalim bir abluka altında inleyen masum bir halka yardım götürmek için barışçıl bir eyleme katılan sivil insanları katletmiştir. tablo budur!
üstelik bunu, kendi topraklarında, karasularında değil, uluslararası hukukun en temel ilkelerinden biri olan seyrüsefer serbestisinin hakim olduğu uluslararası sularda gerçekleştirmiştir.
israil’in işlediği suç basit bir suç değildir.
çiğnenen uluslararası hukuktur.
çiğnenen insanlık vicdanıdır, en temel insani değer olan yaşam hakkıdır.
değiştirilemeyecek bir gerçek vardır.
o da, yardım konvoyundaki bir gemideki sivilllere saldırmanın, silahsız kişilere ensesinden defalarca ateş edip öldürmenin, bir insanlık suçu olduğudur.
hiçbir kisve bu suçu örtemez, mazur gösteremez.
bir hususun daha bilinmesi gerekmektedir.
hiçbir devlet, hukukun üstünde değildir.
dünya artık değişmektedir.
sivil insanları katledenler, insanlığa karşı suç işleyenler er ya da geç adalet önüne çıkmakta ve yargılanmaktadır.
ne mavi marmara’ya saldırı emrini veren israil hükümeti, ne de bu saldırıyı gerçekleştirenler, hukukun üstündedir ya da yargıdan masumdur. hepsi hesap vermek zorundadır.
kaldı ki, insanlık vicdanında zaten mahkum olmuşlardır.
değerli basın mensupları,
hatırlayacaksınız, türkiye olarak, işlenen bu açık suçun cezasız kalmaması ve adaletin yerini bulması amacıyla süratle harekete geçtik.
bu doğrultuda, bm güvenlik konseyi’ni israil saldırısının hemen akabinde, aynı gün acil toplantıya çağırdık.
bm güvenlik konseyi’nde ki orada yaptığım konuşmada her türlü hukuk anlayışını, insanlık vicdanını ve değerlerini hiçe sayan bu israil saldırısıyla insanlığın akdeniz’in sularında boğulduğunu belirtmiştim.
nitekim, bm güvenlik konseyi, 1 haziran 2010 gününün ilk saatlerinde uluslararası toplumun mutabakatıyla bir başkanlık açıklaması kabul etti.
bu açıklamayla güvenlik konseyi, israil’in silahlı güç kullanımı sonucunda meydana gelen bu trajedinin hızlı, şeffaf, muteber, tarafsız ve uluslararası standardlara uygun bir biçimde soruşturulması çağrısında bulundu.
diğer taraftan, cenevre’de yerleşik bm insan hakları konseyi de kabul ettiği bir kararla, son derece saygın ve alanlarında uzman hukukçulardan oluşan bir veri toplama misyonu oluşturarak saldırıyı soruşturma sürecine girdi.
bm genel sekreteri de güvenlik konseyi’nin çağrısı doğrultusunda bir soruşturma paneli oluşturdu.
türkiye olarak, panel ile tam bir işbirliği içinde olduk. soruşturma sürecini hızlandırmak için her türlü katkıyı sağladık, ulusal raporumuzu sunduk.
israil ise, panel’de yer almakla birlikte, çalışmalarını sürekli geciktirme anlayışıyla hareket etti.
yine hepinizin bildiği gibi, israil hükümeti’nden, bu saldırıdan dolayı resmen özür dilemesini, katledilen sivillerin ailelerine ve yakınlarına tazminat ödemesini talep ettik. ayrıca bm güvenlik konseyi başkanlık açıklamasında açıkça eleştirilen gazze’ye uygulanan ablukanın kaldırılması gerektiğini vurgulayageldik.
şartlarımız yerine getirilmedikçe de türk-israil ilişkilerinin normalleşmeyeceğini açıkladık.
diğer yandan ise, israil hükümetinin, türk halkından özür dilemek, saldırıda ölenlerin ailelerine ve yakınlarına tazminat ödemek perspektifiyle türkiye ile görüşmeye hazır olduğunu bildirmesi üzerine, farklı zamanlarda toplam dört tur görüşme gerçekleştirdik.
bu görüşmelerde, müzakereyi yürüten türk ve israil heyetleri arasında, ülkemizin özür ve tazminat taleplerimizi karşılayan anlaşma metinleri üzerinde birkaç kez mutabakat oluştu.
nitekim ilk kez 2010 aralık ayında israil’de gerçekleşen orman yangınına türkiye’nin katkısı üzerine israil başbakanı’nın talebiyle cenevre’de gerçekleşen görüşmeler neticesinde iki ayrı anlaşma metni üzerinde, ad referandum mutabakata varıldı. bu mutabakat israil başbakanı netanyahu tarafından da onaylandı. bilahare anlaşmanın imzalanması konusunda israil bakanlar kurulu içinde çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle bu anlaşma uygulamaya konulamadı.
bu süreçte, palmer komisyonu’nun raporunun yayınlanmasındaki ertelemelerin hepsi - bunu özellikle söylüyorum çünkü çok ciddi bir başka basın manipülasyonuyla karşı karşıyayız - israil hükümetinin, özür ve tazminat konusunda iç mutabakatı sağlamak için zamana ihtiyacı olduğunu bildirmesi üzerine, yani israil hükümetinin talebi sonucunda gerçekleşmiştir.
israil’in son defa önerdiği 6 aylık uzatma talebi ise tarafımızdan kabul edilmemiştir. çünkü bu uzatma taleplerinin hepsinin süreci zamana yayma amacı taşıdığı anlaşılmıştır.
gerek türkiye’nin gerek israil’in taraf olmadığı ve sadece başkan palmer ve yardımcısı uribe’nin imzalarını taşıyan raporun, henüz bm genel sekreterine resmen sunulmadan önce 1 eylül günü itibariyle basına sızdırılmış olması da, kuşkusuz bu bağlamda oldukça düşündürücüdür. ben bu konuyu dün birleşmiş milletler genel sekreteri ban ki-moon ile de görüştüm. kendisi bu raporun daha kendilerine ulaşmadan basına sızdırılmış olmasından dolayı büyük üzüntü duyduğunu belirtti. bu süreç zarfında basına sızdırmaların devlet ciddiyetiyle bağdaşmadığını düşünüyoruz.
ilk olarak belirtilmesi gereken, bu raporun sadece adı geçenlerin görüşlerini yansıtmakta olduğudur.
rapor, israil askerlerinin ve diğer yetkililerinin işledikleri suçları açık biçimde tespit etmekte ve dile getirmektedir.
bu bağlamda, israil’in abluka sahasından çok ileride bir mevkide, büyük bir askeri kuvvetle gemilere saldırmasının aşırı ve izah edilemez olduğu belirtilmektedir.
israil askerlerinin sebep olduğu ölüm ve yaralanmaların kabul edilemeyeceği, israil tarafından dokuz can kaybının hiçbirinin hesabının verilemediği, delillerin ölenlerin çoğunun yakın mesafe ve arkadan olmak üzere bir çok kez vurulduklarını gösterdiği kaydedilmektedir.
ayrıca, yolcuların ciddi anlamda kötü muameleye maruz kaldıkları, bu muamelenin fiziki darp, taciz ve tehdidin yanısıra kişisel eşyalara hukuk dışı elkonulması ile konsolosluk yardımı almalarına mani olunmasını da içerdiği açık biçimde vurgulanmaktadır.
raporda, gazze’ye yönelik olarak israil tarafından uygulanan insanlık dışı ablukanın ise hukuka uygun olduğu ileri sürülmektedir.
tabiatıyla bu yaklaşımın kabul edilmesi ne mümkün ne de söz konusudur.
bm insan hakları konseyi’nin alanlarında uzman ve son derece ehil hukukçulardan oluşan veri toplama misyonu, gazze ablukasının uluslararası hukuka aykırı olduğunu açık bir biçimde ortaya koymuştur. geçen sene olayı müteakip yaptıkları çalışmada bu durumu açık bir şekilde tespit etmişlerdi.
bu yargı hem bm insan hakları konseyi’nce onaylanmış, hem de bm genel kurulu’nda kabul görmüştür.
hal böyle iken, panel’in başkan ve yardımcısı’nın, panel’e verilen yetkileri aşmak suretiyle, farklı ve son derece tartışmalı bir takım görüşler ileri sürmelerinin, hukuki olmaktan ziyade, bir takım siyasi saiklere dayandığı anlaşılmaktadır.
türkiye, panelin işleyişi ve güvenilirliğini de zedeleyici nitelikteki bu yaklaşımı hiçbir şekilde kabul etmemektedir.
türkiye bm güvenlik konseyinin oybirliği ile yaptığı başkanlık açıklamasının lafzı ve ruhuyla bağdaşmayan bu yaklaşımı şiddetle reddetmektedir.
bu doğrultuda konuyu uluslararası yetkili hukuki mercilere götürmeye kararlıyız.
değerli arkadaşlar,
israil’in bu hukuk dışı eylemine karşı tutumumuz ilk andan itibaren çok net ve ilkeli olmuştur. taleplerimiz bilinmektedir.
bu koşullar yerine getirilmedikçe israil’le ilişkilerimiz normalleşmeyecektir.
bugün geldiğimiz nokta itibariyle, israil, kendisine tanınan bütün fırsatları heba etmiştir.
artık, israil hükümetinin, kendini uluslararası hukukun üzerinde gören, insanlık vicdanını hiçe sayan gayrımeşru eylemlerinin sonuçlarına katlanmasının ve bir bedel ödemesinin vakti gelmiştir.
bu bedel, herşeyden önce türkiye’nin dostluğundan mahrum kalmaktır.
bu noktaya gelinmesinin tek sorumlusu israil hükümeti ve israil hükümeti’nin sorumsuz eylemidir.
bu çerçevede, hükümetimizce bu aşamada alınmasına karar verilen tedbirler şunlardır:
1. türk-israil diplomatik ilişkileri ikinci katip düzeyine indirilecektir.
ikinci kâtip düzeyinin üzerindeki tüm görevliler en geç önümüzdeki çarşamba gününe kadar ülkelerine gönderileceklerdir.
2. türkiye ile israil arasındaki askeri anlaşmalar askıya alınmıştır.
3. doğu akdeniz’de en uzun kıyısı bulunan sahildar devlet olarak, türkiye doğu akdeniz’de seyrüsefer serbestisi için gerekli gördüğü her türlü önlemi alacaktır.
4. türkiye, israil’in gazze’ye uyguladığı ablukayı tanımamaktadır. israil’in 31 mayıs 2010 tarihi itibariyle gazze’ye yönelik olarak uyguladığı ablukanın uluslararası adalet divanı’nda incelenmesini sağlayacaktır. bu doğrultuda bm genel kurulu’nu harekete geçirmek için girişimlere başlıyoruz.
5. israil saldırısının türk ve yabancı tüm mağdurlarının mahkemelerdeki hak arama girişimlerine tarafımızdan gereken her türlü destek verilecektir.
değerli basın mensupları;
burada bir hususu daha vurgulamak istiyorum.
biz türkiye olarak, her zaman çatışmayı değil, barışı; zulmü değil, adaleti hakim kılmak isteyen bir anlayışın temsilcisiyiz. dış politikamız bu temel anlayışa dayalıdır.
bunun içindir ki, nasıl bosna’daki, kosova’daki katliamlara karşı sesimizi yükselttiysek, gazze’ye yapılan insanlık dışı israil saldırıları karşısında da tepkimizi gösterdik.
bugün, israil hükümetinin bir tercih yapması gerekmektedir ve bu tercihi yapma vakti gelmiştir.
israil’i yönetenlerin, gerçek güvenliğin, ancak gerçek barışın inşa edilmesiyle mümkün olabileceğini görmeleri gerekmektedir.
yine anlamalıdırlar ki, gerçek barışın inşasının yolu, dost ülke vatandaşlarını katletmekten değil, dostlukların güçlendirilmesinden geçmektedir.
ancak, mevcut israil hükümeti’nin bu yalın gerçeği görmekten, ortadoğu coğrafyasındaki devasa değişimlerin sonuçlarını idrakten aciz olduğu da açıktır.
bu vesileyle, aldığımız ve alacağımız tedbirlerin sadece mevcut israil hükümetinin tutumuyla bağlantılı olduğunu özellikle vurgulamak isterim.
amacımız, tarihe mal olmuş türk-yahudi dostluğuna halel getirmek değil, bilakis, israil hükümetinin bu istisnai dostluğa sığmayan bir yanlışını düzeltmeye onları yönlendirmek, sevketmektir.
türkiye, bölgesel ve küresel barış ve istikrarı olumsuz şekilde etkileyen gelişmelerin önlenmesi, cereyan etmiş bulunan olumsuzlukların ise telafisi doğrultusunda her zaman samimi ve yapıcı bir tavır içinde olagelmiştir.
bu konuda talep ve beklentilerini başından beri net bir sekilde ortaya koymuş, üzerine düşeni yapmıştır.
tekrar altını çizmek istiyorum.
bugün geldiğimiz noktanın sorumlusu israil hükümeti’dir.
israil hükümeti gerekli adımları atmadıkça, bu noktadan geri dönülmesi sözkonusu olmayacaktır.
http://www.hurriyet.com.tr/planet/18632049.asp
turkiyenin israil askeri ucaklarina hava sahasini kapatmasi ile daha da gerginle$mi$tir ancak bu durumda turkiye a dan z ye hakli durumda. dunya kamuoyu da bunun bilincinde olacak ki $imdilik kimse sesini pek cikartmi$a benzemiyor ama ilerleyen zamanlarda dunya kamuoyu hic $a$maz, taraflarini israil yaninda olu$turur.
http://haber.mynet.com/detay/dunya/turkiye-ve-israil-arasinda-yeni-gerilim/519220
http://haber.mynet.com/detay/dunya/turkiye-ve-israil-arasinda-yeni-gerilim/519220
tum siyasetcilerin ve diplomatlarin hemfikir olduklari konu $udur ki;
"israil ile gerginlikler daha ileriye goturulmemeli."
"israil ile gerginlikler daha ileriye goturulmemeli."
her $ey ba$bakan recep tayyip erdoganin davosta ki one minute ciki$i ile ba$ladi. zaman gecti, tam sular duruldu derken bu sefer turkiye, konyada yapilacak olan tatbikattan israil ismini sildi. israil yapilana kar$ilik olarak turkiyeye zaten gecikmeli olarak teslim edecegi insansiz hava araci heronlarin teslimini suresiz bir $ekilde erteledi. e turkiye bo$ durur mu, trt1de israilin gazzede yapmi$ oldugu katliami gozonune seren bir dizi yayinlamaya ba$ladi, ismi ayrilik. dizide gercekten buyuk deh$et goruntuleri mevcut. israil basini konuyu ele aldi oncelikle, hemen sonra da israil hukumeti. israil hukumetine gore dizi hukumet destekli bir provakasyon cali$masi. israil buyukelcimiz bugun israil di$i$leri bakanligina cagrildi ve kendisine bir nota verildi.
turkiye ile israil arasindaki ipler uzun seneler boyunca hic bu kadar gerilmemi$ti, artik geriliyor, ustelik cok geriliyor.
inceldigi yerden kopar $eklinde du$unmemek lazim bu durumu zira israil turkiyenin ordusundaki modernizasyon geli$melerinde cok buyuk bir faktor ve israilin babasi amerika. tum bunlar goz onunde bulunduruldugu zaman bu gerilme cok anlamsizla$iyor ve hukumetin di$ politikasinin arap kom$ularina dogru nasil kaydigini gozler onune seriyor.
iranla yakinla$malar, suriye ile hic olmadigi kadar yakinla$malar ama israille de lmamasi gerektigi kadar ipleri germek, arayi bozmak. hukumetin de hic ortasi yok, bir yeri kazanayim derken diger tarafi kendisinden uzakla$tiriyor.
turkiye ile israil arasindaki ipler uzun seneler boyunca hic bu kadar gerilmemi$ti, artik geriliyor, ustelik cok geriliyor.
inceldigi yerden kopar $eklinde du$unmemek lazim bu durumu zira israil turkiyenin ordusundaki modernizasyon geli$melerinde cok buyuk bir faktor ve israilin babasi amerika. tum bunlar goz onunde bulunduruldugu zaman bu gerilme cok anlamsizla$iyor ve hukumetin di$ politikasinin arap kom$ularina dogru nasil kaydigini gozler onune seriyor.
iranla yakinla$malar, suriye ile hic olmadigi kadar yakinla$malar ama israille de lmamasi gerektigi kadar ipleri germek, arayi bozmak. hukumetin de hic ortasi yok, bir yeri kazanayim derken diger tarafi kendisinden uzakla$tiriyor.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?