şiir şöyledir:
ilkokula başladığımız günü hatırladın mı?
aynı sırayı kapmıştık koşarcasına
nasıl da sevmiştik birbirimizi
dost olmuştuk taparcasına
tanımadan bilmeden kimliğimizi.
hangimiz simit alsak bölerdik orta yerden
yarısı senin yarısı benimdi
hastalansan, bir gün okula gelmesen ya
yarısı paketlenir, yarısı boğazıma düğümlenirdi
her şeyi böler paylaşırdık
artık simidin iki yarısı olmuştuk
simidin iki yarısı
hatırladın mı?
cebimizdeki bozuklukları
döker masanın üstüne sayardık
farketmezdi, bende fazla sende eksik
oldu mu iki bilet parası, haydi sinemaya.
film de kafamıza göre değildi ya
"gönül yarası",
olsun biz yine giderdik.
maksat birliktelik...
hatırladın mı?
resim öğretmenimiz mum boya istemişti
kuru boyalar zaten harçlığımızı bitirmişti
bir kutu alıp da bölmüştük renkleri
ne farkederdi;
birlikte boyamıyacak mıydık resimleri?
sen de saklar mısın hâlâ?
atmamışım küçülmüşleri
bende siyahı, sende sarısı, kalemler...
kalemler bile simidin iki yarısı
hayallerimizi de paylaşırdık,
hatırladın mı?
ben de evlenecektim ileride, sen de.
benim kızım, seninse oğlun olacaktı
çoktan takılmıştı isimleri de.
dostça, kardeşçe
sevmeyi öğreneceklerdi, kenetlenmeyi
dahası, bir simidi ortadan bölmeyi
kimbilir, severlerdi birbirlerini aşkla
belki de evlenirlerdi
ne güzel hayallerdi
benim kızım,
senin oğlunun karısı, hayaller...
hayaller bile simidin iki yarısı
ne kadar oldu görüşmedik bilmiyorum
kayboldun birden
o günden beri simidin yarısı elimde
yarısı boğazımda düğüm
ben şerefli bir görev aldım orduda.
kızım büyümekte
ismi de kararlaştırdığımız gibi,
ya sen?
hep seni merak edip durdum,
evlendin mi, oğlun var mı?
ta ki...
kanımı donduran o güne kadar
o harekât gününe...
savaş alanındaydık, senin elinde silah
benim elimde silah
savaşmak zorundaydık
bire-bir bırakmıştı kader
ölmek-öldürmek değildi beni kahreden
bir can borcumuz vardı,
ha bugün, ha yarın ödenecekti zaten
ne düşündüğünü bilememek
ve öğrenememekti beni öldüren
kıpırdamadan duruyordun,
bir heykelden farksız bir ölüden sessizdin.
davranmaman şaşkınlık mı
yoksa sevginin bedeli miydi, bir bilebilsem?
"davran" diyordum.
seni öldürmem için yüce bir sebebim var,
ölmem için de.
vatan-millet sağolsun
yine de istiyordum
kendime ait bir sebebim olsun
tüm savaşlar sevgiyi kurtarmak içindir.
bir simidin bedeli; sevgiyle ödenirmiş.
bir sevginin bedeli; ölüp, ölüp dirilmekle
"davran, seni bu şekilde öldüremem"
sesim, dağlara çarpıp yankılanıyordu
öldürsem de ölmüştüm, öldürmesem de
ne vatanıma ihanet edebilirdim, ne de sevgine
belli ki, sen de keskin nişancıydın, ben de
yoksa gönderirler miydi bizi birbirimize?
aynı anda karşılıklı iki kurşun ve iki beden,
düşen, beyaz karlar üstüne sızan,
kanımız değildi.
hani, lisenin köşesinde takıldığımız
kafe vardı ya...
içtiğimiz tavşan kanı çayların demiydi.
cebimizden çıkan üç-beş kuruşu gördün mü,
sende eksik, bende fazla, ne farkeder?
tam iki bilet parasıydı.
bu film de kafamıza göre değildi ya
"gönül yarası..."
olsun, maksat birliktelik, haydi sinemaya.
hasretten açık kalan gözlerimizde
son hayallerimizi gördüm;
benim kızım senin oğlunun karısıydı.
beyaz karlardan
bedenlerimize yansıyan ışığı gördüm;
güneşin sarısıydı.
ellerimizde sımsıkı sarıldığımız
ve gevşeyen avuçlarımızdan kayan
simidin iki yarısıydı.
duyuyor musun?
şimdi arkamızdan yalan yanlış zanlar
"aynı anda ikisi ha", yanlış yargılayanlar
al eline kalemi, yazalım taşımızı.
bende siyahı, sende sarısı
söylesin taşlar, söylesin yazgımızı
"-çekinmedim vatan uğrunda öldürmekten"
"-kaçınmadım sevgim uğruna ölmekten"
kimdi bizi bize böylesine düşman eden?
şüphesiz ki, yaşarlar bir simidi ikiye bölmeden
yarısı sende yazsın, yarısı bende
bizi kim anlar? ancak zamanlar...
bir simidi ikiye bölen zamanlar, zamanlar...
zamanlar bile simidin iki yarısı,
simidin iki yarısı...
simidin iki yarısı
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?