mola esnasında eline silah alıp otobüsü başka bir güzergahta götürmek isteyen otobüs korsanıdır.
molada otobüsü kaçıran yolcu
dayaklıktır bunlar. otobüsün kalkış saatide bellidir, anonsta yapılır ama otobüse yetişememeyi başarırlar.
en dayaklık örneklerinden biri için; bu olay yıllar evvel greyfurt ve sütlaç beyin adlı arkadaşının başından geçmiştir. (kişisel haklarını korumak için gerçek adını veremiyorum. hem gerçektende sütlaç beyinlidir kendisi)
izmir istikametine gitmekte olan greyfurt ve arkadaşı sütlaç beyin, otobüsün balıkesir’de mola vermesini fırsat bilip, yolculuk öncesi içilen biralarında etkisiyle tuvalete koştururlar. tuvalet sonrası aval aval ortalıkta gezinen bu gençlerimizin mideleri kazınır ve soluğu otogarın köftecisinde alırlar. gece geç saat olması sebebiyle evine gitmek üzere hazırlanan amcaya yaptıkları baskı sonuç verir ve adamcağızın iki ayağını bir pabuca sokarak köfte ekmekleri ısrarla sipariş ederler.
buraya kadar herşey normaldir. ancak sütlaç beyinlinin içinde bir sıkıntı vardır. otobüsün onları almadan gidebilme ihtimalinden yakınıp durmaktadır. pipirikli sütlaç beyin zaten hep böyledir. hep şikayet eder, hep olaya kötü tarafından bakar. greyfurt ise soğuk kanlı bir şekilde beklemeleri gerektiğini, gerekirse köfte ekmeklerini otobüste bitirebileceklerini savunur.
bu tartışmalar yaşanırken köfteci amca "soğan istermisiniz çocuklar?" diye sorar. greyfurt ve sütlaç beyin hep bir ağızdan "bol olsun abi" diye cevaplarlar.
sonunda yarım ekmekler hazırlanmış, para ödenmiş ve ekmekler mutlu ve nazik lokmalarla mideye indirilmeye başlanarak otobüse doğru hareket edilmiştir. ama oda ne? otobüsün yerinde yeller esmektedir. ilk bir kaç saniyelik şaşkın bakışlar, yerini panik ve koşturmacaya bırakır. vakit geceyarısını çoktan geçmiştir ve balıkesir otogarında, ellerinde tıkabasa soğan dolu yarım ekmekler bulunan 2 genç at gibi koşturmaktadırlar.
işin en maymunluk verici kısımlarından biride konforuna çok düşkün bu gençlerimizin kıçlarında eşofman bulunmasıdır. evet, yatıya gidilir gibi en rezil eşofmanlarını giymişlerdir ve uzaktan bakılınca köfte ekmekci amcayı gasbedip, ekmek çalmış, 2 evsiz genci andırmaktadırlar.
en sonunda sütlaç beyinlinin sevinç çığlığı otogarı çınlatır. "olm şorada işteee". ağzından soğanlar saçarak haykırdığı bu uyarı cümlesi, çaresiz greyfurt’u kendine getirir ve birlikte otobüse doğru depar atarlar.
otobüsün iyi kalpli şoförü, bu iki genci o saatte otogarda bırakmak istememiş, tam 15 dk beklemiştir. (biz yarım saatlik mola sanıyorduk. halbuki 10 dk’lık kısa molaymış. uykudan uyandığımız gibi sorup etmeden gittik işte)
gençlerimiz sonunda, otogarın çıkış kapısına yakın yerlerde son bir tur atan otobüslerine yetişmiş, üşümüş kedi yavruları gibi kendilerini otobüse atmışlardır.
muavinin uyuz uyuz bakması normaldir. hakkıdır ama alttan alınmaz, üstüne birde yüzsüzce suç karşı tarafa atılır. daha sonra yolcularında öldürecek gibi baktığı farkedilir. ortam aslında patlamaya hazır bir bombadır. bir toplu linç olasıdır ve
hemen gençlerimiz paşa paşa yerlerine geçerler.
zaten walkman’lerinin sesini çok açtıkları için yolculuk boyunca, gerek yolcular gerekse muavin tarafından defalarca uyarılmışlardır. üstüne birde bu talihsizlik yaşanmıştır. ancak yerlerine oturan bu gençlerimizi son bir süpriz beklemektedir. açık havada sorunsuzca tüketilen, yüksek soğan oranına sahip yarım ekmekleri leş gibi kokmaktadır.
yolcular, zaten her hareketleri falso olan bu salak 2 gencin gırtlağını sıkıp öldürecek kıvama gelmişlerdir. olayı sezinleyen ve fazlasıyla tırsmış olan greyfurt, ekmeği artık dinazor ısırıklarıyla yutmaya çalışmaktadır. salak sütlaç beyin greyfurta dönüp şu tarihi cümleleri sarfeder "olm bunlar soğanlı, millete kokmasın?".
greyfurt sütlaç beyinliye gözlerinden alevler saçarak bir bakış atar. o ana kadar bu durumun otobüsteki herkes tarafından farkedilmesine rağmen sadece sütlaç beyinli gerizekalısı tarafından dile getirilmesi oldukça trajiktir. bu söylem tepkili yolcuları ateşler. otobüsteki herkes galeyana gelir. ayağa kalkanlar olur.
insanları sakinleştirmeye çalışan muavin, bir gözüylede gençlerimizi kesmekte, yapacakları en ufak bir hatada, allah yarattı demeyip uçan sumsuk atmak için fırsat kollamaktadır.
greyfurt, ağzı inanılmaz dolu olduğundan eliyle sütlaç beyinliye "çabuk zıkkımlan" diye hareket yapar. neyseki mesaj, sütlaç beyinlinin nadir olarak kullandığı beynine ulaşır ve sütlaç beyinlide ekmeğini bir timsah edasıyla yutar.
sonuç olarak bu olaydada görüldüğü üzere otobüslere geç kalmamak lazımdır. hele hele geç kalanlar bu iki gencimiz gibi yolculuk boyunca, ayılıkta sınır tanımamışlarsa dayak yemeyi göze almalıdırlar. kötü bişidir yani. yapmayalım.
en dayaklık örneklerinden biri için; bu olay yıllar evvel greyfurt ve sütlaç beyin adlı arkadaşının başından geçmiştir. (kişisel haklarını korumak için gerçek adını veremiyorum. hem gerçektende sütlaç beyinlidir kendisi)
izmir istikametine gitmekte olan greyfurt ve arkadaşı sütlaç beyin, otobüsün balıkesir’de mola vermesini fırsat bilip, yolculuk öncesi içilen biralarında etkisiyle tuvalete koştururlar. tuvalet sonrası aval aval ortalıkta gezinen bu gençlerimizin mideleri kazınır ve soluğu otogarın köftecisinde alırlar. gece geç saat olması sebebiyle evine gitmek üzere hazırlanan amcaya yaptıkları baskı sonuç verir ve adamcağızın iki ayağını bir pabuca sokarak köfte ekmekleri ısrarla sipariş ederler.
buraya kadar herşey normaldir. ancak sütlaç beyinlinin içinde bir sıkıntı vardır. otobüsün onları almadan gidebilme ihtimalinden yakınıp durmaktadır. pipirikli sütlaç beyin zaten hep böyledir. hep şikayet eder, hep olaya kötü tarafından bakar. greyfurt ise soğuk kanlı bir şekilde beklemeleri gerektiğini, gerekirse köfte ekmeklerini otobüste bitirebileceklerini savunur.
bu tartışmalar yaşanırken köfteci amca "soğan istermisiniz çocuklar?" diye sorar. greyfurt ve sütlaç beyin hep bir ağızdan "bol olsun abi" diye cevaplarlar.
sonunda yarım ekmekler hazırlanmış, para ödenmiş ve ekmekler mutlu ve nazik lokmalarla mideye indirilmeye başlanarak otobüse doğru hareket edilmiştir. ama oda ne? otobüsün yerinde yeller esmektedir. ilk bir kaç saniyelik şaşkın bakışlar, yerini panik ve koşturmacaya bırakır. vakit geceyarısını çoktan geçmiştir ve balıkesir otogarında, ellerinde tıkabasa soğan dolu yarım ekmekler bulunan 2 genç at gibi koşturmaktadırlar.
işin en maymunluk verici kısımlarından biride konforuna çok düşkün bu gençlerimizin kıçlarında eşofman bulunmasıdır. evet, yatıya gidilir gibi en rezil eşofmanlarını giymişlerdir ve uzaktan bakılınca köfte ekmekci amcayı gasbedip, ekmek çalmış, 2 evsiz genci andırmaktadırlar.
en sonunda sütlaç beyinlinin sevinç çığlığı otogarı çınlatır. "olm şorada işteee". ağzından soğanlar saçarak haykırdığı bu uyarı cümlesi, çaresiz greyfurt’u kendine getirir ve birlikte otobüse doğru depar atarlar.
otobüsün iyi kalpli şoförü, bu iki genci o saatte otogarda bırakmak istememiş, tam 15 dk beklemiştir. (biz yarım saatlik mola sanıyorduk. halbuki 10 dk’lık kısa molaymış. uykudan uyandığımız gibi sorup etmeden gittik işte)
gençlerimiz sonunda, otogarın çıkış kapısına yakın yerlerde son bir tur atan otobüslerine yetişmiş, üşümüş kedi yavruları gibi kendilerini otobüse atmışlardır.
muavinin uyuz uyuz bakması normaldir. hakkıdır ama alttan alınmaz, üstüne birde yüzsüzce suç karşı tarafa atılır. daha sonra yolcularında öldürecek gibi baktığı farkedilir. ortam aslında patlamaya hazır bir bombadır. bir toplu linç olasıdır ve
hemen gençlerimiz paşa paşa yerlerine geçerler.
zaten walkman’lerinin sesini çok açtıkları için yolculuk boyunca, gerek yolcular gerekse muavin tarafından defalarca uyarılmışlardır. üstüne birde bu talihsizlik yaşanmıştır. ancak yerlerine oturan bu gençlerimizi son bir süpriz beklemektedir. açık havada sorunsuzca tüketilen, yüksek soğan oranına sahip yarım ekmekleri leş gibi kokmaktadır.
yolcular, zaten her hareketleri falso olan bu salak 2 gencin gırtlağını sıkıp öldürecek kıvama gelmişlerdir. olayı sezinleyen ve fazlasıyla tırsmış olan greyfurt, ekmeği artık dinazor ısırıklarıyla yutmaya çalışmaktadır. salak sütlaç beyin greyfurta dönüp şu tarihi cümleleri sarfeder "olm bunlar soğanlı, millete kokmasın?".
greyfurt sütlaç beyinliye gözlerinden alevler saçarak bir bakış atar. o ana kadar bu durumun otobüsteki herkes tarafından farkedilmesine rağmen sadece sütlaç beyinli gerizekalısı tarafından dile getirilmesi oldukça trajiktir. bu söylem tepkili yolcuları ateşler. otobüsteki herkes galeyana gelir. ayağa kalkanlar olur.
insanları sakinleştirmeye çalışan muavin, bir gözüylede gençlerimizi kesmekte, yapacakları en ufak bir hatada, allah yarattı demeyip uçan sumsuk atmak için fırsat kollamaktadır.
greyfurt, ağzı inanılmaz dolu olduğundan eliyle sütlaç beyinliye "çabuk zıkkımlan" diye hareket yapar. neyseki mesaj, sütlaç beyinlinin nadir olarak kullandığı beynine ulaşır ve sütlaç beyinlide ekmeğini bir timsah edasıyla yutar.
sonuç olarak bu olaydada görüldüğü üzere otobüslere geç kalmamak lazımdır. hele hele geç kalanlar bu iki gencimiz gibi yolculuk boyunca, ayılıkta sınır tanımamışlarsa dayak yemeyi göze almalıdırlar. kötü bişidir yani. yapmayalım.
bunların bir de henüz otobüsteyken uyuyakalıp mola kaçıranları vardır ki bu iki tip te birbirinden acınasıdır.
bunların bir de altına kaçıranları vardır ki acınasılıkta üstlerine tanımam. sidikli sidikli koltuğa oturtulmadıkları için yolun geri kalan kısmını ayakta giderler bi de bunlar.
(bkz: molada altına kaçıran yolcu)
(bkz: molada altına kaçıran yolcu)
özellikle kadınlar otobüsü kaçırırlar. çünkü gecenin bir yarısı makyajlarını tazelemek isterler. makyaj temizleme operasyonları bitmediği için otobüsü bekletirler. böylece otobüs dayanamaz ve gider.
karı-koca yolculardan biri olduğu takdirde sıkıcı giden yolculuğunuza biraz aksiyon katacak bir durumdur.
genelde yasli cok konusan teyzelerdir bunlar yahut idrar torbasiyla ya da barsaklariyla sorunlari olan teyzeler yahut avanak ciftler. guldurur hep. aman kimsenin basina vermesin.
pantolonunun fermuarını kapatmaya calı$an elinin aksine digeri havada, heeeeeeeeeeeeeeeeeeeeyyy laaaaaaaaaaaaaagn duuuur! diye otobüsün ardından ko$an bireydir.
kusmaktan bithap düşmüş de olabilir.
özellikle yaşlı tonton teyze yada amca ise bu yolcular gülümsetecek bir hadisedir. bir yada iki durak sonra unutulan yolcu arkadan gelen otobüslerden biri ile gelir, unutulan eş unutan eşe önce bir tavır kapris yapar diğer yolcuların araya girmesi ile barıştırma girişimleri oluşturulur küçük bir aksiyondan sonra yolculuk kaldığı yerden devam eder.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?