işine nasıl geliyorsa öyle davranmanın, dine yontulmuş hali.
edit: eksi veren sevgili bilgiç; haklı olduğumun kanıtısın.
mezhep
hz. muhammedin vefatından sonra, islam alemi genişlemiş ve müslümanların nüfusu artmıştır. islam; iran, ırak, suriye gibi ülkelerin fethiyle buralara da yayılmaya başlamıştır.
islamî fetihlerin bir geleneği olarak, fethedilen her ülkeye öğretmen - rehber ve müftü olabilecek bir sahabi atanırdı. örneğin, bağdata abdullah bin mesud; basraya ebu musa el eşari, imran bin husyn ve enes bin malik; şama ebud derda, muaz bin cebel, ubade bin samit gitti.
bu sahabiler, kendilerine soru sorulduğu ya da kendileri yeni bir durum ile karşılaştıklarında öncelikle kuran-ı kerime bakıyorlardı. kuran-ı kerimde cevap bulamadıklarında allah resulünün uygulamalarına bakıyorlardı (sünnet). şayet bunda da bulamazlarsa kuran-ı kerim ve hadislere dayanarak o mesele hakkında fetva veriyorlardı.
yeni fethedilen yerlere giden bu sahabiler, sonradan kendilerine "tabiun" denilecek olan öğrencileri yetiştiriyorlardı.
tabiunun en meşhurlarından olan; salim bin abdullah bin ömer, zührî ve yahya bin said medinede; ibrahim en nehai kufede (ırak); hasan el basri basrada (ırak) mekhul bin ebi müslim el huzeli şamda (iran); tavus bin keysan yemende bulunuyorlardı. sahabilerin ardından bu isimlerin saydığımız zâtlar bulundukları yerlerin müftüleri - rehberleri - öğretmenleri konumuna geçtiler. onlar bir yandan sahabilerden aldıkları ilim ile fetva veriyor diğer yandan tebe-i tabiini yetiştiriyorlardı.
bu alimlerin yetiştirdikleri tebe-i tabiinin meşhurları ise şunlardır: imam-ı azam ebu hanife, imam malik, imam evzai,leys bin sad,imam şafi,ahmed bin hambel,süfyan es sevri,süfyan bin uyeyne. yahya b. eyyûb, ubeydullah b. lehîa.
yukarıda izahı yapıldığı şekilde sahabiler, allah resulünden; tabein, sahabilerden; tebei tabiin ise tabeinden öncelikle kuran-ı kerimi ardından sünneti (hadisleri), ardından fetvaları topladılar bunlarda bulunmayan meseleleri ise icma ve kıyas yoluyla kendileri hallettiler.
herşeyden önce bu konuda şu unutulmamalıdır ki, bu güzide şahsiyetlerin öncelikli meşguliyetleri "ilim yapmak" idi. yaşamlarının hemen hemen tamamını bu işe vakfetmişlerdi. bunun yanında bulundukları zamanın en zekî ve yorumlarında en isabetli insanlarıydılar. durum böyle olunca "fetva verme" işinin bu tarz ehliyetli kişilerce yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.
tabi burada şunu da dile getirmek yerinde olur sanıyorum; şayet siz -hangi maksatla olursa olsun- "içtihat kapısı kapanmıştır" derseniz ve bu alanda söz sahibi olabilecek kaliteli insanların önünü böylece kapatırsanız, bu durumda herkes kendini fetva makamı sanmaya başlayacaktır. aynen günümüzde gerek radyo, gerekse tv ve gazetelerde şahit olduğumuz gibi.
şimdi isterseniz konumuzun aslı olan "mezheplerin ortaya çıkışı" noktasına giriş yapalım:
mezheplerin ortaya çıkışı tebei tabiin dönemine rastlar. bu dönem üç yönüyle dikkat çekicidir:
1. allah resulünden, sahabiden ve tabeinden devralınan büyük bir ilmî miras mevcuttur. islamın hayatın can damarlarını ilgilendiren konuları halledilmiş ve bu konularda sarsılmaz fikir birlikleri sağlanmıştır.
2. devralınan bu ilim denizi, tebei tabiin döneminde bir çok alim insanın yetişmesine zemin hazırlamış bununla beraber islam arap ülkeleri dışında memleketlere de yayılmaya başlayarak, çok farklı kültür ve dinlerden insanlar islama girmeye başlamıştı.
3. tebei tabiin döneminin ortalarından sonra islam kendi içinde daha kalıcı bir sistem oluşturmaya başlamış, mütedeyyin ve müttakî insanların sayısı çoğalmıştır. bu durum ince düşünen, hassas hesaplar yapan, belki bir anlamda dinin emirlerini nefsi zorlayacak derecede titizce yaşayan insanların sayısı artmıştır.
zikrettiğimiz bu üç unsurun doğal bir sonucu olarak, sahabi ve tabein dönemlerinde ele alınmayan ya da ihtiyaç duyulmayan konulara girilmeye, bu tip konularda fetvalar verilmeye başlamıştı. islamın her seviyede yoğunluklu olarak yaşandığı bu dönemde, her müslüman bulunduğu konum ve duruma göre bir müçtehidin yolunu tutmayı ve onun izinden giderek hakka ulaşmayı hedeflemeye başlamıştı. bu durum ise zamanla "mezhep" denilen gerçekliğin ortaya çıkmasına ve zaman ilerledikçe bu gerçeğin yaşama yerleşmesine sebep olmuştur.
islamî fetihlerin bir geleneği olarak, fethedilen her ülkeye öğretmen - rehber ve müftü olabilecek bir sahabi atanırdı. örneğin, bağdata abdullah bin mesud; basraya ebu musa el eşari, imran bin husyn ve enes bin malik; şama ebud derda, muaz bin cebel, ubade bin samit gitti.
bu sahabiler, kendilerine soru sorulduğu ya da kendileri yeni bir durum ile karşılaştıklarında öncelikle kuran-ı kerime bakıyorlardı. kuran-ı kerimde cevap bulamadıklarında allah resulünün uygulamalarına bakıyorlardı (sünnet). şayet bunda da bulamazlarsa kuran-ı kerim ve hadislere dayanarak o mesele hakkında fetva veriyorlardı.
yeni fethedilen yerlere giden bu sahabiler, sonradan kendilerine "tabiun" denilecek olan öğrencileri yetiştiriyorlardı.
tabiunun en meşhurlarından olan; salim bin abdullah bin ömer, zührî ve yahya bin said medinede; ibrahim en nehai kufede (ırak); hasan el basri basrada (ırak) mekhul bin ebi müslim el huzeli şamda (iran); tavus bin keysan yemende bulunuyorlardı. sahabilerin ardından bu isimlerin saydığımız zâtlar bulundukları yerlerin müftüleri - rehberleri - öğretmenleri konumuna geçtiler. onlar bir yandan sahabilerden aldıkları ilim ile fetva veriyor diğer yandan tebe-i tabiini yetiştiriyorlardı.
bu alimlerin yetiştirdikleri tebe-i tabiinin meşhurları ise şunlardır: imam-ı azam ebu hanife, imam malik, imam evzai,leys bin sad,imam şafi,ahmed bin hambel,süfyan es sevri,süfyan bin uyeyne. yahya b. eyyûb, ubeydullah b. lehîa.
yukarıda izahı yapıldığı şekilde sahabiler, allah resulünden; tabein, sahabilerden; tebei tabiin ise tabeinden öncelikle kuran-ı kerimi ardından sünneti (hadisleri), ardından fetvaları topladılar bunlarda bulunmayan meseleleri ise icma ve kıyas yoluyla kendileri hallettiler.
herşeyden önce bu konuda şu unutulmamalıdır ki, bu güzide şahsiyetlerin öncelikli meşguliyetleri "ilim yapmak" idi. yaşamlarının hemen hemen tamamını bu işe vakfetmişlerdi. bunun yanında bulundukları zamanın en zekî ve yorumlarında en isabetli insanlarıydılar. durum böyle olunca "fetva verme" işinin bu tarz ehliyetli kişilerce yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.
tabi burada şunu da dile getirmek yerinde olur sanıyorum; şayet siz -hangi maksatla olursa olsun- "içtihat kapısı kapanmıştır" derseniz ve bu alanda söz sahibi olabilecek kaliteli insanların önünü böylece kapatırsanız, bu durumda herkes kendini fetva makamı sanmaya başlayacaktır. aynen günümüzde gerek radyo, gerekse tv ve gazetelerde şahit olduğumuz gibi.
şimdi isterseniz konumuzun aslı olan "mezheplerin ortaya çıkışı" noktasına giriş yapalım:
mezheplerin ortaya çıkışı tebei tabiin dönemine rastlar. bu dönem üç yönüyle dikkat çekicidir:
1. allah resulünden, sahabiden ve tabeinden devralınan büyük bir ilmî miras mevcuttur. islamın hayatın can damarlarını ilgilendiren konuları halledilmiş ve bu konularda sarsılmaz fikir birlikleri sağlanmıştır.
2. devralınan bu ilim denizi, tebei tabiin döneminde bir çok alim insanın yetişmesine zemin hazırlamış bununla beraber islam arap ülkeleri dışında memleketlere de yayılmaya başlayarak, çok farklı kültür ve dinlerden insanlar islama girmeye başlamıştı.
3. tebei tabiin döneminin ortalarından sonra islam kendi içinde daha kalıcı bir sistem oluşturmaya başlamış, mütedeyyin ve müttakî insanların sayısı çoğalmıştır. bu durum ince düşünen, hassas hesaplar yapan, belki bir anlamda dinin emirlerini nefsi zorlayacak derecede titizce yaşayan insanların sayısı artmıştır.
zikrettiğimiz bu üç unsurun doğal bir sonucu olarak, sahabi ve tabein dönemlerinde ele alınmayan ya da ihtiyaç duyulmayan konulara girilmeye, bu tip konularda fetvalar verilmeye başlamıştı. islamın her seviyede yoğunluklu olarak yaşandığı bu dönemde, her müslüman bulunduğu konum ve duruma göre bir müçtehidin yolunu tutmayı ve onun izinden giderek hakka ulaşmayı hedeflemeye başlamıştı. bu durum ise zamanla "mezhep" denilen gerçekliğin ortaya çıkmasına ve zaman ilerledikçe bu gerçeğin yaşama yerleşmesine sebep olmuştur.
(bkz: yorum)
(bkz: genis mezhep)
imam ve muctehit olarak kabul edilen bir kisinin ictihat ve goruslerinden olusan, itikadi, fikhi, dini veya seri yola verilen ad.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?