babamın rahmetli halası ilaç kullanmayı çok severdi, bayılırdı hatta, bonibon gibi bir ondan bir şundan alsın içsin, pek mutlu olurdu. 90 küsur yaşında idi öldüğünde, hiç de hastalığı yoktu, doktora gidip birşeyciği olmadığı ortaya çıktığında ilaç yaz bana diye doktoru fırçaladığı çok olmuştur. işte bu ilaçlarını hep çoraplarında taşırdı; hangi bacağına hangi ilacı koyduğunu çok iyi bilir, canı istediğinde el çabukluğuyla elini daldırır, kutuyu çıkarırdı. küçüktüm o zamanlar tabi, izlerdim onu bir kenarda, çok garibime giderdi, yaşlı olmak demek ki böyle bir şey diye geçirirdim aklımdan. ama sonra anladım ki, insan oyalanacak bir şeyler bulamadığı zaman, kendini dinlemeye başlıyor. sürekli kendine hastalıklar yakıştırır oluveriyor. o yüzden yaşlandım diyip kenara çekilmemeli, hep bir meşguliyet aramalı insan kendine. yoksa çorabında ilaç kutuları saklamaya başlıyor insan.
külotlu corabin içinde ilac kutularıyla dolaşmak
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?