asayiş olaylarının bazı ilçelerinde maalesef arttığı güzel ilimiz.
izmir
yazın güzel, kışın ayrı güzel olduğu bir yer..
hayatımın sonuna kadar yaşamak istediğim güzel şehir.
saatlerdir yağan yağmurun içine ettiği şehir.
iki sene ard arda yazları gidip stajımı yapıp çalıştığım hem de tatilimi yaptığım herşeyiyle güzel insanlarıyla kızlarıyla modernliliğiyle güzel, türkiye nin avrupa birliğine girmiş kara parçasının bulunduğu ilimizdir.yazlık tatil beldelerine yakın egenin komşusu trafiği müsait olan eğlencenin de ayrı bir güzel olduğu şehirdir.iki yıldır uzak kaldım senden bekle beni güzel izmir diye bana slogan attıran şehir.
şehir; ama bildiğin şehir degil. memleketim, güzel memleketim.
her şampiyonlar ligi ya da uefa kupası maçı öncesi siddetli yağmurun yağdığı, şimşeklerin çaktığı şehir. bu nedenle çatı anteni, uydu anteni ne varsa bozuluyo tv yayınları kesiliyo. maçlar telefona gelen mesajlardan takip ediliyo.
bu hafta yine maçlar var. evet doğru tahmin ettiniz, bugün yine yağmurlu, yarın da öyle görünüyo. perşembe günü hava nasıl söylememe gerek yok sanırım.
bu hafta yine maçlar var. evet doğru tahmin ettiniz, bugün yine yağmurlu, yarın da öyle görünüyo. perşembe günü hava nasıl söylememe gerek yok sanırım.
(bkz: izmir aglıyor)
saat kulesinin cevresindeki yaban guvercinlerine yem verilesi, peslerinden kosulup yakalanmak istenilesi, kemer altinin kalabaliginda kaybolunasi, teleferikte evden getirilen ozenle yapilmis islak kurabiyeleri gizli gizli sokmaya calisilinasi, herhangi bir semtinde kaldirim uzerine bile oturulup kahvalti yapilasi, kimsenin kimseye garip gozle bakmadigi guzel sehirdir.
elbet bir gün döneceğim ,yaşadığım bu puslu şehirden dönüp kemiklerimi ,kalbimi,ruhumu tekrar ısıtacağım memleketimde..
izmirle ilgili faydalı bilgiler için bkz.:http://tr.wikipedia.org/wiki/%c4%b0zmir
alsancak sokakları, bornova küçük parkı, yazları binlerce kişinin akın edip bir yandan içip, bir yandan müzik yaptığı, eğlencesi sabahlara kadar süren kordonuyla hayatın tam anlamı, eşsiz şehir. bu karışık şehirden kurtulur kurtulmaz tekrar kollarına atacağım kendimi. siz istediğiniz kadar kızgın çıkın evden dışarı. güler yüzlü insanlarının samimi ifadeleriyle karşılaşınca birden pamuk şeker kıvamına geliyorsunuz. nasıl özledim alsancağı, çimleri, sardunyayı, uğrakı, bahaneyi, oozeu, dungeonı, kentkartı, kumruyu, çeşmeyi, evimi...
o özel şehri sadece gerçek izmirliler hakkını vererek sevebilir.
anne önümüzdeki ay geliyorum, lütfen kereviz pişir :)
o özel şehri sadece gerçek izmirliler hakkını vererek sevebilir.
anne önümüzdeki ay geliyorum, lütfen kereviz pişir :)
izmir kelimesi eski ion lehçesinde smurne, attika (atina) lehçesinde ise smryna diye yazılırdı. bugünkü hellenler bu kentin adını smirni biçiminde telaffuz etmekte, gerçi son yıllarda antik efes kenti civarında da bu adla anılan bir köy yerleşimi izlerine rastlanmıştır. olasılıkla izmirden efese giden bir kısım amazon kraliçelerinin adını yerleştikleri köye de koydukları düşünülmektedir ki bununla ilgili bilgilere eski yunanistandaki kaynaklarda da rastlanmaktadır. ancak smyrna sözcüğü yunanca değildir, ege bölgesindeki birçok yerleşim adı gibi anadolu kökenlidir. m.ö. 2. binin başlarına ait kayseri kültece yerleşiminde ele geçen bazı tablet metinlerinde tismurna adına rastlanmaktadır. tismurnadaki `ti bir ön ek olup büyük olasılıkla bir kişi ya da bir yer adını belirtmektedir. bundan da hellenler ya da bayraklı höyüğünü mesken tutanların bu ön eki atıp kente smyrna demişlerdir. kentin adı olasılıkla m.ö. 300 ile m.ö. 1800 yılları arasında smurnu olarak anılıyordu..
eski izmir kenti (smyrna) körfezin kuzeydoğusunda yer alan ve yüzölçümü yaklaşık yüz dönüm olan bir adacık üzerinde kurulmuştu. son yüzyıllar boyunca meles çayının ve sipylos dağı (yamanlar dağı)ndan gelen sellerin getirdikleri mil ile bugünkü bornova ovası oluştu ve yarım adacık bir tepe haline dönüştü.
şimdi tepekule adını taşıyan bu höyüğün üzerinde tekel müdürlüğünün izmir şarap ve bira fabrikasına ait numune bağı bulunmaktadır. 1955ten beri yoğun gecekondu bölgesi olan bu çevrede izmirdeki ilk yerleşim yeri olarak tespit edilen izmir höyüğü bulunur. buradaki ilk kazılarda türk tarih kurumu ile eski eserler ve müzeler genel müdürlüğü"nün katkıları büyük olmuştur.
batı anadolu kıyılarındaki ilk yerleşimler -ki bunlar troya savaşlarından sonra kurulan aiol, ion ve dor kökenlidir- genelde küçük yarımadalar üzerinde kurulmuştur. bunlar, çandarlı (pitanes), foça (phokaia), izmir (smyrna), kilizman (klazomenai), milet ve iasos gibi yerleşimlerdir. bunun nedeni yerleşim yerlerini kuran ve oturan insanların daha çok hellenli ve den olmalarıdır. böylece yarımada yerleşikleri hem iki limana sahiptiler, hem de kara denizden gelecek saldırılara karşı güvence içindeydiler. elverişsiz havalarda limanlardan biri uygun olmadığı takdirde gemiciler diğer limanı kullanma şansına sahiplerdi. bayraklı höyüğü körfezin kuzeydoğu köşesinde, kuzeyine sarp kayalı yamanlar dağını da alarak karadan gelecek saldırılara karşı rahat bir konumdaydı. güneyi imbata açıktı. eski izmir yerleşimi yaklaşık 3000 yıl boyunca bu yarımada üzerinde ver aldı. m.ö. 4. yüzyılın ikinci yarısında büyük nüfus artışı yüzünden bugünkü kadifekale (pagos) eteklerine taşındı..
eski izmir kenti (smyrna) körfezin kuzeydoğusunda yer alan ve yüzölçümü yaklaşık yüz dönüm olan bir adacık üzerinde kurulmuştu. son yüzyıllar boyunca meles çayının ve sipylos dağı (yamanlar dağı)ndan gelen sellerin getirdikleri mil ile bugünkü bornova ovası oluştu ve yarım adacık bir tepe haline dönüştü.
şimdi tepekule adını taşıyan bu höyüğün üzerinde tekel müdürlüğünün izmir şarap ve bira fabrikasına ait numune bağı bulunmaktadır. 1955ten beri yoğun gecekondu bölgesi olan bu çevrede izmirdeki ilk yerleşim yeri olarak tespit edilen izmir höyüğü bulunur. buradaki ilk kazılarda türk tarih kurumu ile eski eserler ve müzeler genel müdürlüğü"nün katkıları büyük olmuştur.
batı anadolu kıyılarındaki ilk yerleşimler -ki bunlar troya savaşlarından sonra kurulan aiol, ion ve dor kökenlidir- genelde küçük yarımadalar üzerinde kurulmuştur. bunlar, çandarlı (pitanes), foça (phokaia), izmir (smyrna), kilizman (klazomenai), milet ve iasos gibi yerleşimlerdir. bunun nedeni yerleşim yerlerini kuran ve oturan insanların daha çok hellenli ve den olmalarıdır. böylece yarımada yerleşikleri hem iki limana sahiptiler, hem de kara denizden gelecek saldırılara karşı güvence içindeydiler. elverişsiz havalarda limanlardan biri uygun olmadığı takdirde gemiciler diğer limanı kullanma şansına sahiplerdi. bayraklı höyüğü körfezin kuzeydoğu köşesinde, kuzeyine sarp kayalı yamanlar dağını da alarak karadan gelecek saldırılara karşı rahat bir konumdaydı. güneyi imbata açıktı. eski izmir yerleşimi yaklaşık 3000 yıl boyunca bu yarımada üzerinde ver aldı. m.ö. 4. yüzyılın ikinci yarısında büyük nüfus artışı yüzünden bugünkü kadifekale (pagos) eteklerine taşındı..
türkiyenin üçüncü büyük şehri olan izmir, çağdaş, gelişmiş, aynı zamanda işlek bir ticaret merkezidir. izmirin batısında renkli denizi, plajları ve termal merkezleriyle çeşme yarımadası uzanır. antik çağların en ünlü kentleri arasında yer alan efes, roma imparatorluk devrinde dünyanın en büyük kentlerinden biriydi. tüm iyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran efes, yoğun sanatsal etkinliklerle de adını duyuruyordu.
izmir, yatlar ve gemilerle çevrilmiş uzun ve dar bir körfezin başında yer almaktadır. ilıman bir iklime sahip olup, yazında denizden gelen taze bir serinlik güneşin sıcaklığını alıp götürmektedir. sahil boyunca palmiye ağaçları ve geniş caddeler bulunmaktadır. izmir limanı istanbuldan sonra ikinci büyük limandır. canlı ve kozmopolit bir şehir olan izmir, uluslararası sanat festivalleri ve izmir enternasyonal fuarı ile de önemli bir yer tutar.
izmir, yatlar ve gemilerle çevrilmiş uzun ve dar bir körfezin başında yer almaktadır. ilıman bir iklime sahip olup, yazında denizden gelen taze bir serinlik güneşin sıcaklığını alıp götürmektedir. sahil boyunca palmiye ağaçları ve geniş caddeler bulunmaktadır. izmir limanı istanbuldan sonra ikinci büyük limandır. canlı ve kozmopolit bir şehir olan izmir, uluslararası sanat festivalleri ve izmir enternasyonal fuarı ile de önemli bir yer tutar.
neolitik-tunç çağları
en eski izmirin yerleşimi bornova ilçesindeki yeşilova höyüğünde 2005 yılında yapılan kazılarda keşfedilmiş, izmir kenti tarihinde bilinenden 3 bin yıldan daha eskiye m.ö. 6500 yıllarına kadar gidilmiştir.yeşilova buluntuları izmirdeki ilk yerleşimin neolitik çağda bornova ovasında başladığını , yerleşim sayısının kalkolitik ve tunç çağlar süresince artarak devam ettiğini göstermiştir. symrna kazılarından elde edilen bilgiler ışığında tunç çağ evlerini höyüğün en üst düzeyinde denizden 3 ile 5 metre yukarıdaki kayalar üzerine oturtmuşlardır. bu yerleşme eski tunç çağı dönemine aittir. bulunan çanak ve çömlekler troya dönemi ve kültürüyle (m.ö.3000-2500) benzerlikler göstermektedir. birinci yerleşim tabakasının üstünde orta tunç çağı dönemi yer alıyordu. burada bulunan keramik eserler troya ii kentinde ortaya konulan sanatsal eserlerle hemen hemen özdeştir (m.ö. 2500-2000). üçüncü yerleşme katı troya vi ve hitit dönemi ile çağdaştır (m.ö.1800-1ü50). bu katta elde edilen büyük ve sağlam bir vazo, afyon ve uşak kentlerinin güneyindeki beyce sultan kazılarında elde edilen kapların çeşidindendir. ayrıca birçok kap biçimi orta anadolu ile olduğu ölçüde troya vi kap kaçağı ile de benzerlikler taşımaktadır. bundan başka yine troya vida gün ışığına çıkan `minyas tipi vazolar bayraklıda da ele geçmiş, bir de 4-5 myken seramik parçasına rastlanmıştır. açılan sondajlar küçük olduğundan evler hakkında geniş bilgi elde edilememiştir. tunç çağında izmir `de yaşayan yerli halkın dili konusunda herhangi bir fikir elde edilmesi mümkün olmamıştır. `minyas türü keramiğin ele geçmesi birçok anadolu kentinde olduğu gibi, burada da 2. binde akalılâra (achaioi: myken) ait bir ticaret kolonisinin bulunduğuna ilişkin ipuçları verebilir.
en eski izmirin yerleşimi bornova ilçesindeki yeşilova höyüğünde 2005 yılında yapılan kazılarda keşfedilmiş, izmir kenti tarihinde bilinenden 3 bin yıldan daha eskiye m.ö. 6500 yıllarına kadar gidilmiştir.yeşilova buluntuları izmirdeki ilk yerleşimin neolitik çağda bornova ovasında başladığını , yerleşim sayısının kalkolitik ve tunç çağlar süresince artarak devam ettiğini göstermiştir. symrna kazılarından elde edilen bilgiler ışığında tunç çağ evlerini höyüğün en üst düzeyinde denizden 3 ile 5 metre yukarıdaki kayalar üzerine oturtmuşlardır. bu yerleşme eski tunç çağı dönemine aittir. bulunan çanak ve çömlekler troya dönemi ve kültürüyle (m.ö.3000-2500) benzerlikler göstermektedir. birinci yerleşim tabakasının üstünde orta tunç çağı dönemi yer alıyordu. burada bulunan keramik eserler troya ii kentinde ortaya konulan sanatsal eserlerle hemen hemen özdeştir (m.ö. 2500-2000). üçüncü yerleşme katı troya vi ve hitit dönemi ile çağdaştır (m.ö.1800-1ü50). bu katta elde edilen büyük ve sağlam bir vazo, afyon ve uşak kentlerinin güneyindeki beyce sultan kazılarında elde edilen kapların çeşidindendir. ayrıca birçok kap biçimi orta anadolu ile olduğu ölçüde troya vi kap kaçağı ile de benzerlikler taşımaktadır. bundan başka yine troya vida gün ışığına çıkan `minyas tipi vazolar bayraklıda da ele geçmiş, bir de 4-5 myken seramik parçasına rastlanmıştır. açılan sondajlar küçük olduğundan evler hakkında geniş bilgi elde edilememiştir. tunç çağında izmir `de yaşayan yerli halkın dili konusunda herhangi bir fikir elde edilmesi mümkün olmamıştır. `minyas türü keramiğin ele geçmesi birçok anadolu kentinde olduğu gibi, burada da 2. binde akalılâra (achaioi: myken) ait bir ticaret kolonisinin bulunduğuna ilişkin ipuçları verebilir.
demir çağı
hititler çağında {m,ö. 1800-1200) anadoluda yazı kullanılıyordu ve bundan ötürü o dönemde tarih çağına ulaşılmış bulunuluyordu. ancak m.ö. 1200lerde troya vll ve hitit başkenti hattuşaşın balkanlardan gelen kavimlerce yıkılmasından sonra orta ve batı anadolu yeniden yazısız ve karanlık bir çağa, demir çağına girdi. demir çağı, anadoluda yazının yeniden kullanılması ile frigya krallığında m.ö.730, geri kalan orta ve batı anadoluda ise m.ö. 650 yıllarına kadar sürmüştür,
kazılarda fazla miktarda çıkarılan keramik ürünlerden anlaşıldığına göre, demir çağı boyunca eski izmirde hellastan göç eden, aiolller ve ionlar yaşıyordu. yarımadada yerli halkın yaşadığına dair herhangi bir bulguya ise rastlanmamıştır. bayraklı höyüğünün m.ö. 1050 yıllarında kurulmaya başlayan yerleşmesinin hellas kökenli olduğu anlaşılmaktadır.
400 yıl devam eden bu ilkel dönem boyunca başlıca beş yerleşme katı saptanmıştır. bunlar :
i. aiol yerleşmesi (m.ö. 1050-m.ö.1000)
ii. erken, orta ve geç protogeometrik yerleşme (m.ö. 1000-m.ö. 875)
iii. erken ve orta geometrik yerleşme (m.ö. 875- m.ö. 750)
iv. geç geometrik yerleşme (m.ö. 750-m.ö. 675)
v. subgeometrik yerleşme (m.ö. 675-m.ö. 650)
söz konusu beş tabaka denizden 6,40 metre yükseklikte başlamakta ve 9,50 metrede son bularak 3 metre kalınlığında bir tabaka oluşturmaktadır. kazılarda elde edilen aiol keramiği submyken orijinlidir. protogeometrik ve geometrik stildeki kap-kaçak ise genelde attika vazoculuğunun bir devamıdır diyebiliriz.
demir çağı boyunca izmir evleri, büyüklü küçüklü tek odalı yapılardan oluşmakta idi. gün yüzüne çıkarılan en eski ev m.ö. 925 ile m.ö. 900e tarihlenmektedir. iyi korunmuş halde ortaya çıkarılan bu tek odalı evin (2,45 x 4 m.) duvarları kerpiçten, damı ise sazdan yapılmıştı. erken geometrik dönemden itibaren (m.ö. 875ler) bu tek odalı evler at nalı biçimli bir avlunun üç bir yanını çevirmekte idiler.
eski izmirliler kentlerini m.ö. 850lerde kerpiçten yapılmış kalın bir surla korumaya başladılar. bu tarihten itibaren eski izmirin bir kent devlet kimliği kazanmış olduğu söylenebilir. kenti basileus adı verilen bir beyin idare ettiği olasıdır. göçleri gerçekleştirenler ve kent ileri gelenleri soylu tabakayı oluşturuyordu. kent duvarları içinde yaşayan nüfus olasılıkla bin kişi civarındaydı. geç geometrik ve subgeometrik seramikle açıklanan dönemde (m.ö.750-650) ise yarımadanın nüfusu daha kalabalık olup belki de 1500 kişiyi aşıyordu. kent devlete ait halkın büyük bir bölümü civar köylerde yaşıyordu. bu köylerde, bu çağdaki eski izmirin tarlaları, zeytin ağaçları, bağları, çömlekçi ve taşçı işlikleri yer alıyordu. geçimi tarım ve balıkçılıkla sağlanıyordu.
kentin en önemli kutsal yapısı athena tapınağı idi. bu tapınağın günümüze değin korunan en eski kalıntısı m.ö. 725-700 yılları arasına tarihlenmektedir. daha önceki dört dönemde (m.ö. 1050- 750), büyük bit olasılıkla yine tanrıça athenaya tapınılıyordu, ancak o tarihlerde kadın tanrıçanın heykeli herhalde küçük bir niş (naiskos) içinde bulunuyordu. bilindiği gibi homerosun destanı ilias, aiol ve ion lehçelerinin karışık olduğu bir dille yazılmıştır. bu nedenle dünya tarihinin bu çok önemli destansı yapıtı büyük olasılıkla bu iki lehçenin konuşulduğu sınır bölgesi olan izmirde oluşturulmuştur. nitekim hellenistik dönem izmirlileri homeros için homeraion adlı bir yapı inşa etmişlerdir.
hititler çağında {m,ö. 1800-1200) anadoluda yazı kullanılıyordu ve bundan ötürü o dönemde tarih çağına ulaşılmış bulunuluyordu. ancak m.ö. 1200lerde troya vll ve hitit başkenti hattuşaşın balkanlardan gelen kavimlerce yıkılmasından sonra orta ve batı anadolu yeniden yazısız ve karanlık bir çağa, demir çağına girdi. demir çağı, anadoluda yazının yeniden kullanılması ile frigya krallığında m.ö.730, geri kalan orta ve batı anadoluda ise m.ö. 650 yıllarına kadar sürmüştür,
kazılarda fazla miktarda çıkarılan keramik ürünlerden anlaşıldığına göre, demir çağı boyunca eski izmirde hellastan göç eden, aiolller ve ionlar yaşıyordu. yarımadada yerli halkın yaşadığına dair herhangi bir bulguya ise rastlanmamıştır. bayraklı höyüğünün m.ö. 1050 yıllarında kurulmaya başlayan yerleşmesinin hellas kökenli olduğu anlaşılmaktadır.
400 yıl devam eden bu ilkel dönem boyunca başlıca beş yerleşme katı saptanmıştır. bunlar :
i. aiol yerleşmesi (m.ö. 1050-m.ö.1000)
ii. erken, orta ve geç protogeometrik yerleşme (m.ö. 1000-m.ö. 875)
iii. erken ve orta geometrik yerleşme (m.ö. 875- m.ö. 750)
iv. geç geometrik yerleşme (m.ö. 750-m.ö. 675)
v. subgeometrik yerleşme (m.ö. 675-m.ö. 650)
söz konusu beş tabaka denizden 6,40 metre yükseklikte başlamakta ve 9,50 metrede son bularak 3 metre kalınlığında bir tabaka oluşturmaktadır. kazılarda elde edilen aiol keramiği submyken orijinlidir. protogeometrik ve geometrik stildeki kap-kaçak ise genelde attika vazoculuğunun bir devamıdır diyebiliriz.
demir çağı boyunca izmir evleri, büyüklü küçüklü tek odalı yapılardan oluşmakta idi. gün yüzüne çıkarılan en eski ev m.ö. 925 ile m.ö. 900e tarihlenmektedir. iyi korunmuş halde ortaya çıkarılan bu tek odalı evin (2,45 x 4 m.) duvarları kerpiçten, damı ise sazdan yapılmıştı. erken geometrik dönemden itibaren (m.ö. 875ler) bu tek odalı evler at nalı biçimli bir avlunun üç bir yanını çevirmekte idiler.
eski izmirliler kentlerini m.ö. 850lerde kerpiçten yapılmış kalın bir surla korumaya başladılar. bu tarihten itibaren eski izmirin bir kent devlet kimliği kazanmış olduğu söylenebilir. kenti basileus adı verilen bir beyin idare ettiği olasıdır. göçleri gerçekleştirenler ve kent ileri gelenleri soylu tabakayı oluşturuyordu. kent duvarları içinde yaşayan nüfus olasılıkla bin kişi civarındaydı. geç geometrik ve subgeometrik seramikle açıklanan dönemde (m.ö.750-650) ise yarımadanın nüfusu daha kalabalık olup belki de 1500 kişiyi aşıyordu. kent devlete ait halkın büyük bir bölümü civar köylerde yaşıyordu. bu köylerde, bu çağdaki eski izmirin tarlaları, zeytin ağaçları, bağları, çömlekçi ve taşçı işlikleri yer alıyordu. geçimi tarım ve balıkçılıkla sağlanıyordu.
kentin en önemli kutsal yapısı athena tapınağı idi. bu tapınağın günümüze değin korunan en eski kalıntısı m.ö. 725-700 yılları arasına tarihlenmektedir. daha önceki dört dönemde (m.ö. 1050- 750), büyük bit olasılıkla yine tanrıça athenaya tapınılıyordu, ancak o tarihlerde kadın tanrıçanın heykeli herhalde küçük bir niş (naiskos) içinde bulunuyordu. bilindiği gibi homerosun destanı ilias, aiol ve ion lehçelerinin karışık olduğu bir dille yazılmıştır. bu nedenle dünya tarihinin bu çok önemli destansı yapıtı büyük olasılıkla bu iki lehçenin konuşulduğu sınır bölgesi olan izmirde oluşturulmuştur. nitekim hellenistik dönem izmirlileri homeros için homeraion adlı bir yapı inşa etmişlerdir.
parlak dönem (m.ö. 650-545)
eski izmirin parlak dönemi m.ö. 650-545 yılları arasına denk düşer. yaklaşık yüz yıl süren bu süre, bütün iyon uygarlığının en güçlü dönemini oluşturur. bu dönemde miletosun liderliğinde mısırda, suriye ve lübnanın batı kıyılarında, propontiste (marmara bölgesi), pontusta (karadeniz) koloniler kurulur ve doğu hellen dünyası kıta yunanistan ile rekabet ederek birçok alanda ve konuda onun yerini almaya başlamıştır. bu dönemde izmirin tarımcılıkla yetinmeyip akdeniz ticaretine de ortak olduğunu görmekteyiz. bu dönem katlarında bulunan fenike kökenli eserler, kıbrıs kökenli heykel ve heykelcikler, ön asya ya da akdeniz orijinli fayans figürcükler bu uluslararası ticaretin günümüze kalmış eserleridir.
parlak dönemin izmirdeki önemli belirtilerinden biri m.ö. 650den beri yazının yaygınlaşmaya başlamasıdır. kadın tanrıça athenaya sunulan armağanların birçoğunda sunu yazıtları bulunmaktadır. kent halkının sayısı fazla olmasa da bir bölümü okuryazardır. kazılarda ortaya çıkarılan athena tapınağı (m.ö. 640-580), doğu hellen dünyasının en eski mimarlık eseridir. en eski ve en güzel sütun başlıkları şu ana kadar izmirde bulunmuştur. samos, milet, efes, erythrai ve phokaiada çıkarılan sütun başlıkları m.ö. 6. yüzyılın ikinci yarısından (m.ö. 575-550) tarihinden önce değildir. helken sanatının en özgün mimarlık öğeleri olan aiol ve ion türü başlıklar ile ion ve lesbos biçimi kymationlar (yaprak ya da yumurta şekilli mimarlık süslemesi) doğuşlarını eski izmir de gün ışığına çıkan ve büyük ölçüde anadolu hitit sanatından esinlenmiş olan bu başlıklara borçludurlar
hellen dünyasının çok odalı ev tipinin en eski örneği eski izmir de bulunmuştur. gerçekten m.ö. 7. yüzyılın ikinci yarısında yapılmış olan iki katlı, beş odalı, ön avlulu çifte megaron, hellenlerin bugün için bilinen, bir çatı altındaki en eski çok odalı evdir. ondan önceki yunan evleri yan yana dizilmiş megaronlardan oluşuyordu. eski izmirin cadde ve sokakları daha 7. yyın ikinci yarısında ızgara planlı idi, caddeler ve sokaklar kuzeyden güneye ve doğudan batıya uzanıyor, evler genellikle güneye bakıyordu .
ilerde m.ö.5. yüzyılda hippodamos tipi adını alacak olan bu kent planı özünde yakın doğuda çoktan biliniyordu. bayraklı şehir planı bu tür kent dokusunun batı dünyasındaki en erken örneğidir. ion uygarlığının en eski parke döşeli yolu eski izmirde gün ışığına çıkarılmıştır.
hellen dünyasının en eski sivil mimarlık eseri eski izmirde 7. yüzyılın ilk yarısında yapılmış olan güzel taş çeşmedir. bir zamanlar yamanlar dağı üzerinde yükselen tantalos mezarı, tholos biçimli anıtsal mezarların güzel bir temsilcisidir. tantalos tümülüsünün mezar odası adı geçen çeşmenin planında idi ve onun gibi isopata tipi adını taşıyan yapı türünde idi, yani planı dörtgendi ve üstü bindirme tekniğindeki bir tonozla örtülü bulunuyordu. tantalos mezarı adı ile anılan bu anıtsal eser eski izmirde mö.520-580 tarihlerinde yönetimi elinde tutan basileusun ya da tyranın mezarı olmalıdır.
eski izmirde, çömlekçi işlikleri, arkeoloji literatüründe "oryantalizan" ya da "friz stili" adı ile anılan seramik türünün güzel örneklerini üretiyor, taşçı ustaları mimarlık eserlerinden başka anıtsal boyda heykeller ve heykelcikler yontuyor ve bütün bu sanat yaratılarının bir bölümü dış pazarlara sürülüyordu.
bilindiği gibi m.ö. 6. yüzyılın ilk yarısında o zamanki antik dünyanın kültür merkezi batı anadolu idi. özellikle miletde tarihte ilk defa batıl inançlardan ve her çeşit din etkisinden kurtulmuş, özgür düşünceye dayalı bilimsel araştırmalar başlamıştı. doğu dünyasının zengin bilgi ve deneyim hazinelerinden yararlanarak ve özellikle özgür düşünce yöntemiyle thales, anaksimenes ve anaksimandros gibi doğa filozofları bugünkü batı uygarlığının temellerini atmışlardı. thales dünyada ilk defa bir doğa olayını, m.ö. 28 mayıs 585 tarihinde olagelen güneş tutulmasını oluşundan önce hesaplamıştır. böylece kültür ve bilim alanında tarihin başlangıcından beri 2500 yıl boyunca mezopotamya ve mısırın elinde olan önderlik, batı anadoluya geçmiştir. batı anadolu bu önderliğini iranlıların anadoluyu işgal ettikleri 545 yılına değin korumuştur. ancak iran işgali ile filozoflar, bilim adamları ve sanatçılar atinaya göç edince kültür ve ilim alanındaki önderlik atinaya geçmiştir.
milet, efes, samos gibi izmir de 6. yüzyılın başlarında büyük olasılıkla düşünce ve bilim alanında önde gelen kentlerden biriydi. ancak eski izmir m.ö. 640-545 tarihlerinde döneminin en ileri kültür merkezlerinden biri olduğu halde daha sonraları önemini yitirdiği için, çalışmalarda eskisi hızını kaybetmişti. eski izmirin edebiyat, şiir, tarih, felsefe ve bilim konularında ne düzeyde olduğu hakkında yeterli bilgi mevcut değildir. mimarlık konusunda ise önemli bir merkezdi.
herodotos, eski izmiri lidya kralı alyattesin aldığından bahseder. kazılarda da bu olay m.ö. 500 sıralarına tarihlenir. kent ve athena tapınağı tahrip olsa da izmirliler m.ö. 590 yıllarında tapınağı tekrar inşa ederler.
daha sonra persler tarafından 6. yüzyılın ortalarında ele geçirilen kent. bu olayla birlikte parlak devrini tamamlamıştır. bu tarihten sonra athena tapınağına hediye edilmiş hiçbir armağan bulunamaması da bu tahribatın önemli göstergelerinden birisidir.
eski izmirin parlak dönemi m.ö. 650-545 yılları arasına denk düşer. yaklaşık yüz yıl süren bu süre, bütün iyon uygarlığının en güçlü dönemini oluşturur. bu dönemde miletosun liderliğinde mısırda, suriye ve lübnanın batı kıyılarında, propontiste (marmara bölgesi), pontusta (karadeniz) koloniler kurulur ve doğu hellen dünyası kıta yunanistan ile rekabet ederek birçok alanda ve konuda onun yerini almaya başlamıştır. bu dönemde izmirin tarımcılıkla yetinmeyip akdeniz ticaretine de ortak olduğunu görmekteyiz. bu dönem katlarında bulunan fenike kökenli eserler, kıbrıs kökenli heykel ve heykelcikler, ön asya ya da akdeniz orijinli fayans figürcükler bu uluslararası ticaretin günümüze kalmış eserleridir.
parlak dönemin izmirdeki önemli belirtilerinden biri m.ö. 650den beri yazının yaygınlaşmaya başlamasıdır. kadın tanrıça athenaya sunulan armağanların birçoğunda sunu yazıtları bulunmaktadır. kent halkının sayısı fazla olmasa da bir bölümü okuryazardır. kazılarda ortaya çıkarılan athena tapınağı (m.ö. 640-580), doğu hellen dünyasının en eski mimarlık eseridir. en eski ve en güzel sütun başlıkları şu ana kadar izmirde bulunmuştur. samos, milet, efes, erythrai ve phokaiada çıkarılan sütun başlıkları m.ö. 6. yüzyılın ikinci yarısından (m.ö. 575-550) tarihinden önce değildir. helken sanatının en özgün mimarlık öğeleri olan aiol ve ion türü başlıklar ile ion ve lesbos biçimi kymationlar (yaprak ya da yumurta şekilli mimarlık süslemesi) doğuşlarını eski izmir de gün ışığına çıkan ve büyük ölçüde anadolu hitit sanatından esinlenmiş olan bu başlıklara borçludurlar
hellen dünyasının çok odalı ev tipinin en eski örneği eski izmir de bulunmuştur. gerçekten m.ö. 7. yüzyılın ikinci yarısında yapılmış olan iki katlı, beş odalı, ön avlulu çifte megaron, hellenlerin bugün için bilinen, bir çatı altındaki en eski çok odalı evdir. ondan önceki yunan evleri yan yana dizilmiş megaronlardan oluşuyordu. eski izmirin cadde ve sokakları daha 7. yyın ikinci yarısında ızgara planlı idi, caddeler ve sokaklar kuzeyden güneye ve doğudan batıya uzanıyor, evler genellikle güneye bakıyordu .
ilerde m.ö.5. yüzyılda hippodamos tipi adını alacak olan bu kent planı özünde yakın doğuda çoktan biliniyordu. bayraklı şehir planı bu tür kent dokusunun batı dünyasındaki en erken örneğidir. ion uygarlığının en eski parke döşeli yolu eski izmirde gün ışığına çıkarılmıştır.
hellen dünyasının en eski sivil mimarlık eseri eski izmirde 7. yüzyılın ilk yarısında yapılmış olan güzel taş çeşmedir. bir zamanlar yamanlar dağı üzerinde yükselen tantalos mezarı, tholos biçimli anıtsal mezarların güzel bir temsilcisidir. tantalos tümülüsünün mezar odası adı geçen çeşmenin planında idi ve onun gibi isopata tipi adını taşıyan yapı türünde idi, yani planı dörtgendi ve üstü bindirme tekniğindeki bir tonozla örtülü bulunuyordu. tantalos mezarı adı ile anılan bu anıtsal eser eski izmirde mö.520-580 tarihlerinde yönetimi elinde tutan basileusun ya da tyranın mezarı olmalıdır.
eski izmirde, çömlekçi işlikleri, arkeoloji literatüründe "oryantalizan" ya da "friz stili" adı ile anılan seramik türünün güzel örneklerini üretiyor, taşçı ustaları mimarlık eserlerinden başka anıtsal boyda heykeller ve heykelcikler yontuyor ve bütün bu sanat yaratılarının bir bölümü dış pazarlara sürülüyordu.
bilindiği gibi m.ö. 6. yüzyılın ilk yarısında o zamanki antik dünyanın kültür merkezi batı anadolu idi. özellikle miletde tarihte ilk defa batıl inançlardan ve her çeşit din etkisinden kurtulmuş, özgür düşünceye dayalı bilimsel araştırmalar başlamıştı. doğu dünyasının zengin bilgi ve deneyim hazinelerinden yararlanarak ve özellikle özgür düşünce yöntemiyle thales, anaksimenes ve anaksimandros gibi doğa filozofları bugünkü batı uygarlığının temellerini atmışlardı. thales dünyada ilk defa bir doğa olayını, m.ö. 28 mayıs 585 tarihinde olagelen güneş tutulmasını oluşundan önce hesaplamıştır. böylece kültür ve bilim alanında tarihin başlangıcından beri 2500 yıl boyunca mezopotamya ve mısırın elinde olan önderlik, batı anadoluya geçmiştir. batı anadolu bu önderliğini iranlıların anadoluyu işgal ettikleri 545 yılına değin korumuştur. ancak iran işgali ile filozoflar, bilim adamları ve sanatçılar atinaya göç edince kültür ve ilim alanındaki önderlik atinaya geçmiştir.
milet, efes, samos gibi izmir de 6. yüzyılın başlarında büyük olasılıkla düşünce ve bilim alanında önde gelen kentlerden biriydi. ancak eski izmir m.ö. 640-545 tarihlerinde döneminin en ileri kültür merkezlerinden biri olduğu halde daha sonraları önemini yitirdiği için, çalışmalarda eskisi hızını kaybetmişti. eski izmirin edebiyat, şiir, tarih, felsefe ve bilim konularında ne düzeyde olduğu hakkında yeterli bilgi mevcut değildir. mimarlık konusunda ise önemli bir merkezdi.
herodotos, eski izmiri lidya kralı alyattesin aldığından bahseder. kazılarda da bu olay m.ö. 500 sıralarına tarihlenir. kent ve athena tapınağı tahrip olsa da izmirliler m.ö. 590 yıllarında tapınağı tekrar inşa ederler.
daha sonra persler tarafından 6. yüzyılın ortalarında ele geçirilen kent. bu olayla birlikte parlak devrini tamamlamıştır. bu tarihten sonra athena tapınağına hediye edilmiş hiçbir armağan bulunamaması da bu tahribatın önemli göstergelerinden birisidir.
gerileme dönemi (m.ö. 500-300)
athena tapınağı m.ö. 545 tarihlerinde terkedilmişse de yerleşim sürmüş, ancak bundan sonra 200 yıl kadar bir süre eski izmir önemini ve işlevini yitirmiştir.
m.ö. 5. yüzyıl boyunca küçük ancak zengin bir yerleşmenin yer aldığı bayraklı höyüğü m.ö. 5. yüzyılın sonunda ve özellikle 4. yüzyıl süresince yoğun bir iskana sahne olmuştur. bu dönemde, ortalarında büyük avlular olan biri 5, biri 8 ve diğeri 15 odalı olmak üzere üç ev gün ışığına çıkarılmıştır. bunların, kenti idare eden ve muhtemelen dönemlerindeki pers etkisine uyarak yakın civardaki larissada olduğu gibi, birer tyran olan beylere ait olmaları akla yakın gelmektedir. nitekim yamanlar dağında hala kısmen korunmuş olan ve önemli kişilerin mezarları olması gereken düzgün krepisli birkaç 4. yüzyıl tümülüsü bu düşünceyi desteklemektedir.
söz konusu merkezi avlulu büyük üç evden başka birçoğu megarondan bozma dörtgen planlı küçük evler bulunmuştur. bayraklı höyüğünün bütün üst düzeyinin 4. yy. boyunca evlerle kaplı olduğu söylenebilir. öyle anlaşılıyor ki anadoludaki pers işgali 4. yüzyılda gücünü yitirmiş ve iyon kentlerinin büyümesine neden olmuştur. meydana gelen nüfus patlaması ile yüz dönümlük bayraklı höyüğü, izmirlilere küçük gelmeye başladığından, m.ö. 300 tarihlerinde kadifekale (pagos) eteklerinde yeni izmir kenti kurulmuştur.
athena tapınağı m.ö. 545 tarihlerinde terkedilmişse de yerleşim sürmüş, ancak bundan sonra 200 yıl kadar bir süre eski izmir önemini ve işlevini yitirmiştir.
m.ö. 5. yüzyıl boyunca küçük ancak zengin bir yerleşmenin yer aldığı bayraklı höyüğü m.ö. 5. yüzyılın sonunda ve özellikle 4. yüzyıl süresince yoğun bir iskana sahne olmuştur. bu dönemde, ortalarında büyük avlular olan biri 5, biri 8 ve diğeri 15 odalı olmak üzere üç ev gün ışığına çıkarılmıştır. bunların, kenti idare eden ve muhtemelen dönemlerindeki pers etkisine uyarak yakın civardaki larissada olduğu gibi, birer tyran olan beylere ait olmaları akla yakın gelmektedir. nitekim yamanlar dağında hala kısmen korunmuş olan ve önemli kişilerin mezarları olması gereken düzgün krepisli birkaç 4. yüzyıl tümülüsü bu düşünceyi desteklemektedir.
söz konusu merkezi avlulu büyük üç evden başka birçoğu megarondan bozma dörtgen planlı küçük evler bulunmuştur. bayraklı höyüğünün bütün üst düzeyinin 4. yy. boyunca evlerle kaplı olduğu söylenebilir. öyle anlaşılıyor ki anadoludaki pers işgali 4. yüzyılda gücünü yitirmiş ve iyon kentlerinin büyümesine neden olmuştur. meydana gelen nüfus patlaması ile yüz dönümlük bayraklı höyüğü, izmirlilere küçük gelmeye başladığından, m.ö. 300 tarihlerinde kadifekale (pagos) eteklerinde yeni izmir kenti kurulmuştur.
hellenistik dönemde ve roma imparatorluğu yönetiminde izmir (m.ö. 333-m.s. 395)
büyük iskenderin issosta (iskenderun) pers kralı dariusu yenmesinden (m.ö. 333) ve arkasından bütün doğuyu ele geçirmesinden sonra hellen dünyası büyük bir refah çağına erişti. kentler nüfus patlamalarına sahne oldu. hellenistik dönemde iskenderiye, rodos, bergama ve efes kentlerinden her biri 100 binin üstündeki bir nüfusa eriştiler. küçük bir tepeciğin üzerinde kurulmuş olan eski izmir kentinin duvarlarının içinde yalnız birkaç bin kişi yaşayabiliyordu. bu nedenle en geç m.ö. 300 sıralarında kadifekalenin eteklerinde, yeni ve büyük bir kent kuruldu.
m.ö. 323 yılında büyük iskenderin ölümü üzerine çıkan iç savaşta izmir (zamanın ismiyle symrna), önce lysimakhosun, sonra lysimakhosu m.ö. 281 yılında yapılan corupedion savaşında yenen selevkosların kralı 1. selevkosun eline geçti. selevkos egemenliği m.ö. 190 yılında yapılan magnesia (bugün manisa) savaşına kadar sürdü. selevkoslar, romalılara karşı kaybettiği bu savaştan 2 yıl sonra yapılan apameia (bugün dinar) savaşıyla bergama krallığına verildi. bergamanın egemenliği, kral 3. attalosun ölümüne dek sürdü ve bu tarihte romalıların eline geçti ve asya eyaletine bağlandı.
tarihçi strabon, smyrnanın kendi zamanında yani m.ö. 1. yüzyıla geçiş sırasında en güzel iyon kenti olduğunu belirtmektedir. o dönemde kentin küçük bir bölümü kadifekalenin pagosun üzerindeydi. büyük bölüm ise düz arazi üzerinde bulunan liman çevresine toplanmıştı. ana tanrıçanın tapınağı ile gymnasion da bu hat üzerinde yer alıyordu. caddeler düzdü ve tamamı büyük taşlarla düzgün bir biçimde kaplanmıştı. aristeides, kentin doğu-batı yönünde uzanan iki ana yolunun (kutsal yal ve altın yol) bulunduğunu ve bu yollarla kentin , denizden gelen esinti ile serinlediğini anlatmaktadır. strabon izmirde homereion olarak adlandırılan bir stoanın varlığından söz eder (belki de bir perystil ev). bu evin içinde homerosun bir heykeli bulunuyordu.
roma çağında izmirde inşa edilen yapılar arasında, kadifekalenin (pagos) kuzeybatı eteğindeki antik tiyatro ve batıdaki stadyumun her ikisinden de pek az iz kalmıştır. diğer taraftan smyrna agorası oldukça iyi korunmuş olup, bugün kısaca agora olarak bilinmektedir. agoranın ölçüsü 120x80 metre uzunluğunda geniş bir avlusu vardı. doğusunda ve batısında birer stoası vardı. her iki yapı 1 7,5 m. olup ikişer katlıydı. ayrıca 28 m. uzunlukta bir bazilika da mevcuttu. m.ö. 2. yüzyılda romalıların egemenliğine giren izmir ikinci kez altın dönemini yaşamaya başlar. m.ö. 88 yılında pontus kralı 6. mithridatesin eline geçtiyse de 2 yıl sonra romalılar şehri geri aldı.
incilde sözü edilen "yedi kilise"den bir tanesinin bulunduğu smyrna hıristiyanlığın gelişmesinde önemli bir rol oynar. izmirin ilk başpiskoposu olan aziz polikarp havari ve incil yazarı st. johnun ilk müridlerinden biridir. yaklaşık m.s. 70 yılında anadoluda doğmuş, inancından ötürü 23 şubat 155 tarihinde, izmir akropolü üzerinde bulunan stadyumda romalılar tarafından yakılarak ölüme mahkum edilmiştir. m.s. 395 yılında roma imparatorluğu ikiye bölününce, izmir, sonradan bizans imparatorluğu olarak tanınacak doğu roma imparatorluğunun bir parçası olur.
büyük iskenderin issosta (iskenderun) pers kralı dariusu yenmesinden (m.ö. 333) ve arkasından bütün doğuyu ele geçirmesinden sonra hellen dünyası büyük bir refah çağına erişti. kentler nüfus patlamalarına sahne oldu. hellenistik dönemde iskenderiye, rodos, bergama ve efes kentlerinden her biri 100 binin üstündeki bir nüfusa eriştiler. küçük bir tepeciğin üzerinde kurulmuş olan eski izmir kentinin duvarlarının içinde yalnız birkaç bin kişi yaşayabiliyordu. bu nedenle en geç m.ö. 300 sıralarında kadifekalenin eteklerinde, yeni ve büyük bir kent kuruldu.
m.ö. 323 yılında büyük iskenderin ölümü üzerine çıkan iç savaşta izmir (zamanın ismiyle symrna), önce lysimakhosun, sonra lysimakhosu m.ö. 281 yılında yapılan corupedion savaşında yenen selevkosların kralı 1. selevkosun eline geçti. selevkos egemenliği m.ö. 190 yılında yapılan magnesia (bugün manisa) savaşına kadar sürdü. selevkoslar, romalılara karşı kaybettiği bu savaştan 2 yıl sonra yapılan apameia (bugün dinar) savaşıyla bergama krallığına verildi. bergamanın egemenliği, kral 3. attalosun ölümüne dek sürdü ve bu tarihte romalıların eline geçti ve asya eyaletine bağlandı.
tarihçi strabon, smyrnanın kendi zamanında yani m.ö. 1. yüzyıla geçiş sırasında en güzel iyon kenti olduğunu belirtmektedir. o dönemde kentin küçük bir bölümü kadifekalenin pagosun üzerindeydi. büyük bölüm ise düz arazi üzerinde bulunan liman çevresine toplanmıştı. ana tanrıçanın tapınağı ile gymnasion da bu hat üzerinde yer alıyordu. caddeler düzdü ve tamamı büyük taşlarla düzgün bir biçimde kaplanmıştı. aristeides, kentin doğu-batı yönünde uzanan iki ana yolunun (kutsal yal ve altın yol) bulunduğunu ve bu yollarla kentin , denizden gelen esinti ile serinlediğini anlatmaktadır. strabon izmirde homereion olarak adlandırılan bir stoanın varlığından söz eder (belki de bir perystil ev). bu evin içinde homerosun bir heykeli bulunuyordu.
roma çağında izmirde inşa edilen yapılar arasında, kadifekalenin (pagos) kuzeybatı eteğindeki antik tiyatro ve batıdaki stadyumun her ikisinden de pek az iz kalmıştır. diğer taraftan smyrna agorası oldukça iyi korunmuş olup, bugün kısaca agora olarak bilinmektedir. agoranın ölçüsü 120x80 metre uzunluğunda geniş bir avlusu vardı. doğusunda ve batısında birer stoası vardı. her iki yapı 1 7,5 m. olup ikişer katlıydı. ayrıca 28 m. uzunlukta bir bazilika da mevcuttu. m.ö. 2. yüzyılda romalıların egemenliğine giren izmir ikinci kez altın dönemini yaşamaya başlar. m.ö. 88 yılında pontus kralı 6. mithridatesin eline geçtiyse de 2 yıl sonra romalılar şehri geri aldı.
incilde sözü edilen "yedi kilise"den bir tanesinin bulunduğu smyrna hıristiyanlığın gelişmesinde önemli bir rol oynar. izmirin ilk başpiskoposu olan aziz polikarp havari ve incil yazarı st. johnun ilk müridlerinden biridir. yaklaşık m.s. 70 yılında anadoluda doğmuş, inancından ötürü 23 şubat 155 tarihinde, izmir akropolü üzerinde bulunan stadyumda romalılar tarafından yakılarak ölüme mahkum edilmiştir. m.s. 395 yılında roma imparatorluğu ikiye bölününce, izmir, sonradan bizans imparatorluğu olarak tanınacak doğu roma imparatorluğunun bir parçası olur.
bizans imparatorluğu yönetiminde izmir; araplar, selçuklular, cenevizliler, aydınoğulları, haçlılar, moğollar.
bizans imparatorluğu döneminde araplar, selçuklular, haçlılar ve cenevizliler kenti ele geçirmek için birbirleriyle savaşırlar. kenti ilk önce araplar 672 yılında denizden zaptedip istanbula yaptıkları akınlarda bir üs olarak kullanırlar. türkler izmiri ilk kez 1076da sulçuklu akıncılarından ve zamanla ilk büyük türk denizcisi olacak çaka beyin komutasında ele geçirirler. izmirden hareketle ege adaları ve çanakkale boğazına düzenlediği akınlarla bizanslılara korku salan çaka beyin ölümünden sonra bizanslılar kenti 1098de geri alırlar ve şehrin kıyı tarafı 1204 yılında rodos şovalyelerinin eline geçer. 1310da aydınoğlu umur bey tüm şehri ele geçirir. 1344 yılında cenevizliler kıyıdaki st. peter kalesini ele geçirirler. cenevizliler aşağı kenti kontrollerinde tutarken aydınoğulları beyliği yukarı kentte (kadifekale) hakimiyet kurar. gavur izmir deyimi o dönemden kalmadır ve cenevizlilerin elinde kalan aşağı kenti tanımlamak için kullanılmıştır. 14.yüzyıl ortalarında st. peter kalesi ve aşağı kent bu kez rodos şövalyeleri tarafından ele geçirilir. bu arada osmanlı devleti 1398de izmir üzerinde hakimiyet kurdu. ankara savaşını kazanarak osmanlı devletini mağlup etmiş olan timurun 1403de bizzat komuta ettiği moğol ordusu kenti istila edip, st.peter kalesini yerle bir eder. bu fetih timurun hristiyan güçlere karşı yapmış olduğu tek savaş olması nedeniyle ayrıca önemlidir. osmanlı devletinin toparlanmasından sonra 1422 yılında ii. murat kenti zapteder ve izmir bundan sonra osmanlı imparatorluğunun bir parçası olur.
bizans imparatorluğu döneminde araplar, selçuklular, haçlılar ve cenevizliler kenti ele geçirmek için birbirleriyle savaşırlar. kenti ilk önce araplar 672 yılında denizden zaptedip istanbula yaptıkları akınlarda bir üs olarak kullanırlar. türkler izmiri ilk kez 1076da sulçuklu akıncılarından ve zamanla ilk büyük türk denizcisi olacak çaka beyin komutasında ele geçirirler. izmirden hareketle ege adaları ve çanakkale boğazına düzenlediği akınlarla bizanslılara korku salan çaka beyin ölümünden sonra bizanslılar kenti 1098de geri alırlar ve şehrin kıyı tarafı 1204 yılında rodos şovalyelerinin eline geçer. 1310da aydınoğlu umur bey tüm şehri ele geçirir. 1344 yılında cenevizliler kıyıdaki st. peter kalesini ele geçirirler. cenevizliler aşağı kenti kontrollerinde tutarken aydınoğulları beyliği yukarı kentte (kadifekale) hakimiyet kurar. gavur izmir deyimi o dönemden kalmadır ve cenevizlilerin elinde kalan aşağı kenti tanımlamak için kullanılmıştır. 14.yüzyıl ortalarında st. peter kalesi ve aşağı kent bu kez rodos şövalyeleri tarafından ele geçirilir. bu arada osmanlı devleti 1398de izmir üzerinde hakimiyet kurdu. ankara savaşını kazanarak osmanlı devletini mağlup etmiş olan timurun 1403de bizzat komuta ettiği moğol ordusu kenti istila edip, st.peter kalesini yerle bir eder. bu fetih timurun hristiyan güçlere karşı yapmış olduğu tek savaş olması nedeniyle ayrıca önemlidir. osmanlı devletinin toparlanmasından sonra 1422 yılında ii. murat kenti zapteder ve izmir bundan sonra osmanlı imparatorluğunun bir parçası olur.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?