isimsiz şiirler

guybrush
şeytansı bakışlarında gördüm kurtuluşu
aldattın ruhumu yolundayım
her köşe başında seni izler oldum
her nefesimde içime çektim seni
ölümsüzlüğümü vaadettin bana
uğrunda savrulan kılıcımla geliyorum
geride bıraktığı nice cansız vücutlarla
seni haketmeyenlerin pıhtılaşmış kanlarıyla
son işaretini bekledim düşmeden önce
son bakışlarımdı ölümlülerin atmosferine.
sonra düştü kılıcım yere vede vücudum
kapıları kapanmaya başladı yaşamın
karanlık bi kabustayım
savunmasızca karşındayım
tüm yaşamımı feda ettim
nice yaşamlar feda ettim
tutsağınım yada sevgilinim
dharma
baska diyarlardayken sen
gozyaslarinla sabahi karsiladigin,
baska diyarlardaydim ben
denizi mesken tutup agladigim.
uc kisi agladik;ben,kalbim ve gozlerim...
attim kalbimi bir koseye,tek basina aglasin diye
yapamadim
cunku icinde en degerli sey vardi;sen vardin.
gozlerime kizdim"o mudur damlalarinin kiymetini bilen"
doyamiyordu sana
boyle biri olmali dedi varsa beni huzunlendiren.
canlarimizi yakan hatalarimin alevleri
yataklara dusurdu beni hain kulleri
dar gelir oldu sanki ufalir oldu nefeslerime bu yurek
yuku agir;
seni bende usul usul saklayabilmek.
bilinir ki en gercek sevgi dilsizdir
kalbimden gelen kelimeler kefilsizdir
bir avuc kar tanesi olsam donup kalsam bir kosede
yuregimin sana yazdigi kelimelerin bu taneyi eritecegi kesindir.
31subat
sairin usenip isim koymadigi siirlerdir bunlar. okuyan "hoba allahim saire bak ya, sufer yazmis, isim de koymamis daha sukela olmus" turunden tepkiler verir ama sebebi sukela olsun diye degil, tembelliktendir.
expert3
* * *
iste geldik gidiyoruz
hosca kal kardesim deniz
biraz cakilindan aldik
biraz da masmavi tuzundan
sonsuzlugundan da biraz
isigindan da birazcik
birazcik da kederinden
bir seyler anlattin bize
denizligin kaderinden
biraz daha umutluyuz
biraz daha adam olduk
iste geldik gidiyoruz
hosca kal kardesim deniz


27 eylul, pitsunda, 1958


* * *


hos geldin bebek
yasama sirasi sende
senin yolunu gozluyor kuspalazi bogmaca kara cicek sitma
ince hastalik yurek enfarkti kanser filan
issizlik aclik filan
tiren kazasi otobus kazasi ucak kazasi is kazasi yer depremi sel baskini
kuraklik falan
karasevda ayyaslik filan
polis copu hapisane kapisi falan
senin yolunu gozluyor atom bombasi falan
hos geldin bebek
yasama sirasi sende
senin yolunu gozluyor sosyalizm komunizm filan.


10 eylul 1961, laypzig


* * *


denizin ustunde ala bulut
yuzunde gumus gemi
icinde sari balik
dibinde mavi yosun
kiyida bir ciplak adam
durmus dusunur.

bulut mu olsam,
gemi mi yoksa,
balik mi olsam,
yosun mu yoksa?..
ne o, ne o, ne o.
deniz olunmali, oglum,
bulutuyla, gemisiyle, baligiyla, yosunuyla.


15 eylul 1958
arhipo osipovka


* * *

seni dusunmek guzel sey
umitli sey
dunyanin en guzel sesinden en guzel sarkiyi dinlemek gibi bir sey.
fakat artik umit yetmiyor bana,
ben artik sarki dinlemek degil
sarki soylemek istiyorum...



* * *

sevgilim,
baslar onde, gozler alabildigine acik,
yanan sehirlerin kiziltisi,
cignenen ekinler
ve bitmez tukenmez ayak sesleri :
gidiliyor.
ve insanlar katlediliyor :
agaclardan ve danalardan
daha rahat
daha kolay
daha cok.

sevgilim,
bu ayak sesleri, bu katliâmda
hurriyetimi, ekmegimi ve seni kaybettigim oldu,
fakat acligin, karanligin ve cigliklarin icinden
gunesli elleriyle kapimizi calacak olan
gelecek gunlere guvenimi kaybetmedim hicbir zaman...

(istanbul hapisanesi)


* * *

hasretini, yoklugunu, sensizligi
bir ates yanigi gibi oyle aciyla duydum ki yuregimin etinde,
gitgide cogalarak
gitgide derinden isleyerek
oyle dayanilmaz oldu ki bu
seni bogabilirdim senden kurtulmak icin
cunku seni o kadar seviyorum.

25-2-43


* * *

baba!
her yilbasinda
sana soyleyecek
bir tek
sozum var :
"seni ne kadar cok seversem
o kadar
cok olsun omrunden gecen yillar..."

baba!
babam, agabeyim, kardesim, arkadasim!
ne zulum, ne olum, ne korku
basimi egemez!
yalniz senin elini opmek icin
egilir basim.
babam, agabeyim, kardesim, arkadasim...

1/1/1932



* * *

seviyorum seni ekmegi tuza banip yer gibi
geceleyin atesler icinde uyanarak
agzimi dayayip musluga su icer gibi,
agir posta paketini, neyin nesi belirsiz,
telâsli, sevincli, kuskulu acar gibi,
seviyorum seni denizi ucakla ilk defa gecer gibi.
istanbul’da yumusacik kararirken ortalik
icimde kimildanan bir seyler gibi,
seviyorum seni "yasiyoruz cok sukur!’ der gibi.

27 agustos 1960


* * *

seni dusunurum
anamin kokusu gelir burnuma
dunya guzeli anamin.

binmisin atlikarincasina icimdeki bayramin
fir donersin eteklerinle saclarin ucusur
bir yitirip bir bulurum al al olmus yuzunu.

sebebi ne
seni bir bicak yarasi gibi hatirlamamin
sen boyle uzakken senin sesini duyup
yerimden firlamamin sebebi ne?

diz cokup bakarim ellerine
ellerine dokunmak isterim
dokunamam
arkasindasin camin.
ben bir saskin seyircisiyim gulum
alacakaranligimda oynadigim dramin.

7 agustos 1959


* * *

gulum, iki gozumun bebegi
olmekten korkmuyorum,
olmek arima gidiyor,
onuruma yediremiyorum olmegi.

15 agustos 1959


* * *

aya gidilecek
daha da otelere,
teleskoplarin bile gormedigi yere.
ama bizim dunyada ne zaman kimse ac
kalmayacak,
korkmayacak kimse kimseden,
emretmeyecek kimse kimseye,
yermeyecek kimse kimseyi,
umudunu calmayacak kimse kimsenin?

iste ben komunistim bu soruya karsilik
verdigim icin.


26 agustos 1959


* * *

merih’e giden kosmos gemisinde turistler
yeryuzuyce yazilmis siirler okuyacak.
her sozu beste beste, renk renk, kat kat acarak
en sirli cekirdege ulasabilecekler.

aralik 1959


* * *

ak bir karanfil gibi catlayip da cekirdek
atom bahcelerine yuruyunce aydinlik,
yalniz meraklilari degil, butun insanlik
siirin aynasinda kendini seyredecek.

aralik 1959


* * *

kirdilar tazecik yesil dallarimizi
kirdilar kitap tutan ellerimizi
kanina girdiler cocuklarimizin.

1960, nisan


* * *

laypzig’de bir yagmur yagiyor incecikten,
yagiyoruz vitrinler, agaclar, insanlar,
bir de otomobillerin hizi,
bir de gecmis zamanlar,
bir de saman sarisi,
bir de ben
yagiyoruz yagan yagmurla beraber incecikten.

18 eylul 1960


* * *

insanlarin turkuleri kendilerinden guzel,
kendilerinden umutlu,
kendilerinden kederli,
daha uzun omurlu kendilerinden.
sevdim insanlardan cok turkulerini.
insansiz yasayabildim
turkusuz hicbir zaman.
hicbir zaman beni aldatmadi turkuler de.

turkuleri anladim hangi dilde soylenirse soylensin.

bu dunyada yiyip ictiklerimin,
gezip tozduklarimin,
gorup isittiklerimin,
dokunduklarimin, anladiklarimin
hicbiri, hicbiri,
beni bahtiyar etmedi turkuler kadar...

20 eylul 1960


* * *

gunde kac milyon insan olur yeryuzunde
dogar kac milyon
kaci yasadim diyebilirdi
kaci yasadim diyebilecek
kaci gunde uc ogun yemek yiyebilirdi
kaci yiyebilecek

13 agustos 1961, gece


* * *

yasim altmis
on dokuzumdan beri bir dus gorurum
yagmur camur yaz kis
uykuda uyanik
takilmis dusumun pesine yururum.
neleri alip goturmedi benden ayrilik;
kilometrelerle umut, tonlarla keder,
taradigim saclar, siktigim eller.
bir dusumle ayrilmadik.
avrupa’yi, asya’yi, afrika’yi dusumle dolastim
bir amerikanlar vize vermediler
denizlerden daglardan collerden cok adamlari sevdim
adamlara sastim.
mapusanelerde isigiydi hurriyetimin
ekmegimin katigiydi surgunde
her biten aksamdaydi, her baslayan gunde :
ulu kurtulus dusu memleketimin.


1962


* * *

dunyayi verelim cocuklara hic degilse bir gunlugune
alli pullu bir balon gibi verelim oynasinlar
oynasinlar turkuler soyliyerek yildizlarin arasinda
dunyayi cocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sicacik bir ekmek somunu gibi
hic degilse bir gunlugune doysunlar
dunyayi cocuklara verelim
bir gunluk de olsa ogrensin dunya arkadasligi
cocuklar dunyayi alacak elimizden
olumsuz agaclar dikecekler


21 mayis 962, moskova

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol