diğer sesler gibi bu da kendisine yakın seslerin karışımıdır. dikkatli dinlendiğinde mi sesi duyulur mesela.
do sesi
"do sesi"ni cikarmak icin hangimiz muzik dersinde terlememis, azar isitmemisizdir ogretmenden. "do sesi"nin muzikle bir ilgisi yok. ferit edgunun (1999-2000) minimal oykulerinden olusuyor. kendisi kitabin basina "minimal oykuler" koymamis. ama, biliyoruz ki, artik onun bu kipkisa, simsiki oykulerine baska bir ad verilemez. oykulere, ya da oykulerde ele aldigi konulara ayna tutuyor minimallik, ya da gorsellestiriyor, elle tutulur hale getiriyor. oykulerin adlari da oykuler gibi kisa, bu ikisi haric hepsi tek sozcukten olusuyor. kitabin birinci bolumunde yer alan oykulerin basligi, "olum oykuleri" adini tasiyor. ikinci bolum, "yasam oykuleri"nden olusuyor. ucuncu bolumde yazar, "sacma oykuler"i bir araya getirmis. son bolum de "gecisler" basligiyla karsilanmis.ferit edgunun oykulerini okumaya baslarken uzun bir oyku okuyacaginizin duygusunu yenemezsiniz kolay kolay. bir anekdot, bir fikra gibi, sasirtici, felsefî bir sonla bitiverir uzun surecegini dusundugumuz oykuler. "beklenti" baslikli oyku soyle basliyor "annem, hasta doseginde, kulagima, nicin olmuyorum? diye inliyordu." oyku, "kim bilir, dedi. oraya gitmeden ne soylesem bos." cumlesiyle biter. anne ile ogul arasinda gecen kisa konusmalardan olusan bu kisacik oykude, ogul annesini yakinda olecegine inandirmaya calisir. annesi de kendi babasini ozledigini soyler ogluna. ogul, babasini yakinda, olunce, gorecegini soyler. bunun uzerine anne, yukaridaki son cumleyi soyler."do sesi", hecelerden olusan bir kitap gibi; bir kez su gibi akiyor, yani bir solukta okunuyor. bu onun sanatsal degerini zedelemedigi gibi, estetigini daha da pekistiriyor. sonra da bu kipkisa oykulerin dunyasindan siyrilmak kolay olmuyor, oykulerin etkisi oylesine buyuk ve carpici. yazarin ortaya koydugu olum, yasam ve sacma arasindaki ucgende yasamimizi, kendimizi, dunyamizi, cevremizi kendi kendimize sorgulamaya basliyoruz. ferit edgunun kalemiyle. olumu dusune dusune yasiyoruz yasami. olum hep aklimizda, usumuzun bir yerinde. bir gun olecegimizi bile bile guluyoruz, yemek yiyoruz, sevisiyoruz, dus kuruyoruz, sinemaya gidiyoruz, kitap okuyoruz, alisveris yapiyoruz, saate bakiyoruz; yani yasiyoruz. yasiyoruz olecegimizi bile bile. boylesine gitgelli bir dunyamiz var hepimizin. "sonumsu" baslikli oyku kisa mi kisa, yasami iki cumlede ortaya koyuyor"saate bakmayi unutma, dedim.ama bunun ne gibi bir yarari olabilir ki, dedi son solugunu verirken.""do sesi"yle baslayan bir yasami kucakliyoruz. bu dunyaya atilan ilk cigligi da animsatiyor hemen. sonra "beklenti"lerimiz basliyor son solugumuza dek. "son hece" hep onemlidir geride kalanlar icin, yorumlayacaklari, didikleyecekleri. "adlar"i da unuturuz unutmayacakmisiz gibi gorunsek de "imdat" cagrisi da hic umulmadik bir anda gundeme gelebilir yasama tutunmak icin. "acimasiz"dir yasam, yardim falan dinlemeden ceker surukler oteki dunyaya dogru bizi. "arsivden" soz edilir bizden sonra resimlere, mektuplara baka baka. "kayip" gunleri kim kime nasil anlatabilir ki? "dus" dusmeye engeldir tutunacak bir yerimiz varsa. "son yuzucu" degiliz ki hangimiz? hep yanimizda birileri mi olacak bizi son "durak"tan once durduracak, "yuruyen" hayatin "dusus"une kapilmadan "mezar"i gosterecek? "insanoglu" hem acimasizdir, hem de sevecen, iki dunya arasina kurmustur evini. "masum"dur hayat, onun bize yaptigi bir sey yok, biz ona ne yapmis olabiliriz ki? "medetsiz"iz hepimiz, kim kime ne kadar yardim edebilir ki ote dunyaya gocmeyi geciktirecegim, diye. yani "usuyen", usuten bir hayatla bas basayiz.kendi "dil"imizle mi konusuyoruz, bir baskasinin diliyle mi yasiyoruz? "ozel" bir "yasam"dir savunup durdugumuz, tumuyle acilamadigimiz, sonlandiramadigimiz. hangimiz "sansli" kapisini acabildik? bu kapi nerededir? "bir garip surgun"de degil miyiz dogdugumuz gunden beri? kendi yurdunda, dilinde, sevdasinda "aykiri" ve "arti"siyla "eksi"siyle "kendiliginden" alinan "yol" gercekten "yeterli" midir? "garip aile"lerde yasanan oykulere yetismeye calisan bir "kosucu" degil mi ferit edgu? "belki" neyi iceriyor, bizi neye yonlendiriyor? "sessizlik"tir her seyin basi, bunca yasanlar bizi "itiraf"a da goturse "konusma"miza engel yok gibi gozukse de, hangimizin konusmasi ictendir "bir oyku"ye yaslanmadan."iz" sure sure yasar ve oluruz. geride kalanlar bizi ilgilendirse de, "serbetli" degiliz bu konuda. "col"dur bize dayatilan gormedigimiz, hep duydugumuz "kilit" altinda bir coldur onumuze sacma sapan serilen. "kacis" dusuncesi kimde yoktur ki; kacmak, ama nereye, iste bu onemli, sonra kim kimden kacabilmistir ki? "susuzluk"tur col de, kacis da, cunku bagrinda "ayrilik"i tasir sulaya sulaya diri tuttugu. "rastlanti" bir avdir avcisina tetik dusurur "ozellikle". neyin, kimindir "baslangic"? neye, kime baslamaktir hayatin gizledigi? "ozellikle", "sohbet"lerdir geride kalan, animsanan, unutulmayan. "ardindan" hayiflanilan, ozlenilen "erteleme"den dusunulen, duslenen. sonra her sey "hic"le bulusacaktir gunu gelince "karakis" da olsa bu. "ilenc" de bir sozcuk olarak vardir ve aramizda bizimle yasayip durmaktadir. "isik" karanligin bagrindan dogmayi surduruyor "gun"u dusunmeden. "ikili" yasami celiklestire celiklestire. "kaf" daginda da olsa yasam, aranacak ve bulunacaktir. "az"imsamadan "yurekli" yurek bu gunler icin vardir "caresiz"."gecisler", "paris/cafe seleckt/1960 bahari"nda bir gunu ele aliyor varoluscu felsefeden cizgilerle. sahneyi, oyunculari goz onune getirmek hic de zor degil, oylesine gorsel bir anlatimi var ki ferit edgunun, onun yazdiklarini sahnelemeye gerek yok, diye dusunuyorum. hayat "do sesi"yle baslar, diyelim, peki hangi sesle biter? bunca sozcuk ekonomisinin oldugu oykulerde, bizi, yine de alip goturen dusundurten onca sozcugun olmasina sasmamak gerekiyor. bir oyku, ne de olsa, dili yasatan, hayati anlamli kilan, bizi birbirimize bagislayan sozcuklerle yaziliyor. ferit edgu, bizim yerimize bizim oykulerimizi yaziyor usul usul. do sesi/ ferit edgu/ oyku/ yapi kredi yayinlari/ mart 2002/ 91 s.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?