bilgiçlerin şiirleri

7 /
scapegoat
bugun biti$imin bilmem kacinci yildonumu olabilir
hic bir fikrim yok
hangi gun bilmiyorum
saat 7 ama sabah mi ak$am mi
bildigim tek $ey $u anda
du$uncelerim
hayallerim
ama onlar da gercek mi bilemiyorum
belki de sadece $izofrenim
ama olamam sen gercektin
hem de en gercektin
gunluk hayattaki gercek gibi degildin
mutlak gercektin
sen hep oradaydin
ben gormuyordum
sen de benim gibi
geceleri ya$ayıp
gunduzleri oluyordun
ta ki kar$ila$mamiza dek
o gunden sonra
hic bir zaman hayatimin eskisi gibi olmayacagini
nerden bilebilirdim
aslinda bilebilirdim
hatta biliyordum
ama bu kadar olabilecegine ihtimal vermiyordum
sen gunduzleri olen
geceleri ya$ayan bir periydin
evet periydin

seni gordugum ilk anda
kanatlarini kopartip kenara koydun
kendini bana sardin
bu hic bitmesin diye
ayaklarimi yok etmek istedim
dur dedin
beni bagladin kollarimi ayaklarimi
ama buna üzülmüyordum
aksine hoşuma gidiyordu
istedigim buydu zaten
sensizlik diye bir $ey yoktu o anlarda
olamazdi
seninim diyordun
benim ben de seninim dememi istemiyordun
nedenini soylemezdin ama belki de biliyordun
seni birakamayacagimi
kaybetmeyi goze alamayacagimi


sen yanimda yokken uyku gozume girmezdi
biliyordun
saatler nasil gecmezdi bir bilsen
aslinda biliyordun
ayni $eyler senin icin de gecerliydi
sabahlara kadar uyumadan du$lere dalardim
sen vardin du$lerimde sadece sen hep sen
sabah nasil olurdu anlamazdim
ama kolay gecmiyordu yine de
sen varken sadece du$lemek az geliyordu
yetiremiyordum kendime du$lerini
gece aramaya korkardim seni
seni uyandirmak
du$unmesi bile kotu
uyandiramazdim
olmazdi

sabah uyaninca gozlerim kanli olurdu
seni gormedikleri icin boyle olduklarini sanardim
zaten oyleydi
seni gorunce kan sizi agri bir $eyim kalmazdi
birlikte gecen her gun bana bir kac saniye gibi gelirdi
doyamazdim kesinlikle sana
birlikte gecen gecelerde de uyuyamazdim
uyumani seyrederdim
nasil gecerdi zaman anlayamazdim
ama o uykusuzlukta gözlerim kanlanmazdi
sana bakiyorlardi
sen onlara iyi geliyordun
sanki bana gelmiyormu$sun gibi

ben ileriyi dü$ünürdüm
sen ilerisi yok gerisi yok
$imdi var
$imdi var
derdin
dogruydu
ama bu sozlerin beni ku$kuya suruklemezdi
cunku seni kendimden daha iyi bilirdim
konu$tugun her $ey nedenli
her $ey anlamliydi
onlarin yaninda kendimi anlamsiz hissederdim
ama sen vardin
bana anlam katan
bunlari du$unmem anlamsiz oluyordu

bazen tum gun boyunca sadece bakardik birbirimize
nefeslerimizi dinlerdik
ayni anda nefes alip verirdik
kalplerimiz aynı $iddette carpardi ayni anda
ba$ka kimsenin yaninda kalbim carpmazdi boyle
hatta ba$kalarının yanindayken kalbimi kenara koyardim
cunku o benim oldugu kadar senindi
ba$kaları icin carpmasına izin veremezdim
zaten ben izin versem bile o carpmazdi muhtemelen
ki carpmıyordu zaten
adeta inat ediyordu
ben "o"nunum diyordu
ne de guzel diyordu

o kadar cok korkardım ki sensizlikten
kaybetmekten
ne kadar imkansız gelirdi
olamazdi
ama sen bana derdin oyle bir $ey olmaz diye
ben de inanirdim
olmazdi
ku$ku girince mutluluk olmaz derler
ama ku$kunun girdigi yerde sen de vardin
onu hemen yok ederdin
cunku bir periydin
ve sihirli guclerin vardi

sen bazen bir ku$ olurdun gozumde
ama dunyada olmayan bir ku$
cennette de yoktur belki de
olmayan bir kuştu bu
sadece benim bildgim
ba$kalarinin olmayan
benim olan
belki de tek $eydi gercekten sahip oldugum
ben ise bir kediydim
simsiyah
ugursuz bir kedi
kimselerin sevmedigi
kactigi
korktugu
yakla$maya cekindigi
kotulugunden kacinilan
simsiyah
ugursuz bir kedi
ama insanlar bilmezdi
o ugursuz kedi ile bulunmayan ku$
birbirleri icin yaratilmı$tilar
o ku$u sadece bu lanet kedi bulabilirdi
bulmu$tu
ve sımsiki tutmu$tu
ku$ kendisini yutmasini istedi kediden
amaci hic ayrilmamacasina birlikte olmakti
tek bir bedende bulu$mak
ama kedi sikmaya bile korkuyordu onu elleriyle
nefes alamazsa diye ici icini yiyordu
yapmak isteyecegi en son $eyden daha sonra bile gelmeyen bir $eydi bu
kıyamiyordu
ku$ tekrardan yutmasini soyledi kediye
ama kedi bunu yapamazdi
bunu yaparsa kendisi de onunla birlikte olurdu
kendisinin ölmesi önemli değildi
ama ku$ ta olurdu
ku$ tekrardan yutmasini istedi kediden
kedi en sonunda atti agzina onu
ama ne oldu
yutamiyordu
hic bir organi kabul edemiyordu bu ku$u yutmayi
kedi olmeye ba$ladi nefes alamiyordu
kivraniyordu
ama icinde de bir sevinc vardi
onun olumune ku$ sebep oluyordu
daha guzel bir olum olabilecegini sanmıyordu
ku$ kedinin olmesine izin veremedi
attı kendini kedinin agzinin icinden
çok uzulmu$tu bu yaptigina
gozlerinden 2 damla ya$ geldi
kedinin suratina damladı
evet evet i$te bu oydu
olumsuzluk iksiriydi bu kedi icin
canlandi
sadece baktilar birbirlerine
sonraki adimi atmaya korkuyorlardi
zarar veririz tekrardan diye

seni izlemeye doyamiyordum
yanimda durmandan ba$ka bir $ey istemiyordum hayatta
cunku bilirdim
senden sonrasi yoktu
oncesini hatirlamazdim
onemli de degildi
cünkü bir once olmasina gerek yoktu ba$lamak icin
yan yana yattigimiz her gece
olume ne kadar uzakta oldugumu anlardim
o anlarda olemezdim
nasıl olebilirdim ki
seni burada yalniz birakip gidemezdim
bunu sen de yapamazdin
cunku benimdin
soylettirmezdin ama ben de senindim

o kadar masumdun ki
cocuk gibi
hayatında kotuluk gormemi$
huzur icinde ya$ami$ bir cocuk gibi
kucuk $akalarin vardi hep
surprizler vardi
bilmedigim
senin gibi olamazdim ben
zaten gerek te yoktu

o zamanlar ne kadar imkansizdi ayrilik
ya biterse dememe izin vermeden agzimi kapatirdin
bakardin sadece gozlerime
anlardim bitmeyecegini
ama bitmi$ti i$te benimle birlikte
bitirmi$tim bitmeyeni
ayni senin olmazlari olur yaptigin gibi
hayatım boyunca bir kez bile dogru i$ yapamami$tim
bunu devam ettirdim
senin icin yapmi$tim bu sefer
cunku senin gitmen gerekliydi
ve ben buradayken kesinlikle olamazdi
sen gitmezdin
ama gitmen gerekliydi
bunun icin ben bitirmek zorundaydim
ama biten a$kimiz degildi sadece benim hayatımdı ayni zamanda
senin için atlatmak daha kolay olmuştu
cunku ben bitirmi$tim
benimdin
azad etmi$tim
bu kadar basitti
basit miydi
degildi
bunun kar$iligi seneler oldu
yillardir belki de gulemiyorum icten
aglayamiyorum kaybetmek korkusundan
kendimi ve icimdeki seni zamana


revenant
karnı çok aç olan bir insanın çorbasından çıkan sinek olmak istiyorum.
sabırla işlenmiş binlerce domino taşından oluşan düzenin toplu yıkımına neden olan taş olmak istiyorum.
asfalta çakılarak ölmek istemeyen bir insanın kenetli ellerine ait parmaklarını teker teker açmak istiyorum.
kötü adamlardan kaçan iyi bir adamın içine girdiği çıkmaz sokak olmak istiyorum.
evine gitmek isteyen bir adamın son otobüsünü kaçırmasına neden olan dalgınlığı olmak istiyorum.
banka soygununda,görevlinin polisi alarma geçirme butonuna basarken kendini deşifre eden mimikleri olmak istiyorum.
marcussen
ne /sin sen 05.06,2004/cumartesi


heran yanımdasın yanı başımda bir dost gibi,
uzanıp giriyorsun gönlüme, rahatlıyorum.
bir an tanıyamıyorum, nefret ediyorum bir düşman gibi,
olmadık hallerle akıyorsun ruhuma ölüyorum.

ansızın arıyorum seni arıyorum gönlüm civarında,
bazen kaçıyorum ama, ansızın beliriyorsun karşımda.

sende biliyorsun, kurtulmaya çalışmak nafile senden,
beklide istemez ayrılmak, terk etmek gönlüm bir daha ebediyyen.
seni anlamak, seninle yaşamak, seninle olmak,
ne kadar da zormuş meğerse…

soruyorum ya sana, kendime sürekli,
nasıl bir şeysin sen böyle?
nasıl etkiliyorsun beni?
nasıl giriyorsun ruhuma?
nasıl götürüyorsun beni, denizin metrelerce altına?
nasıl çıkartıyorsun bir anda zirvelere doruklara
peki ya adın ne senin?
ne demeliyim sana…?

unutturuyorsun bir anda her şeyi bana.
hatırlatıyorsun ya, yüzüme çarpıyorsun ya birden,
acı çektiriyorsun ya!

şu anda yalnızım yapayalnız,
her zamanki gibi!
ve sende yanımdasın yine, izliyorsun beni.
düşünüyorum…düşünemiyorum,
yazıyorum…yazamıyorum.
kalbime yazılıyor satırlar sanki,
anlatamıyorum…anlatmak istediklerim orda!!

dayanamıyorum artık…!

istiyorum, evet istiyorum!!
yanı başımda ki denizi köpürtürcesine,
karşımda ki puslu dağları titretircesine,
dağa taşa taşan suları kana kana içercesine
parmağımda tütün sigarayı bir nefeste çekercesine,
sevdiğime “gönlüm senin,kalbim senin” diye haykırıcasına,
bağırmak istiyorum adını,haykırmak istiyorum
göz yaşlarıma ihtiyacım var, ağlamak istiyorum..

ama!
peki ama adın neydi senin?
sana ne demeliydim?

dost?hasret?sevgi?hayat?
ya da..
korku?endişe?hüzün?ölüm?..

“hadi ama, bu kadar da karamsar olma!
benden bu kadar nefret etme!
bana kısaca sessizlik de!”
hoscakal yarin
ışıksız kaldım bu odada
ışığım olmaya gel yanıma
ışık insana umudu
umut insana hayatı
hayat insana herşeyi öğretir
adaletsiz olsada...

hoscakal yarin
soğuk kış gecelerinde
seni aradım anne
o gecelerde üstüme örttüğün battaniye yanımda olsada
sen yoksun anne
keşke sen olsanda o battaniye olmasa
soğuktan hasta olsam da
sen örtsen üstümü o battaniye sıcaklığıyla...

marcussen
yedi dakikalar ile…


zaman geçer,

beklemek bir ömür acı,
ciğerler kararır, kalpler zaten…
kendinde değil,
yedi dakikalar
bir kısalır bir uzar…

zaman geçer,

hasret bir temiz soluk,
günler kararır, düşünceler zaten…
kendinde..eskimiş değil
yedi dakikalar olur ömür
kısaldıkça kısalır.

zaman geçer,

nefes alınamaz,
baş ağrısı mutlak
kalp yorgun…

zaman geçer,

birde ümit..
yar gelecek,
sabırsızlık…hat safha,

zaman geçer,

umutlar kırılgan,
alışmak ürkütücü,
düşünmek güzel…

“boşver dostum, yar gelecek..!!
boşver..zaman böyle de geçer”
marcussen
şubat

ne bir tutku olabildik ne bir can…
günah olabildik

gün gelirde doğar insan
giderde bir gün kimbilir…
gün gelir…

doğduğuna mı sevinmeli, gittiğine mi?
tek bilinen ki
duygusuz mu duygusuz
kin öfke sancısı
yürekler acısı
bir eylül bir aralık bir de
nisan olabildik…

şubat mı?
henüz göremedik…
on bir ay salındı da yıllar da
bir ay bulamadık…
kalplerde mesken tutsun…
şubat gibi olamadık…

reddedilmiştir
marcussen
ben istedim

bir sabah erkenden güneşle el ele
koştum bilinmez yollara
ruhum dolu dolu oluyordu geçerken
dar alanlardan geniş sokaklara
içime bir tazelik, bir güzellik fidanı
ekiliyordu sanki
sanki bir cennet,sanki bir tatlı rüya
sanki bir…allah’ım o kadar güzeldi ki
farkına varamıyordum
üstlenmek zorunda olduklarımın;
rüya gibi yaşıyordum
yaptıklarımın yapacaklarımın,
sanki hiçbir zaman tükenmeyecek
gibi hülyalarımın,
koşuyordum durmaksızın, güveniyordum
sanki gücüne ayaklarımın…
zaman geçiyordu hissettirmeden
kendini sessiz sesiz.
serhat geçiliyordu sanki yaklaşıyordum
adım adım,
olacakların farkına varıyordum
çaresiz,umutsuz, güçsüz
bir anda bir kurşun yedim kalbimin
tam ortasına ölüm ölüm
birden karardı bembeyaz güvercin
misali ufuklarım
çünkü ben değerini bilemedim ben!!
leyla’sından ayrılan mecnun gibi
hasretim şimdi.
artık bir önemi yok benim için
göz yaşlarımın hıçkırıklarımın
çünkü ben istedim ben!!
ah ah affet beni! özlemim, sevgim
derin mi derin bir uçurum şimdi…
hoscakal yarin
bazen güneş doğar da göremezsin
bazen bir ses gelir de duyamazsın
bazen bir an yaşanır da hissedemezsin
bazen bir el gelir de tutamazsın
bazen bir dost bulursun da kıymetini bilemezsin
bazen ölümler olur yaşamında
oturursun ağlarsın da
hayattakilerin de değerini anlayamazsın
bazen sen sen olamazsın
başka bir insana bürünürsün
ama unutmayasınki bi sen daha yoktur
bazen de olsa kendini yitirme
bazen de olsa sen sen olmaktan asla vazgeçme...

marcussen
kültürde dirilmek

yıllarda kuruludur,
koskoca bir tarih meyvesi.
seneleri karıştırarak
bir bir sayfalar misali…
uzanırken geçmişin karanlık
ve puslu sokaklarından,
alabilir miydik kendimizi
o doyulmaz gizemli hülyalarından.
bu kadar derin bir hazineyi
fark edememek elde mi?
nasıl olurda anlamaz insan
bu sonsuz sermayenin değerini.
yanında, yanı başında
uçsuz bucaksız bir madenin,
edebiyete açılan kapının
tek anahtarını gizlediğini.
fark edebilseydik,
bize dünyaları sunan bir cevherin
varlığını,
anlayabilseydik.
kaybettiğimiz paha biçilmez yılların
miraslarını
koşmazmıydık,
yorulmaksızın yeni umutlarla
beyazıtlara süleymaniyelere
koşmazmıydık,
geçmişimizi, kendimizi bulmak
için o sessiz kütüphanelere…
marcussen
hasretim



kaç defa indim sessiz sakin oturmak için parkta
kaç defa aradı gözlerim seni o uzun geniş sokakta
kaç defa bilmem tatlım kaç defa
kaç defa değil artık
dön dön… hasretim sana…
hoscakal yarin
izler var yaşamımızda
bizim bırakmadığımız
gözyaşları var yaşamımızda
bilerek akıtmadığımız
hasretler var yaşamımızda
istemeyip de yüreğimizde var olan
acılar var yaşamımızda
biz hiç istemeden kapımızı çalan
fidanlar var yaşamamızda
eşitlik,adalet,özgürlük dedi diye asılan.

.
marcussen
bir tane daha


al bir tane daha, çak kibritini
başını bir öne eğ, bir kaldır yukarı
bakmışsın ki bitmiş…
hayattan kim bilir yedi dakika eksilmiş
bak zaman geçmiş…

dur!! ne yapıyorsun sakin ol..

bırak…zamanmış !
uzun zaman…
karşıma dikilmiş
kara yüzlü rütbeli gardiyan
böyle hiç değilse geçiyor zaman

bakıyorum gözlerine!
gözlerim kısık
söylüyorum, bak zaman !
kavuşma vakti yedi yedi kısalıyor
silahım… tutuyorum
ve müdahale ettirmiyorum

o halde..
o halde..ne duruyorsun !!!

al bir tane daha, çak kibritini.!
anladım ben seni
senin hastalığın
hasretinden, zamandan
böyle yapma desem,
kesileceksin baştan ayağa düşman
durma al bir tane daha…
çak kibritini…
başını bir öne eğ…
bir kaldır yukarı…
bakmışsın ki bitmiş…
bak zaman geçmiş…
melankomik
ağlıyor bu akşam istanbul,
ıssız sokaklarında hüzün esiyor göğe doğru..
bir karayel esip savuruyor göz yaşlarımı.
son bir kez daha düşünüyorum seni.
son bir kez daha düşüyorum sensizliğe.
bir sokak lambasında, ışıklı bir tabelada..
takılıp kalıyorum bazen..
bir kez daha geliyorsun aklıma,
denize doğru bakıyorum,
martılar kanat çırpıyor sonsuzluğa.
gözlerine benziyor hiç olmadığı kadar,
mavi deniz, gök, martılar..
yürüyorum korkmadan,
hissiz bir karanlığın içine doğru..
ne beni saran efkarımı görebiliyorum;
ne de önümdeki yolu..
aklımın girdiği şu tünelin;
ne başı var, ne sonu..
karanlık yollar,
seni düşündüğüm gecelere benziyor..
bitmiyor sonlar,
yalnızlığım üşüyor,
içimde kırık bir sarkaç,
düştükçe düşüyor,
istanbul sana muhtaç,
istanbul üşüyor...
passive
bir sözlük bu kadar mı güzel olur yarabbim?
insanın içini okşuyor adeta
lale gibi bir sözlük
girdi mi çıkamıyor insan
independence sağolsun

sabahlara kadar çıkmamak
özlemek internet olmayınca giremeyince
zaman akıp geçer başında dururken
lütfen okumayın artık bu salak şiiri
üzülüyorum yazacak birşey bulamadıkça
kastıkça kastım başharfleri tamamlayacam diye


quantitatif
sade yalın bir ses inletiyor sokağı,
gelin kurtarın diye!
kimse duymaz mı?
bir perde de açılıp ışık mı,sızmasın karanlığa?
elleri,ayakları,yüzü,üstü başı ıslak asfalta boyanmış,
indirir kapılara dünya yumruğunu
kalın bir inleme
ses yok.
uyanan yok.
yatık kaldırımlarıyla ve çukurlarıyla sade bir sokağın her taşı ses verse de sesine
bir tane olsa insan başını kaldırır.
yok.
düşer,yorgunluğu öyle ağır kalkamaz.
düşünü kurduğu sokak için
ölür.
trex
emek hırsızları

görüp bakıp gidenler
tek tıkla sömürenler
eller kırılmaz korkma
tıklayın gelsin repler
...
her girene sözüm yok
sözüm alıp kaçana
madem aldın dur hele
teraziye bir tıkla...
mad
sus konuşma, ateşe ver , koş , iz bırakma
kovala gölgeni karanlıkta kaçırma
sessizliği takip et gürültüde
koy cebine kalbini, atışını hissetme bisüre
süprizlere dikkat et paketlerde
hayallerde kaybol, son damlaları at gözlerden
al saati ileri zaman geçmezken, dal uykuya
bul cevapları kalktığında , yaz bi köşeye
koy kalbini yerine devam et geceye
yollara düş vakit geldi
dünleri unut, yaprakları kurut sonbaharda
yalnızlığı anlat çölde suya
gökte bir kuş uçmakta selam gönder tüm yalnızlara
karala defteri, doldur kelimelerle
sınırlama koyma nasılsa beyaz karalanmakta
gün geceye yaklaşmakta dünü sorgula
ilk bakışta ver cevabı düne, geç bugüne...
7 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol