bilgiçlerin şiirleri

16 /
nerobianco
şirine adı o herkesin malı
istemez ama açar eteğinin altını
rahattır zaten sorun etmez birde
istemesede tek kız şirinler köyünde
ne yapsın gariban veriyor herkese
e yeter artık verme bari dede şirine
onununkoru
hafıza k-ayıpları


suretimi nereye sürsem
bulaşıcı nöbetler sarkıyordu gözlerimden.
karantinaya alınmış tüm kelimeler.
anlamı kalmıyordu oyunların,
fiilim düşerken adının gölgesine.
yetemiyordu saçlarım bedel ödemeye
ve ben hafızanı ayıklıyordum.


can çekişen direnişlerine inat,
aynada göremediğin her ne varsa,
içi boşaltılmış bir isyandı; çürümeye yüz tutmuş.
kayık tabaklarda sunulan tüm kabuklara
“bu gemi nereye gidiyor usta” deyişindi; ayıplarını örtüşün.
ve ben inadına hafızanı yokluyordum

nevrotik bahçelerden budanan güldüm ben.
kale diplerine serpilen yapraklarımla surlandı şehrin
sabrımın apoletleriydi göğsümde taşıdığım tüm küfürler
surları dökülüp yıkılınca tüm katiller
altında kalan eklemsiz şiirlerdi, sahipsiz…
ve ben hafızanı sayıklıyordum

ekmek kırıntısına kanan serçe kadar saftım
başucuma konan bir öpücükle
düzen bozacak, huzur kaçıracak kadar açtım
yağmurdum arınmak için iç kırıklarımdan
bataçıka kendime, kızıl bir meydana asılandım
ve ben inadına hafızanı aklıyordum

tüm kayıpların, tüm ayıpların birer yıldızdı saçlarıma
dökmedim hiç bir zaman rüzgara, saklımdı.
sana saklanmış dikenleri budayan küsükünlüklerin
koynumda saklanan çocuğun elma şekeriydi.
çaldıklarımın iadesi nezaketten değil, şefkattendi
cezası ağır, sürgünü gözlerindi.
ve ben hafızanda gün sayıyordum.




ciniviz
içimdeki sesler-1


rüzgarların saçlarımı ellerine doladığı sokaklarda yürüyordum.adımlarım anlamsızlığa doğru yol alıyor.bilmediğim kaldırımlarda kaybolmuşum deli başımda bin bir düşünce…köşe başlarında değişik duygularım önümü kesiyor.h ava kararmış,bulutlar siyaha sevdalanmış yağmur tutmuş gözleri ha döktü ha dökecekler.

yıkılmışlığım çıktı karşıma bitkin ve vazgeçmiş bedenim.bırakıp da gidemiyorum onu bu köşede bir adım ötede ayrılık,bir adımda acı,diğerleri sırayla yalnızlık,hasret,terkedilmişlik,ihanet ,vefasızlık…


yokuş aşağı iniyorum ve yolun sonunda deniz gözüküyor.tükenmişliğim ayaklarımı tutuyor.karşıya geçmeye çalışırken yolun tam ortasında “sen”…


ne arkamda bıraktığım köşe başlarını ne de önümdeki denizi görüyor artık gözlerim .seni görüyorum ve şimdiyi yaşıyorum.

yokuş aşağı inerken düzlüğe varmak , bakıyorum sana öylece.ya yola beraber devam edeceğiz yada kalan adımlarımı da tamamlayıp denize varacağım.duruyorum,bekliyorum sessizce konuşuyorsun.ah bir de duyabilsem…

yaklaşıyorum sana adımlarım korkak,adımlarım çekingen…aramızda koca bir çatlak fark ediyorum,nerden gelmişti en başından beri oradaydı da ben mi görememiştim?
yok sayamazdım aklım ve kalbim savaşa daldılar,beklemede zaman kim galip gelecek diye.

-”yardım et” diyorum.
-“kendin başarmalısın” diyorsun.

sen yolcu ben yolcu ve bir han buluştuğumuz.hangi yöne gideceğim,ortasındaydık oysa…
atlasam bu kocaman uçurumun üstünden sana varabilir miyim,sen yanımda olur musun?

aklımda soru işaretleri kalbimde sen…

ne olacak şimdi geri dönemem ileri de gidemiyorum.

sessizlik…

ve bir haykırış,bir ses çığlık çığlığa; kapatıyorum duymamak için kulaklarımı ama sen geliyorsun;
-“duy,kulak ver bu sese” diyorsun.

“zaman” diye haykırıyor rüzgar sağır kulaklarıma…
“bırak “zamana” kendini sevgili” diyorsun….

puppeeter
www.bombabomba.com
izlerim sanki hayatim sitcom
nerde zenci kardeslerim c´mon
ansizin okurum destanini ergenekon
muzlar soguk sevmez, her taraf don
padisah macunu yemis kus gel koynuma kon
tek tek indirdim hepsi top on
aglama kucuk cocuk, al sana bonbon

icerim yalnizligimi, sensiz bu son
salamlari yemem varken jambon
madem calismadim neden notlarim hep on?
arsiz arsiz güneslenirim gözluklerim on
indim msn e baktim, nerde bu icon?
leylaklar acmis toplasam etmez bes on

yeni doldurdum, bebenin agzinda biberon
kayinco vardi ingiliz, adi ron

darma duman sokaklarin trabzon
icine sicmisik delinmis ozon
nicin böyle olduk söyle be concon
lüleburgazli dayim getirmis domatezlerde hormon
irkilirim icime giymemisim don
yahu bir sibel vardi alsak ona ponpon
ortalikta dolasiyor bir balik pek de tonton
müberra cal sarkimizi aldim on milyarlik fon


(bkz: bas harfleri okusana)
pasali dilek
uzaklarda güneş batıyor

ve ben yine çok mutsuzum

bir gün daha sona ererken

yine ben hayatımı sevmiyorum

ben yine

pes etmeden

hayatıma

devam ediyorum

kalbimde büyük acılar

içimde büyük umutlar

sen yine çok mutlusun

ve ben yine çok yalnızım
pistazie
ben hiç olmamışım aslında
yokmuş yalnızlıktan başka sığınılacak liman
verilen seneler tek bi hatayla silinebilirmiş
seçenekler tek şıkka inmiş tercih hakkı verilmemiş
küçük beyinlerde saçma sapan düşünceler yaratılmış
herşey tek taraflı yaşanmış sorgusuz sualsiz yargılamış
hep o varmış bide yalnızlığı..hergece uykularımı bölen aslında bir hiçmiş
bikere kırdığım kalp hergün kırdığı kalbime bedelmiş
satolina
küçük küçük notlar alıyorum ölüme ve hayata dair

tırnaklarımı dipten kesmişcesine yanıyor simdi canım
saç diplerimden fıskırıyor et kesiklerimin cıglıkları
tırnak makaslarının dili yok mu kendince ?

eylül sadece yaprakların dökülmesi mi ki ?
cam kırıkları kesmezken yaprakların kesmesi neden inadına ?
yanlıs bir tango bu

nasılda yapışıp kalmış bu isli hayat gögsüme
mini minnacık bi kedi yavrusu gibiyim
benim parmaklarım yapışmıyor bir tek beni sevsinler diye sürtündügüm otobus camlarına

her zaman soru işaretlerimi hayat ünlemlerden bozma
kırgınlıklarım sarmasık gibi dolar içimi ?
hangisi daha az acıtır yalnızken aynaya baktıgında ?


yara bantları yarayı mı iyileştiriyordu üzerini mi kapatıyordu yoksa ?
barut kokusu sıkılmış gibi şakaklarıma
en sevdigim kırmızı tulumuma kan sızıyor
kan pırtıları damlıyor üzerlerine bu gece boyadıgım ne varsa
birileri kırıyor elime ruj diye aldıgım pastel boyalarımı
ve ben artık giymeyecegim ayagımı burkmak için annemin topuklu terliklerini
büyüdüm nasıl olsa !

nukleerbasliklikiz
yokmuşum ya aslında
sen yokkende eksik
sen varken yarım
tam olabilcek miyim diye düşünürken
birileri gelmiş hatırlatmış kim olduğumu
hep mi muhtaçmışım hatırlatmalara
diye düşünmüşüm
çaresizmiymişim suçsuzmuymuşum bilmemişim
hatırlatmamış birileri mükemmel özelliklerimi
farketmişim biraz geç bende iyi biriymişim
biraz değil baya geç diye hatırlatmış birileri
ne kadar geç olduğunu sonradan öğrenmişim
gerek yokmuş bana başkaları varken
ne eksik ne tamım ya
neyim ben anlamamışım
güçsüzmüşüm bitkinmişim
hatırlatmalara gerek bile duymamışım
bunları yapma dediklerinde hep kulağımı tıkamışım
duymamışım
hata yapmışım sabretmişim
neden olduğunu bile anlamamışım
ben neymişim?
hala anlamamışım...
onununkoru
şimşekler biriktirmiştim gözlerimde
gürleyecektim, ağır geldi tüm kelimeler dilime
sessizce yağabildim sadece sıcak sıcak
toprak koktu tenin gibi

dilini yutmuş, odalara bölmüşken aklını
“beni susarken bölme” desen kaç yazar eksiğine
en fazla çığlıklarımın yankılandığı
bir oda daha eklersin ruhuna
susmak senin isyan biçimindi
benimse ömrüme atılan çentik
sessizlikten öleceğim sanırdım
gözlerin konuşmasaydı…

karşılıklı iki aynaydık
kendi kalabalığımızda kaybettik birbirimizi
şimdi tüm sırlar dökülse de
çıplak kalamayacak kadar suçluyuz
kırık ayna uğursuzluğunu yüklenmişken
hangi aynayı yakıştırsam yüzüme
sancılarım dökülür sesimden

sek sek sanmışken aşkı
gözden kalbe, kalpten kaleme tek ayak geçerken
sendeleyip düşmek mızıkçılık sayılsa da
düşüşü en keyifli oyundu sevda
ve pansumansız yaralarımızdı ispatı

ömrümün hastalığıydı rüzgarlar
ağrısı dinmedi saç diplerimde
köprü altı ayyaşlığına sığınıp vazgeçtim adreslerden
avucumun içinde saklıyken ölüm
duraklar hep, aklımda saklı gözlerine çıktı
ölüm bile merhemim olmadı sardunya katmerleri kadar

çığlıklarımın özrünü sebebi yutmuşken
rüyalara saklanmışken karmaşam
ellerinden büyük ellerim kurtarabilir mi ruhumu
bünyendeki su kuşunun kanatları acıttıysa canını
ömrümü dilesen de az kalır ödenecek bedele
susmak onaylamaksa ve hatırlatacaksa suretimi
“beni susarken bölme” desen
düşer miyim ömrünün kıyısından hiçliğe..

tüm do minör isyanlarım sahiplenmek adınayken
beni çıldırırken bölme
yaşının kıvrımlarına yaslamışım çocukluğumu
beni susarak büyütme

kamelya89
bir haber benden bana
dünyam nerede?düşüncem neden yana
akıl teknem nere gitmiş çalkalana çalkalana
bura ne?ben neredeyim?sen kimsin?
instrument
tarifi zor,
bulması zor, yaşaması, beklemesi zor.
hem şiir yazması zor hem de şarkı.
ama bir güzelliktir alır götürür.
kendini su zannedersin,
akmak istersin yol nereye,
toprak nereye, zaman nereye götürecekse.

çiçek büyütenler bilirler.
penceresi önünde çiçekleri olanlar.
ya da odasında bir sehpanın üzerinde
ya da çiçeğin yerini beğendiği herhangi bir yerde.
çiçeklerini sevenler bilirler,
çiçeklerine su verenler bilirler,
suyun saksının dibine yeniden dupduru geldiğini.
çamursuz gediğini.
aşk kirlenmemek,
aşk kirletilememek,
aşk su olmaktır.
toprağı sevmek,
toprağa can vermek
ama çamur olamamak.

oysa çamur oyuncağımızdı bizim
çocukluğumuzun evlerini yapardık
neden korkumuz çamur olmak?
neden toprakla bütün olmak?


01.07.07.
instrument.
italyan
bilmediğim gerçek gözlerimden dökülür
son sözümdür hissettiklerim
belleğimin karmaşası ile bakıyorum hayata
dokunuyorum seslere
karmaşık görüntülerle yaşıyorum hayatı
zamanın içerisindeki toz gibi dağılıyorum yavaş yavaş
üzerimden ayrılan bulut ruhum olsa gerek
bilemez kimse gerçeği
içimdeki gizli bir sandık gibi tekrarlıyorum adımı
narsizmin doruklarından bakıyorum dünyaya
sevemiyorum kimseyi kendimi sevdiğim kadar


lionkisser
çok zamanlar oldu uğruna ağladığım,
güneş doğana dek gözümü kırpmadığım geceleri de bilirm..
ama hiçbiri bu kadar acıtmadı yüreğimi,
oysa böyle değildi sözümüz
ve bunlar yoktu hesapta sabaha kadar seviştiğimiz gecelerde..
sadece kaybolmak vardı zümrüt yeşili gözlerinde..
şimdi bu ıssız ve soğuk gecede;
anlatmak isteyip de anlatamadığım,
haykırmak isteyip haykıramadığım,
seviyorum deyip ağlayamadığım,
saramadığım,koklayamadığımsın..
ve ben zifiri karanlıkta tek başıma
bir mum gibi titrek alevimle direniyorum yapayalnız..
sana kavuşmamın hayaliyle direniyorum,,
belki de bu yüzden her sabah güneşin doğmasını izlemem..
güneşine kavuşan yeryüzü gibi,
bana doğmanı beklemem..
sevdiğim…

birtanem…
lionkisser
daha bir yaşıyorum seni geceleri..
belki karanlık gizliyor hüznümü
belki de sevinci de hüznü de yalnız yaşadığımdan..
şu an loş bir odada gecenin bir yarısı
tek ışığım kalbimdeki yangından..
ve karanlık tünelin ucundaki tek ışık gibi..
eğer bir gün bu ateş sönerse bil ki,
bu karanlık dipsiz kuyularda
işıksız,nefessiz,sensiz
bir an yaşamayacağım…
16 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol